Melez olduğumu daha yeni öğrenmiştim.Zaten melez miydim onu bile bilmiyordum.Hera evlilik tanrıçasıymış ve başkasından çocuğu olamazmış.Sadece Zeus'tan olabilirmiş.Ben de Zeus'tan değildim tabi.Beni manevi evladı olarak seçmiş.Sanırım iyi biriydim.Aileme dair bildiklerim hafızamdan teker teker siliniyordu.Hiç bir şey bilmiyordum ama hayatı akışına göre yaşayacaktım.Hayat beni nereye sürüklerse oraya gidecektim..
Kulübeme girer girmez kardeşimle karşılaştım.Daha tanışmaya fırsat bulamadan bir görevli gelip beni kampı gezdirmeye çıkardı.Daha sonra konuşabileceğimizi söyleyerek kardeşimden ayrıldım.Kardeşim doğru bir kelime mi onu bile bilmiyordum.
Danışman beni kulübemin kapısına bıraktıktan sonra ben kardeşimle sonra tanışmaya karar verdim.Bir Fransız olarak bazı şeylere meraklıydım.Hemen ormana gittim ve kendime yiyecek bir salyangoz aradım.Üzerine bir kaç tuz ekerek onları yemeye bayılıyordum.İğrençti ama biz Fransızlar severdik.Ne yapabilirim?
Ormana vardığımda birkaç melez gördüm.Selam verdim ve yanlarında duran atlara baktım.Kanatları vardı.Üzerlerinde Pegasus Ahırları yazıyordu.Biraz bakındıktan sonra aynı yazıdan bir tanede bir yerde gördüm.Koştum ve görevliye selam verdim.
-Bana uygun bir atınız var mı?
Hızlı başlangıcım adamı güldürdü.Ama ben ciddiydim.Kampa bir an önce adapte olmak istiyordum.
-Kimin çocuğusunuz?
-Hera'nın manevi kızıyım.
Adam beni bir atın yanına götürdü.Sinirli gibi görünüyordu,asiydi.Adını fransızca güneş anlamına gelen soleil koymayı düşünüyordum.Adama söyledim.
-Soleil.
Zaten soyadıma da benziyordu.Sinirliliğine ve asaletine yaraşır bir attı bu.Büyük bir zevkle kulübeme,kardeşimle tanışmaya gittim.