''Yorina! Haydii! Gitmeliyiz!'' Annemin sesi aşağıdan geliyordu. Evimize hüzünle bakmayı bırakıp aşağı koşturdum. Burası eşyasız çok boş ve hüzünlü görünüyordu.Bavulumu alıp kapıya koşturudm.
''Yori-''
''Tamam anne burdayım. Bu arada kaç kere söyledim bana Yorina deme. Çok bebeksi bir isim,bu ismi kim buldu böyle?''
''Haklısın..Bunu baban istemememişti ama..ben ısrar etmiştim.'' Annemin sesi zayıf çıkıyordu.
Nadiren hüzünlenirdim. Ama bu durum nadiren kısmına giriyordu. Annem hep babamdan bahsederken içi burkulurdu. Bizi bırakıp gitmesine inanamıyordum. Ama ona kızamıyordum işte. Annem kendini toplayıp bavulunu aldı. Eşyalar bir gün önceden New York,Amerika'ya gitmişti bile. Başka bir ülkeye taşınacağımıza inanamıyordum! Annem bana orada doğduğumu,babam gittikten sonra İtalya'yaa taşındığımı anlatmıştı. Niye tekrar gitmek istiyordu bilemiyordum.
Beraber arabaya bindik ve annem havaalanına doğru sürmeye başladı. Anneme baktım. Benim gibi yeşil gözleri parlıyordu. Uzun kahverengi saçları süslü küpelerine takılmıştı. Anneme hiç çekmemiştim. Bir yandan da çekmiştim aslında. Hiç bir zaman onun gibi süslü olmamıştım. Ben hemen daha dayanıklı ve soğukkanlı hem de daha kararlıydım. Annem ise kırılgan bir inci tanesi gibiydi. Benzediğimiz yanlar çok azdı. Aslında sadece bir tane. Gözlerimiz. Camdan dışarı bakarak dinlediğim Rock müziğin sesini açtım. İşte her şey geride kalıyordu. Evler, dükkanlar, alışveriş merkezleri. Onları özleyecektim.
-*-*-*-*-*-*-*-*-*-
Sonunda havaalanına geldik. Annem hızlıca bavulunu aldı ve bana da aynısını yapmamı söyledi.
''Geç kalıyoruz Yorina! Haydi!''
''Leonie anne! Leonie! Hatta Leo'yu tercih ederim.''
Çok itiraz etmedim çünkü nefes nefeydik ve hava hızlı yürüyorduk.
Neredeyse gelmiştik. Biletlerimizi ve pasaportlarımızı gösterdik ve hemen uçağa bindik. Yerlerimize oturduk. Tam yerleşiyorken bir ses duyuk.
''Afedersiniz bayan,benim yerime oturmuşsunuz.'' Karşımızda dikilen kız bize aksi aksi baktı. Birden gözlerinde bir şey gördüm sandım. Biraz inceleyince tam bir süslü olduğunu anladım. Öyle tiplerden nefret ederdim. Ona düşmanca bir bakış attım ama aldırmadı.
''Ah,ben kalkayayım Yorina sen burada-''
''Hayır anne ben kalkarım.'' dedim .Bu kızda bir sorun vardı. Bunu hissediyordum. Hemen birkaç koltuk sonraki sırama oturdum. İçime bir şey oturmuştu. Ya o kız anneme birşey yaparsa? Ancak bu sıkıntıya kendimi kaptıramadan uyuya kaldım.
-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-
Uyandığımda saate baktım. Ne kadar da çok uyumuştum! Neredeyse yolculuğun tamamında uyumuştum. Hemen toparlanıp anneme baktım. İyi ki birşeyi yoktu. Uçağın ineceğini haber veren hostesin sesini duydum. Yere indiğimiz anda annemin yanında bitmiştim.
''Ne oldu Yorina? Sen beni hiç bu kadar düşünmezdin.''
''Birşey yok!'' diye geveledim.
Uçaktan indik ve eşyalarımızı aldık. O kızı hiç görmemiştim. Hala dikkatliydim. O kızda kesinlikle garip birşeyler vardı.
''Leonie,bir ev tuttuk biliyorsun,döşendi bile. Hemn gidip oturacağız.'' Annem bana Leonie dediğine göre önemli birşey vardı.
''Hayatım,biraz bekler misin?Bir yere gitmem gerek. Hemen dönerim.''
Ve sonra beni orada bavulumla birlikte bıraktı.
Ne kadar beklediğimi bilmiyorum. Ama o kadar sıkılmıştım ki pop müzik bile dinleyebilirdim. Pop diyorum! Annem hızla bana geldi.
''Haydi,gitmemiz gerek.'' Beni bileğimden tutup çekti.
''Ne oluyor anne,niye böyle soğuksun?'' diye itiraz etmeye çalıştım ama beni dinlemedi. Hemen bir taksi çağırdı.
Evimizin nerede olduğunu bile bilmiyordum. Annem gergin bir şekilde yanımda oturuyordu. Benim için hava hoştu ama bütün evleri geçince endişelenmeye başladım.
''Anne,neler oluyor? Nereye gidiyoruz?'' diye sordum. Annem o arada bana elini uzattı. Annemin elindeki derin bir çiziği yeni fark ettim. Dehşete düşmüştüm. Hangi insan bunu yapabilirdi ki? Kaygılı bir şekilde yola baktım. Artık bir sahil yolundan gidiyorduk.
''Anne,nereye-'' sorumu tekrar edecekken arabanın üzeribden bir ses geldi. Sonra da metalin çizilme sesi gibi bir ses duyuldu.
Korumacı bir tavırla anneme baktığımda onu hiç bir zaman olmadığı gibi soğukkanlı gördüm. Üstümüzdeki metal parçalandı ve arabanın üzerinden iğrenç bir canavar bize doğru baktı. İğrenç dediğime bakmayın, yüzü oldukça güzeldi, bunun uçaktaki kız olduğunu da anlamıştım. Ama bir bacağını ve keskin dişlerini gördükten sonra kesinlikle iğrenç olduğu kanısına varmıştım. Kız bir pençesini bana doğru salladı. Bu arada annemin bağırışını duydum.
''Yorina kaç! Koş hemen! Kampa koş! Ağaca!'' ne demek istediğini hiç anlamamıştım. Ama koşmaya başladım. Annemin bayılan şoför yerine koltuğa geçtiğini ve gazı köklediğini gördiğimde rahatladım. Ama hala kendimi güvende hissetmiyordum. Hızla koşmaya başladım. Neydi? Kampa!Ağaca! etrafa bakındım ama bir kamp göremedim. Ben de ağaçlara baktım. Hiçbiri özel gözükmüyordu. O arada birisi üzerime atladı.
''Agghhh! Seni öldüreceğim melez!'' diye bağırdı.
''Ne demek istiyorsun sen?'' dedim kafak karışık bir şekilde. Ama onu üzerimden atmayı başardım. Artık o ağaç mı kamp mı her neyse onu bulmam gerektiğinden emindim. Hızla sersemlemiş canavar kızdan uzağa koşmaya başladım. Yakınlarda bir tepe görünüyordu. Tepenin hemen üzerinde de yanlız bir ağaç. Ağaç! Acaba bu muydu? Denemekten başka çağre yoktu.Bütün gücümle koşmaya devam ettim. Canavar beni takip ediyordu. Yorgundum. Ama ulaşmama az kalmıştı. Çok az. Ama sonra bayıldım. Hangi maceraya atıldığım hakkında hiç bir fikrim yoktu. Ama bu yakında değişecekti.