Karanlık ve gecenin sessizliği odasına hakimdi o sırada. Gözlerini hafifçe araladığında, saatlerdir uyanmadığını fark etti. Uyumadan önce neler olduğunu düşünmeye zorladı kendini. Zihninde ufak tefek beliren şeyler, makine parçaları ve ardından birleşmeleriydi. Sonra, bambaşka bir şey canlandı hafızasında. Birisi, ona ilk defa bir ölüm makinesi değil de normal bir insan gibi davranmıştı. Sinirle kalktı yatağından. Onun hayatında duygulara yer yoktu, olmamıştı zaten. Artık istese de olamazdı. Fakat buraya geldiği andan itibaren bir şeylerin değişmeye başladığını hissediyordu. Duygu denen şeyi bilmezdi, fakat birisinin ona iyi davrandığını nasıl için içine hissedebilmişti ? Buradaki herkesin bir geçmişi vardı. Ortalıkta çocukluk fotoğrafları, aile resimleri, hatıraları dolanıyordu diğer kardeşlerinin. Peki ya Anastasia ? Neden onun geçmişe dair tek bir izi bile yoktu ? Bu o kadar tuhaf bir histi ki.. Hayatının başlangıcı olarak sadece soğuk laboratuvarın birinde uyandığını hatırlıyordu. Çocukluğu, ailesi, yakınları, hiçbir şeyi yoktu. Bırakın ailesinden kalan eşyaları, birkaç parça kıyafeti bile zor vardı. O anda fark etmeden sıktığı yumruğunu masanın üzerine geçirmişti. Hızla elini kaldırdığında, anlatılamaz bir siniri olduğunu fark etti. Anlatılamazdı evet, geçmişi hakkında her an düşünüyordu fakat sonunda eline kalan sadece hiçbir şey bulamamanın verdiği kızgınlık oluyordu. Üstelik, çok şey kaybettiğini biliyordu bir yerlerde. Ani bir kararla ceketini üstüne geçirip, dışarı yöneldi. ''Gitmeliyim..'' Koşmak, gecenin karanlığında iyice kaybolmak istiyordu. Sonu gelmez bir kaybolma isteğiyle, kulübeden dışarı çıktı.