Kapısı hafif aralık olan Nyks kulübesinin önünde kararsızca duruyordum. Aslında kulübeyi gördüğüm bile söylenemezdi. Özellikle buraya gündüz hiç gelmiyordum çünkü Nyks çocukları gündüz hiç havalarında olmuyorlardı. Gece ise kulübe... Eh, şimdiki gibi oluyordu işte. Sanki gece ile birleşmiş gibi. Bu lanet yere Katherina'yı ziyaret etmek için gelmiştim. Ağırlığımı bir ayağımdan diğerine verdim ve içeri girip girmemeyi düşündüm. Çünkü cidden, eğer Katherina çok isterse beni canlı canlı Tartarus'a tıkabilirdi. Bu yüzden onun yanında biraz gergin oluyordum zaten. En sonunda kararımı verdim ve iç çekerek yavaş adımlar ile kulübenin içine girdim. Kulübenin içi çok karanlıktı. Sanki her zaman geceymiş ama biri parıldayan ayı ve ışıldayan yıldızları gökyüzünden almış gibi. Yavaş yavaş kulübenin içinde ilerlerken göremediğim için bir mobilyaya çarptım ve üzerindeki plastik çiçek ile dolu bir vazoyu yere düşürdüm. Neyseki vazo kırılmadı. Fakat biri beni duymuş olabilirdi. Hem zaten gecenin bir yarısı Nyks kulübesinde niye hırsız gibi dolaşıyordum ki? Katherina'yı bulmak için böyle yapmama gerek yoktu. Vazoyu kaldırarak yerine geri koydum fakat ben daha bir adım bile atamadan arkamdan gelen bir ses "Katnis?" dedi. Yerimden zıplayarak arkamı döndüm ve karanlığın içinde belli belirsiz bir siluet gördüm. "Şey, ben Katherina'yı arıyordum..." diye fısıldadım. Siluet bana doğru gelerek "Burada seni benden başka tanıyan biri olduğunu sanmıyorum." dedi. Şaşırmıştım. Kekeleyerek "Kat?" diye sordum. Katherina sinirlenerek "Yok, ben penguen. Tanıştığımıza sevindim." diye mırıldandı. Ardından ise beni kolumdan tutarak "Salona gidelim. Orada daha rahat konuşuruz." diye ekledi.