Kampa geleli henüz bir hafta oluyordu ve normalde haftasonu tatilim olması gereken gündeydim. Tabii burası Manhattan değildi. Haftasonu barlara ya da alışverişe gidemiyorduk. Bende biraz kafa dinlemeye karar verip, Long Island kıyısına gittim. Bir haftadır yorgundum, aynalardan bile kaçmıştım. Ama bugün kendimi toparlayıp eski şıklığıma dönmem lazımdı. Siyah elbisemi giyip, saçlarımı dalgalı yaptım. Yanımda maşa bile getirmiştim ! Kırmızı rujumu sürüp, topuklularımı giydikten sonra hazırdım. Bir hafta sonra ilk defa topuklu giymiştim. Çünkü Melez Kampı'nda topuklu giyilmiyordu. Büyük bir keyifle dışarı çıkıp Long Island'a doğru yürüdüm. Sonunda o kıyıya varmıştım... Suyu seyre daldım ve tertemiz havayı içime çektim. Hayat güzeldi ! Gözlerimi açtığımda, hayatımda görüp görebileceğim en güzel varlıkla karşı karşıyaydım. Bir an hayal gördüğümü sandım, ama herşey gerçekti... Karşımdaki annem, Afrodit'ti ! Şoktan olduğum yerde kalakalmıştım. O güzel yüzünde bir gülümseme belirdi. ''Seninle yine karşılaştık güzel kızım...'' Ona öylece bakakaldım. Bir daha göremeyeceğinizi düşündüğünüz, sizin için herşeyden değerli birini görmek nasıl bir duygudur bilir misiniz ? Bu sefer konuşacaktım, sözlerin boğazıma dizilmesine izin veremezdim yine.
''Şu an... Zorlukla konuşuyorum... Ama.. Susmayacağım ilk karşılaşmadaki gibi. Anne ! Zeus aşkına ! Seni tekrar göremeyeceğimi sanıyordum. Hem babamın, hem de benim masal kahramanımızdın sen. Seni gördüğüm an, en güzel ve en değerli varlığımı gördüm. Daha önce babamda bile göremediğim kadar sevgi gördüm o güzel bakışlarında. Sanki evrenin sevgisi, gözlerindeydi. Anne.''
İçimdekileri bir bir söylemiştim ama hala dolu hissediyordum. Söylemesi kolaydı tabii, yıllar vardı ortada... Yıllar ve yaşanmış türlü türlü hayatlar. Söylediklerim onu etkilemiş gibiydi. O güzel yüzünü, etkileyici bakışlarını dalgın görüyordum bu sefer.
''O sevgi sende de var Adriana, sen gözlerime bakmaktan öte içindeki yansımayı gördün orada. O sevgiyi benden başka kimsede göremezsin, sen benim bir parçamsın.''
Doğru söylüyordu. Şu durumda söylenecek en doğru sözlerdi bunlar. Dedikleri... Ben onun bir parçasıydım, taşıdığı her sevgide ben de vardım. Görüntüsü silinmeye başladı, gidecekti. ''Umarım kader bizi yine karşılaştırır, anne. Güzelliğin hep içimde. Hoşçakal...'' Gözleri ışıltıyla dolu bir şekilde bana gülümsedi. Artık Long Island kıyısında yalnızdım.