Binanın önünde durduğumda terlemiştim. Soluklanmak için durdum. 600. kat fikri gerçekten kafamı kurcalıyordu. İlk buluşma için gergindim ve saçlarımın ucunu çekip duruyordum. Bi ara bir saç tutamını ucunu düşünceli bir ifadeyle çiğnedim. Bu eskiden kalan kötü bir alışkanlıktı.Saçlarımı geriye attım ve duruşumu dikleştirdim. Kapıyı itip içeri girdim.
Ve ben güvenlik görevlisini görebilmek için etrafı gözlerimle taradım. İşte oradaydı.Ellerini beline koymuştu ve bir şeye kızmış gibiydi.
"Merhaba." dedim mırıldanarak. Beni duymadı yada duymamış gibi davrandı.
"Merhaba." dedim sesimi yükselterek.Bana döndü.
"Ne var ?" Tanrıça aşkına ne kadar aksi biriydi bu böyle.
"600.kata çıkmak istiyorum." dedim gözlerimi yüzüne dikerek.
"Siz Melezler." diye tısladı yüzüme doğru." Sizden hiç kurtulamayacak mıyım ?" Pis nefesi yüzüme çarptı. Yüzümü buruşturmamak için çaba harcadım.Sırtıma elini koyarak beni asansörün olduğu yere yönlendirdi.
Asansöre kendimi nasıl attığımı hatırlamıyorum bile.
200.300...600
Kapılar açıldı ve gözüme ilk çarpan şey uzun bir saç örgüsüydü.Gözlerimi bu güzel engin yüze çevirdim. Duygularımı sakladım ve yüzüme ifadesiz bir bakış yerleştirdim. Karşımdaki Tanrıça etrafa adeta güzellik ve güç saçıyordu.Bu Amphitrite idi.Poseidon'ın karısı. Öz annem.
"Hoş geldin Bilanca.Hoş geldin kızım."