"Neden kendi kızın ile sen ilgilenmiyorsun?" diye sordu bir kez daha duymasına ihtiyacı varmış gibi. Ama Tanrı ona bir kez sert bir bakış attıktan sonra gitti ve Delilah'ı çiçeklerle süslenmiş koltuğunda yalnız bıraktı. Tanrıça anlayışlıydı, kolay sever, zor nefret ederdi ve sinirlendiği zaman gerçekten ondan uzak durmak gerekirdi. Ama bu sefer sinirlenmişti çünkü kendi kızını korumayacak kadar meşgul olduğunu iddia eden bir kardeşe sahip olduğunu görüyordu. Sorumluluk almak, Yaz Tanrıça'sına göre değildi. Yine de gitmek zorundaydı. Çünkü kıza bir şey olursa hesabın ondan sorulacağını biliyordu. Olimpos'taki evinin penceresinden bir an için kimsenin olup olmadığına baktıktan sonra rahat bir nefes aldı ve perdelerini kapatıp her zaman yaz mevsimini barındıran evinden ayrılıp, Las Vegas'ta buldu kendini. Çevresine yaydığı ısı, havadaki rüzgarı güzel bir yaz esintisine dönüştürürken, bir an için ne yapacağını unutup mutlu bir şekilde iç çekti. Başı belada olan kızı hatırlaması için bir süre Vegas'ın sokaklarında ilerlemesi gerekmişti. Bir süre nereye gideceğini şaşırarak duraksadı ve batan güneşe dikti gözlerini. Apollon'un kızını izlediğinden emindi. Fakat her ne kadar ölümsüz olursa olsun ona bir yardım gelmeyeceğinin de farkındaydı. Bu yüzden iç çekti ve Las Vegas'ta mitoloji ile alakası bulunan herkesin bir şekilde uğrayacağı yeri düşündü. Adımlarının zarif bir şekilde onu yönlendirmesine izin verirken, bazı ölümlülerin ona şaşkın bir şekilde baktığının da farkında olarak ilerliyordu. Sonuçta, çevresine bakmadan ve hiçbir arabanın çarpma tehlikesini yaşamadan sakin bir şekilde ilerleyen bu kızı kim görse şaşırırdı.
"İşte Lotus Kumarhanesi." dedi neşeli bir ses ile. Artius'un ona söylediği kızın içerideki varlığını hissediyordu artık. Ama canavarı da hissedebiliyordu. Bu tür durumlarda çoğu kişinin yapacağının aksine gülümsemesini bozmadı ve kumarhaneye girdi. Bir an için yüzünde, ne kadar zaman geçtiğinden habersiz orada eğlenen insanlara acıyan bir ifade oluşsa da, sonradan toparladı kendini. Rolünü iyi oynaması gerekecekti. Çevresine parlayan ışıklara ve aletlere hayran bir şekilde bakarken bir anda duyduğu sesle küçük bir çığlık atıp arkasını döndü. Görevlilerden biri sanki az önceki çığlığından etkilenmemiş gibi ona gülümsüyor ve tepsi üzerinde tuttuğu lotus çiçeklerini yemesini öneriyordu. Delilah, attığı çığlığı telafi etmek istercesine nazik bir şekilde gülümsedi ve mor bir lotus çiçeğini eline aldı. Elindeki lotus çiçeği ile bir süre ilerlemeye devam ettikten sonra, görevlinin onu izlemediğinden emin olup, çiçeği bulduğu ilk saksının içine atmıştı. Saksının içinde, büyümeye çalışan bitkiye üzgün bir şekilde baktıktan sonra, artık kızı bulması gerektiğine karar verdi. Artius ona kızın adını da söylemişti... "Adın neydi ki senin?" diye söylendi kendi kendine Tanrıça. Bir süre çevreye dikkatini dağıtmadan bakmaya çalışsa da, bulamayacağını düşündüğü vakit, canavar olduğundan emin olduğu şeyi takip eden kız takıldı gözüne. Adını hatırlayarak "Abella." diye fısıldayıp güldü. Kız tuzağa gittiğini fark etmemiş gibi ilerliyordu. Bir süre plan yapmak için duraksadıktan sonra elinde sivri dalının belirmesini sağladı. Oyunlara dalmış insanlar zaten bunu fark etmeyecekti. Gözünü kapattığında, bir an için orada ayrıldığını, sonra da silahını bir bedene soktuğunu hissetti. Gözlerini açtığında canavar aldığı yaranın etkisi ile altın toza dönüşmeye başlamıştı bile. Ona şakın bir şekilde bakan kıza anlayışlı bir şekilde gülümsedikten sonra kendini tanıtmaya karar verdi. "Merhaba Abella! Ben Delilah, Apollon ve Demeter'in kızı, yaz mevsimi temsil eden küçük bir Tanrıça'yım." bir süre gülümsedikten sonra tamamen toza dönüşüp yok olmuş canavarın durduğu noktaya baktı. "Karşılaşmamızın daha farklı olmasını dilerdim."