“Anne nerdesin? İki saattir bekliyorum biraz acele edemez misin?” dedim ve telefonu suratına kapattım. Yurdun kapısında dikilmiş annemin gelmesini bekliyordum. Bütün arkadaşlarım gitmişti,annem ise beni almaya henüz gelememişti. Yurtta kalmamın asıl sebebi de buydu zaten. Annem ve onun sorumsuzlukları yurtta kalmama sebep olmuştu. Aslında yurtta keyfim yerindeydi ama hayatımda bir boşluk var gibiydi. Tek hayalim ailemin bir arada olması, kendi evimde onlarla birlikte yaşayabilmekti. Ama hayat hiçbir zaman yüzüme gülmemişti. Annem işinden başka bir şey düşünmeyen, hayatında bana yer vermeyen bir kadındı.Babam ise inanması güç bir şekilde tanrı olduğunu söylemişti. Babamın tanrı olması zaten başlıca bir problemdi. Başkalarından duyduğumda güldüğüm, dalga geçtiğim hikayeler gerçek olmuştu. Tanrılar, yaratıklar, ilginç güçler... Hepsi bir anda hayatımın parçası olmuştu. Bir de Melez Kampı dedikleri bir yerden söz etmişti. Babam “Melez Kampı senin için daha güvenli kızım.” dedikten sonra çekip gitmişti. Benim için güvenli olan Melez Kampı değil babamın yanımda olmasıydı ama o bunu önemsemiyordu bile. Sadece ona inat olsun diye Melez Kampı’ na gitmeyi reddediyordum. Oraya gitmediğim için karşıma çıkan ve beni öldürmeye çalışan canavarlarla tek başıma mücadele ediyordum. Yaşadıklarımın hepsi bana çok ağır geliyordu. Fakat çevremde bana destek olacak kimse yoktu. Annem de bu gerçekleri biliyordu ama benimle konuştuğu bile yoktu. Ben de herkesten uzaklaşıp yurtta kalmayı tercih ettim. Burası kesinlikle evimden daha iyiydi. Yeni arkadaşlarım, yeni bir çevrem olmuştu. Onları her gün binlerce kez düşündüğüm gerçekleri anlatamasam da yanımda olduklarını biliyordum. Bu sayede kendimi iyi hissediyordum. Tatillerde bile burada kalmayı tercih ederdim ama dışarı çıkmak zorundaydım. Tek gidebileceğim kişi annemdi ama o da beni almaya henüz gelmemişti.
Sinirle önüme gelen taşa vururken arabamızın korna sesiyle irkildim. Annem gelmişti. Arabanın ön koltuğuna yerleşirken “Nerede kaldın anne?” diye bağırdım.Vereceği cevabı tahmin edebiliyordum aslında. “Toplantı biraz uzadı.” dedi ve sürmeye başladı. Yol boyunca tek kelime etmedim ve surat astım. Annemi seviyordum ama davranışları beni sinir ediyordu. Bu durumda benden özür dilemesi veya beni neşelendirmesi gerekirdi. Yani normal bir anne böyle yapardı. Benim annem ise konuşmayı denemiyordu bile. Onu kırmak sitemesem de içimdekileri ona söylemek zorundaydım. Öfkeyle “Anne şu anda benden özür diliyor olman gerekir.” dedim.Bunu söylemiş olmama şaşırdığı belliydi. “Sana toplantım olduğunu söyledim.Geç kalmam benim hatam değildi.” dedi. Umursamaz tavırları daha da çok sinirlenmeme sebep oluyordu “Anne bir kerecik de olsa benimle ilgilenemez misin? Tek düşündüğün işin, tek yaptığın çalışmak. Benimle konuşmana ihtiyacım var. Bildiğim şeyleri başkalarına anlatamıyorum. Tek konuşabildiğim kişi sensin ama sen benimle konuşmamak için elinden geleni yapıyorsun.” dedim.Gözlerimin dolmasına engel olamamıştım.Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Annemin ne cevap vereceğini düşünürken bir şey söylemeden arabayı durdurdu. Bir kaç dakika boyunca konuşacak diye beklesem de hiçbir şey söylemiyordu. Gözümdeki yaşları daha fazla tutamayıp ağlamaya başladığımda konuşmaya başladı. “Üzülmeni istemiyorum Kathie. Biliyorum senin istediğin gibi bir anne değilim, öyle biri olamam da. Bu işi beceremiyorum farkındayım. Ama seni sevdiğimi bilmeni istiyorum. Seninle ilgilenmemem seni sevmediğim anlamına gelmez.” dedi ve gözyaşlarımı silmeye çalıştı. “Ben de seni seviyorum anne ama hiçbir şey yapmadan sadece yanımda olman benim için bir şey ifade...” Lafımı tamamlayamadan arabanın arkasından bir gürültü duyuldu.Kafamı o yöne çevirdiğimde boğaya benzer, bir canavar bize doğru koşuyordu. Anneme “Arabayı çalıştır!” diye bağırdığımda çok geçti.Canavar elindeki ağır görünümlü çekiçle arabanın bagajını paramparça etmişti. Arabadan inip koşmaya başladım. Karşıma çıkan ilk sokağa girdim ve izimi kaybettirmeye çalıştım.Koşmaktan yorulup bir duvara yaslanıp beklemeye başladım. Nefes nefese kalmıştım.Kalbim yerinden çıkacakmış gibi hızlı atıyordu. Sakinleşmeye çalışarak yere oturdum. Canavarı atlattığımı düşünüyordum. Rahatlayıp oturduğum yerden kalktığımda annemin nerede olduğunu düşündüm. Başına bir şey gelmediğini umarak arabanın olduğu yere koşmaya başladım. Koşmaktan nefessiz kalmıştım. Annemin başına kötü bir şey geldiği düşüncesi beni korkutuyordu, bir an önce onun iyi olduğunu görmeliydim.
Arabamızın durduğu yere vardığımda büyük bir kalabalıkla karşılaştım. Herkes yerde yatan bir kadının başına toplanmıştı. O kişinin annem olmaması için tanrılara dua ederek kalabalığın arasına karıştım. Cesedin yanına vardığımda daha önce hiç hissetmediğim bir acı duydum. Terden sırılsıklam olan tişörtüm gözyaşlarımla daha da ıslanmıştı. Yerde yatan kişi annemdi. Tek yapabildiğim boynuna sarılmak, yerde yatan bedenini öpmekti. Söyleyecek bir şey yoktu çünkü. Buna biraz önceki canavar sebep olmuştu. Diğer insanlar bunun araba kazası olduğunu düşünseler de ben gerçeği biliyordum. Polis sirenleri duyulduğunda yapmam gereken şey oradan uzaklaşmaktı. Benim de ifademi alacaklarını biliyordum. Ama onlara gerçekleri söyleyemezdim. Sadece uzaklaşıp kendime kalacak bir yer bulmalıydım.
Hava kararmaya başlarken ben ağlamaya devam ediyordum. Artık olduğumdan daha da yalnızdım. Gidecek bir yerim veya kimsem yoktu. Cebimdeki az miktarda parayla başımın çaresine bakmak zorundaydım. Elimi yüzümü yıkamak için uygun bir yer bulduktan sonra yiyecek alacak bir yer aradım. Param lüks yemeklere yetmediğinden tost ile karnımı doyurdum. Zor olan ise geceyi nerede geçireceğimdi. Kalabileceğim hiçbir yer yoktu. Geceyi sokakta geçirmek zorundaydım. Bunun çok tehlikeli olduğunu bilsem de elimden bir şey gelmiyordu. Küçükken sürekli gitmek istediğim parka gittim ve banklardan birine oturup uykumun gelmesini bekledim. Bugün yaşadıklarımdan sonra uyuyabileceğimi pek düşünmüyordum ama uyumak zorundaydım. Gözlerimi kapayıp uyumaya çalışırken bir ses duydum “Kızım, kampa git.” Babam bana sesleniyordu. Daha önce onunla bu şekilde iletişime geçmemiştim. Ama bu sesin ona ait olduğunu biliyordum. Bu ürpertici ama içten sesi unutmam mümkün değildi. “Baba?” dedim ve cevap gelmesini bekledim. Biraz önce söylediğini tekrarladı “Kızım, kampa git.” Sanırım kampa gitmem gerekiyordu. Oraya gitmeyi daha önce hiç düşünmemiştim ama gitmeye mecburdum. Sokakta kalmaktan daha iyi olduğundan emindim. Gitmek için doğru zamandı. Sorun ise oraya nasıl gideceğimi bilmememdi. “Baba oraya nasıl gideceğim?” dediğim anda arkamdan bir araba sesi duyuldu. Bir taksi arkamda bekliyordu. Şoförün yanına gittiğimde “Melez Kampı’na mı gideceksin?” dedi ve kapıyı benim için açtı. Tereddüt etmeden taksiye bindim. Daha önce hiç görmediğim bu adama güvenmem pek doğru olmasa da Melez Kampı’nı bildiğine göre güvenebileceğim biri olduğunu düşündüm.
Yolculuk şaşırtıcı derecede hızlı geçmişti. Beklediğimden çok daha kısa sürede varmıştık. Taksi durduğunda adam “Burası.” dedi ve arabadan inmemi söyledi.Yavaşça arbadan indikten sonra karşıma çıkan manzara beni şaşırtmıştı. Geniş bir alana yayılan kamp birçok kulübeden oluşuyordu. Etrafta mutlu görünen birkaç melez ise kampın eğlenceli bir yer olduğu izlenimini veriyordu. Ağır adımlarla kampın girişine yaklaşırken oldukça yaşlı görünen bir ağaç gözüme çarptı. Kamp düşündüğümden de ilginç bir yer gibi görünüyordu. Tek yapmam gereken bu düzene ayak uydurmaktı.