Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Pardooon!

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Pearl Chérie Dior
Amphitrite'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Amphitrite'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Pearl Chérie Dior


Mesaj Sayısı : 315
Kayıt tarihi : 27/04/11

Pardooon! Empty
MesajKonu: Pardooon!   Pardooon! Icon_minitimeSalı Ağus. 02, 2011 7:08 am

Ok atmak ha? Kesinlikle saçmalık... Yani, kim bir yayın içine uzun ince bir çubuk sokup onu uzaklara göndermek ister; ya da birisinin bir yerine saplamak ister. Zaten okçuları da hiç sevmem. Savaş meydanının arkasına geçerler ve oradan çubuk yollarlar. Ortada meydan savaşında eriyip gidenler de elinde kılıçlarıyla savaşçılar olur her zaman. Yani, sen git geriden çubuklar at hiç hoş değil.

Apollon bir günlük yolculuğunu tamamlamışa benziyordu ki, ortalık gittikçe kararmaya başlamıştı. Okçuluk Sahası'nda ise ok alıştırması yapıyordum evet ben yapıyordum bunu. Elimdeki yayı sıkıca kavramıştım ve okum elimdeydi. Derince bir nefes ve konsantrasyon. Gözler kapanır ve açılır, ardından ok bırakılırdı... Bırakmıştım evet ama çok da uzağa gitmemişti. Sanki ok, elimde işe yaramıyor gibiydi. Söylendiği gibi yapıyordum; ancak olmuyordu.

Derince nefes alırken burnuma toprak kokusu giriyordu. Yer, kumla kaplanmıştı. Kumun üzerinde çok daha rahat kayılabiliyor ve denge sağlanılabiliyordu. Muhtemelen bu yüzdendi; ama attığım her adımda havaya karışıp burnuma girmesi de pek hoş değildi. Toprağı severdim; ama burnuma girmediği sürece. Pes etmeme az kalmıştı. Daha doğru düzgün bile tutamıyordum yayı. Ok desen ayrı bir dertti. Birden ikisini de fırlatıp atmak, koşa koşa kılıçla çalışmak istedim; ama kafaya koymuştum değil mi? Kafaya koyduğum bir şeyi yapardım. Kötü veya iyi olarak. İstediğim şeyi elde etmek konusunda oldukça iyiydim. Bu şey ne olursa olsun...

Her zaman salık duran saçlarımı bu sefer bir kalem şeklindeki bir toka yardımıyla toplamıştım. Boğazımdan akan terler, boğazıma yapışan kum zerrecikleriyle karışarak üstümdeki tişörtün yakasından süzülüyorlardı. Elimin tersiyle sık sık boğazını siliyordum ve bundan hiç de zevk almıyordum. Bu çalışmadan sonra sıkı bir banyoya ihtiyacım olacaktı. Üzerimdeki kıyafetleri seçerken iyi bir seçim yapmama bir kez daha şükrettim. Her zamanki gibi altımda bir kot pantalon olabilirdi; ancak bu sefer daha bolunu seçmiştim ve kendimi rahat hissediyordum. Üzerime de Melez Kampı'nın turuncu tişörtlerinden birini giymiştim. Azur mavisi gözlerimi bu sefer hedefe diktim ve odaklandım. Saçlarımın önüme gelecek kadar dağılmış olması benim suçum değildi. Elimin tersiyle onları gözümün önünden çektim. Bu sefer sadece hedef tahtası ve ben vardık. Gözlerimi en ortasındaki siyah noktaya dikmiştim. Elimdeki yayı gerdim, dengeyi hissetmeye çalıştım. Rüzgarı dinleyemesem de bunu denedim, yavaşça elimden oku bıraktığımda yay geri uçtu ve ok da bilemediğim bir yere gitti. Yayın geri tepmesi saçımın açılmasına yol açmıştı. Tokam hızlıca uçmuş ve yere düşmüştü. Yay, kafamı biraz acıtmış bile olabilirdi.

Gözlerimle okun nereye doğru gittiği görmek için, alanı taradım. Oradaydı gidiyordu, havayı yara yara ilerliyordu. Serseri bir mayından çok daha serseri gözüküyordu gözüme. Birden aslında orada bulunmaması gereken birini gördüm. Okun direk ona gittiğini ise ok boğazının dibinden geçtiğinde fark edebilmiştim. Evet, Leo'ya bir ok atmıştım. Hatta boğazının dibinden geçip gitmişti. Sinirli bir şekilde bana döndüğünde ne yapacağımı bilemedim bir an için. Off yaa, bu Nyks çocukları yakışıklı oluyor bee. Leo, benim eskilerimden biriydi. Aslında o kızgın bakışlarının altında hiç de hoş olmayan şeyler sezinleyebiliyordum. Aslında şu ana kadar yaşadığım en uzun şeyi onunla yaşamıştım. İki-üç defa yatmış olabilirdik. Bir daha baktım da, harbiden Nyks çocuklarında iş var ha; ama tipinde şu anda hayır yoktu. Yani benim de boğazımın yanından muhtemelen böyle kızgın olurdum; ama bana neydi yaa. Ben ok-yay çalışırken burada bulunması saçmaydı. Ok konusunda felaket olduğum zaten bilinirdi. "Pardooon." diye seslendim biraz umursamazca.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Leo von Dorff
Nyks'in Çocuğu
Nyks'in Çocuğu
Leo von Dorff


Mesaj Sayısı : 753
Kayıt tarihi : 31/05/11

Pardooon! Empty
MesajKonu: Geri: Pardooon!   Pardooon! Icon_minitimeSalı Ağus. 02, 2011 7:59 am




Sabah sinirli bir şekilde uyandım.Normalde bu saatlerde uyumam gerekiyordu ama birtürlü uyku tutmamıştı.Üstümü değiştirdikten sonra dışarı çıktım.Acaba nereye gitseydim?Arenaya gitmiştim tırmanma duvarınada gitmiştim.A-ha! Buldum.Okçuluk alanına kampa geldiğimden beri hiç gitmemiştim.Eğlenceli olabilirdi.Tabi Apollon melezleri artislik yapmazsa.Hızlıca gittim.Okumu elime aldım.Birkaç atış yaptım ama hiçbiri başarılı olmadı.Kendime güvenim azalmıştı.Eskiler gözümün önüne geldi biran.

Sonra bir atış yaptım ve hedef tahtasını vurdum. Mutlu bir şekilde gülüyordum ama bu mutluluğum yarıda kesildi.Bir ok boğazımı sıyırarak geçti.Herkes okun geldiği yere bakıyordu.Bense korku ve hala yaşayıp yaşama konusunda kararsızdım.Sonunda yaşadığıma kanat getirdim ve okun geldiği yöne baktım sinirli bir şekilde.Hay aksi.Bu bu Pearl’du.Benim eski neyse anladınız siz.Ona sinirli bir şekilde baktım.Bana utanmaz bir şekilde "Pardooon." Dedi.Ok konusunda berbat olduğunu bilirdim bu yüzden hem sinirlenmiştim hemde merak etmiştim.Yanına doğru geldim ve konuşmaya başladım.”Sen kendini ne sanıyorsun.Az önce ben ölebilirdim ve hala pardon diyorsun.Bir özür bile dilemeden.Seni yanlış tanımışın Pearl.Keşke keşke seni tanımasaydım.” Dededim sinirli bir şekilde.Önce bana baktı sonrada ben ona baktım.Yeterdi artık neydi bu.Kendini ne sanıyordu.Suratımda hala az önce yaşadıklarımın korkusu vardı.Sonra konuşmaya başladı ama hiçbirşey duymadım.Artık onun konuşmalarını,sesini duymak istemiyordum.Canıma tak etmişti ve beni öldürmeyi planlıyordu.Nasıl bir işti bu.Çevresi geniş olsa bile yinede artık ondan nefret ediyordum.Beni öldürmek üzereydi ve hala umursamaz bir şekilde pardon diyebiliyordu.Si nirliydim hemde çok.Hayatımın bu derece önemsiz gibi gelmesi,öldürülmek istemem.Uyuyamam.Bunların hepsini Afrodit’in yapmadığı ne malumdu.İçimden bağırdım.”Hey Afrodit! Bak eğer burada senin parmağın varsa seninle hem ölümüne düşman olurum hemde seni öldürürüm.” Dedim.Birden kafamın içinde bir kahkaha sesi duydum.Bir parıldı gördüm ama sonrasını hatırlamadım.Uyandığımda bambaşka bir yerdeydim.Yanımdada Pearl vardı.Uzaktan bir kadın gelmeye başladı.Çok çekiciydi.Neredeyse aşık olmuştum.Pearl beni bu halde görünce bir dirsek attı.Kadın iyice geldi ve konuşmaya başladı.”Merhaba melezler.Beni biliyorsunuzdur sanırım.Ben Afrodit” dedi.Afrodit mi ? Bu tanrıdan nefret edıyordum.Düşmanım olmaya yüzde 100 adaydı.Pearl’la birbirimize baktık.Hala onunla kavgalıydım ve ona acaip sinirliydim.Pearl birden konuşmaya başladı.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://blgsyrs.sozlukspot.com/
Pearl Chérie Dior
Amphitrite'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Amphitrite'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Pearl Chérie Dior


Mesaj Sayısı : 315
Kayıt tarihi : 27/04/11

Pardooon! Empty
MesajKonu: Geri: Pardooon!   Pardooon! Icon_minitimeSalı Ağus. 02, 2011 8:55 am

”Sen kendini ne sanıyorsun.Az önce ben ölebilirdim ve hala pardon diyorsun.Bir özür bile dilemeden.Seni yanlış tanımışın Pearl.Keşke keşke seni tanımasaydım.” bana bağırıyordu. Tanımazsan tanıma. Amaan, çok da umurumdaydı yaa. Azıcık boynundan ok geçmişti. Ve artı olarak bunu bilerek yapmamıştım. Yani, bir daha beni tanımamazlıktan gelebilirdi- ki bunu ben çok yapardım- hadi benii tanığğğ diye yalvarmazdım açıkçası. Elimi belime koydum ve sinirle mırıldandım.

"Heey sakin ol, sadece yanlışlıkla olan bir şey. Büyütme, relaks ol; çok kafana takıyorsun bazı şeyleri. Seni öldürecek olsam bunu okla yapmazdım; artı olarak seni öldürmek, ııım pek şey tipim değil. Aslında birilerini öldürmek de saçma. Neden öldüreyim ki?" dedim ve kahkaha attım. Saçma sapan bir konuşma yapıyorduk. Aslında buradan gidip biraz yüzmek iyi gelebilirdi. O beni takmıyor gibiydi; ben de onu takmıyordum, aslında kısaca tiklemiyordum. Yani gidip öfkesini başkalarına da kusabilirdi. Meşgul bir kızdım sonuçta.

Birden nerede olduğumu anlayamadım. Beyaz bir yerdeydik, son derece beyaz. Birisi geliyordu ki bu Afrodit'ti. Afrodit mi? Niye sadece Leo ben ve Afrodit ne saçma işti yaa? Yanımdaki çocuğa baktım. Afrodit'e aşık oluyor gibiydi; ne mutlu onaa. Aşık olsun, evlensinler çocukları olsun. Benim ne işim vardı burada? Afrodit'i falan mı çağırmıştı bu yoksa?

”Merhaba melezler.Beni biliyorsunuzdur sanırım.Ben Afrodit” Tamam, bu Tanrıça'yı severdim; ama aşk olayları falan beni kesmiyordu. Bir kere aşk son derece saçma geliyordu. Çok da saçmaydı yani. Ama cinsel isteklerin de Tanrıçasıydı ki bu tamam kabul ediyordum, oldukça iyiydi de burada ne işi vardı? Soran gözlerle Leo'ya baktım. Salak salak bakınıyordu. Ben bu çocukla neden iki üç defa yattım Tanrıların aşkına. Salak salak bakmakta rekor kıracaktı.

Afrodit de ayrı bir dertti. Başımı eğip selam vermek zorundaydım ki beni sevebilme ihtimali de yüksekti. Yavaşça başımı eğdim ve selam verdim. Leo artist bir şekilde eğilmeyi reddediyordu. Ne beklerdiniz, ahh Tanrılarım...

"Teşekkürler genç hanım." dedi bana bakarak Afrodit, evet bu kadın taştı. Bu kadını idolüm olarak seçebilirdim; ama aşk falan cık bir yere kadar bana yetebiliyordu. Aniden gözlerini bizim salak salak bakan çocuğa çevirdi. "Ne zamandan beri bir Tanrıça'ya dik gözlerle bakabilecek konuma geldin Leo?" dedi ve keskin bakışlarla baktı. Vuu, Tanrıça döktürüyordu. Evet, bu kadını sevmiştim, cidden sevmiştim. Zaten severdim de; ayy çok uzadı bu konu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Leo von Dorff
Nyks'in Çocuğu
Nyks'in Çocuğu
Leo von Dorff


Mesaj Sayısı : 753
Kayıt tarihi : 31/05/11

Pardooon! Empty
MesajKonu: Geri: Pardooon!   Pardooon! Icon_minitimeSalı Ağus. 02, 2011 7:19 pm



"Ne zamandan beri bir Tanrıça'ya dik gözlerle bakabilecek konuma geldin Leo?" dedi tanrıça Afrodit.Birden ayıldım.Güzellik büyüsü kalktı.Birkaç kere öksürüp cevap verdim.”Şimdi Afrodit.Sana hem kızgınım hemde meraklıyım.Neden kavgamı yarıda bölme cüddeti gösterdin.Seni en son gördüğümde küçüktüm ama yinede gül gibi hayat yaşıyordum.Sen geldin ve herşey darmadağan oldu.Şimdi bize ya derdini söylersin yada bu beyaz yerden gönderirsin.” Dedim sinirli bir şekilde.Afrodit ilk önce öyle bakalakdı.Sonrada gülmeye başladı.Öyle bir güldükü neredeyse 15 dakika onun iğrenç sesini kulaklarımla duydum.Afrodit konuşmaya devam etti.”Bak Leo seni buraya çağırmamın nedeni seninle konuşmam ve Pearl’dan özür dilemen.O kız istemeden öyle bir ok attı ve sende onun okçulukta kötü olduğunu biliyordun.” Dedi.Evet onun okçulukta kötü olduğunu biliyordum ama asla özür dilemezdim.Eğer ölseydim nolcaktı.Keşke Ares gelsede bize düello yaptırsa diye düşündüm.Neden hep Afrodit ve benzeri tanrılar gelir Ares,Hephaistos,Apollon,Zeus gibi tanrılar gelmezde hadi şimdi düello zamanı demezki.Off be.Afrodit’in suratına baktım ve konuşmaya başladım.”Sen bunun için asla burada olmazsın.Söyle kamptaki olayları senmi yaratıyorsun ? Evet dinliyoruz seni hani o erkekler ve kızlar arası kavgayı.Senden herkes gibi nefret ediyorum ve beni buradan göndermeni rica ediyorum.” Dedim kızgın bir şekilde. Afrodit’in bunu yapmiycağını biliyordum ama birden kampa geri döndük.Sonunda kurtulmuştuk Afrodit’ten.Ne güzel bir haberdi.Ama Afrodit kendini fazla aşıyordu.Ares’i hiç görme fırsatım olmamıştı ama onu görürsem Afrodit’in bu yaptıklarından bahsediceğime yüzde yüz emindim.Neyse tekrar ok sahasındaydık.Pearl’a tekrar sinirli bir şekilde baktım ve kulübeme doğru yürümeye başladım.Bir özür bile dilememişti.Kulübeme sinirli bir şekilde gittim.Okumu ve yayımı bıraktım.Kılıcımı aldım ve dışarı çıktım.Dışarıda olaylar karışmıştı yine ama ne olduğunu anlamadım.Zaten boşversenize.Artık hiç biri beni ilgilendirmiyor.Artık beni tek ilgilendiren kendim,ikizim.Tabi ileride evlenirsem orası başka.Ama hiç sanmıyorum çünkü bekar yaşamak bana yakışıyor.Sinirli olunca da birilerini öldürmeye çalışmak beni çoğu kez korkunç gösteriyordu.Neyse artık olanlar bitmişti.İşi tatlıya bağlamak gerektiğini düşündüm.Okçuluk sahasına tekrar geldim.Pearl’ın yanına gittim ve konuşmaya başladım.”Bak Pearl beni az daha özdürebilirdin bu yüzden seni düelloya davet ediyorum ve düelloda iyi olduğumu bilirsin diyorum. Dedim ve ona gülümsedim.Arkamı döndüm ve kulübeme gitmeye başladım.Birden arkadan birinin bağırmasını duydum.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://blgsyrs.sozlukspot.com/
Pearl Chérie Dior
Amphitrite'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Amphitrite'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Pearl Chérie Dior


Mesaj Sayısı : 315
Kayıt tarihi : 27/04/11

Pardooon! Empty
MesajKonu: Geri: Pardooon!   Pardooon! Icon_minitimeÇarş. Ağus. 03, 2011 3:19 am

”Şimdi Afrodit. Sana hem kızgınım hemde meraklıyım. Neden kavgamı yarıda bölme cürreti gösterdin. Seni en son gördüğümde küçüktüm; ama yinede gül gibi hayat yaşıyordum. Sen geldin ve her şey darmadağın oldu. Şimdi bize ya derdini söylersin yada bu beyaz yerden gönderirsin.” Ohaa. Bir kanka demediği kalmıştı. Bu çocuğun ciddi sorunları vardı. Bir Tanrıça'yla konuşulurken azcık saygı gösterilirdi; hele bu kişi Afrodit'se. Çok artistik yapıyordu ve komikti. Son derece komik.

”Bak Leo seni buraya çağırmamın nedeni seninle konuşmam ve Pearl’dan özür dilemen.O kız istemeden öyle bir ok attı ve sende onun okçulukta kötü olduğunu biliyordun.” Vay anasını. Afrodit'e bakın hele. Ben mi yanlış görüyorum, yoksa beni mi savunuyor. Bir dakika, açıkçası bir Tanrıça'nın hiç işi gücü yok; neden gelip de Pearl sana bir şey yapmadı o masum desin? Açıkçası ben böyle saçma bir şey yapmazdım. Çünkü saçmaydı. ”Sen bunun için asla burada olmazsın.Söyle kamptaki olayları senmi yaratıyorsun ? Evet dinliyoruz seni hani o erkekler ve kızlar arası kavgayı.Senden herkes gibi nefret ediyorum ve beni buradan göndermeni rica ediyorum.” Ben gündemden azıcık uzak falan kaldım sanırım. Kavga mı çıktı, kızlar ve erkekler arasında? Ahh Tanrılarım... İlkokul çocukları gibi kavga edilmese çok daha harika olabilirdi. Kim bilir, kim kime ne demişti? Aslında çok da umurumda değildi. Ben kavgalara karışacak bir kız mıydım? Eveeet, öyleydim. Tamam biraz asi, kavgacı olabilirdim; ama sonuçta bir kızdım yani. Kızlar ve erkekler arasında bir savaş çıkması da saçmaydı.

Ben bu düşüncelere dalmışken birden ortam eski haline geldi. Neydi bu şimdi ve ne kadar saçmaydı? Son derece saçmaydı. Afrodit geliyor, bir şeyler söylüyor gidiyor; ben de zaten çoğunu anlamamıştım. Çok da umurumdaydı. Yeniden ayağımın altında toprağı hissetmek ise daha iyiydi. Leo'nun sinirli ve tip bakışları komikti. Sonunda çekip gitti. Kim bilir yine hangi salaklığı yapacaktı? Dayanamadan içimden gülmeye başladım. Yerde duran oku ve yayı aldım. Ödünç almıştım çünkü. Ok ve yay almama gerek yoktu. Zaten bu konuda berbattım. Bir de onu alıp sırtıma asamazdım ya.

”Bak Pearl beni az daha özdürebilirdin bu yüzden seni düelloya davet ediyorum ve düelloda iyi olduğumu bilirsin diyorum." Bu yine ne saçmalıyordu acaba? Düello mu? Benimle mi? Tamam çok zeki değilim, kabul ediyordum; ancak bazı şeylerin farkında olabilecek kadar akıllıydım. Bence bu çocuk, uyandıktan sonra içiyordu. Bu kadar saçma bir şey için düello edilir miydi? Tanrılar aşkına. Kendimi yormama bile değmezdi. Arkasını dönüp giderken seslendim. "Heey, aslına bakarsan; bana lap diye gelen düello tekliflerini pek kabul etmiyorum; ama yıkandıktan sonra sana bir ayrıcalık yapabilirim. Böyle pis pis dövüşemem ya." Ehh, içimdeki gurur konuşmuştu ben değil. Düello yapmak istemesem de kabul etmiştim. Evet, düelloları severdim. Çok eğlenceli oluyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Pardooon!
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Melez Kampı :: Okçuluk Alanı-
Buraya geçin: