Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Yakalanış. | Denetleme 15. | |
|
+6Artemis Esméralda Gwen Pacely Wandrof Kathie Mitchiel Davies Lena H. Bryce Satellite Morgan 10 posters | Yazar | Mesaj |
---|
Satellite Morgan Artemis Avcısı/Kulübe Lideri/Melez Danışmanı/Araba Yarışları Koordinatörü/Okçuluk Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 3387 Kayıt tarihi : 24/08/10
| Konu: Yakalanış. | Denetleme 15. Paz Tem. 10, 2011 6:04 am | |
| Artemis bize tek başına avlanacağını söylemişti ki bu bizim için hiç iyi değildi. Artemis tek başına avlanmak istediğinde öncelikle ortada gerçekten tehlikeli bir durum var demekti ve bizi kullanmak istemiyordu. Ve diğer açıdan bakarsak da, Artemis tek başına avlanacağına göre onun peşinden avlanmaya gidemezdik ve kalacak tek bir yer vardı. O da hiçbirimizin haz etmediği, kırk yılda bir gittiğimiz ve gittiğimizde de ortalığı birbirine kattığımız Melez Kampı'ydı. Etrafta turuncu tişörtlü yüzlerce melez vardı. Hepsinin yüzünden mutluluk akıyordu, sanki kampta olmak çok güzel bir şeymişcesine. Burada eskilere saygım sonsuzdu, özellikle buraya geldiğimiz zamanlar bayrak kapmacada her zaman için aynı safhada yer aldığımız Hades Kulübesi'ne. Fakat diğerleri, gerçekten beni ve kulübemi ilgilendirmiyordu. Sızlana sızlana yürüyorduk kulübemize doğru. Tabi bunun için önce kamp meydanından geçmemiz gerekiyordu, yaklaşık yirmi kulübenin bulunduğu bu meydandaydı çoğu melez ve hepsi bize bakıyordu. Önlerinden ben ilerliyordum, başımda gümüş tacımla. Avcılar arasında pek bir ayrım yoktu, hepimiz eskiydik ve hepimiz birbirimize ölesine bağlıydık fakat yine de başımdaki o taç önden yürümemi sağlıyordu. Hepimiz gümüş ceketlerimizi giymiştik ve kot pantolonlarımızı. Birbirinin aynısı asi, erkeklere kötü kötü bakışlar atan kızlar görmek melezlere pek yaramamış gibiydi. Hepimizin elleri oklarımızdaydı, en ufak bir şeyde çıkartıp onları vurmak için. Gerçi herkes o anda bize bakıyordu, pek kötü bir şekilde değil tabi. Şaşırmışlardı, biz kampa sık sık gelmiyorduk çünkü. Hele de o turuncu tişörtlerinin ardından bizim kıyafetlerimiz, büyülü gibi gelmiş olmalıydı. Dokunmak dahi istemediğimiz yeniyetme melezlerin arasından sıyrılarak geçiyorduk ve sonunda sekiz numaralı kulübemize varmıştık. Kapının tokmağını tuttuğumda sonunda evime gelmenin verdiği muhteşem hazzı bütün ruhumda hissetmiştim. Dışı gümüş rengi olan kulübemizin etrafında ok ve yay takımları duruyordu temsili olarak. Onlara bakarak kapının tokmağını açtım ve avcıların içeri girmesini beklemeye başladım. Bu sırada da çaktırmadan kampı süzüyordum, bitkilerle kaplı olan dört numaralı Demeter kulübesi mensubu olduğu belli olan minik bir kız elinde çiçekle geçti kulübemizin önünden. O sırada tanıdık bir yüz de görmüştüm, Apollon Kulübesi'nden. Ona hafifçe gülümsedikten sonra son avcının da içeri girdiğini gördüm ve kulübenin kapısını kapadım. Ardından yaklaşık yirmi avcı birbirimize bakmaya başladık. Gözlerim Lexi'nin gri gözleriyle, Alex'in ve Kathie'nin yeşil gözleriyle, Lena'nın, Chels'in ve Esmer'in benimkilerle aynı renkte olan kahverengi gözleriyle buluşmuştu. O sırada bir kahkaha patlattım, herkes benimle beraber gülmeye başladı. Kapının hemen yanındaki pencereyi işaret ederek kahkahalarım arasında konuşmamı sürdürdüm. "Bunların hepsi amma da değişmiş. Görmemişler gibi bakıyorlar." dedim hafif sitemlice ama yine de gülüyordum o bakışlardan sonra. Kahkahalarımız bütün kulübeyi, belki de kampı inletirken tek tek salona girmiştik. Bulduğum çift kişilik koltuğun kenarına oturdum ve kahkahalarıma devam ettim. Melez kampı gerçekten değişmişti, gelirken birçok şey görmüştük ve bize malzeme çıkmıştı, keyifli olacaktı.
| |
| | | Lena H. Bryce Artemis Avcısı/Sanat ve Zanaat Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 3383 Kayıt tarihi : 23/01/11
| Konu: Geri: Yakalanış. | Denetleme 15. Ptsi Tem. 11, 2011 11:31 am | |
| Ormana kurduğumuz av çadırlarındaydım. Benim çadırımda Sat,Lexi ve Chels vardı; fakat onlar Artemis'in yanına gitmişlerdi. Ben de yatağımın üstünde oturup gevşeyen yayımı düzeltiyordum. Yayımı iyice gerip tamir ettim. Artık eskisinden de güzel olmuştu. 'Umarım çabuk bozulmaz' diye düşündüm. Ben yayımın derdine düşmüşken Lexi,Sat ve Chels çadıra aceleyle girdi ve eşyalarına bavullarına tıkmaya başladılar. Yayımı yatağımın kenarına bırakıp ''Neler oluyor'' diye sordum merakla. Lexi yüzüne düşen bir tutam saçı eliyle iterek ''Leydimiz yalnız avlanacakmış. Kısa süre de olsa,kampa dönüyoruz.'' dedi. Ve sonra sanki çok berbat bir şey yemiş gibi yüzünü buruşturarak ''Ah,bir de şu aptal temizlik var!'' diye ekledi. Endişe ve öfke karışımı bir duyguyla bavulumu çıkardım yatağımın altından. Kızgındım; çünkü kampı sevmiyordum. Beni oraya bağlayan hiçbir şey yoktu. Benim yerim,Artemis'in yanıydı. Endişelenmemin sebebi ise,Leydimizdi. Kötü bir şeyler olmadığı sürece yalnız avlanmazdı. Tüm düşüncelerimi kafamdan silmeye çalışarak bavulumu hazırrladım. Artık hazırdım. Tüm çadır arkadaşlarım hazırlandığında,birlikte yer yataklarını ve çadırımızı topladık. Leydimizle vedalaşıp kampa doğru ilerlemeye başladığımızda güneş doğmak üzereydi.
*** Kampa en son beş yıl önce gelmiştik. Doğal olarak çoğu şey değişmişti. Bazı melezler küçük tanrı(ça) olmuştu,bazıları kamptan gitmişti. Ah bir de şu melez çocukları kulübesi vardı. Kamp mimari açıdan pek değişmese de,barındığı melezler sürekli değişiyordu haliyle. Kulübelerin çevrelediği geniş alana vardığımızda,herkesin dikkatini çekmiştik. Bir Afrodit oğlu,dehşet dolu bakışlarını belimdeki hançere dikmişti. Ona sert bir bakış attım ve liderimiz Sat'i izlemeye devam ettim. Tanıdığım melezlere yüzümdeki ciddiyeti bozmadan hafifçe gülümsedim ve kardeşlerimle birlikte gümüş renkli,hoş parıltılar saçan,asil,sekiz numaralı kulübemize girdim. Yaptığım ilk şey gümüş çizmelerimi ayağımdan çıkarmak oldu. ''Ah,şunların sandaleti falan olsa...'' diye homurdandım kendi kendime. Avcı olun ya da olmayın,yazın çizme giymek hoş değildi. Sonra ayaklarımın serinlemesiyle gülümseyerek oturacak yerlere baktım. Baba koltuğu kimse kapmamıştı. Hiç fırsat kaybetmeden sırtımı baba koltuğun yumuşak yastıklarına dayadım. Kamp ortamını sevmesem de,kulübemi özlemiştim. Kulübeye en son Sat girdi ve alaycı gülümsemesiyle hepimize teker teker baktı. Sonra kahkaha atarak çift kişilik koltuğa attık.Onun sevimli kahkası bizi de güldürmüştü. Hepimiz gülmeye başladık. Kahkasına biraz ara verip pencereyi işaret etti. "Bunların hepsi amma da değişmiş. Görmemişler gibi bakıyorlar." dedi. Hepimiz tekrar gülmeye başladık. Sonra ben baba koltuktan kalkıp dikildim ve ''Ya şu Afrodit oğluna ne demeli? Sanırım ona ilk hançeri ben gösterdim!'' dedim kardeşlerime bakarak. Hepimiz tekrar katıla katıla gülmeye başladık. Lexi ayağa kalkıp bir başka melezle dalga geçerken,sanki bir şeyi unutuyormuş gibi hissettim. Buraya geliş amacımızı... Ah,hayır. Sanırım bir şey unutmamıştık! | |
| | | Kathie Mitchiel Davies Artemis Avcısı/Parti Organizatörü
Mesaj Sayısı : 443 Kayıt tarihi : 20/12/10
| Konu: Geri: Yakalanış. | Denetleme 15. Çarş. Tem. 13, 2011 10:42 am | |
| Yıllar sonra tekrar kampa,o iğrenç yere dönmüştük.Kamptan da buradaki çoğu kişiden de nefret ediyordum.Ama burada olmaya mecburduk.Artemis yalnız avlanmaya gitmişti ve gelebileceğimiz tek yer burasıydı.Zaten fazla durmayacaktık.Sadece yapmamız gereken yorucu bir temizlik vardı.
Önde Sat başındaki gümüş tacıyla ilerliyordu.Biz de arkasından onu takip ediyorduk.Bütün dikkatler bizim üzerimizdeydi.Uzun bir aradan sonra burada olmamız herkesi şaşırtmış gibiydi.Başkalarının bize çekinerek bakması hoşuma gidiyordu.Kulübenin kapısından içeri girerken yüzümde farklı bir tebessüm vardı. İçeri girince hepimiz birbirimize bakmaya başladık.Kısa sürelik bir sessizlikten sonra Sat kahkahalar içinde gülmeye başladı.Ardından hepimiz ona katıldık ve büyük bir gürültü oluştu."Bunların hepsi amma da değişmiş. Görmemişler gibi bakıyorlar." dedi Sat ve gülmeye devam etti.Salona girerken bile birkaçımız gülmeye devam ediyordu.Gözlerimi devirip koltuklardan birine otururken Lena ''Ya şu Afrodit oğluna ne demeli? Sanırım ona ilk hançeri ben gösterdim!'' dedi.bunu söylemesiyle birlikte kulübe tekrar gülme sesleriyle doldu.Bugün herkes iyi günündeydi.Ardından Lexi kalkıp bir kaç Afrodit çocuğunun taklitini yaparken gülmekten karnıma ağrılar girmişti.Gülmeme ara verip"İçecek bir şeyler getireyim mi ?" diye sordum herkese.Ardından mutfağa gidip buzdolabında neler olduğuna baktım.Uzun süredir buraya uğramadığımız için dolapta pek bir şey yoktu.Sadece kullanabileceğim birkaç limon vardı.Ben limonları buzdolabından çıkarırken Chels mutfağa geldi.”Yardıma ihtiyacın var mı ?” dedikten sonra sürahiyi ve şekeri getirdi.Gülümsedim ve “İyi olur.” dedim.Biz limonları sıkarken içeriden kahkaha sesleri gelmeye devam ediyordu.Chels “Bir an önce bitirelim.Dedikoduları kaçırıyoruz.” dedi.Gülmekten kendimi alamadım ve hızla limonları sıkmaya devam ettim.Sıktığımız limon suyunu sürahiye koyup içine buz attık.Chels bardakları hazırladıktan sonra tekrar salona döndük.Lena herkese bir şeyler anlatıyordu.Herkese içeceğini verdikten sonra tekrar yerime oturdum ve Lena’nın anlattıklarını dinlemeye devam ettim.
| |
| | | Pacely Wandrof Artemis Avcısı
Mesaj Sayısı : 294 Kayıt tarihi : 28/09/10
| Konu: Geri: Yakalanış. | Denetleme 15. Perş. Tem. 14, 2011 6:56 am | |
| Artemis'in uzun zamandır tek başına avlanmamış olması endişelenmeme sebep olmuştu. En yaşlı avcılardan biri olarak, onun önemli bir şey olmadıkça tek başına ava çıkmayacağını bilecek kadar ilgiliydim Artemis'e. Ama endişemi asıl gideren şey, hayatım boyunca hiç sevmediğim o kampa gitmek zorunda olmamdı. Gümüş ceketimi üzerime geçirirken avcıların en arkasında yürümeye özen gösterdim. Melezlerin şaşkın bakışlarına alışalı uzun zaman oluyordu. O saçma turuncu kamp tişörtleri, her zaman garibime gitmişti. Kahkaha isteğimi içinde tutarak, bazen avcı kardeşlerine bile kullanmaktan çekinmediğim soğuk maskesini takındım. Leydi olmayı bırakalı uzun zaman oluyor olabilirdi ama soylu kişiliğimden hiçbir şey kaybetmediğim için, rol yapmakta zorlanmıyordum. Etrafına gümüş parıltılar saçan Artemis Kulübesi'nin kapısından girerken son kez arkama dönüp bizi hayran bakışlarla izlemeye devam eden melezlere küçümseyici bakışlar attım. Hepimiz içeri girdikten sonra kapıyı kapatan Satellite birden gülmeye başlayınca, olayın komikliğine ben de güldüm. Satellite kahkahalarının arasında "Bunların hepsi amma da değişmiş. Görmemişler gibi bakıyorlar." diye söylenirken daha fazla gülmeye başladım. Avcılarla çoğunlukla aynı fikirde olmazdım. Ama bu durum gerçekten komikti. ''Ya şu Afrodit oğluna ne demeli? Sanırım ona ilk hançeri ben gösterdim!'' diyen Lena'ya bir kez daha güldüm. Chelsea ve Kathie içecek bir şeyler hazırlamak için mutfağa giderken derin bir nefes aldım. Gerçekten gülmeyeli ne kadar oluyordu? Unutabileceğim kadar uzun zaman. Oysa hafızam her zaman iyi olmuştur. "Bu melezlerin yeni kıyafetlere ihtiyacı var. Artemis aşkına! Kendimi bildim bileli o turuncu tişörtleri giyiyorlar. Madem aynı şeyleri giyecekler, bizimkiler gibi şık şeyler giysinler." dedim ceketimi ve kot pantolonumu gösterirken. Sesimi içten tutmaya özen göstermiştim. Onlara çoğu zaman soğuk davranıyor olabilirdim ama kardeşlerimi de eskileri kadar olmasa da severdim. Şimdi hepsinin güldüğü bu anı bozmak istemiyordum. Aklıma, kampa gelmişken kulübemizi temizlememiz gerektiği hakkındaki konuşmamız geldiğinde bir an için gülümsemem yok olur gibi olsa da, sonra toparlandım. Daha zamanımız boldu değil mi? Temizlik için endişelenmeme gerek yoktu. Bunları düşünmeyi bıraktım ve avcılar arasında devam eden sohbete katıldım. | |
| | | Esméralda Gwen Artemis Avcısı
Mesaj Sayısı : 171 Kayıt tarihi : 19/06/11
| Konu: Geri: Yakalanış. | Denetleme 15. Salı Tem. 19, 2011 1:54 pm | |
| Kampa geri dönüyorduk. Yani tüm avcılar bundan bahsediyordu. Henüz kampı o kadar iyi tanıyacak kadar vakit geçirmemiştim orada. Ne de olsa Artemis avcılarına katılalı çok olmamıştı ve ormanlar bizim yuvamızdı. Bu güne kadar kampta geçirdiğim süre o kadar azdı ki, hakkında herşeyi hatırladığımdan emin değildim. Yine de o iğrenç tişörtleri unutmak imkansız gibiydi. Bir kere turuncu kesinlikle benim rengim değildi. Sonra benim giydiğim bir tişörtün üstünde kesinlikle ve kesinlikle "Melez Kampı" yazmazdı. Dalgın dalgın bavulumu toplarken aklımdaki tek düşünce buydu. Neden kampa gitmemiz gerektiğini ve de ne kadar süre orada kalacağımızı bilmiyordum. Kimse de biliyor gibi görünmüyordu. Hatta daha da ötesi kimse halinden memnun görünmüyordu. Gözlerinde mutsuzluk ve nefreti okuyabiliyordum. "Gerçekten kamptan nefret ediyor olmalılar." diye geçirdim aklımdan. Sanırım haklıydım. Yolculuk boyunca sesimi çıkarmadan yürüdüm. Aklım tamamen bambaşka yerlerdeydi, şuan hatırlayamadığım bambaşka yerler. Nihayetinde kazasız belasız kampa vardık. Hatırladığımdan veya hatırladığımı sandığımdan çok daha farklı bir kampla karşılaşmak beni şaşırtmamıştı. Yüzlerdeki ifade ve hatta yüzlerin kendileri bile değişmişti. Aldırış etmeden grubun ortalarında yürümeye devam ettim. Diğerlerinin son derece soğuk bir ifadeyle melezleri süzdüklerini görebiliyordum ve aynısını yapmak benim için hiçte sorun değildi. Yüz ifadem zaten genellikle donuk, bakışlarım soğuk ve huzursuz olurdu. Yürümeye devam ettik. Ta ki, kulübemin önüne gelene kadar. Kulübemizin. Tanrıça Artemis'in ve bizim kulübemizin. Güneşin tam tepemizde olmasına rağmen ayın ışıklarını andıracak şekilde parıl parıl parlayan kulübemizin. Zaten en önde yürümekte olan avcı kardeşim Satellite hepimizden önce davranarak kulübemizin kapısını açtı. Herkese yol verdim. Sırayla tüm avcılar kapıdan geçtikten sonra ben de içeriye girdim ve Satellite'ın kapıyı kapattığını belirten sesi duydum. Tamamen bize ait, kendimi gerçekten ait hissettiğim nadir yerlerden birine gelmiş olmanın verdiği mutluluğun yansıması bir gülümseme vardı yüzümde. Ama aksine, diğer herkesin yüzü son derece ifadesizdi. Önce derin bir uzay boşluğu sessizliği oluştu. Herkes boş boş birbirine baktı. Sonra Satellite nedensizce gülmeye başladı. Kahkahaları gittikçe yükselince bende ona katıldım. Böylesi o boş bakışlardan çok daha iyiydi doğrusu. "Bunların hepsi amma da değişmiş." diye mırıldanırken hala gülüyordu. "Görmemişler gibi bakıyorlar." Ona katılır gibi bir ses çıkardım ve diğerleriyle gülmeye devam ettim. Uzun süredir böyle güldüğümü hatırlamıyordum. ''Ya şu Afrodit oğluna ne demeli?" diye homurdandı Lena öfkeyle. "Sanırım ona ilk hançeri ben gösterdim!'' Katıla katıla gülmeye devam ettik.
Karnıma ağrılar girmiş, gözlerimden yaş gelmişti artık. İşte ben böyle bir ortam istiyordum. Tamamen rahat davranabileceğim, istediğimi yapabileceğimi hissettiğim mutlu bir aile ortamı. "Bu melezlerin yeni kıyafetlere ihtiyacı var." diye mırıldandı Pacely. Ona daha fazla katılamazdım. "Artemis aşkına! Kendimi bildim bileli o turuncu tişörtleri giyiyorlar." Gözlerini devirdi. "Madem aynı şeyleri giyecekler, bizimkiler gibi şık şeyler giysinler." Gerçekten çok haklıydı. Onların giydiklerinin şıklıkla uzaktan yakından bir alakası yoktu gerçekten. Daha berbat olamazlardı. Uzunca bir süre diğerlerinin kahkahalarına eşlik ettim. Biri elime bir bardak tutuşturana kadar da gülmeye devam ettim. Elimdekinin ne olduğunu bilmiyordum ama umursamazca içtim. Bu durumda herşey muhtemelen bana nefis gelirdi ama bu şeyin tadı enfesti! Bir bardağın yetersiz olduğunu biliyordum. Açgözlülükle etrafa bakındım. Daha fazlası mutlaka buralarda bir yerlerde olmalıydı. En az 15 bardak daha içebileceğimin farkındaydım. "Yeter ki biraz daha bu enfes şeyden bulma şansım olsun." diye geçirdim aklımdan. Kendi sesimin gözünün dönmüş olduğunun farkına varmak gerçekten garipti ama bu düşünceyi hemen bir rafa kaldırdım çünkü onu görmüştüm! Sürahiyi! Elimdeki boş bardağı tüm lezzetiyle dolduracak olan sürahi! Kızların havadan sudan konuşmalarından istifade edip hızla masaya yol aldım. Hiç vakit kaybetmeden sürahiyi kaptığım gibi bardağımı doldurma çabalarına giriştim. Ama sanırım biraz fazla heyecanlanmıştım. Çünkü sadece bardağa dökmekle kalmamış, kulübemin hafif tozlu yerlerini limonatayla yıkamıştım. Tüm avcılar şaşkınlıkla bana baktılar. Hemen yanaklarım kızardı. Hep öyle olurdu zaten. Kızarmadan duramazdım. Hatta ellerim titrerdi. Tıpkı şuan titreyip bir sürahi limonatayı yerlere saçmama yetecek kadar! Daha fazla yerin dibine giremezdim herhalde. Acemi bir tavırla ve titrek bir sesle ardı ardına özür diledim. Hangisine daha çok üzülseydim acaba, boşa giden limonataya mı, kırılan sürahiye mi, yoksa avcı kardeşlerim karşısında düştüğüm bu utandırıcı duruma mı? D şıkkı; hepsi. "Özür dilerim kızlar." diye mırıldandım mahcup bir sesle. Sanırım on ikinci özür dileyişim oluyordu. Yere eğildim hemen. Dört bir yana saçılmış cam parçalarını toplarken en yakınımda olan Kathie hemen yanıma gelip bana yardım etmeye koyuldu. Bir yerimi kesmemden korkmuş olmalıydı. "Kendi pisliğimin temizliğini kendim yapmalıyım sanırım." diye mırıldandım Kathie'ye mahcup bir yüz ifadesiyle. Sadece gülümsemekle yetindi. O sırada Lena'nın kaşlarını çatmış olduğunu görebiliyordum. "Kızlar!" diye mırıldandı son derece ciddi bir sesle. "'Temizlik' kelimesi size de birşey çağrıştırdı mı?" Pacely hiç düşünmeden ısrarla uzun bir "Hayır." eşliğinde başını salladı. Diğerleri de ona katılır gibi oldu. Lena yine kaşlarını çattı. Belli ki ikna olmamıştı.
Neler dönüyordu?
En son Esméralda Gwen tarafından C.tesi Ağus. 06, 2011 12:50 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 3 kere değiştirildi | |
| | | Artemis Tanrıça/GM/Bayrak Kapmaca Koordinatörü
Mesaj Sayısı : 780 Kayıt tarihi : 17/09/10
| Konu: Geri: Yakalanış. | Denetleme 15. Salı Tem. 19, 2011 10:18 pm | |
| "Bir dahaki sefere kardeşimi rahatsız etme, sersem yaratık." dedi gümüş oklarını yılanın üstünden çıkartırken. Son zamanlarda o kadar çok canavar ortaya çıkıyordu ki hangisine yetişeceklerini şaşırıyordu Artemis. Çoğunlukla avcılarını da yanına alsa da bu avı tek başına yapması gerekiyordu. Canavardan son okunu da çıkardıktan sonra onun altın bir toz olup Tartarus'a gidişini izledi. Çok uzun süre orada kalacağından bile emin değildi. Canavarı öldürmesine yardım ettiği Apollon'a baktı. Kardeşinin yüzünde nadir görülen bir ciddiyet vardı. İçindeki onu rahatlatma isteğine karşı gelerek Apollon'a gülümsedi. "Gitmem gerekiyor. Avcıları kampa yollamıştım." ikizi hafif bir şekilde başını salladıktan sonra Artemis son birkez onun yüzüne baktı. Onun bu haline hafif bir iç çekme ile sitem ettikten sonra arkasında gümüş bir ışıltı bırakarak oradan ayrıldı. Avcılarını kampa yollamak zorunda kalmıştı ve onların oradan ne kadar nefret ettiğini biliyordu. Muhtemelen şimdi kulübesini temizliyor olmalıydılar. Melez Kampı'nın meydanında küçük bir kız çocuğu olarak belirdi. Onu önceden görüp tanıyan melezler şaşkın bir şekilde bakarken diğerleri ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi. Artemis fazla dikkat etmeden çevresine gümüş parıltılar saçan kulübesine doğru ilerledi. İçeriden gelen kahkahaları rahatlıkla duyabiliyordu. Yüzünde bir gülümseme oluştu. Temizlik yaparken kendilerine eğlenecek bir şey bulmuş olmalıydılar.
Kulübesinin kapısını açıp içeri girdiğinde, kesinlikle görmeyi beklediği sahne gerçekleşmiyordu. Tüm avcıları, hatta liderleri bile oturmuş sohbet ediyordu. Ellerindeki içeceklere bakılırsa, bir süre daha oturmayı planlıyor gibiydiler. Öfkesini kontrol etmeye çalışarak onu fark etmeye başlamış avcılara baktı. Kapıyı sert bir şekilde kapatmadan önce, diğer melezlerin hala onlara baktığını görebiliyordu. "Kendi işinize bakın." diye bağırdı onlara. Tanrıça'nın öfkesine hedef olmak istemeyen melezlerin işlerine dönüşünü seyretti. Kapıyı kapattığında gözleri, sadece öfkelendiği ya da Tanrıça şeklini aldığı zaman beliren gümüş rengini almıştı. "Sizi buraya dedikodu yapın diye mi yolladım?" sesini alçak tutmaya çalışıyordu ama pek başarılı olamıyordu. Çoğunlukla soğukkanlı bir Tanrıça olurdu. Öfkesini kontrol edebilir, sakin davranabilirdi. Ama bu sefer öfkelenmişti. Apollon yüzünden bozulmuş sinirleri, avcılarını tembel bir şekilde oturur halde bulunca öfkesini kontrol edemez hale gelmesine sebep olmuştu. "Hemen o içecekleri bırakıyorsunuz. Ben kulübemi pis görmek istemiyorum." bazılarının ona şaşkın bir şekilde baktığını fark ettiğinde ekledi. "Evet sizinle birlikte ben de temizlik yapacağım. Şimdi, hadi herkes iş başına!" kendisinin de temizlik yapacağı gerçeği her ne kadar gülmesine sebep olacaksa da, son anda kendini tutup ciddiyetini korumayı başardı. Temizliği hemen bitirip ormanına dönmek istiyordu. | |
| | | Veronica Gardyner Artemis Avcısı
Mesaj Sayısı : 261 Kayıt tarihi : 24/12/10
| Konu: Geri: Yakalanış. | Denetleme 15. Salı Tem. 19, 2011 11:19 pm | |
| Sat gümüş renkli kulübemizin kapısını nihayet kapadığında ben hala kampta dolanan yeni melezlere bakıyordum. Bizi gördükleri anki o hayran kalmış bakışlarından eser yoktu şimdi. Hepsi havalı birer sümsük gibi bakıyordu. Bir an için iğrendim onlardan. Ne kadar burnu havada, ne kadar disiplin yoksunu duruyordu hepsi! Bir de üstüne hepsinin giydiği o turuncu tişörtler de eklenince, benim en büyük kabusumu oluşturuyorlardı. Hışımla gözlerimi onlardan ayırdım ve gümüş ceketimle uyumlu çantamı yere fırlattım. Fırlatmamla birlikte yerden küçük bir toz bulutu yükseldi. Ah, evet diye düşündüm. Buraya en son beş sene falan önce gelmiştik.
Etrafıma bakındım. Her şey hatırladığım gibiydi. Bu kampta benim için tek değişmeyen yerin kulübemiz olduğuna karar verdim. Memnun bir ifadeyle çevreyi süzmeye devam ederken, gözlerim kardeşlerime takıldı. Rahat ve samimi bir şekilde oturup sohbet etmeye başlamışlardı. Yüzüme yayılan bir tebessüm eşliğinde onların yanına gittim ve ne konuştuklarını duyabilmek için kulak kabarttım. Hepsi kamp ve melezler hakkında tıpkı benim gibi düşünüyorlardı. Onları dinledikçe, iyice yabancılaşmaya başladığım bu kampta olmam gereken yerin bu kulübe olduğunu hissediyordum. Kardeşlerimin hepsi benim için çok değerli ve önemlilerdi. Birbirimize o kadar çok benziyorduk ki, aramızda kavga çıkması imkansız gibi gözüküyordu. Tabii arada sürtüşmeler oluyordu ama bu, bizim harika bir takım olduğumuz gerçeğini değiştiremezdi.
Ben bu mutlu düşünceler içinde kaybolurken Kathie ve Chels limonata yapmışlardı. Hepimize servis yapıp, tekrar sohbete katıldılar. Bardağı elimde biraz beklettikten sonra dudaklarıma götürdüm. Tadı gerçekten enfesti. Minnettar bir ifadeyle Kathie'ye baktım. Ardından arkamda bir şangırtı duydum. Hemen arkamı döndüm ve gördüğüm manzaradan koruyabilmek için ayaklarımı oturduğum kanepeye çektim. Zeminin büyük bölümü limonata ve cam kırıklarıyla doluydu! Şaşkın bir ifadeyle kırıkların hemen yanında duran Esmeralda'ya bakmaya başladım. O ise kızardı ve telaşla ardı arkası kesilmeyen özürler dilemeye başladı. Onun yakınında oturan Kathie yardım etmek için eğildi. Esmé, anlayamadığım bir şeyler mırıldandı ve bunun üzerine Kathie geri çekildi. Ardından Lena hepimizi temizliğe davet etti. Cevaben hepimizden bir "Hayır." iniltisi çıktı.
Hulyalı bakışlarla kızlara bakarken, kapının açıldığını duydum ve hızla o yöne döndüm. Dönüşümle ayağa fırlamam bir oldu. Tedirgin gözlerle Tanrıça'ya bakarken, onun avda olması gerektiğini hatırladım. Bu kadar kısa mı sürmüştü? Ben bunu düşünürken Tanrıça sakin bir sesle bizi paylıyordu. Konuşmasının son kısmında - eğer kulaklarım hala iyi durumdaysa - bizimle temizlik yapacağını söylemişti! Bize burayı temizleteceğini zaten biliyordum ama bu sırada onun da bize katılacağı aklımın ucundan bile geçmezdi. Bu yüzden istemsiz olarak kısık bir sesle "Ama Leydim..." dedim. Neyse ki bu cümlenin gerisi gelmedi. Yine de Artemis beni duymuştu ve öfke saçan gözlerle bana bakmaya başlamıştı. Temizlik başlıyordu.
Eskiden olduğu gibi, Sat hızlı bir şekilde görev dağılımı yaptı. Bana zemini silmek düştü. Bir kova ve bez almak üzere banyoya yöneldim. Onlara ulaşmam çok zor oldu çünkü aynı anda bir sürü avcı banyoya saldırmıştı. En sonunda kendimi banyadon dışarı attığımda, salona gittim. Orada hoş bir sürprizle karşılaştım. Esmé, döktüğü limonatayı temizliyordu. Ona sıcak bir şekilde gülümsedim ve yardım etmeye koyuldum. | |
| | | Clara Thompson Artemis Avcısı/Melez Danışmanı/Doğa Bilimleri Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 4592 Kayıt tarihi : 12/10/10
| Konu: Geri: Yakalanış. | Denetleme 15. Çarş. Tem. 20, 2011 2:24 am | |
| Gözlerimi açtım. Neredeydim ben? Neden bir çadırın içinde kıvrılmış uyuyordum. Doğruldum ve etrafa baktım. Birkaç saniye sonra yaklaşık 3 haftadır yaptığım şeyi yaptım. Avcılarla ava katıldığımı hatırladım. Artık yetimhanemin tozlu duvarlarına bakarak uyanmıyordum. Avcılar için yapılmış beyaz çadırlarda uyanıyordum. Bu benim için o kadar büyük bir değişiklikti ki, her uyandığım zaman bunu hatırlamam zaman alıyordu. Kalktım ve avcı kıyafetlerimi giydim. Bugün her zamanki gibi avlanmayacağımızı duyunca yüzüm düşmüştü. Melez Kampı'na temizliğe gidecektik, Artemis de yalnız avlanacaktı. Bu hiç içime sinmemişti, Artemis avlarda hep bizi yanına alırdı ama eğer almıyorsa da bu onun bileceği işti. Biz ise hazırlandık ve kampa doğru yola çıktık.
Kampa gelmek kolay işti, Artemis bizi bırakmıştı. Şimdi ise kampın meydanındaydık, diğer avcılar etrafa bakınıyor ve tanıdığı şeyleri görünce birbirine fısıldıyorlardı. Kaygılı bir şekilde yüzümü buruşturup onların arkasından yürüyordum. En tecrubesiz avcı bendim içlerinde. Başımı kaldırıp melezlere bakınca hepsinin bize baktığını gördüm. Tabii, kampa avcılar her gün gelmiyordu. Birçok erkeğin ağzı açık avcılara baktığını görünce istemeden de olsa gülümsedim. Hepimiz gerçekten de güzeldik. Ayrıca gençtik. Hangi erkek böyle bakmazdı ki? Tabii bizim avcılardan tek tık yoktu. Hepsi tetikte, kısık gözlerle melezlere bakıyordu. Benim yaşlarımda bir çocuk bana gülümsedi. Daha önce kimseyle çıkmamıştım, kimseden de hoşlanmamıştım. O çocuk gülümseyince ben de ona gülümsemeye çalıştım ama o sırada biri beni Artemis kulübesinin kapısından içeri sürükledi. Sanırım erkeklerle göz teması bile kurmamam gerekiyordu. Artemis kulübesinin içi yetimhanedeki odamdan bile daha kötüydü. Her yeri örümcek ağları sarmıştı, her şeyin üstü de tozla kaplıydı. Birkaç kere hapşurdum. Diğer avcılar o sırada ne zamandır gelmedikleri kulübedeki koltuklara oturup çene çalıyordu. Ben ise buraya ilk defa gelmiştim. Onlar konuşurken ben de kulübeyi gezmeye başladım. Uzun zamandır ilgilenilmediği belli olsa bile, burasının eski halini hayal edebiliyordum. Avcıların daha çok kulübede kaldığı zamanlar burası aynı bir kız yurdu gibi olmalıydı. İster istemez gülümsedim. Buraya o zamanlar gelmek isterdim. Satellite yola çıkmadan önce eski bir avcının odasını alabileceğimi söylemişti. Zaten kulübede çok az kalıyorduk. Daha önce bana yerini tarif etmişti. Birkaç kapıyı ardıma bıraktıktan sonra Satellite'ın bahsettiği kapıyı açtım. Odaya göz gezdirdim. Oldukça güzeldi. Odada mavi renk baskındı. Kolostrofobimi açığa çıkaracak kadar minik de değildi. Tam içeri girip etrafı daha iyi incelemek istiyordum ki oturma odasından gelen bir ses duydum. Avcılardan birine ait değildi. Hızla odanın kapısını kapatıp oturma odasına koştum. Leydi Artemis kızgın bir şekilde avcıları azarlıyordu. Biraz sağa gidip kızlara bakınca ellerinde bardaklarla donakaldıklarını gördü. Biraz dinleniyor olmalıydılar. "Hemen o içecekleri bırakıyorsunuz. Ben kulübemi pis görmek istemiyorum." dedi tanrıça, kızgın bir şekilde. "Evet sizinle birlikte ben de temizlik yapacağım. Şimdi, hadi herkes iş başına!" Ağzım açık bir şekilde tanrıçaya baktım. O sırada Veronica benim düşüncelerimi dile getirdi. "Ama Leydim..." dedi Veronica sessizce. Artemis ona döndü. Leydi Artemis asla işine karışılsın istemezdi. Veronica'ya cevaben gözlerini ona çevirdi, bu Veronica'nın susmasına yetti. Tanrıça Artemis'in nasıl temizlik yapabileceği hala aklımı kurcalıyordu ama sonunmun Veronica gibi olmasını istemediğim için sessiz kaldım.
Satellite hızla görev dağılımını yaptı ama gözü hala Artemis'teydi. Onun ve diğer avcıların benimle aynı şeyi merak ettiği belliydi. Benim görevim de camları silmekti. Chelsea bana bir bez getirmişti zaten. "Teşekkürler Chels." dedim. Gülümseyerek kendi görevini yapmaya gitti. Ben de oturma odasının camlarını silmeye başladım. | |
| | | Kathie Mitchiel Davies Artemis Avcısı/Parti Organizatörü
Mesaj Sayısı : 443 Kayıt tarihi : 20/12/10
| Konu: Geri: Yakalanış. | Denetleme 15. Çarş. Tem. 20, 2011 8:31 am | |
| Hepimiz temizliği unutup dedikoduya dalmıştık.Artemis kızmakta haklıydı.İyice Afrodit çocuklarına benzemiştik.Sanki yapacak başka bir işimiz yokmuş gibi diğer melezleri çekiştiriyorduk. Artemis'in gelmesiyle kendimize gelip işe koyulduk.Sat görev dağılımını yaptıktan sonra bana düşen görevi yerine getirmek için mutfağa gittim.Ben mutfağı temizleyecektim.Uzun süreden beri buraya uğramadığımız için mutfak berbat haldeydi.Görünürde limonata bulaşıkları dışında fazla bir kirlilik yok gibiydi.Ama ayrıntılı bir şekilde bakıldığında buranın fazlasıyla kirli olduğu farkediliyordu.Üstüme bir önlük geçirdikten sonra banyoya gidip çamaşır suyunu ve gerekli deterjanları aldım.Nereden başlayacağımı bilemeyerek düşünmeye başladım.Önce buzdolabını temizlemeyi düşündüm.Buzdolabının kapağını açtığımda burnuma gelen küf kokuları midemi bulandırmıştı.Buzdolabı bomboş sayılırdı.Sadece küçük gözde ufak bir peynir parçası ve birkaç domates vardı.Ama onların bozulması tüm dolabın kokmasına sebep olmuştu.Bir elimle burnumu kapayarak diğer elimle de onları buzdolabından çıkardım.Bozulmuş yiyecekleri çöp kovasına attıktan sonra ellime bir bez alıp dolabı sildim.Eskisinden daha iyi görünse de pek fark yoktu.Bu başarısızlığımı umursamayıp limonata bulaşıklarını yıkamaya giriştim.Hızlıca onları da hallettikten sonra geriye kalan işleri düşündüm.Yerleri ve masayı sildikten sonra işim bitecekti.Biran önce işimi bitirip yatma hayaliyle başka bir bez alıp masanın üstünü silmeye başladım.Yerleri silmeye başlarken kollarımın ne kadar yorulduğunu farkettim.Zar zor da olsa yeri de sildikten sonra kendimi salondaki koltuğa bıraktım.Ben ayaklarımı uzatıp yatarken diğereri işlerine devam ediyordu.Onları yattığım yerden izlemek hoşuma gidiyordu ki Artemis'in salona gelmesiyle toparlandım.Keyfim bozulsa da belli etmeyerek "İşimi bitirdim Tanrıçam." dedim. | |
| | | Satellite Morgan Artemis Avcısı/Kulübe Lideri/Melez Danışmanı/Araba Yarışları Koordinatörü/Okçuluk Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 3387 Kayıt tarihi : 24/08/10
| Konu: Geri: Yakalanış. | Denetleme 15. Çarş. Tem. 20, 2011 11:45 pm | |
| Artemis bir anda içeri girmişti ve kızmaya başlamıştı. Üstelik bunu yapmakta oldukça haklıydı ve bu tamamen benim suçumdu. Lena'nın hatırlatmasının ardından hemen Artemis'in bizi basmasıysa cabasıydı. İtiraz edecek gücü kendimde bulamıyordum, sonuna kadar haklıydı Artemis. Mahcup bir şekilde görev dağılımını yaptım. Herkese eşit görevin düşmesini sağlamak istiyordum, zaten utançtan yerin dibine girmişken herkese nerde pislik gördüysem orayı temizleme görevini vermiştim. Yapmaktan en zevk aldığım işi de kendime bırakmıştım, yerleri süpürme işini. Derin bir nefes verdikten sonra göz ucuyla Artemis'in gözlerine baktım. Oldukça sinirli görünüyordu. Tanrım, dedikodu yaparken ne düşünüyorduk ki? Dedikodu yaparak sadece hakkında konuştuğumuz süslü ve aptal kızlara benziyorduk. Büyük bir pişmanlık eşliğinde tuvalete gittim ve kapının önüne dizilmiş, sus pus olmuş kardeşlerime göz ucuyla baktım. Kafamı kaldıramıyordum, sıra bana gelince hızlı bir şekilde tuvaletten temizlik malzemelerini aldım ve koridora doğru ilerlemeye başladım. Her birimiz işimize koyulmuştuk. Koridora geldiğimde yere çöktüm ve bizi denetlemekte olan Artemis'e baktım. Daha deminki siniri az da olsa geçmişti fakat kulübe tertemiz olmadan tam olarak bize eski samimiyetini göstermeyecekti. Koridorda uzayıp giden halıyı kendime doğru çektim ve çitilemeye başladım. Burayı gerçekten sevmiyordum, ilk avcı olduğum zamanlardaki gibi değildi hiçbir şey. Dost sandıklarımdan yediğim kazıklar beni kardeşlerime çok daha fazla bağlamıştı. Örgümü yana alarak başımdaki tacı düzelttim ardından sert bir biçimde çitilemeye başladım. Elimde olmadan eski günleri düşünüp kendi kendime gereksiz stres yaratıyordum. Sol elim halıyı tutarken sağ elim daha da hızlanmıştı. Hiç kimse dostum değil, ben buraya ait değilim. Avlanmam gerekiyor, melez katili olmamam gerekiyor. Halının üzerinden kalktım ve halının karşı tarafına geçip tekrar çöktüm. Derin bir nefes verdikten sonra halıyı çitilemeye devam ettim. Bu kadar duygusal olmamam gerek. Aradan geçen beş yıl hiç mi bir şey ifade etmiyordu? Ben avcıyım, kardeşlerimden başka kimseye ihtiyacım yok." Kahverengi iri gözlerim tekrar Türkler tarafından elle yapılmış halımıza döndü. Elimi bir süre halının üzerinde gezdirdiğimde halının tertemiz olduğu kanaatine vardım ve ayağa kalktım. Halının bir ucundan tutarak onu sardım ve artık üzerinde hiçbir şey kalmayan çırılçıplak parke zemine baktım. Yanımdaki süpürgeyle silmeye başladım. Bir o yana bir bu yana sallanıp yerleri süpürürken birden odamızın penceresine gözüm ilişti. Süpürgeyi kenara koydum ve yere baktım, yerler de pırıl pırıl olmuştu. Odamıza doğru ilerledim ve pencereden dışarı baktım. Tam gözümün önünde bir çift koklaşıyordu, pencereyi hışımla açtım ve onlara bağırdım. "Gidin başka yerde koklaşın, bunu yapmak için çok yanlış bir kulübenin önündesiniz!" Aynı hışımla pencereyi kapattıktan sonra yatağımın üzerine oturdum. Durup dururken sinirleniyordum, belki bugün benim suçum olan temizliği başlatamama işinin stresini başka birinin üzerine atmak içindi bu çabam. Yatağımdan kalktım ve yorganımı, yastık kılıfımı alarak tuvalete doğru ilerlemeye başladım. Kirli çamaşır sepetine attıktan sonra, salona doğru adımlarımı hızlandırdım. Biraz kardeşlerime bakmam gerekiyordu. | |
| | | Esméralda Gwen Artemis Avcısı
Mesaj Sayısı : 171 Kayıt tarihi : 19/06/11
| Konu: Geri: Yakalanış. | Denetleme 15. Cuma Tem. 22, 2011 9:29 pm | |
| Gün bundan garip olamazdı. Daha kaç kere yerin dibine girecek, daha kaç kere mahcup olacaktım? Belki bu başlangıcın sonuydu, belki de sonun başlangıcı... . Tanrıçamı ilk kez bu kadar sinirli görmüştüm. Kulübeye dalıp bizi dedikodu yaparken yakaladığında alnımdan vurulmuşa dönmüştüm zaten. Gerçi bizi değil de, onları demeliyim daha çok. Konuşma boyu ağzımı açmamıştım. Sonra Tanrıçam içeriye girdiğinde ben yerleri silmekle meşguldüm, yeni temizlik yapıyordum! Bu utandırıcı durumdan kurtulmanın bir yolu vardı elimde, sadece Tanrıçamın beni böyle görmesini sağlamak yeterdi. Belki beni en iyi avcı ilan eder, lider yapardı. Kendimi başımda bir taçla hayal ettim. Önderlik tacı, Satellite'nin değil benim başımdaydı artık! O gece uyurken, gizlice tacını başından almıştım! Utançla başımı öne eğdim. Ama bu sadece Tanrıçamıza karşı olan utancımdan değildi; kendimden utanıyordum! Nasıl böyle düşünebiliyordum ki? Bu delilikti! Yalan söyleyerek hakkım olamayan bir şeyi elde etmeye mi çalışacaktım yani? Hem de onu benden daha çok hakkeden birinden? Bu işe, önderliğe yıllarını vermiş, emeğiyle kazanmış birinden? Kendimden iğreniyordum. Bu kadar iğrenç, bu kadar düşüncesiz olamazdım ben. Bir daha onun yüzüne nasıl bakabilirdim ki? Ya da avcı kardeşlerimin? Kim bilir bugün böyle düşüncelere sahipsem, yarın onlar hakkında neler düşünürdüm? Derin bir nefes aldım. Şimdi aklımda benim saçma sapan düşüncelerime yer yoktu. Kardeşlerime, liderime ve Tanrıçama karşı bir görevim, gerine getirmem gereken bir sorumluluğum vardı. Elimden geldiğince burayı Tanrıçama laik bir yer haline getirecektim. Herkesin Satellite'nin etrafında toplandığını görebiliyordum. Oraya gidebilecek cesaret bende var mıydı? Kendimi o göz alıcı tacı söküp almaktan alıkoyabilecek miydim? Satellite'ye "Sat." diyebilecek kadar yakın olabilecek miydim? Bunları sadece zaman gösterebilirdi ki, kendileri de asla durmuyor, bir an bile yavaşlamıyordu. Derin bir nefes aldım. Elinde sonunda bununla yüzleşmem gerekecekti. Şimdi korkumu yensem, sonrası için endişelenmeme gerek kalmazdı. Yavaşça olduğum yerden kalktım. Az önce limonatayla yıkanmış tozlu yerler şimdi tertemizdi. Ama ellerim yapış yapış olmuştu. Bu da gerçekten sinirlerimi bozuyordu. Onları yumruk yapıp gruba doğru yürüdüm.
Son derece rahat ve onlardan görünmeye çalışıyordum. Satellite durağan bir sesle görev dağılımı yaptı. Ve bana en sevmediğim bölge, banyo düştü. En azından yanımda bana yardım edecek Lena olacaktı ama, yine de bu temizliğin sıkıcılığını ve yorgunluk vericiliğini etkilemiyordu. Bunalmış ve bitkin adımlarla tuvalete gittim ve bize lazım olacak gerekli malzemeleri aldım. Daha çıkar çıkmaz kapıda ekmek kuyruğu kadar kalabalık ve uzun bir grup avcı belirmişti. Hızla banyoya doğru giderken "En azından tuvaletleri temizlemiyoruz!" diye mırıldandım kendi kendime. Lena beni kapıda karşıladı. Bir paspas ve birkaç toz bezi kapmıştı. İçeride bizi neyin beklediğini bilmediğimizden birbirimize korkulu gözlerle baktık. İkimizde kapıyı açmak istemiyor, son hızla buradan kaçmak istiyorduk ama kaderimize de karşı gelemezdik maalesef. Tüm materyalleri sol elimde topladım ve sağ elimle kapıyı açtım. Başta sevimli, tatlı bir spor salonu soyunma kabinlerine benziyordu. Sonra içeriye adımımızı attık ve tüm resme şöyle bir göz attık. Burayı son bıraktıklarında yerler muhtemelen sırılsıklamdı, tozlanmanın da işe karışmasıyla yerler çamur içerisindeydi. Banyolarda her türlü kireç ve şampuan kalıntıları bulmak mümkündü. Lavaboların da banyolardan pek bir farkı yoktu. sadece daha küçüktüler. Aynalarda su ve parmak izleri vardı. Birinin ayna buharına parmağıyla bir şeyler karaladığı apaçık ortadaydı. Ama üstünden o kadar zaman geçmişti ki, okunabilirliklerini kaybetmişlerdi. Lena çaresizlikle odaya baktı. "Burayı pırıl pırıl yapmamız neredeyse imkansız!" diye mırıldandı sinirle. Sesinki hayal kırıklığı ve çaresizlik hissedilebiliyordu. Tanrıçamı düşündüm. Burayı pırıl pırıl yapmak zorundaydık! Bu bizim keyfimize ya da imkanlarımıza kalmamıştı. Tanrıçamızın isteklerini yerine getirmemiz tamamen bir zorunluluktu. "Neredeyse imkansız..." diye tekrarladım Lena'nın son kelimelerini. "Bana hala umut varmış gibi görünüyor." Yüzünü buruşturdu. Bana katılıp katılmamak arasında gidip geldikten sonra benimle hem fikir olmakta karar kılmış gibi görünüyordu. Elimden bir parlatıcı kaptı ve hala eski anıları gözler önüne seren tozlu aynayı temizleme girişiminde bulundu. Başarılı olmasını ummaktan başka yapabileceğim bir şey yoktu diyebilmek hoş olurdu, fakat aynı zamanda bir yalan olurdu. Lena'nın kapıya dayadığı paspası elime geçirip başa çıkılması zor kirlere baktım. Sırtım gerçekten ağrıyacaktı...
En son Esméralda Gwen tarafından C.tesi Ağus. 06, 2011 12:50 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Adela Calanthe Lynn Artemis Avcısı
Mesaj Sayısı : 68 Kayıt tarihi : 09/03/11
| Konu: Geri: Yakalanış. | Denetleme 15. Çarş. Tem. 27, 2011 1:32 am | |
| Dedikodu yaparken Artemis'in birden kulübeye girmesinin şokunu ve utancını hala üzerimden atabilmiş değildim. Tanrıça'nın bizi öyle görmesi hiç iyi bir şey değildi. Ama şanslıydık ki Artemis sinirlerini yatıştırmıştı ama yinede bize çok sinirli olduğunu tahmin edebiliyorduk. Ve bunu düşününce iyice utanıyordum. Biz avcıydık, işimiz avlanmaktı oturup kamptaki melezleri çekiştirmek değil. Hepimiz buradan nefret ediyorduk aslında. Bazı melezler bile kamptan nefret ederken biz avcıların nefret etmesi gayet doğaldı. Ben melez olduğumu öğrenip avcı olalı dört ay olmuştu henüz ama kamptan nefret etmeme yetecek şeyler yaşamıştım. Yaşamasam bile nefret ederdim zaten. Burada bir dakika bile bulunmak istemiyordum ama tanrıçamız bizi yollamıştı buraya. O yüzden itiraz etmek gibi bir durum söz konusu olamazdı. Sat bana mutfağı temizlememi söylemişti. Mutfağı temizleyeceğim için mutluydum. Mutfak sevdiğim bir yerdi, zaten yemek yapmayı da seven biriydim. Melez olduğumu öğrenmeden önce evde genelde yalnız olduğumdan kendi yemeğimi kendim yapardım zaten. Mutfağa gittiğimde önce tezgahları temizlemeye karar verdim. Bir bez alıp tezgahları silerken içimden bir şarkı mırıldanmaya başladım. Normalde temizlik yaparken o iğrenç sesimle bağıra çağıra şarkı söylerdim ama şuan şarkı söylemem iyi bir şey değildi sanırım. Zaten sesim çok kötüydü, aslında bazı avcılar sesimin güzel olduğunu söylüyorlardı. Tezgahları silip pırıl pırıl yaptıktan sonra dolapların tozunu almaya karar verdim. Önce dolapları boşaltıp dolapların tozunu alacak sonrada dolabın içindekileri temizleyecektim. Tezgahları silme işi kolaydı ama dolaplar beni yoracak gibiydi. | |
| | | Kathie Mitchiel Davies Artemis Avcısı/Parti Organizatörü
Mesaj Sayısı : 443 Kayıt tarihi : 20/12/10
| Konu: Geri: Yakalanış. | Denetleme 15. C.tesi Ağus. 06, 2011 10:39 am | |
| Artemis'in de bizimle birlikte temizlik yapması çok ilginçti. Daha önce bir tanrıçayı bu halde görmemiştim ve görmesem daha iyiydi. Ona karşı saygım sonsuzdu ama bu durum bana biraz gülünç geliyordu. Salonda elinde beziyle dikilirken kendimi zar zor tutuyordum. Ben işimi bitirdiğim için biraz dinlenmeyi planlasam da bu pek mümkün değildi. Artemis "İşin bittiyse odaların tozlarını alabilirsin." dedi. Hayal kırıklığıyla bezi ve su dolu kovayı aldım ve kendi odama doğru ilerledim. Odam derli toplu olsa da masanın üstünde bi parmak toz vardı. Bitkin bir şekilde masamı silmeye başlarken içimden kampa ve temizliğe lanet ediyordum. Burdan nefret etme sebebim beceriksiz melezler ve ortamı olsa da temizlik de bu sebepler arasına girebilirdi. Kendi kendime "Madem burada yaşamıyoruz temizlik yapmamıza da gerek yok o zaman!" derken arkamda birinin öksürdüğünü duydum. Bu kişinin Tanrıça Artemis olma ihtimalinden korksam da yavaşça arkama döndüm. Karşımda Sat'ı görünce derin bir nefes aldım ve sırıtmaya başladım. Sat "Gülerek dediğini duydum." dedi ve yanıma gelip oturdu. "Sen de sıkılmadın mı artık. Sadece dandik bir temizlik için kampa gelmek zorundayız. Eğer kama geliyorsak bunun sebebi temizlik değil beceriksiz melezlere işkence etmek olmalı bence." dedim. Sat kıkırdadıktan sonra "Ne kadar çok konuştun be." dedi ve kovadan bir avuç su alıp üstüme fırlattı. Sakin bir tavırla karşılık vermeye çalışarak "Savaş mı istiyorsun?" dedim ve üstüne bir miktar su sıçrattım. Evet anlamında kafasını salladı ve ani bir hareketle ayağa fırladı. İlk başta tereddüt etsem de bizim de eğlenmeye ihtiyacımız vardı. Sat kahkahalar atarken avcuma aldığım suyu üstüne boşaltıyordum. Onun suyu olmadığı için bana karşılık veremiyordu. İşi daha eğlenceli hale getirmek için kovayı elime aldım ve kafasına boşaltmak için hazırlandım. Ben üstüne boşaltamadan Sat kovayı üstüme ittirdi ve üstüm bir miktar ıslandı. Ne kadar sinirlensem de Sat'ı bu şekilde, eğlenirken görmek çok hoşuma gidiyordu. O bizim liderimiz olsa da arkadaşımızdı. Dışarıdan göründüğü gibi çok sert bir karakteri de yoktu.
Üstümün ıslanmasına aldırış etmeden gülümseyerek peşinden koşmaya başladım. Elimde kovayla koşmak güç olsa da onu yakalamayı başarmıştım. O kıkırdarken kovadaki suyun hepsini kafasından aşağı boşalttım. Yerlerin ıslanması o an umrumda değildi. Tek düşündüğüm bir kaç dakikalığına da olsa eğlenebilmekti. Artık ben kıkırdayarak Sat'ın sırılsıklam haline bakıyordum. Onun kızıp üstüme atlayacağını düşünsem de o da gülmeye başlamıştı. O an o kadar çok eğleniyorduk ki Artemis'in geldiğini fark edememiştik bile. | |
| | | Alexandra Bethany Daniels Afrodit'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1854 Kayıt tarihi : 05/09/10
| Konu: Geri: Yakalanış. | Denetleme 15. Paz Ağus. 07, 2011 12:49 am | |
| | |
| | | | Yakalanış. | Denetleme 15. | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|