Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Plüton'a Minnet Borçluyum.

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Satellite Morgan
Artemis Avcısı/Kulübe Lideri/Melez Danışmanı/Araba Yarışları Koordinatörü/Okçuluk Eğitmeni
Artemis Avcısı/Kulübe Lideri/Melez Danışmanı/Araba Yarışları Koordinatörü/Okçuluk Eğitmeni
Satellite Morgan


Mesaj Sayısı : 3387
Kayıt tarihi : 24/08/10

Plüton'a Minnet Borçluyum. Empty
MesajKonu: Plüton'a Minnet Borçluyum.   Plüton'a Minnet Borçluyum. Icon_minitimeC.tesi Ara. 04, 2010 8:13 am

Evet, itiraf ediyorum zor bir melezim. Kimse bana kolay kolay laf anlatamaz, isyankar bir tavrım vardır. Bunu büyüklerime karşı belli etmesem de içimde hep cebelleşirim ve buradaki büyüklerim ilahi varlıklar, yani tanrı ve tanrıçalar oldukları için bu iş biraz zor oluyor,beynimden geçenleri okumalarından hiç hoşlanmıyorum. Zor olduğum gibi kafama eseni de yapma gibi saçma bir huyum var. Daha önce kamptan birçok kez kaçtım, ve birçok kez yakalandım. Bu sefer yakalanmak planlarımın arasında değildi ama eninde sonunda yakalanacaktım. Ne kadar geç olursa, o kadar iyidir diye düşünerek daha önce Aly ile beraber gittiğim Gateway Kemeri'ne gitmeye karar verdim.

Henüz gün ağarmamıştı, hava karanlıktı, ileride morumsu tonlar hayranlık verici derecede harikaydı. Kulübemdeki herkes uyuyordu. Bir tek Adyali gözünü kırpıştırmaya başlamıştı. Eilee kulübeye gelmeye tenezzül bile etmemişti, Crys ve Pace koltukta sızmışlardı. Onları uyandırmamaya çalışarak tuvalete doğru ilerledim. Elbiselerimi de yanıma almıştım. Üzerime artık avcı gibi davranmaya söz verdiğim için gümüş renkli bir ceket ve kot pantolon giymiştim. Kulübeden çıkacakken Arthur ve benim resmimi gördüm. Elimin tersiyle iterek kulübeden ayrıldım.

Hava henüz kendini belli etmiyordu, sabah ayazı tabi ki soğuktu. Üzerime ceket aldığıma minnet ederek Plüton'u almak için ahırlara doğru ilerledim. Plüton'u çağırdığım an yanımda biterdi, ama ben bugün biraz yürümek istiyordum. Uzun zamandır kampı sallamıştım, kurallarımızı takmıyordum ve bu baş kaldırışımı artık sonlandırmayı düşünüyordum. Kampı dkkatle incelerken daha önce uzun zamandır görmediğim güzellikleri inceliyordum. Doğrusu kamp savaştan yeni çıkmışa hiç benzemiyordu, göz alıcı güzelliği geldiğim ilk günden beri aynıymış meğersem.

Ahırlara vardığımda görevliye selam verdim. Erkek olmasaydı daha kibar davranabilirdim ama artık ben bir avcıydım. Ona hemen pegasusumun yerini söylemesini isteyince görevli biraz şaşırdı ve korkarak beni Plüton'umun yanına götürdü. Plüton'uma sarıldım ve görevliye teşekkür ettim. Görevlinin gülümsemesinin yerine gelmesine dayanamadım, erkekler gülmemeliydi. Onu tersleyerek görüşürüz dedikten sonra görevliyi üzdüğüm için mutlu oldum ve ilerlemeye devam ettim.

Plüton'uma kesme şekerini verdim ve sapsarı tüylerini okşarak üzerine bindim. Yeni tımar edilmiş gibiydi canım pegasusum. Bunun için görevliye tekrar teşekkür ettim, tabi içimden. Ardından Plüton'uma bindim ve beni Gateway'e götürmesini istedim. Plüton kişneyerek beni Gateway'e götürmeye başladı.

Ben de bu sırada Zeus'un alanında gezindiğim için korkuyordum, sonuçta Thalia da avcıydı ve ben onun avcılar hakkında ne düşündüğünü bilmiyordum. Ama burada bunu düşünmek saçma olurdu, şimşek yemek istemiyordum. Bu düşünceleri kafamdan attım ve Plüton'a neden bu adı verdiğimi düşünmeye başladım. Plüton, Hades'in diğer adıydı. Yeraltını sever miydim ki ben? Hiç sanmıyorum. Hades çocuklarını severdim ama neden bu da değildi. Sanırım bir saçmalık yapmıştım ve Hades'ten korkuyordum. Adının bir pegasusa verildiğini öğrenirse sinirlenebilirdi ama o melezlerle pek ilgilenmezdi. Bence ben kendi kendime paranoyaklık yapıp, saçmalıyordum. E insan olağanüstü işler olduğunu öğrenince saçmalaması doğal. Her şey olağan gelebiliyor.

Düşüncelerime dalmışken Plüton'un kişnemesini duydum. Gateway Kemeri'ne gelmiştik. Asansörle yukarı çıkmam gerekiyordu, buraya tekrar gelmenin güzel olduğunu düşünüyordum. Plüton'a beni beklemesini söyleyerek ona bir şeker uzattım ve asansöre doğru ilerledim. Tekrar bir kimenayla karşılaşmak istemiyordum, veya başka bir canavarla. Ama doğrusu bunu hakketmediğim de söylenemez; kaçmak kötüdür ve ben kötüyüm.

Asansöre bindiğimde birinin binmeden kapının kapanmasını diliyordum, var gücümle. Ama iki bay bindi. Aslında çocuk. Rapçi gibi giyinmişlerdi bana selam verdiler ve etrafı kolaçan etmeye başladılar. Bu sırada tehlikeyi hissettim ve elimi kılıcıma doğru uzattım. Erkekler bana bakıyorlardı ve sonunda konuşmaya başladılar.

-Sen, avcısın değil mi? Selam bizler de meleziz.

İçim rahatlamıştı. Derin bir nefes alarak gülümsemeye başladım ve kılıcımı yerine koydum.

-Doğrusu içimi rahatlattınız. Selam evet ben avcı Satellite Morgan.

Erkeklere daha mesafeli davranma kararı almıştım ama olmuyordu işte. Ben avcıydım, erkeklere mesafeli davranmalıyım, yüz vermemeliyim, onları sevmiyorum diye içimden geçiriyordum ama olmuyordu. Arkadaş olamaz mıydım yani?

-Güzel bir avcı. Neden tüm güzeller avcı olurlar ki? Satellite bize açıklar mısın?

İşte o an bunun bana kurulan bir tuzak olduğunu anlamıştım. Kılıcımı çıkardım ve iki erkeğe doğru sallamaya başladım. Artık iyice avcı olacaktım, bu ne laubaliliktir ki böyle?

-Kim yolladı sizi? Yoksa siz canavar mısınız? Canavarlar kendine melez demez, utanırlar. Öyleyse siz kimsiniz, melez misiniz, nesiniz?

İki erkek çocuk sinsice gülmeye başladılar ama kılıcımı sallayınca geri çekildiler. Korkutmuştum onları, rahatlamaya başlamıştım. Kesinlikle dandik bir tanrının melezleriydi bunlar, ama merak ediyordum doğrusu.

-Nike. Nike senin ebeveynindi Satellite, biz de kardeşlerindik. Sırf şu kampa gelebilmek için mi avcı oldun? Neden Nike'ı sattın? Satellite gel bize katıl.

Az önce dandik güç dediğimin Nike olduğuna inanamıyordum. Bu sırada asansörün geldiğini gördüm ve koşarak kaçmaya başladım. Ama onlar benim kardeşlerimdiler ve benim gibi hırslılardır. Benim peşimden koşmaya başladılar, kılıç-ok ne varsa kullanıyorlardı. Sonunda durdum.

-Adınızı bile bilmiyorum ama ben ebeveynimin Nike olduğunu bilmeden avcı oldum. Şimdi de bırakmaya utanıyorum, tamam mı? Ben avcı lideriyim, ne olursa olsun bu işi bırakamam.

Ama kardeşlerim beni köşeye sıkıştırmışlardı. Yapacak bir şey yoktu. Onlardan duyduğum son söz şu oldu; Nike çocukları avcı olamazlar. Sen Nike kızı değilsen, hiçbir şey olamazsın.

Ardından gökyüzünde süzüldüğümü hissettim. Korkuyordum, fazlasıyla. Ben Poseidon çocuğu falan değildim yani şuradan düşüp ölsem kimse beni kurtaramazdı. Ölmeye hazırlanırken vücudumda bir tüy yumağı hissettim. Gözlerimi açtığımda ise Plüton'um beni taşıyordu. Plüton'um beni kurtarmıştı. Ona sıkı sıkıya sarıldım, canım pegasusum benim.

-Plüton seni seviyorum. Canım pegasusum benim.

Ardından can ciğerimle beraber uçmaya devam ettik. Beni kampa getirdiğinde karşımda Athena duruyordu, alacağım cezadan ötürü utanıyordum, ama aynı zamanda pegasusumun beni sevmesiyle gurur duyuyordum.



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.platis.forummum.net
 
Plüton'a Minnet Borçluyum.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Babama bir özür borçluyum...

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Kamp Dışı :: Gateway Kemeri-
Buraya geçin: