Yepyeni bir hayatın başlangıcındaydım ve daha yaşayacağım çok heyecan vardı. Gece her zamanki gibi uyumamıştım, henüz o kadar alışamamıştım herşeye. Zaten eski hayatımda da uyumazdım pek. Sabah buna rağmen büyük bir enerji ve hevesle kalkıp, bulduğum şeyi üstüme geçirip Pegasus Ahırları'na gitmiştim. Kıyafetime ilk defa özen göstermemiştim, çünkü küçüklüğümden beri hayalim olan pegasusa bugün sahip olacaktım ! Hayal gücüme ve tasarımlarıma uygun bir pegasus bulabilmeyi umuyordum. Sonunda Pegasus Ahırları'na gelmiştim. Crystal Fatal adlı hançere dönüşebilen gözlüğü gözümden çıkardım ve etrafa bakınmaya başladım. Mükemmel pegasuslar vardı, efsanelerden fırlamış gibiydiler. Aniden tuhaf hissetmeye başladım ve soluma döndüğümde onu gördüm. Kanatlarını açmıştı ve bana bakıyordu. Gözleri ışıl ışıldı. Çok etkilenmiştim ve bir anda kendimi onun yanında bulmuştum. Asil bir duruşu vardı, rengi siyahtı. Sadece boynuzu gece mavisiydi. Kanatları ve yelesine ışık geldiğinde gece mavisi oluyorlardı. Gözleri turkuaz rengiydi, kapkara vücudunun içinde değerli taşlar gibi parıldıyorlardı. O gözlere bakınca adımı bile unutabilirdim. Sanırım bu pegasusun gözleri büyülüydü. Yine düşüncelere dalmıştım işte ! Hemen toparlanıp ona elimdeki küp şekerlerden verdim. Kardeşlerimin söylediklerine göre küp şeker çok severlerdi. Evet, karar vermiştim, bu pegasus benim olmalıydı. Sanki benim için orada duruyordu ! Ona vereceğim adı düşündüm ve hemen buldum. Afrodit'in kızı olduğumu öğrenmeden önceki son gecemde bir şarkı yazmıştım, o gece çok tuhaf hissediyordum. Şarkının adı Alejandro idi. O şarkı, normal bir insan olarak yaşadığım son gecenin tek anısıydı. Hafifçe gülümsedim ve pegasusuma sarıldım. Sonra adını kulaklarına fısıldadım. ''Senin adın Alejandro.''