Uzun süre kamp dışında kalmak beni paslandırmış olabilir diye düşündüm. Vücut antremanlarına önem verdiğim kadar silah kullanımına da dikkat etmeliydim. Arena bomboştu. Saat gece 2 civarı olmalıydı. İçeri girdim. Karşımda bir düzine kadar manken vardı. Silahımı çıkarttım. 3 Tanesine 6 el ateş ettim. Herbirine 2 tane. Yanlarına gittim ve hepsini sağ gözlerinden ve kalplerinden vurduğumu gördüm. Uzaklaştım ve silahımla o 3 mankeni parçalamaya başladım. Kalan 9 mankeni sağlı sollu bir biçimde arka arkaya dizdim ki sanki bana doğru gelen bir grup düşmanmış gibi. Kılıcım gladius'u yüzük modundan çıkarıp kılıç haline geçirdim. Ve saldırıya geçtim..
İlk mankenin kafasını gövdesinden ayırdım. Etrafımda bir dönüş yapıp ikinci mankenin tam göğsüne kılıcımı sapladım. Üçüncü mankene doğru zıplayıp ortadan ikiye ayırdım. Dördüncü mankene doğru yerde bir takla attım ve diz çkmüş halde doğrulup bacaklarını kestim. Yere düşünce de kılıcımı kafasına sapladım. Altıncı mankenin tepesine doğru zıpladım ve arkasına düştüm. Düşer düşmez dönüp onu da biçtim. Yedinci mankene bir tekme atıp yere düşürdüm. Sekizinci mankenin kafasını kesip kılıcımı dokuzuncu ve son mankene fırlattım. Kaskındaki göz deliğinden içeri girmiş, kafasına saplanmıştı. Yedinci mankene, yani tekme atıp yere düşürdüğüm mankene döndüm, onu ayağa kaldırıp yumruk çalışması yapmaya başladım. Bir süre sonra yorgunluktan ve susuzluktan bayılacak gibi olduğumu hissettiğimde bir tekmeyle kafasını kopardım. Bir gece için yeterince iyi bir antremandı. Kılıcım dokuz numaranın gözünde, yüzüğüm parmağımdaydı. Yumruğumu sıkıp kılıcımı geri çağırdım. Ve birden elimde buldum. Anlamıştım; Yüzük elimde olduğu sürece kılıçta elimde sayılırdı.
Bu gece yeterli antreman yapmıştım. Artık eve gidip uyusam diye düşündüm. Ve kulübemin yolunu tuttum..