Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Avcı Görevi -1- Cinayet.

Aşağa gitmek 
+2
Chelsea Cocteau-Evans
Apollon
6 posters
YazarMesaj
Apollon
Tanrı/Derslik Müdürü
Tanrı/Derslik Müdürü
Apollon


Mesaj Sayısı : 130
Kayıt tarihi : 03/04/11

Avcı Görevi -1- Cinayet. Empty
MesajKonu: Avcı Görevi -1- Cinayet.   Avcı Görevi -1- Cinayet. Icon_minitimeCuma Tem. 01, 2011 11:19 am

4 avcı kamp alanından olay yerine yaklaşık 1 saatte varıyor. Devriyeden dönen avcının söylediklerine göre geldiğiniz yerde bir ceset yada kılıç yok. Ancak damla damla kan izleri dikkatinizden kaçmıyor. Kan izleri yan ara sokağa doğru devam ediyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Chelsea Cocteau-Evans
Zeus'un Çocuğu
Zeus'un Çocuğu
Chelsea Cocteau-Evans


Mesaj Sayısı : 324
Kayıt tarihi : 20/03/11

Avcı Görevi -1- Cinayet. Empty
MesajKonu: Geri: Avcı Görevi -1- Cinayet.   Avcı Görevi -1- Cinayet. Icon_minitimeC.tesi Tem. 02, 2011 7:29 am

Kamp alanımızda etrafın sessizliğine uyum sağlamıştık. Sessizliği sadece baykuş sesleri ve yanan odunların çıkardığı çıtırtılar bozuyordu. Dolunay tam tepedeydi ve insanın içini huzurla dolduruyordu. Ateşi son kez körükleyip çadırıma doğru yürümeye başlamıştım ki, o anda tüm sessizliği bozan çalı sesini duydum. Bu gelen Avcı Lena idi. Çıkardığı ses tüm avcıları çadırlarından çıkarmıştı. Nefes nefeseydi, koşmuş olmalıydı. Yüzü kireç gibi olmuştu. Seslerden dolayı büyük çadırdan Tanrıça Artemis bile çıkmıştı. Hepimiz saygıyla eğildik. “Anlat avcı ne oldu?” diye sordu Tanrıça Artemis. Ona katılalı on yıl olmuştu. Lena konuşmaya başlayınca tüm dikkatimi ona vermeye başladım. “Ormanda küçük bir kız cesedi buldum. Yanı başında da ilahi bronzdan bir kılıç vardı.” dedi bir çırpıda. Avcılardan biri ona su vermişti, yavaş yavaş onu içti. Elleri hala titriyordu. Tanrıça Artemis’in yüzü değişmişti. Kederlenmişti ve sıkıntılı bir hali vardı. Hepimize anlamlı anlamlı bakmıştı. Bu aslında cesede bakmaya kim ya da kimler gidecek gibi bir şeydi. Satellite, en kıdemlimiz, “Ben bakmaya giderim.” dedi. Bu olayda onu yalnız bırakmaya niyetli değildik. Alexis, ben ve Kathie aynı anda “Biz de gitmeye gönüllüyüz.” demiştik. Artemis’in tamam anlamında başını sallamasıyla Lena ile konuşmaya başladık. Söylediğine göre bahsettiği yer kampımızdan bir saat ilerideydi.


Çadırlarımıza gidip gerekli malzemeleri aldık. Silahlarımızı hazırlayıp ateşin başında buluştuk. Her şey hazırdı, kaybedecek vaktimiz de yoktu. Lena yolu Satellite’a tarif etmişti. Hep beraber yola koyulduk. Bir saat boyunca kimsenin ağzını bıçak açmamıştı. Arada Satellite’ın yönlendirmesi dışında sessizlik bozulmuyordu. Kim bir kız çocuğuna bunu yapmış olabilirdi ki! Sessizlik, sürekli bunu düşünmeme neden oluyordu. “Gelmiş olmalıyız” dedi Satellite. Etrafa bakıyorduk ama hiçbir şey göremiyorduk. Ne kılıç ne de ceset! Geride hiçbir şey yoktu. Satellite özel gücünü kullanarak cesedin olması gereken yerleri ay ışığını kullanarak ışıklandırıyordu. Etrafta kayda değer bir şey olmalıydı, olmak zorunda. Işık benim olduğum yere doğru gelmeye başladı. Etrafa bakıyordum ama hiçbir şey göremiyordum. Lanetler okurken Satellite’ın sesiyle irkildim. “Sakın basma!” diye bağırdı. Bir ayağım havada, şaşkınlıkla ona bakıyordum. Alexis ve Kathie bir bana bir de Satellite’a bakıyordu. “Çekil oradan.” Diyerek yanıma geldi. Alınmış gibiydim, emir cümlelerinden pek hoşlanmazdım. Işığı oraya doğru tuttuğunda yanlış anladığımı fark ettim. Yerde koyu renkli bir sıvı vardı. Toprak birazını emmişti, fakat hala belirgin şekildeydi. Dikkatli bakıldığında o sıvının kan olduğunu anlamıştım. “Kan bu!” dedim şaşkınlıkla. Hepimiz yere bakıyorduk. Şaşkındık, ama bir iz bulduğumuz için sevinmiştik, en azından benim için öyleydi. Sat, ışığı kan izlerinin çevresinde gezdirmeye başladı. İzler devam ediyordu. “Nereye kadar devam ettiğine bakmalıyız.” dedi Lex. Haklıydı, burada bırakamazdık araştırmamızı.


Tekrar Sat’in önderliğinde izleri takip etmeye başladık. Tekrardan konuşmayı kesmiştik. Ormanda ölüm sessizliği vardı, içimi daima huzurla dolduran Ay, bir cinayete şahit olmuştu bu gece. Kafamı kaldırdığımda ormandan çıktığımızı fark ettim. Gruba göre biraz geri kalmıştım. “İzler bu sokağı işaret ediyor.” dedi Sat. Ne yani bunu yapan kişi bir sokağa mı saklanmıştı, ya da o zavallı kızı bir sokağa mı atmıştı? Hiç düşünmeden sokağa girmiştik. Ne olursa olsun bunu o zavallı kıza yapanı bulacaktım. Sokağın başında Sat'e 'Şimdi ne yapacağız?' der gibi baktım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Kathie Mitchiel Davies
Artemis Avcısı/Parti Organizatörü
Artemis Avcısı/Parti Organizatörü
Kathie Mitchiel Davies


Mesaj Sayısı : 443
Kayıt tarihi : 20/12/10

Avcı Görevi -1- Cinayet. Empty
MesajKonu: Geri: Avcı Görevi -1- Cinayet.   Avcı Görevi -1- Cinayet. Icon_minitimeC.tesi Tem. 02, 2011 10:04 pm

Uzun süre avlanmanın verdiği yorgunlukla hepimiz çadırlara dağılmıştık.Uyumak için son hazırlıklarımızı yaparken Chels de ateşin yanında oyalanıyordu.Dışarısı fazla sessizdi.Bu sessizlik huzur verici olsa da beni ürkütüyordu.Kötü şeyler düşünmemeye çalışarak yatağıma uzanırken çalılıktan sesler geldiğini duydum.Elime ok-yay takımımı alıp hızla çadırdan çıktım.Herkes gürültüyü duymuş olacaktı ki dışarı çıkmışlardı.Gelen Lena'ydı.Nefes nefese kalmıştı ve bize bir şeyler söylemeye çalışıyordu.Sonunda sakinleşebildi ve anlatmaya başladı.“Ormanda küçük bir kız cesedi buldum. Yanı başında da ilahi bronzdan bir kılıç vardı.”.Bu olay hepimizi endişelendirmişti.Özellikle de Artemis'i.Bir çare ararcasına bize baktı ve cevap bekledi.Liderimiz olarak Sat “Ben bakmaya giderim.” dedi.Onu yalnız başına gönderemezdik.Ben,Lexi ve Chels birbirimize onaylarcasına baktık ve aynı anda “Biz de gitmeye gönüllüyüz.” dedik.
Araştırmaya dört kişi gidecektik.Ayrıntıları Lena'dan öğrendikten sonra hazırlanıp yola çıktık.Yol boyunca hiçbirimiz tek bir şey bile söylemedik.Olanlar karşısında hepimiz şaşkındık.Kim hiçbir suçu yokken küçük bir kızın ölmesini isteyebilirdi ki ? Ama bunu kim yaptıysa peşini bırakmaya niyetimiz yoktu.
Ben işin duygusal yönünü düşünürken Sat Lena'nın tarif ettiği yeri bulmaya çalışıyordu.Kısa bir süre sonra olayın olduğu yere geldik.Henüz doğru yer olduğundan emin değildik ama tarife göre buralarda bir yerde olması gerekiyordu.Etrafa iyice göz gezdirirken Sat ani bir hareketle yere baktı ve Chels'e bağırdı “Sakın basma!” dedi.Chels alınmış gibi gözükse de geri çekildi.Ardından hepimiz yeri incelemeye başladık.Yerde kan izine benzer bir leke vardı.Chels "Kan bu !" dedi.Kan buradaysa kızın da buralarda olması gerekiyordu.Bu yüzden çevreye daha ayrıntılı bakmaya başladık.Kan izleri bir yöne doğru devam ediyordu.Lexi “Nereye kadar devam ettiğine bakmalıyız.” dedi.Bunu hepimiz onayladık ve izleri takip ettik.İzler bizi yavaş yavaş ormanın dışına sürüklüyordu.“İzler bu sokağı işaret ediyor.” dedi Sat ve gösterdiği sokağa doğru ilerlemeye başladık.Tam olarak ne yapacağımız konusunda bir fikrim yoktu ama başıma gelecekleri çoktan göze almıştım.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Satellite Morgan
Artemis Avcısı/Kulübe Lideri/Melez Danışmanı/Araba Yarışları Koordinatörü/Okçuluk Eğitmeni
Artemis Avcısı/Kulübe Lideri/Melez Danışmanı/Araba Yarışları Koordinatörü/Okçuluk Eğitmeni
Satellite Morgan


Mesaj Sayısı : 3387
Kayıt tarihi : 24/08/10

Avcı Görevi -1- Cinayet. Empty
MesajKonu: Geri: Avcı Görevi -1- Cinayet.   Avcı Görevi -1- Cinayet. Icon_minitimePaz Tem. 03, 2011 4:40 am


    Lena'nın küçük bir kız cesedi bulmasıyla bütün avcılar ürkmüştük. Hele yanı başında ilahi bronzdan bir kılıç olması hepimizi şüphelendirmişti, oldukça üzmüştü. Hele ben, ceset ve kan görmeye dayanamazdım, insanların öldürülmesinden yana hiç değildim, hiç olmamıştım. Biz avcılar, sadece canavarları öldürürdük bunun birçok sebebinden biri de insanlara ve melezlere zarar vermemelerini istediğimizdi. Oldukça sinirlenmiştim ve hemen gitmek üzere gönüllü oldum. "Ben bakmaya giderim." Ardından çok sevdiğim kardeşlerim Lexi, Kathie ve Chels de benimle beraber gelmek istediklerini söyleyince dört kız beraber gitmek üzere hazırlanmaya başlamıştık. Çadırımızdan bütün gerekli silahlarımızı almıştık, Artemis'in izniyle Lena'nın bize tarif ettiği yere gitmek üzere yola çıkmıştık. Tedirgin ve şüpheci bir şekilde yolumuza devam ediyorduk. Gözlerimi dört açmıştım her yeri inceliyordum. Kahverengi gözlerim, sürekli dönüyordu. Ayrıca burnumu da açmıştım, avcı olduğumuzdan koku alma iç güdümüz yüksekti. O sırada Chels'in ayağının olduğu yere baktım ve basmaması için ona bağırdım. Biraz kaba davrandığımız farkındaydım fakat o anda aklıma bunu tanımlayabilecek başka bir kelime veya cümle gelmemişti. Biraz bozulmuş gibiydi, onun gönlünü daha sonra alacaktım. Yere eğildim ve diğerleri de benimle beraber yere baktı. Olayı fark eden Chels oldu, evet o kandı. Muhtemelen minik kızın kanı. İçimi bir ürperti kapladı, kısa bir titremeden sonra Lex'in kanların nereden geldiğini takip etmeleri gerektiğini hatırlatışının ardından kendine geldi. Ona hak verdi, eliyle diğerlerine işaret etti ve dört kız önce cesedi, sonra da katili bulmak üzere yollarına devam ettiler.

    İzlerin nereyi takip ettiğini görmüştüm. Kathie, Lexi ve Chels'le beraber yürüyorduk gece gece. Karanlık doruktaydı, kurtlar ortalıktaydı ve hepimiz beraberdik. Avcı olduğumuz için pek korkmazdık normalde fakat ortalıkta bir katil vardı. Biz savaşta yenilmediğimiz sürece ölmeyen varlıklardık yüce tanrıçamız Artemis sayesinde. Fakat yine de ister istemez ürküyorduk. Yanında ilahi bronz bulunarak öldürülmüş bir genç kız, pek hayra alamet değildi. Chels'in bana baktığını gördüm sorarcasına. Gerçekten sinirlenmiştim, minicik bir kızdan kim ne isterdi? Onu bir sokağa nasıl bırakırdı veya bir sokakta onu nasıl öldürürdü? Çocuk katillerinin amacını hiçbir zaman anlayamamıştım zaten, kim ne isterdi ki zavallıcık bir kızdan? "İlerleyelim, yol bizi nereye götürürse." dedim yerdeki kan izlerini tiksintiyle takip ederek. Hava gittikçe soğuyordu ve hepimiz zaman geçtikçe geriliyorduk. Ortada henüz bulamadığımız bir ceset vardı, sokağa doğru girmiştik. Derin bir iç çektim, hafif hafif kan damlaları vardı çevrede. Her birimiz bütün alıcılarımızı açmıştık, çevreden gelen en ufak sesu, en ufak kokuyu dikkatlice süzüyorduk. Yürürken başımı kaldırdım ve karşımda çıkmaz bir duvar gördüm. Diğerlerine döndüm, onlar da şaşkındılar duvara doğru bakıyorlardı. "Sanırım, sokak bitti." dedim iki kaşımı da kaldırarak. Bunu herkesin anladığını biliyordum, çünkü hepimiz öylecene kalmıştık. Çıkmaz sokağa gelmiştik, kan izlerini takip ederek. Sinirlenmiştim, şaşkındım, ne yapacağımı bilemiyordum. Tek bildiğim, katilin fazla akıllı olduğuydu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.platis.forummum.net
Alexis Kwon
Artemis Avcısı
Artemis Avcısı
Alexis Kwon


Mesaj Sayısı : 1315
Kayıt tarihi : 30/12/10

Avcı Görevi -1- Cinayet. Empty
MesajKonu: Geri: Avcı Görevi -1- Cinayet.   Avcı Görevi -1- Cinayet. Icon_minitimePaz Tem. 03, 2011 7:25 am

“Anlat avcı ne oldu?”
Tanrıça Artemis'in sesiyle irkildim. Çadırı hafifçe araladığımda Lena'nın nefes nefese kalmış bir şekilde bir şeyler anlattığını fark ettim. Sat ile beraber dışarı çıktık, Artemis'in önünde eğildik ve çok telaşlı olduğu belli olan Lenny'i dinlemeye başladık; “Ormanda küçük bir kız cesedi buldum. Yanı başında da ilahi bronzdan bir kılıç vardı.” Hepimiz Lena'nın biraz önceki endişeli yüz ifadesine bürünmüştük. Tamam, Londra gibi büyük bir şehirde cinayet vakaları olabilirdi ama ilahi bronz bir kılıç? Evet bu işi gerçekten garip bir hale bürüyordu. Bu işin arkasında da bir canavar olabilirdi ya da tahmin etmek istemediğim bir sürü olasılık. Ama avcı olmak bunu gerektirmez miydi zaten? Ben hala bu olayın arkasında kimin ,ya da neyin desem daha soğru olur, olduğunu düşünüyordum ki biricik kardeşim ve liderim atıldı; "Ben bakmaya giderim." Sat'in cesaretine hayrandım. Chels, ve Kathie de benim gibi düşünmüş olacaktı ki, onun cesaretinin verdiği güvenle “Biz de gitmeye gönüllüyüz.” dedik.

Lena bize cesedi gördüğü yeri tarif etmişti, tamam. Broşum, görünmez yay takımım ve ne olur ne olmaz diye kemerimde taşıdığım hançerimi almıştım, tamam. Hatta pek ihtiyaç duyacağımı zannetmememe rağmen yanıma küçük bir şişede su almıştım, o da tamam. Peki eksikliğini çektiğim şey neydi? Belirsizlik, evet bu içimi kemirip eksik hissetmeme neden olan duyguydu. Hiç kimse neler olacağını kestiremiyordu. Tamam, altı üstü cinayetti ama bu işin altından çok garip şeylerin çıkacağını hissediyordum. Kız büyük ihtimalle melezdi, hatta belki onu tanıyor bile olabilirdim. Onu tanıyabilme olasılığımı düşününce birden irkildim. Bu düşünceyi kafamdan atmaya çalıştım ve Kathie, Sat ve Chels'in kamp alanında toplanmalarından gitme vakti geldiğini anladım.

Yaklaşık bir saatlik bir yol gitmemize rağmen yolculuk, bana bir ömür gibi gelmişti. Yol boyunca tek kelime etmemiştik ki zaten böyle bir olay üzerine söylenecek pek bir söz yoktu. Kızların yüzüne baktığımda hemen hemen aynı şeyleri düşünüyor olmalıydık; yüzlerindeki benzer kasvetten bu anlaşılıyordu. Böyle düşüncelere dalmış bir vaziyette ilerliyordum ki Sat geldiğimizin sinyalini verdi. Düşünce alemimden çıkarak etrafa bakındım; evet Lena'nın tarif ettiği yer burası olmalıydı. Bu sefer daha dikkatli bir biçimde, gözlerimi dört açarak kızlarla beraber ilerlemeye başladım. Gece o kadar kasvetli ve karanlıktı ki, kusursuz dolunay bile bu katran karası geceyi aydınatamıyordu. Tüm duyularımı ardına kadar açmış ve herhangi bir iz arıyordum. O sırada Sat “Sakın basma!” dedi. Kime dediğini anlamak için döndüğümde Chels'in ayağının havada kaldığını gördüm. Sat, Chelsea'ye çekilmesini söyleyip yanına geldi. Chels'in yüzünü net göremiyordum ama ufak söylenmelerini duydum. Ama Sat'in Chels'in ayağına eğilmiş, bir şeye baktığını görünce hepimiz az önce olanları unutup Sat'n baktığı yere bakmaya başladık. Gözlerim bir kurt kadar iyi göremese de burnum çok iyi koku alıyordu ve kokuyu hemen almıştım. Tuzlu, ağır ve daha tam kurumamış kan kokusu. Chels o anda aklımı okumuşçasına "Kan bu!" dedi. Hem yıkılmış hem de dehşete düşmüştüm. Yıkılmıştım çünkü Lena'nın dediği gibi ortalıklarda ne bir ceset, ne de bir kılıç vardı. Bu işimizi çok zorlaştırıyordu. Dehşete düşmemin nedeni ise bütün bu olanların doğruluğunu fark etmemdi. Gelmeden önce hala bir yanlış anlaşılmanın olabileceğini düşünüyor daha doğrusu öyle umuyordum. Ama bu kan gerçekti ve ortada bir cinayet vardı. Bildiğimiz şeyleri düşündüm; küçük bir kız, ilahi bronzdan bir kılıç, bir sokağa doğru çıkan kan izleri. Bunlar bana pek de şey ifade etmiyordu. Canavarlardan kaçmaya çalışırken onlara yem olan minik bir melezden başka bir olasılık düşünemiyordum. Kafamı iki yana sallayıp dedektiflik işini başkalarına bırakmaya karar verdim. Şimdi tek düşünmem gereken şey, bu kan izlerinin nereye çıkıyor olduğuydu. Kızlara dönüp “Nereye kadar devam ettiğine bakmalıyız.” dedim. Bana onaylarcasına bir bakış attılar. Şimdi en önde başında gümüş tacıyla Sat, arkalarında da bizler olmak üzere kan izlerini takip etmeye başladık.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Apollon
Tanrı/Derslik Müdürü
Tanrı/Derslik Müdürü
Apollon


Mesaj Sayısı : 130
Kayıt tarihi : 03/04/11

Avcı Görevi -1- Cinayet. Empty
MesajKonu: Geri: Avcı Görevi -1- Cinayet.   Avcı Görevi -1- Cinayet. Icon_minitimePaz Tem. 03, 2011 8:33 am

Çıkmaz sokak olayı iptal.

Kan izlerini takip ediyorsunuz. Birden kendinizi başka bir yerde buluyorsunuz. Yerler satranç tahtasını andırır gibi. Bir tür arena. Mekan çok antik. Bir sürü heykel vs var. Tam o sırada bir ses geliyor. '' Vay vay vay... Bunlar Artemis'in avcıları değiller mi ? '' diyor. Kafanızı o tarafa doğru çeviriyorsunuz doğal olarak. Bir kız boğazı kesilmiş ve yarı çıplak halde yatıyor. Ona ne yaptıklarını anladığınızda dahada sinirleniyorsunuz. Sesin kimden geldiğini göremiyorsunuz. Kıza doğru ilerlediğinizi varsayıyorum. Kızla aranızda 20-25 metre kala ellerinde kılıçlarıyla 4 erkek çocuğu beliriyor önünüzde. Hepsi yaşıtlarınız. Fakat gözleri... Hepsinin gözleri sadece beyaz renkte.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Satellite Morgan
Artemis Avcısı/Kulübe Lideri/Melez Danışmanı/Araba Yarışları Koordinatörü/Okçuluk Eğitmeni
Artemis Avcısı/Kulübe Lideri/Melez Danışmanı/Araba Yarışları Koordinatörü/Okçuluk Eğitmeni
Satellite Morgan


Mesaj Sayısı : 3387
Kayıt tarihi : 24/08/10

Avcı Görevi -1- Cinayet. Empty
MesajKonu: Geri: Avcı Görevi -1- Cinayet.   Avcı Görevi -1- Cinayet. Icon_minitimePtsi Tem. 04, 2011 6:23 am


    Kathie, Lexi, Chels ve ben kan izlerini takip ediyorduk içimizde bir ürpertiyle. Bitmek bilmeyen bu şüphecilik, en ufak bir seste arkamızı dönmemiz, birbirimize bakmamız bizi oldukça yıpratmıştı fakat ne olursa olsun önce o cesedi, sonra dakatili bulmamız ve canına okumamız gerekiyordu. Bu avcılıktan öte insanı duygulardı, vicdandı. Arkamızda Artemis olduğu sürece hiçbir şeyden de korkumuz yoktu fakat ortada henüz bulunamayan bir ceset ve kaç tane olduğu bilinmeyen katiller veya katil vardı. Yavaş yavaş ilerlerken birden başım dönmeye başladı. Tutunacak bir yer arıyordum fakat sokakta hiçbir şey yoktu. Yere çöktüm, neler olduğunu anlamıyordum fakat iyi bir şeyler dönmediği kesindi. Başımı tutuyordum, kavherengi gözlerim kapanmıştı. Kısa bir süre sonra bütün hislerim geçmişti, mucize gibi. Gözlerimi tereddütsüz açtığımda az önceki sokaktan çok daha farklı bir yerde olduğumuzu sezmiştim ya da gözüm bana oyun oynuyordu. Ellerimi saçıma doğru götürdüğümde, gümüş tacımın yerinde olmasına sevindim, derin bir nefes verdikten sonra çevreme bakmayı akıl edebildim. Lexi, Kathie ve Chels de bana bakıyordu. Onların yanına gittim, dört kızdık ve birbirimizden ayrılamazdık. Yutkundum ve onlara döndüm. Burasının başka bir yer olduğunu düşünüyordum hala. Kardeşlerimle beraber yürümeye başladık. Burası farklı bir yerdi, mistikti. Yerler, aynı bir satranç tahtası gibi döşenmişti, soldan sağa doğru bir siyah, bir beyaz taş. Ama bir satranç tahtasından çok daha fazla sayıdaydı yerlerdeki taşlar ve çok daha büyüktü. Yutkundum ve kafamı kaldırarak mekanı incelemeye devam ettim. Resmen Yunan Tanrıları için hazırlanmış bir tapınak gibiydi. Elinde üzüm tutarak uzanmış Dionysos ilk dikkatimi çeken tanrıydı. Ardından elinde üçlü mızrağıyla Poseidon olduğunu tahmin ettiğim ve kasları heykel taşına özenle işlendiği belli olan Denizler Tanrısı'nı fark ettim. Ortam felsefikti, insanın üstüne yoğun bir ağırlık çöküyordu. "Doğru yerde miyiz sizce" dedim kızlara dönerek. Her birimiz kendimizi öylesine buraya kaptırmıştık ki, hiç birinden cevap gelmemişti sesli olarak. Sadece üçü de başlarını iki yana hayır şeklinde sallamışlardı. Onlara hak verircesine dudağımı büzdüm ve arkamı döner dönmez gelen sesle irkilerek kızların yanına döndüm. "Vay, vay, vay... Bunlar Artemis'in avcıları değiller mi?" Yutkundum, tek dudağımı ısırarak. Kafamı çevirdiğimde ise hemen gözlerimi kapadım. İki saniyeliğine gördüğüm o dehşet verici durumdan kurtulmak istiyordum. Bütün bedenim çökmüştü, böyle korku yüklü bir manzaraya daha fazla dayanamazdım. Alnımı tuttum, bu resmen bir vahşetti. Yerde yatan yaklaşık on yaşlarında bir kız, çocuk. Boğazı kesilmişti, kanlar donmuştu ve oldukça kötü bir manzara oluşturuyordu. Bunlar yetmezmiş gibi, kız yarıçıplaktı. İçimden geçenlerin, düşündüklerimin doğru olmamasını bütün kalbimle dilesem de doğru olduklarını biliyordum. Bunun başka bir açıklaması yoktu çünkü, olamazdı da. Başımı eğdim, konuşamayacak durumdaydım. Kızı bulunca sevineceğimi düşünüyordum fakat bu doğru olmamıştı. Üzgündüm, başım dönüyordu. Kahverengi gözlerimi korkuyla açtığımda tekrar o iğrenç manzarayla karşılaştım ve bulanmaya başlayan midemi tuttum. Biz avcıydık, güçlüydük ama bu normal bir durum değildi. Oldukça üzülmüştüm fakat aynı zamanda da kızmıştım. Bunu yapana haddini bildirecektik, hep beraber, bütün avcılar olarak. Arkada sızlanışlarını duyuyordum onların fakat onlara kulak kesilememiştim, ne dediklerini anlayamıyordum. Şu anda beynimi yoran tek şey yerde yatan kızdı. Ani bir şekilde sinirlendim ve olabildiğince yüksek, sert bir sesle bağırdım. "Kimsiniz?" Kimseden bir ses çıkmamıştı, ayrıca o sesin nereden geldiğini de bilmiyorduk. Kızlara baktım, hepsi durumdan şikayetçi gibiydiler ve oldukça sinirlenmişlerdi. Kendi aralarında ne konuştuklarını bilmiyordum, sadece gelmeleri adına bir işaret yaptım ve dördümüz aynı hizaya gelince yürümeye başladık. Zavallı kıza doğru ilerliyorduk, en azından bu halini örtebilmek için. Kıza yaklaşmamıza henüz varken birden bire karşımıza adamlar çıkmıştı. Yüreğim ağzıma gelmişti aniden gerçekleşince bu olay, gözlerim büyümüştü. Çok kısa bir süre sonra karşımızdakilerin erkek olduğunu fark edebilmiştim, muhtemelen yerde yatan kıza bunlar o kötülüğü yapmışlardı. Ellerinde kılıçlar, bizi bekliyorlardı. Avcıları yenebileceklerini sanıyorlardı fakat yanılıyorlardı. Gülümsedim, okumu çıkardım fakat o anda bir şey fark ettim. Erkeklerin gözleri, renksizdi. İris denen şeyden yoktu onlarda. Bomboş bir beyazlık, ürkütücü bir beyazlık. Elimde ok, onların gözlerine bakıyordum oldukça korkunç ve ilginç olan o gözlerine.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.platis.forummum.net
Chelsea Cocteau-Evans
Zeus'un Çocuğu
Zeus'un Çocuğu
Chelsea Cocteau-Evans


Mesaj Sayısı : 324
Kayıt tarihi : 20/03/11

Avcı Görevi -1- Cinayet. Empty
MesajKonu: Geri: Avcı Görevi -1- Cinayet.   Avcı Görevi -1- Cinayet. Icon_minitimePtsi Tem. 04, 2011 9:54 am

"İlerleyelim, yol bizi nereye götürürse." dedi Sat. Sokağa adım atmadan önce yan yana gelmiştik. Birbirimizle bakıştıktan sonra sokağa girdik. Karşıdan serin rüzgâr esiyor. Kahverengi saçlarımı geriye savuruyordu. İkinci adımı attığımda daha basık bir hava yüzümü yaladı. Işık değişmişti, sarı ışıklar baskındı. Kafamı yukarı kaldırdığımda tavan görmüştüm. Sokağa ne olmuştu öyle? Dolunay ve yıldızlar neredeydi? Onların yerine tavanda mozaikler vardı. Tanrıların yer aldığı mozaikler, olympos dağı ve nice tasvir doldurmuştu tavanları ve duvarları. Yavaş yavaş kendime geliyordum. Ayağım yerde kayıyor gibiydi. Parlak mermerlerle kaplanmıştı yer, tıpkı bir satranç tahtası gibi damalıydı. Tüm odayı kaplıyordu. Etrafa dikkatle bakıyordum, kahverengi gözlerim merakla odayı inceliyordu. Neredeyse iki katımız olan heykeller odayı süslüyordu. Tanrıça athena, tanrıça demeter ve babam dionysos… İlk fark ettiğim bunlardı, dionysos’u görünce ona adak sunma vaktimin geldiğini fark ettim. Onu görmeye bir kez olsun gitmemiştim, belki de gitmeliydim. Neler düşünüyordum ben! Ortada öldürülen bir kız varken ben ailevi meseleleri düşünüyordum. "Doğru yerde miyiz sizce?" diye Sat. Kendini toparlayabilen tek kişi oydu sanırım. Cevap vermek için ağzımı açtım ama sesim çıkmamıştı. Kafa sallamakla yetindim. Şaşkın şaşkın etrafa bakıyordum. Sokaktayken buraya gelmek ve sanırım burada kalakalmıştık. Aklımda ki kötü düşünceleri dağıtan sesle irkildim. "Vay, vay, vay... Bunlar Artemis'in avcıları değiller mi?" dedi ses. Çok kalın ve güçlü bir sesti. Nereden geldiğini fark etmeye çalışıyordum. Ses hem yerden hem de hiçbir yerden geliyordu. Etrafımda dönmeye başladım ve o kötü manzarayla karşılaştım. Aradığımız kız, o ufacık kız, yerde kanlar içinde yatıyordu. Üzerideki kıyafet parçalanmış ve kanla boyanmıştı. Midem kalkmıştı, kusacak gibiydim. Kıza tekrar baktım. Gözlerini tavana dikmişti. Kalbim sıkışmaya başlamıştı, nefesim daralıyordu. Gözlerim doluyor bu da etrafı görmeme engel oluyordu. Elimin tersiyle gözlerimi sildim. Kızın yanına doğru yürümeye çalıştım. Sanki ayaklarıma tonlarca yük bağlamışlardı. Kıpırdayamıyordum, öylece duruyordum. Bunu yapanları bulursam onlara ödetecektim. Zavallı kıza, o on yaşındaki minicik kıza, tecavüz etmişlerdi. Hangi varlık bunu yapabilirdi ki! Bunu yapanı ya da yapanları bulursam… Kıza doğru yaklaşmıştım sonunda… Amacım üstünü örtmek ve o korkuyla tavana dikilmiş gözlerini kapatmaktı. Ama yapamadım, gücüm buna yetmedi. "Kimsiniz?" diye sormuştu Sat. Ortamın sessizliği bozulmuştu. Sat, ufak kıza bizden daha yakındı. Eliyle işaret yaparak yanına çağırdı. Yürümek çok zordu, ayaklarım yerlerinden kalmıyordu. Sonunda aynı hizaya gelmiştik, en azından yanımda olduklarını bilmek bana güç veriyordu. Kıza doğru ilerliyorduk zor da olsa. Belki ruhu rahat eder diye üzerini örtecektik. Kıza doğru yürürken önümüze dört kişi çıktı. Refleks olarak elim sırtıma gitmişti. Karşımızda bizim yaşlarımızda dört erkek duruyordu. O küçük kıza bunu yapanlar onlar olmalıydı. Yoksa burada ne işleri olurdu. Ellerinde kılıçları vardı ve üzerleri kanlıydı. Nefretle onlara bakmaya başladım, onları orada öldürmeliyiz diye düşünüyordum. Yaşamaları zarardan başka bir şey değildi. İğrenç mahlûklar, o kızdan ne istediniz! Nefret dolu bakışlar gönderiyordum. Gözlerinde pişmanlık belirtisi var mı diye baktım. Bu gece şok üstüne şok yaşıyordum. Hiçbirinde iris tabakası yoktu. Gözleri bembeyazdı. Nefesim daralmıştı. Bunlar da neyin nesiydi? Bembeyaz gözleriyle bize bakıyorlardı ya da biz öyle zannediyorduk. İçimden acaba görüyorlar mı diye düşünmeden edemiyordum. Onları ne bu hale getirmişti? Yoksa ufak kız mı yapmıştı? Elinde kılıçlarla bize karşı duruyorlardı. Eğer bunu onlar yaptıysa onları gözümü kırpmadan öldürecektim. Bunu yapanlar asla cezasız kalmayacaktı. Cezasız bırakmayacaktım!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Kathie Mitchiel Davies
Artemis Avcısı/Parti Organizatörü
Artemis Avcısı/Parti Organizatörü
Kathie Mitchiel Davies


Mesaj Sayısı : 443
Kayıt tarihi : 20/12/10

Avcı Görevi -1- Cinayet. Empty
MesajKonu: Geri: Avcı Görevi -1- Cinayet.   Avcı Görevi -1- Cinayet. Icon_minitimeSalı Tem. 05, 2011 6:56 am

Hiçbir sonuç elde edemediğimiz halde yürümeye devam ediyorduk.Uzun süredir izleri takip ediyorduk ama henüz ne ceseti ne de katili bulabilmiştik.Gecenin bu saatinde burada dolaşmak içimi ürpertse de pes etmeye niyetim yoktu.Ne olursa olsun suçluyu bulacaktık.Henüz bunu nasıl yapacağımız konusunda bir fikrim yoktu ama bunu başaracağımıza inanıyordum.Bir yandan ne yapacağımızı düşünürken diğer yandan da kan izlerini takip ediyordum.

Birden bire başım dönmeye başladı ve dengemi kaybettim.Sanki yer ayaklarımın altından kayıyordu.Ayakta duramıyordum.Tutunmak için bir yer arasam da her yer kararmıştı, hiçbir şey göremiyordum.Kısa bir süre sonra başımın dönmesi geçti ve gözlerimi açtım.Başım sızlıyordu.Yavaş yavaş toarlandım ve çevreye göz gezdirdim.Artık bambaşka bir yerdeydik.Sokaktan eser yoktu.Burası siyah beyaz damalarla döşenmiş kapalı bir alandı.Zemini satranç tahtasına benziyordu ve tanrı heykelleri ortamı olduğundan daha ilginç kılıyordu.

Olayın etkisini üzerimden atamadığımdan kızları unutmuştum.Endişeli bir şekilde onlara döndüm.Onlar da en az benim kadar şaşkınlardı.Sat bitkin bir şekilde "Doğru yerde miyiz sizce ?" dedi.Burası kesinlikle doğru yer değildi.Hayır demeye çalışsam da sesim çıkmamıştı.Tek yapabildiğim kafamı sallayıp derin bir nefes almak olmuştu.Biraz da olsa kendime geldiğimde çevreyi incelemeye devam ettim.Birden beklenmedik bir ses "Vay, vay, vay... Bunlar Artemis'in avcıları değiller mi ?" dedi.Ani bir refleksle arkamı döndüğümde gördüğüm manzara kanımı dondurmuştu.Küçük kız yarı çıplak bir şekilde yerde yatıyordu.Daha dikkatli baktığımda farkettiğim şey ise midemi bulandırmıştı.Kızın boğazını kesmişlerdi.Henüz bulunduğumuz yerin şokunu atlatamamışken bir de küçük kızın cesedi hepimizi dehşete düşürmüştü.Ama işimize devam etmemiz gerekiyordu.Sat "Kimsiniz ?" diye sordu.Kimseden cevap gelmeyince Sat'ın işaretiyle kıza doğru ilerlemeye başladık.Kıza varmamıza az kalmıştı ki önümüze dört tane adam çıktı.Şok üstüne şok yaşıyorduk.Ellerinde kılıçlarla bizi bekliyor gibiydiler.Onları alt edeceğimizden emindim.Kendime ve kızlara güveniyordum ama adamlarda beni ürküten bir şey vardı.Onları incelemeye devam ettiğimde gözlerinin bembeyaz olduğunu farkettim.Bu adamlar düşündüğümden daha da iğrençlerdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alexis Kwon
Artemis Avcısı
Artemis Avcısı
Alexis Kwon


Mesaj Sayısı : 1315
Kayıt tarihi : 30/12/10

Avcı Görevi -1- Cinayet. Empty
MesajKonu: Geri: Avcı Görevi -1- Cinayet.   Avcı Görevi -1- Cinayet. Icon_minitimeSalı Tem. 05, 2011 11:52 am

Dört avcı, kan izlerini takip ediyorduk. Hepimizde aynı duygu hakimdi; merak ve endişe. Avcılara özgün, minik adımlarla hiç ses çıkartmadan yürüyorduk. Hiçbirimiz konuşmuyorduk. Ama herkesin düşüncelerini hemen hemen tahmin edebiliyordum. Kızların yüzüne baktım. En ufak şeye dikkat kesilip gözleriyle etrafı tarıyorlardı. Sonunda, kan izleri bir sokağa çıkıyordu. Derin bir nefes aldım ve kızların biraz önüne geçerek yürümeye başladım. Karşımıza ne çıkarsa çıksın kardeşlerimin zarar görmesine dayanamazdım. Kan izlerinin çıktığı sokağa doğru yürümeye başladık. Birden başımın döndüğünü ve yerin sallanmaya başladığımı hissettim. Başımın dönmesi bittiğinde gözlerimi araladım. Midem hala feci bulanıyordu. Görüşüm biraz bulanıktı ama gittikçe düzeliyordu. Sanki farklı bir boyuta geçmiş gibiydim. Kardeşlerimin yanımda olup olmadıklarını kontrol ettim. Üçü de en az benim kadar dehşete uğramış bir ifadeyle etrafa bakıyorlardı. Devasa bir odada gibiydik. Daha çok bir arena gibiydi ama satranç tahtasını andırır tabanı burayı bambaşka bir hale dönüştürüyordu. Arenanın çeşitli yerlerine bulunan küçüklü büyüklü heykeller, burayı çok mistik bir havaya bürüyordu.

"Doğru yerde miyiz sizce?" Kesinlikle değildik. Üçümüz Sat'e bakarak başımızı iki yana salladık. Sat kaşlarını çattı ve yutkundu. Tamam avcıydık, yıllar boyunca çok farklı şeylere tanık olmuştuk ve pek birşeyden korkumuzun olmadığını söyleyebilirdim ama bu tamamen farklı bir durumdu. Başımıza neler gelebileceğini kestiremiyorduk. "Keşke neyle karşı karşıya olduğumuzu bilebilseydim." diye düşündüm. Tam o anda sanki dileğim kabul olunmuş gibi biri sessizliği yararak "Vay, vay, vay... Bunlar Artemis'in avcıları değiller mi ?" dedi. Birden aynı anda hepimiz arkamızı döndük. Gördüğümüz manzara karşısında hiç görmemeyi diledim. Küçük bir kız, tahminen 9-10 yaşlarında olmalıydı, yerde yarı çıplak bir halde boğazında kanlarla yatıyordu. Gözlerimi birkaç kere açıp kapadığımda hala dehşet içindeydim. Soğuk kanlı kalmaya çalışıp ifademi sakinleştirmeye çalıştım. "Sadece ölü bir kız ve kan." diye düşündüm kendimi sakinleştirmeye çalışırcasına ama bunu içimden dile getirmek herşeyi daha da kötü kılmıştı. Ben biraz önce duyduğumuz sesi unutmuş kıza odaklanmıştım. Ona bunu yapan her kimse -ya da neyse- onlara bunu fena şekilde ödetecektim. Sat önde, biz arkada kıza yaklaşmaya başlamıştık ki birden önümüzde dört çocuk belirdi. Ellerinde kılıçlar, kızgın bir şekilde bize bakıyorlardı. Daha doğrusu bize baktıklarını düşünüyordum çünkü bembeyaz, irissiz gözlerle nereye baktıkları anlaşılmıyordu. Avcılara özgü bir refleksle silahlarımızı kuşandık ve herhangi bir saldırıya karşı önlemimizi aldık. Ne olduklarını bilemesem de onları yenebileceğimizi düşünüyordum. Avcılar olarak daha korkunç şeyler görmüştük ve biraz önceki manzaradan ve o küçük kıza yaptıklarını gördükten sonra, onlara acımayacaktım!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Apollon
Tanrı/Derslik Müdürü
Tanrı/Derslik Müdürü
Apollon


Mesaj Sayısı : 130
Kayıt tarihi : 03/04/11

Avcı Görevi -1- Cinayet. Empty
MesajKonu: Geri: Avcı Görevi -1- Cinayet.   Avcı Görevi -1- Cinayet. Icon_minitimeÇarş. Tem. 06, 2011 2:12 am

'' Ben kim miyim ? '' diyor ses. Kızın arkalarında siyah bir siluet beliriyor o anda. '' Benim kardeşimde sizin gibiydi. Güçlüydü. Ama o zamanın avcıları... ona sırtlarını döndü ve kardeşimi ölüme terk etti. '' Adamın olduğunu düşündüğünüz el kızın üzerinde beliriyor ve yarı çıplak bedenine dokunuyor. *Adamlarına doğru* ''Öldürün şu fahişeleri...'' diyor sertçe. Ve dört çocukta üzerinize doğru kılıçlarıyla koşmaya başlıyorlar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Satellite Morgan
Artemis Avcısı/Kulübe Lideri/Melez Danışmanı/Araba Yarışları Koordinatörü/Okçuluk Eğitmeni
Artemis Avcısı/Kulübe Lideri/Melez Danışmanı/Araba Yarışları Koordinatörü/Okçuluk Eğitmeni
Satellite Morgan


Mesaj Sayısı : 3387
Kayıt tarihi : 24/08/10

Avcı Görevi -1- Cinayet. Empty
MesajKonu: Geri: Avcı Görevi -1- Cinayet.   Avcı Görevi -1- Cinayet. Icon_minitimePerş. Tem. 07, 2011 12:14 am

    Karşımdaki beyaz gözlü erkeklere bakıyordum, gözleri gerçekten ürkütücüydü fakat bu gözler biz avcıları korkutacak kadar yoğun bir kıvamda değildi. Ellerinde kılıçlarla bize meydan mı okuyacaklardı? Üstelik şu anda hiçbir şey yapmadan karşımızda duruyorlardı, pozisyonlarını almış bir şekilde. Hafif tırsmıyor değildim ama gerçekten bu zavallıların bize bir şey yapabileceğine inanmıyordum, bunun ilk nedeni erkek olmalarıydı. Yine de o zavallı kızı öldürmüşlerdi muhtemelen ve biz onlara bunu ödetecektik, hele de bu şekilde ölmesi... Hafif bir şekilde titredim ve birden gelen korkunç, kalın sesle geri çekildim. Bir an için ciddi anlamda korkmuştum. "Ben kim miyim?" demişti ses. Kalın ve otoriterdi. Bir an için elinde kılıçla bekleyen dört adama baktım ama ses onlardan gelmiyordu. Çok daha derinden geliyordu, mistik bir şekilde yayılıyordu arenaya benzeyen bu ortamda. Tam ona cevap vermeye hazırlanıyordum ki yerde yatan kızın cesedinin üzerinde gölgemsi bir şeyler görmüştüm. Yanımdaki Lexi'ye göz ucuyla baktım, sanırım o da görmüştü. Kathie ve Chels'e gözlerimi çevirdiğimdeyse onlar da kızın cesedinin üzerindeki gölgeye bakıyorlardı. Bu silüet belki de birçok şeyin habercisiydi, belki de katili bulmuştuk. Beyaz gözlü adamların arkasından o silüeti izliyordum. "Benim kardeşim de sizin gibiydi. Güçlüydü. Ama o zaman avcıları... Ona sırt döndü ve kardeşimi ölüme terk etti." Gözlerim büyümüştü, yutkundum. Avcıları ona sırt mı dönmüştü? Avcılar birbirinin kardeşidir, kimse kimseye sırt dönmez. Bu adam bizimle oyun mu oynuyordu? Ortak bir amaç için birleşmiş kızlardık biz, uzun yıllardır bunu yapıyorduk ve kimseyi yüzüstü bırakmamıştık. Eski avcılar da hala bizim dostumuzdu, kardeşimizdi. Avcılar kimseye sırt dönmemişti. Dönemezdi. Avcılar acımasız değillerdi, vicdansız değillerdi. Asi ve sert olmamız bizim kötü olduğumuzu, kalpsiz olduğumuzu göstermiyordu. Adamın lafları beni sinirlendirmişti, kızdırmıştı. Biz böyle değildik. Tamam kimse bizi sevmiyor olabilirdi dışarıdan fakat biz avcılar birbirimize kan bağından çok daha değerli bağlarla bağlıydık. Hiçbir kardeşin olamadığı kadar yakındık birbirimize. Kimse kimseyi satmazdı. Fakat o an bunları cümle haline getiremiyordum. Silüete karşı bunları söyleyemiyordum. Donmuş kalmıştım neredeyse. Bu bir iftiradan başka hiçbir şey değildi. O sırada kızın bedeninin üzerinde gezinen bir el görmüştüm. Öne atılacaktım fakat bir süre sonra bu beyaz gözlü adamlardan korkmayı akıl edebildim. Gerçekten adamın sesi sinirli çıkıyordu ayrıca avcıları suçladığına göre ve onları karşısına alabildiğine göre gerçekten güçlü olmalıydı, altyapısı olmalıydı. Yutkundum ve kızın üzerinde gezen ele iğrenerek bakmaya başladım. Yani bu konuşan eğer katilse, kendi kardeşine böyle bir şey yapmış olmalıydı. Tüylerim diken diken olmuştu, gerçekten daha önce böylesine iğrenç bir durumla karşılaşmamıştım, çok daha tehlikelilerini çok daha zorlarını yaşamıştım fakat bu iğrençlik, gerçekten çok fazlaydı. "Öldürün şu fahişeleri!" diyince adam, iyiden iyiye sinirlenmiştim. Kim kimi öldürüyordu? Bu adam kime ne dediğini zannediyordu? Sırtımdaki oklara doğru uzandım, kimin ne olduğunu herkes görecekti şimdi. Gerçekten fazlasıyla sinirlenmiştim, gereğinden çok ve gereksiz bir biçimde belki de. Yine de kimse benimle böyle konuşamazdı, kimse kardeşlerime böyle diyemezdi. Beni bir kenara koysak, kardeşlerime laf etmişti adam. Beyaz gözlü adamlardan da, o konuşan sersemden de hiçbir korkum kalmamıştı. Hedef yön değiştiriyordu, onlara canlarını okutacaktık. Elime aldığım oku önce okşadım ve ardından bütün sinirimi boşaltırcasına okumu fırlattım.


En son Satellite Morgan tarafından Cuma Tem. 08, 2011 9:02 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.platis.forummum.net
Alexis Kwon
Artemis Avcısı
Artemis Avcısı
Alexis Kwon


Mesaj Sayısı : 1315
Kayıt tarihi : 30/12/10

Avcı Görevi -1- Cinayet. Empty
MesajKonu: Geri: Avcı Görevi -1- Cinayet.   Avcı Görevi -1- Cinayet. Icon_minitimePerş. Tem. 07, 2011 5:29 am

"Ben kim miyim?"
Biraz önce bizimle konuşan sesti bu. Aniden irkilmiştim ve sesin nereden geldiğini anlayamıyordum. Ve bu daha çok korkmama sebep oluyordu. Bir avcı olarak korkmayı kendime yakıştıramıyordum ama böyle hissetmekten de kendimi alıkoyamıyordum. Ne de olsa daha önce hiç böyle bir durumla karşılaşmamıştık -en azından ben karşılaşmamıştım- ve nasıl bir tepki vermem gerektiğini kestiremiyordum. Tek bildiğim çok sinirli olduğumdu ve bu küçük kıza zarar veren her kimse onu bulup gününü göstereceğimdi. Sesin nereden geldiğini bulmak için etrafıma bakınmaya başladım. Heykellerle süslü olan devasa bir arenanın ortasındaydık. Sesin nereden geldiğine dair herhangi bir işaret yoktu. Gözlerim bulunduğumuz yeri taramaya devam ederken birden gözüm yerde yatan küçük kızın bedenine takıldı. Sanki etrafını bir sis, daha doğrusu koyu renkli bir duman bürümüş gibiydi. Biraz daha dikkatli bakıldığında bunun bir duman değil, gayet belirgin bir siluet olduğu anlaşılıyordu. Nefesimin kesildiğini hissettim ve kocaman gözlerle Sat’e baktım. Gümüş tacı hafif yana kaymıştı ve aynı ifadeyle bana bakıyordu. Bana anlamlı bir bakış attı. Bu bakışı bana ‘Başımız belada.’ Anlamına geliyordu. Muhtemelen siluete ait olan ses tekrar duyuldu; "Benim kardeşimde sizin gibiydi. Güçlüydü. Ama o zamanın avcıları... ona sırtlarını döndü ve kardeşimi ölüme terk etti." Dördümüz de birbirimize baktık. Adam -ya da her neyse- bizden intikam mı almak istiyordu? Şaşkınlıkla Sat'e baktım. Bilmediğini ifade eden bir bakışla karşılık verdi. En eski avcı olmasına rağmen o da bilmiyordu. Aslında teknik olarak Pace daha eskiydi ama o pek avlanmazdı. Belki o bu olaydan haberdar olabilirdi ama şu anda yanımızda yoktu. Hem avcıların böyle bir şey yapmasına olanak veremiyordum. Tüm avcıları tanımıyordum ama en aksi ve sinir bozucu olanlar bile asla kimseyi arkada bırakmazdı. Herhangi bir kan bağımız olmamasına rağmen gerçek kız kardeşlerden öteydik biz. Hala siluetin söylediklerine inanamayarak bakıyordum ki onun sadığım bir el küçük kızın yarı çıplak bedeninin üzerinde dolaşmaya başladı. Bu küçük kızın olayla ne ilgisi vardı ki? O avcılardan biri miydi yoksa sadece bizim dikkatimizi çekmek için mi öldürülmüştü? Bu düşünceyle birden irkildim. Eğer kız bizi tuzağa düşürmek için yem olarak kullanıldıysa karşımızda gerçek bir cani duruyor demekti. Adam birden sinirle karşımızdaki dört beyaz gözlü oğlana döndü ve "Öldürün şu fahişeleri!" dedi. "Fahişe mi? Ne dediğini zannediyor bu?" diye düşündüm burnumdan soluyarak. Sinirle içimden küfrettim ve kardeşlerime baktım. Ben her an saldırmaya hazırdım. Eski nesil avcılara iftira attığı yetmiyormuş gibi bize de hakaret etmişti. Bu adam her kimse bu küçük kızı öldürmesinin, Artemis'in ölümsüz avcılarına 'fahişe' demenin cezasını çekecekti. Bu adam her kimse ya da neyse, daha biz avcıların okunun tadına bakmamıştı demek. Ama böyle devam ederse onun ve beyaz gözlülerin tatması yakındı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Chelsea Cocteau-Evans
Zeus'un Çocuğu
Zeus'un Çocuğu
Chelsea Cocteau-Evans


Mesaj Sayısı : 324
Kayıt tarihi : 20/03/11

Avcı Görevi -1- Cinayet. Empty
MesajKonu: Geri: Avcı Görevi -1- Cinayet.   Avcı Görevi -1- Cinayet. Icon_minitimeCuma Tem. 08, 2011 1:00 am

O boş gözlere bakıyordum. İğrenç ve boş gözlere, insanı korkutabilirdi. Ama bizler avcıydık ve korkmazdık. Hele ki şu iğrenç mahlûklardan asla! Nefretle bakıyordum aslında onlara acımaya başlamıştım. Zavallı olmalarına… Bu yaptıklarının cezasını mutlaka çekeceklerdi ki bu çok fena olacaktı. Ellerinde kılıçlar bize boş gözleriyle bize bakıyorlardı(!)."Ben kim miyim?" dedi bir ses. Bu sesi tanıyordum yani duymuştum. Hem de az önce! Bu o kalın ve güçlü sesti. Nereden geldiğini anlayamadığım ses. Ama geldiği yeri anlayabiliyordum artık. Bu arenaya benzer odadaydı ses. Oğlanlara baktığımda hepsinin ağzı kapalıydı. Ama ses oradan geliyordu. Arkalarındaki heykellere baktım orada da kimse yoktu. Kardeşlerime bakmıştım istemsizce. Onlar da sesin geldiği yönü arıyordu. Sat ağzını açacak gibi olmuştu ama derin bir nefes alıp verdi. Kahverengi parlak gözleri büyümüştü. Baktığı yöne baktım. O ufak kızın arkasında bir karartı vardı. Hepimiz oraya bakıyorduk, o karartının ne olduğunu görmeye çalıyordum. Gittikçe yaklaşıyordu ve netleşiyordu. Bu bir insan siluetiydi. Kıza doğru yaklaşıyordu. Direkt saldırmayı düşünüyordum ama bunun bize faydadan daha çok zarar getireceğini biliyordum. Şu önümdeki oğlanları geçemeyecektim, o sırada kardeşlerimin dikkatleri dağılacaktı. Belki de adamın istediği şey buydu. Sakinliğimi korudum. Sessizce ve nefretle kötülüğün bir parçası olan adama baktım. Bunu tek başına yapmamıştı irissiz varlıklar. Hepsinin sorumlusu şu siluetin sahibiydi. '' Benim kardeşimde sizin gibiydi. Güçlüydü. Ama o zamanın avcıları... Ona sırtlarını döndü ve kardeşimi ölüme terk etti. '' dedi nefretle ama sesinde burukluk vardı. Ne yani avcılar ona sırt mı çevirmişti! Bu imkânsız bir şeydi. Avcılar arasındaki bağ kan bağından daha güçlü bir şeydi. En saf sevgiyle, kardeşlikle bağlanırdık birbirimize. Asla birbirimizi yarı yolda bırakmazdık. Gerekirse onlar için canımızı bile verirdik. Onlara zarar verene, üzene bu dünyayı dar ederdik. Söylediği şeyler çok saçmaydı, gerçek dışıydı, kurmacaydı. Sert ve soğuk görünebilirdik ama kalpsiz değildik, acımasız değildik. Düşüncelerden sıyrıldığımda adamın eli ufacık kızın bedeninde geziyordu. Midem bulanıyordu. Yaptığına bakamıyordum bile. Bütün bunların bir kâbus olmasını diledim. Uyanmayı diledim, ufak kızın ailesinin yanına dönmesini diledim ama gerçekti. Adamın eli kızın, ufacık bedenin, üzerinde geziniyordu. Avcılara kafa tutmak yetmezmiş gibi bir de o zavallı kızın ölüsünü bile rahat bırakmıyordu. Ani bir hareketle oğlanlara döndü, eli hâlâ kızın üzerindeydi. ''Öldürün şu fahişeleri...'' dedi nefretle. Fahişe mi! Ne dediğini zannediyordu bu adam! Bize fahişe demişti. Biz avcılara! Bu lafı ona ödetecektim! Ölmem gerekse bile bu lafın acısını çıkaracaktım. Korkmuyordum ondan asla da korkmayacağım! Emri aldıkları gibi üzerimize koşmaya başlamışlardı. Lanet varlıklar! Yaşamaları hataydı bunların. Öldürmeden rahat etmeyecektim onları! Sizi öldürmeden asla bir yere gitmeyeceğim. Kardeşlerime, Artemis’in Avcılarına fahişe demişti! Beyaz gözlülere nefretle baktım. Elim kolumdaki saate gitti. Düğmesine basınca kılıcım Yansıma ortaya çıkmıştı. Parlıyordu ama bunlara pek fayda edeceğini düşünmüyordum. Gözüme en soldakini kestirmiştim. Ona saldıracaktım. Üzerimize doğru geliyorlardı. Hızla kılıcımı sola doğru savurdum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Kathie Mitchiel Davies
Artemis Avcısı/Parti Organizatörü
Artemis Avcısı/Parti Organizatörü
Kathie Mitchiel Davies


Mesaj Sayısı : 443
Kayıt tarihi : 20/12/10

Avcı Görevi -1- Cinayet. Empty
MesajKonu: Geri: Avcı Görevi -1- Cinayet.   Avcı Görevi -1- Cinayet. Icon_minitimeCuma Tem. 08, 2011 8:11 am

Öfkeyle adamların olmayan gözlerine bakıyordum.Önce küçük bir kızı öldürmüşlerdi şimdi de karşımıza geçmiş dalga geçercesine bizi seyrediyorlardı.Bu iş daha da sinirimi bozmaya başlamıştı.İçlerinden bir tanesine odaklanmışken yine aynı ses "Ben kim miyim ?" dedi.Ortada konuşan birisi yoktu ama bu ses nereden geliyordu?Biz sesin nerden geldiğini bulmak için etrafımıza bakarken adamlar sırıtıyordu.Sesin adamların olduğu yerden geldiğinden hepimiz emin gibiydik.Fakat hiçbiri ağzını oynatmamıştı.Sesin onlardan gelmesi imkansızdı.O anda yerde yatan kızın arkasında bir karaltı belirdi.İlk başta ne olduğunu anlayamasam da dikkatlice bakınca bunun bedene ait olduğunu farkettim.Yanlarında bir kişi daha vardı.Ve sanırım onları yöneten kişi oydu.Ardından henüz göremediğimiz kişi konuşmaya devam etti ''Benim kardeşim de sizin gibiydi. Güçlüydü. Ama o zamanın avcıları... Ona sırtlarını döndü ve kardeşimi ölüme terk etti. ''Bu anlattıklarının gerçek olduğunu düşünmüyordum.Avcılar kimseyi yarı yolda bırakmazdı.Tamam pek dost canlısı olduğumuz söylenemezdi ama birisinin ölümüne sebep olmamız...bu olası şey değildi.

Biz adamın anlattığı saçmalığı düşünürken o ellerini kızın çıplak vücudunda gezdiriyordu.Yaptıkları yetmezmiş gibi daha da iğrençleşmesi midemi bulandırmıştı.İçimden onu o anda gebertmek geliyordu.Kendi kendime taktik düşünürken ''Öldürün şu fahişeleri...'' diye bağırdı adam.Her şeyi yapabilirdi ama bunu dememeliydi.Ona fahişenin kim olduğunu gösterecektim.Sinirle elimi sırtımdaki oklara götürdüm.Dört adam bağırarak koşmaya başladığında yüzümdeki küçümseyici gülümsemeye engel olamadım.İçimden "Gösteri zamanı !" dedim ve saldırmak için hazırlandım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Apollon
Tanrı/Derslik Müdürü
Tanrı/Derslik Müdürü
Apollon


Mesaj Sayısı : 130
Kayıt tarihi : 03/04/11

Avcı Görevi -1- Cinayet. Empty
MesajKonu: Geri: Avcı Görevi -1- Cinayet.   Avcı Görevi -1- Cinayet. Icon_minitimeCuma Tem. 08, 2011 8:55 am

@Satellite.

Attığın ok sana doğru gelen çocuğun tam gözünün üzerine geliyor. Gümüş ok çocuğun önce gözünü sonrada başını deliyor gümüş ok kıpkırmızı bir renk alıyor. Ve çocuk yere düşüyor. Ancak ölmeden önce ağzından parlayan misket büyüklüğünde bir top çıkıyor ve gözleri normale dönüyor. Siyah 1 çift normal göz. Anlıyorsun ki öldürdüğünüz çocuklar hipnotize edilmiş...

@Alexis

Savunmada bekliyorsun. Üzerine doğru bir çocuk geliyor koşarak her an kılıçlarınız çarpışabilir dikkat etmelisin.

@Chelsea

Kılıcını çocuğa doğru savuruyorsun. Ancak çocuk büyük bir ustalıkla eğiliyor ve kılıcıyla kılıcına vuruyor. Kılıcın yukarı doğru yükseldiği için savunman bozuluyor ve bu boşluktan yararlanan çocuk karnına öyle sert bir yumruk geçiriyor ki yere düşüyorsun ve dişlerinde 1-2 damla kan var. Karnında ise büyük bir acı.

@Katie

Kılıcınla saldırıya hazır bekliyorsun. Üzerine doğru gelen bir çocuk var koşarak. Zıplıyor ve kılıcını sana doğru indirmeye başlıyor. Dikkatli olmalısın.

Genel

Bir çocuk öldü. Alexisin üzerine doğru gelen bir çocuk var aralarında 3-4 metre kadar var. Chelsa ise çocuğun önünde yatıyor yüz üstü. Katienin durumunu ise belirttim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Satellite Morgan
Artemis Avcısı/Kulübe Lideri/Melez Danışmanı/Araba Yarışları Koordinatörü/Okçuluk Eğitmeni
Artemis Avcısı/Kulübe Lideri/Melez Danışmanı/Araba Yarışları Koordinatörü/Okçuluk Eğitmeni
Satellite Morgan


Mesaj Sayısı : 3387
Kayıt tarihi : 24/08/10

Avcı Görevi -1- Cinayet. Empty
MesajKonu: Geri: Avcı Görevi -1- Cinayet.   Avcı Görevi -1- Cinayet. Icon_minitimeCuma Tem. 08, 2011 11:21 pm

    Bize, erkek düşmanı avcılara fahişe diyen adama ve onlar için çalışan dört çocuğa gününü göstermek adına okumu çıkartmıştır ve bütün sinirimi boşaltırcasına yayı gererek okumu fırlatmıştım tam karşımda duran beyaz gözlü çocuğa. Büyük bir şevkle kahverengi gözlerimi açmış, ne olacağını bekliyordum. Okum hızla karşımda bana doğru ilerleyen adamın gözüne girmişti. Yutkundum gülümseyerek. Belki de ilk kez insan öldürüyordum, fakat bunların insan olduğuna da emin değildim. Daha çok yeraltından çağırılmış ruhlara benziyorlardı, işin içinde Hades'in bile olabileceğini düşündürmüştü bu bana. Çocuğun gözünden giren ok, kafasını delmişti. Etrafa kan yığını sıçramıştı geri çekilmeme sebep olmuştu bu. Yine de gülümsüyordum, tatmin olmuştum. Bizimle böyle konuşan her kimse, onunla bağlantılı olan herkes ölmeliydi. Hatta bizi bir kenara bırakırsak, muhtemelen avcıların ona sırt çevirdiği iddia edilen yerdeki zavallı kız, onun için bunu yapmalıydık, her ne kadar ona sırtımızı döndüğümüz söylense de. Okum yere kırmızı bir biçimde düşmüştü, gümüşten oklarımın o renge bulanması pek hoşuma gitmese de, muhtemelen ilk kez melez veya insana benzeyen başka bir şeyi öldürmüştüm. Adam yavaş yavaş yere düşerken birden ağzından bir şey fırladı. Tek kaşımı kaldırdım, olanları anlayamıyordum. Adamın ağzından çıkan şeyin yanına gitmek için hafif adımlarla yürümeye başladım. Bu parlak bir toptu ancak bilye büyüklüğündeydi. Topu elime aldım ve yerdeki adama baktım. O an gözlerinin normale döndüğünü gördüm, deniz mavisi gözler... Ve yutkundum. Ben bir insanı öldürmüş olmalıydım, hipnotize edilmiş bir insanı. Ve bu bana düzenlenmiş, kardeşlerime düzenlenmiş bir oyundu adeta. Elimdeki misket, her şeyin habercisiydi. Bize iftira atan adam, bu dört çocuğu da kullanıyordu kendi amaçları için. Kim bilir ne istiyordu, kim bilir bize neden böyle bir sıfatla hitap edip birden bire vefasız ilan etmişti. Bu sorular içimi kemirirken diğer bir içimi kemiren şey de, benim bu adamı öldürmemdi. Haksız mıydım acaba öldürmekle? Yoksa ben de o adam gibi katil mi olmuştum? Kardeşlerime döndüm, onlar hala savaşıyorlardı. Adamları öldürmenin tam olarak doğru olup olmadığını bilmediğimden bir şey yapmadım, benim eserim olan cesedin başına öylesine beklemeye başladım, kendi kendime mırıldanırken. Sonra bir anda bağırdım. "Hipnoz." Ardından tekrar gözlerimi cesede döndürdüm, onun masmavi gözlerine.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.platis.forummum.net
Kathie Mitchiel Davies
Artemis Avcısı/Parti Organizatörü
Artemis Avcısı/Parti Organizatörü
Kathie Mitchiel Davies


Mesaj Sayısı : 443
Kayıt tarihi : 20/12/10

Avcı Görevi -1- Cinayet. Empty
MesajKonu: Geri: Avcı Görevi -1- Cinayet.   Avcı Görevi -1- Cinayet. Icon_minitimeC.tesi Tem. 09, 2011 11:08 am

Adamlar bağırarak bize doğru koşuyorlardı.Onları kolayca yere sereceğimizi düşünüyordum ama yüzlerindeki ifade beni korkutmuyor da değildi.İçlerinden biri beni gözüne kestirmiş kılıcını sallayarak yanıma geliyordu.İlk başta elimi sırtıma götürdüm.Oklarımı çıkarıp uzak mesafeden müdahale etmeyi planlıyordum.Fakat fazla vaktim yoktu.Bu yüzden kılıcımı çıkardım ve pozisyonumu aldım.Daha önce bir insanla bu kadar ciddi bir şekilde mücadele etmemiştim.Heyecanımı bastırmaya çalışsam da çabalarım bir işe yaramıyordu.Artık daha hızlı nefes alıp veriyordum,ellerim titriyordu.Sanki kalbim yerinden çıkacakmış gibi hissediyordum.Bir an önce kendime gelmem lazımdı.Aramızda çok az bir mesafe kalmışken "Kendine gel Katie.Sen bir avcısın." dedim ve derin bir nefes aldım.Biraz da olsa cesaretlenebilmiştim.Tek yapmam gereken soğukkanlı davranarak karşımdaki adamı yere sermekti.

Aramızda dört beş adım kalmışken kılıcımı sallayarak alışmaya çalışıyordum.Asıl amacım dikkatini az da olsa dağıtmaktı ama pek başarılı olamadığım belliydi.Adam ani bir hareketle havaya zıpladı.Kılıcını yukarı kaldırdıktan sonra süratle üstüme indirmeye başladı.Bütün olanlar çok hızlı gerçekleşiyordu ve elim ayağım birbirine dolanmıştı.Yapacağım hamleyi planlamak için yeterli vaktim yoktu.İlk aklıma gelen şeyi yaptım ve kılıcımı yukarı kaldırıp onun kılıcını savurdum.Adam yere düştükten sonra öfkeyle kılıcını sallamaya devam etti.Artık daha hızlı hamlelerde bulunuyordu.Ondan daha minik olduğum için daha hızlı hareket edebiliyordum.Ama bu onu yenmem için yeterli olmuyordu.İkimizde hiçbir sonuç almadan karşılıklı hamlelerde bulunuyorduk.Ona karşı kullanabileceğim tek kozum zekamdı.Zekice hareketler yapmıyordu.Öfkesine yenilip gelişigüzel vuruyordu.Bu da ona karşı bir kozum olmasını sağlıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Chelsea Cocteau-Evans
Zeus'un Çocuğu
Zeus'un Çocuğu
Chelsea Cocteau-Evans


Mesaj Sayısı : 324
Kayıt tarihi : 20/03/11

Avcı Görevi -1- Cinayet. Empty
MesajKonu: Geri: Avcı Görevi -1- Cinayet.   Avcı Görevi -1- Cinayet. Icon_minitimePaz Tem. 10, 2011 12:57 am

Kılıcımı sola doğru savurmuştum. Değeceğinden emindim ama o bunu sinek kovar gibi savuşturmuştu. Kılıcım havada kalmıştı, şaşkınlığımı gizleyemiyordum. Eski pozisyonuma geçmeye çalışacaktım ki karnıma yumruk atmıştı. Yumruk değil de gülle atılmış gibiydi. Acıyla yere düşmüştüm. Kafam mermer zemine çarpmıştı. Yerde yığılıp kalmıştım, ağrıdan hareket edemiyordum. Yutkunduğumda ağzımda garip bir tat vardı. Tuzlu gibi, iğrenç bir tat… Elimi ağzıma görünce kırmızılığı gördüm. Kandı bu, her yerim ağrıyordu. Ama bu kadar kolay pes etmeyecektim. Yerde yüzüstü uzanıyordum. Oğlanın siyah postalları parlıyordu. O saldırmadan önce ben saldırmalıydım ama bu kez bu kadar bilinçsiz olmayacaktım. Kılıcıma yavaşça uzandım. Ama yetişemiyordu. Uzaktaydı, dikkatini dağıtmam gerekiyordu. Kılıcıma ulaşırdım belki de diğer kardeşlerimden birinin dikkatini çekerdim. Yapmam gereken hamleyi planlamaya başlamıştım bile. Sessizce toparlanıp birden sol bacağına tekme atacaktım. O bacağındaki acıyla ilgilenirken ben de kılıcıma koşacaktım. Sonrası da ya ikili mücadele olacaktı ya da birinden yardım isteyecektim. Aslında yardım istemek bana biraz ağır geliyordu. Kendi başımın çaresine bakmam gerekiyordu. Ama şu an bunları düşünemezdim. Kafası belli etmeden kaldırdığımda birinin daha yerde olduğunu gördüm. Birden dikkatimi yayılan kızıllık çekmişti. Bu Sat’in saldırdığı çocuktu. Ölmüştü ve etrafa kan yayılıyordu. Geriye doğru gitmek istedim ama bu tepemdeki çocuğun dikkatini çekeceği için yerimde kalmaya çalıştım. "Hipnoz.” Diye bağırmıştı Sat. Ne yani hepsi hipnotize mi olmuştu? Tüm bunları onlara zorla mı yaptırılmıştı? Şaşkınlığımı gizleyemiyordum artık. Her dakika başka bir şok daha yaşıyorduk. Ama yapacak bir şey yoktu, ya onlar bizleri öldürecekti ya da biz onları. Kılıcıma bakıyordum ileride ayağa kalksam ve biraz koşsam yetişebilirdim. Ama önce şu adamın dikkati dağıtmam gerekiyordu. Kaybedecek zamanım yoktu, bir an önce kılıcıma ulaşmalıydım. Yapabilirsin Chels, yapamayacağın bir şey değil bu. Kendimi motive etmeye çalışıyordum, yapabileceğime inanıyordum, başarmaktan başka şansım yoktu. Tanrıça Artemis lütfen bana yardım edin. Dualara da başlamıştım. Yoksa bu adam gözünü kırpmadan öldürecekti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alexis Kwon
Artemis Avcısı
Artemis Avcısı
Alexis Kwon


Mesaj Sayısı : 1315
Kayıt tarihi : 30/12/10

Avcı Görevi -1- Cinayet. Empty
MesajKonu: Geri: Avcı Görevi -1- Cinayet.   Avcı Görevi -1- Cinayet. Icon_minitimePaz Tem. 10, 2011 9:08 am

Beyaz gözlü çocukların hepsi de bize doğru koşuyorlardı. Bembeyaz, irissiz gözleri ve yüzlerindeki hayvani bakış dışında bizimle yaşıt, normal çocuklar gibi görünüyorlardı. Bu yüzden onları haklamanın o kadar da zor olmayacağı kanısına varmıştım. Fırlayan ok sesleri duymamla beraber kardeşlerime döndüm. Liderimiz Sat, bir tanesini indirmiş gibiydi ama Chelsea'nin durumu o kadar da iç açıcı görünmüyordu. İlk önce ona yardıma gitmeyi düşündüysem de bana doğru hızla gelen oğlanı görmemle bu fikrimden vazgeçtim. Kathie ile neredeyse aynı mesafede duruyorduk. Onun da benimle aynı durumda olduğunu gördüğümde biraz rahatlamıştım. Ben kardeşlerimin ne durumda olduğuna bakarken karşımda, bana hızla yaklaşan çocuğu unutmuştum. Aramızda beş-altı adımlık bir mesafe kalmıştı ve o kılıcını çoktan kaldırmış, kafama indirmeye hazırlanıyordu. Elim refleks olarak hemen yakamda duran broşuma gitti. Alıştığım gibi ok-yay takımına dönüştürmeyi planlıyordum ki çocuk bana iyice yaklaşmıştı; yani uzun menzilli bir silah işime yaramazdı. Broşumu yakamdan sökercesine çıkardım ve onu uzun bir kılıca dönüştürdüm. Kılıç kullanmak, en kötü olduğum alandı ama yıllar önce, avcılara yeni katıldığımda, Sat bana kılıç dersleri vermişti ve o zamandan beri sürekli çalışıyordum. Kendime güvenmekten başka çarem yoktu. Aniden kılıcımı kaldırdım ve kılıcım onunkiyle sertçe çarpıştı. Kılıçlarımızın çarpışmasıyla havada çok tiz bir çınlama duyuldu. Kılıcımı onunkine doğru bastırırken zorlanıyordum. Nereye baktığını anlamadığım korkunç gözleri de dikkatimi toplamamı çok zorlaştırıyordu. Ama tabii ki dayanacaktım. Belki kılıcımın kabzasıyla çocuğun ayaklarına vurabilir veya tekme atabilir, dengesini bozunca işini bitirebilirdim. "Ne kadar zor olabilir ki?" diye düşündüm. Birden düşüncelerimi bölen ve dikkatimi dağıtan bir ses duydum. Sat "Hipnoz.” diye bağırmıştı. Neden hipnoz demişti ki? Neler olduğunu bakmak için birkaç saniyeliğine Sat'e doğru döndüm. Kocaman bir ok kafasını delmiş, kanlar içinde yerde yatan oğlana dehşetle bakıyordu. Ne olduğunu anlamamıştım ki parmak uçlarımda biraz yükselince çocuğun bembeyaz gözlerinin yerine normal, insan gözlerinin gelmiş olduğunu fark ettim. İşte o an kafama dank etti. "Hipnoz..." dedim içimden. Bu oğlanlar sadece birer kuklaydı... Hipnotize edilmiş kuklalar. Kocaman açılmış gözlerle rakibime doğru döndüm ve bir an gözüme sadece normal bir çocukmuş gibi geldi. Şimdi bir karar vermem gerekti. Eğer sadece hipnotize edilmiş masum insanlarsa, onları öldürmem beni gerçek anlamda katil yapardı. Ama öldürmezsem, ya da en azından denemezsem, kendi ölümüme neden olurdum. Bu yüzden tek şansım öldürmekti. Aslında bunu büyük soğukkanlılıkla yapabileceğimi hissediyordum. Öldürmek kolaydı, peki ya sonrasındaki vicdan azabı? İşte bunun nasıl hissettireceği hakkında bir fikrim yoktu. Daha önce hiç insan öldürmemiştim ve öldürmek de istemiyordum. Ama tüm avcıların güvenliği için bu çocukların ölmesi gerekiyordu. Ne de olsa zaferler bedel ödenmeden kazanılamazdı değil mi? Aklımda bu düşünce, elimde gittikçe ağırlaşan kılıcımla birlikte, artık bir şeyler yapmam gerekiyordu. Belki çocuğun dikkatini dağıtıp, kılıcımın kabzasıyla ensesine sert bir darbe indirmeliydim. Böylece acı çekmeden ölürdü. Ama hala onu öldürme fikri bana zor geliyordu. Belki öldürmeyi denesem bile onu yenemeyebilirdim. Aklıma küçük kız ve ona yapılanları getirmeye çalıştım. Yarı çıplak, kanlar içinde yerde yatan bedeni gözümün önüne gelince içimi inanılmaz bir hınç doldurdu. Evet, onu öldürecek ve o küçük kızın öcünü alacaktım! Bedeli ne olursa olsun!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Athena
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Athena


Mesaj Sayısı : 5210
Kayıt tarihi : 16/08/10

Avcı Görevi -1- Cinayet. Empty
MesajKonu: Geri: Avcı Görevi -1- Cinayet.   Avcı Görevi -1- Cinayet. Icon_minitimePaz Tem. 10, 2011 9:26 am

Genel.

Görevin devamını gm'siz olarak getireceksiniz arkadaşlar, son birer post yazarak önceki kurguyla çelişmeyecek biçimde rp'yi tamamlayabilirsiniz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://olimpos.my-rpg.com
 
Avcı Görevi -1- Cinayet.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Avcı Yeminim
» Yeni bir avcı
» Avcı ve İlk Antreman
» 1. Avcı Kampı
» Avcı Deniz Krallığında

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Dünya Kültür Başkentleri :: Londra-
Buraya geçin: