Bu RPG'nin karakterim olan "Alexus" ile bir ilgisi yoktur.
"Yüce Tanrım lütfen bir işaret gönder! Lütfen!" diyordu küçük çocuk. Kılıç eğitimine girmiş, kötü saldırılar ve manevralar sergilemiş ve alay konusu olmuştu. Tanrı'nın onun canını alması için dua ediyordu. "Lütfen! Bana bunca acıyı yaşatma! Lütfen!" durmadan söyledikleri bundan ibaretti. Herkez ona gülüyorken utancından yerin dibine girmişti. Gözyaşları arasında koşarak kendi bulduğu bir oyukta bir ateş yakıp dua ediyordu. Oyuğun çevresini çevreleyen odunları kendisine verilen küçük hançer ile kesmeye çalışırken ayağı takılıp düşmüştü ve metrelerce yükseklikten yere çakılmıştı. Ayakları ile kendini yavaşlatmaya çalışsa da bir işe yaramamıştı. Düşünce hemen yerden kalktı. Toz toprak ve vücudunda taşa ve ağaç dallarına çarptığı yerler kanıyordu. Dikenli ağaç dalları onu zehirlemiş gibi idi. Tam kanayan ve diken batmış bacak bölgesinden dikeni çıkaracakken sesler duymaya başladı. Bunlar ailesinin sesleri idi. Sesler oldukça yukardan geliyordu. Henüz gece olduğu için hiçbirşey göremiyordu. Ateş yakmak için malzemeleri de göremiyordu. Ayağa kalktı ve sertçe ayağını yere vurdu. O sırada sesler tekrar geliyordu:
-Alexus! Hangi cehennemdesin sen!
Bu babasının sesi idi. Dönmeye pek niyeti yoktu. Yaralı idi ama katlanacaktı. Eğer giderse köyün maskarası olacaktı. Ancak birden annesinin ağlayan seslerini duymaya başladı:
-Alex! Lütfen bir işaret ver yavrum!
Bu kesinlikle annesinin sesi idi. Ona sadece "Alex" diye hitap eden tek kişi o idi. Onun ağlayan sesleri onu hüzünlendirsede yolundan vazgeçemezdi. Bu hayata alışacak ve katlanacaktı. Uykusu, açlığı ve susuzluğu onu öldürecek gibi idi. Belindeki hançer düşerken bacağına batmış ve onu hafif yaralamıştı. Tanrı onu korumuştu. Çok yüksek bir yerden düşerken sadece bacağını hafif yaralaması tam bir şans eseri idi. Gök sandığı yere gözünü çevirdi ve ellerini birleştirerek "Sağol Tanrım!" dedi. Daha sonra uykusuna yenik düştü ve oracığa yayıldı.
Sabah olup heryer aydınlandığında artık sesler yoktu. Çevresinde yıkılmış taşlar vardı. Köşede bir akıntı vardı. Bir de orda su içen ceylan vardı. Hançerini çıkarıp gizlenerek ona yürüdü. Boyunun kısa olması onun için avantajdı. Ne de olsa heniz 12 yaşında idi. Hançeri ile arkasına geldiğinde kalbine doğru gözünü kapayarak bir hançer darbesi attı. Yere kanlar sıçramıştı. Arkasında olduğu için ona kan lekesi gelmemişti. Hemen öldürdükten sonra suyu içmeye başladı. Daha sonra açlığını dindirmek için bir ateş yaktı. Ceylanın vücudunu parçalayıp bir kısmını yedikten sonra derisini yüzüp içine kalmış biraz eti koydu. Daha sonra yola koyuldu. Bir köy bulması gerekiyordu. Yolda bazen gezginler ile karşılaşıyordu. Onlara soru soracağına onlar ona soru soruyordu. Yürürken sesler duydu. Hemen saklanıp dinlemeye koyuldu. Sesler ilerden geliyordu. Duyduğu kadarı şöyle idi:
-Burada hayat var! Burada bol bol geyik sürüsü var. Köyümüze gidip haber vermeliyiz!
Diğer adam konuşan adama göre daha sakin bir tavır ile:
-Bilemiyorum. Eğer götürüp satarsak daha karlı olur. Herkeze dağıtırsak bir işe yaramaz. Ancak dostluk kazanırız. Ama dostluğun sana kazandırdığı birşey yok. Yarın birgün dostun sana etini verirmi?
Bir an düşündü küçük Alexus. Adamın dedikleri haklı idi. Diğer adam ses çıkarmamıştı. İkisi birlikte bir köyün yolunu tutuyor olabilirlerdi. Oraya gidip orada büyümek heyecan verici olabilirdi. Küçük ve yavaş adımlar ile onları takip etti. Aklı onu yanıltmamıştı çünkü bu adamların gittikleri yer köyden başka bir yer değildi. Çocuklar koşuşturduğu, etrafı tahta çitler ile sarılı bir köydü burası. Girişinde 1-2 tahtadan kule vardı. Kuledeki adam çocuğu görünce başka köyden ve kasabadan geldiğini anladı. Onu sanırım askerlerin liderine götürdü ve sessiz, çocuğun duyamayacağı bir ses tonunda konuştular. Anladığı kadarı ile "Çocuk eğitilecek!" gibisinden birşey demişti. Kolundan tutup çocuğu bir eğitim yerine götürdü. Burada tahta adamlar ve dönen yapılar vardı. Çocuğa tahtadan bir kılıç ve kalkan verildi. Bu tahtadan adamlara vurulması ve seviyesinin ölçülmesi istenmişti sanırım. Çocuk onlara en iyi yapabildiklerini gösterdi ve eğitimine devam etti. Artık yapacak birşey yoktu. Burada kalacaktı. Hayatına burdan devam edecekti.
Hatalarım:
Gördüğüm kadarı ile olaylar çok hızlı gerçekleşti. Yarıda kestim ama bu kadar yeteceğini zannediyorum.