Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Let's sneak out a little bit. | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Mercedes Loreille Amphitrite'nin Çocuğu
Mesaj Sayısı : 42 Kayıt tarihi : 24/06/11
| Konu: Let's sneak out a little bit. Cuma Haz. 24, 2011 9:31 am | |
| Merc patlamak üzereydi. Acilen kendini dışarı atmalı, etrafında gülücükler saçarak dolaşan kardeşlerinden ve öğrenci kalabalıpından uzağa kaçmalıydı. O suya aşık olduğu kadar, doğaya da aşık bir kadındı. İçini çekti ve tarlalarda yürümeye başladı. Bir yandan dikkati asla elden bırakmıyor, arkasında üçüncü bir göz varmışçasına etrafını kolaçan etmekten de geri kalmıyordu. Kafasını yukarı kaldırdı ve parlak güneşe baktı. Ellerini yüzüne siper etmişti ki, delici güneş ışınları gözlerini kör etmesin. Bunu yaparken kollarını yukarı kaldırdığı için, saçlarındaki firketeler yerlere saçıldı ve upuzun gür saçları omuzlarından aşağı bir şelale misali döküldü. Diri güneşin altında aralarda altın bukleler titreşiyor, parlak saçları kahverengi bir sel gibi beline kadar uzanıyordu. Kendi kendine gülümsedi. Doğada olmayı o kadar çok seviyordu ki. Tam o anda arkasında son derece kaba, iğrenç ve miskin bir ses duydu. ''Senin gibi bir güzelliği buraya hangi rüzgar attı bebeğim? Ah, bugün şanslı günümdeyim. '' Mercedes'e doğru bir adım attı ve kollarını ona doladı. Mercedes bir yandan kurtulmaya çalışırken bir yandan da onun pis kokulu nefesini şakaklarında hissedebiliyordu. Canavar, ah evet-ona böyle seslenecekti-canavar onun bir tutam saçını alıp dudaklarına sürttü. ''Hmmm..'' diye homutular çıkartıyordu. Onun Eros'un oğlu olduğunu tahmin etti Merc, ya da belki Hades'in oğluydu. Tam fırsatı olduğunu anlayarak onun elini ısırdı ve var gücüyle kaçmaya başladı. Bir yandan da avazı çıktığı kadar bağırıyordu. ''İMDAAAAAT!!''
| |
| | | Lucas Matthew Price Artemis'in Manevi Oğlu
Mesaj Sayısı : 178 Kayıt tarihi : 26/03/11
| Konu: Geri: Let's sneak out a little bit. Cuma Haz. 24, 2011 9:10 pm | |
| Kampın en dikkat çekici kulübesinde, kampın en dikkat çekici melezi oluşunun getirdiği hafif bir sıkıntı ile tavana gözlerini dikmişti. Sessizce tavandaki noktaları sayarken kampa gelmeden önce olimpos'da geçirdiği eğlence ve adranelin yüklü günleri hatırlamaya çalıştı. Savaş tanrısı Ares'in kendisine öğrettiği savaş ve dövüş teknikleri her zaman için eğlenceli ve heyecan verici olmuştu. Tanrı Apollon'un verdiği dersler de Lucas'ın eğlencenin doruklarına çıkmasına yardım etmişti. Kessinlikle olimpos kamptan daha eğlenceliydi ona göre. Gerçi manevi annesi Artemis kampın daha eğlenceli olacağını söyleyip Lucas'ı kampa gitmek için ikna etmişdi. Yatağından yavaş yavaş kalktı ve odasının kapısına yöneldi. Hızlı bir şekilde kapıyı açıp odasından dışarıya çıktı ve kendisini kulübeden dışarı attı. Yüzüne her zamanki sahte gülücüğünü koyarken kendinden emin bir şekilde nereye gittiğini bilmeden yürümeye devam ediyordu. Bir süre daha yürüdükten sonra kendini tarlalarda bulmuştu. Aslında bir çok kişiden tarlalardaki çileklerin ne kadar lezzetli olduğunu duymuştu ve bu çileklerin lezzetini birde kendi denemek istemişti. Bu sefer orjinal bir tebessüm ile tarlanın içine girdi ve sessizliğin getirdiği huzur ve rahatlama hissi ile yürümeye devam etti. Fakat bu sessizlik pekde uzun sürmedi. Bir çığlık Lucas'ın dikkatini dağıtmıştı. Birisi hem koşuyor ve hemde çığlık atıyordu. Sesin geldiği yöe dikkat kesildi ve o yöne doğru koşmaya başladı. Kısa bir süre sonra tarlanın içinden bir kız bir şeyden kaçmaya çalışırken Lucas'a çarpmıştı. Lucas her melezde bulunan üstün reflekslerini kullanarak kızın yere kapaklanmasını son anda engelledi. Kolları arasında korkuyla etrafa bakan kızı incelerken tarlaların arasında bir ses daha duydu. Sesin sahibi çıkardığı sesi takip ederek Lucas'ın görüş alanına girdi. Daha önce görmediği bir melez nefret ile Lucas'a ve kolları arasındaki kıza bakıyordu. Sanırım neler olduğunu anlamıştı. Sinirli bir şekilde vücudunu kıza siper edecek bir şekilde kızın önüne geçti. Bu hareketi düşman melezi dahada sinirlendirmişti. Nefret ile Lucas'a bakıp '' Uzaklaş buradan. bu iş seni ilgilendirmez ana kuzusu. Senin gibi vücudu savaşmaya uygun olmayan melezler her şeye burnunu sokmamalı '' dedi iğrenç bir ses tonu ile. Söyledikleri Lucas'ın sinirlerini dahada bozmuştu. Sinir ile karşısındaki melez'e baktı ve '' Şu işe bakki bir işe burnumu sokmadan edemiyorum. Ben Prometheus'un öz oğlu, Apollon'un torunu, Artemis'in manevi oğlu. Lucas Matthew Price. Seni yenecek kişinin adını bil istedim. '' dedi küçümser bir ifade ile. Olimpos'ta tanrı Ares Lucas'a vücudunun savaşmak için yeterli olduğunu söylemişti br kere. Ayrıca 1.90 boyun neresi yeterli değildi? Düşman melezin söylediklerini aklından çıkarıp meleze doğru yürüdü. Karşısındaki melez sinsi bir gülümseme ile kılıcını çekti ve Lucas'a gelmesini işaret etti. Aslında annesinin ona verdiği ruhun dövmesi adlı sihirli eşyayı kullanarak melezi saniyesiyle öldürebilirdi ama bu biraz adaletsizlik olurdu değil mi? Dışarı çıkmak isteyen Night'ı dizginlemeye çalışırken adımlarını hızlandırdı ve melez'e koşar adımlarla yaklaşmaya başladı. Melez Lucas'ın yaklaşması sonucu kılıcını salladı ama Lucas ondan daha hızlı davranarak yana kaydı ve melez'e dahaa yaklaştı. Yaklaşırken tanrı Ares'in öğrettiği gibi şah damarının iki santimetre yukarısına sağlam bir yumruk geçirdi. Düşman melez şaşkın bir ifade ile dizlerinin üzerine düşerken Lucas'da arkasındaki hala üzerindeki şok'u atamamış kıza yaklaştı ve '' İyi misin? '' dedi anlayışlı bir ifade ile. | |
| | | Mercedes Loreille Amphitrite'nin Çocuğu
Mesaj Sayısı : 42 Kayıt tarihi : 24/06/11
| Konu: Geri: Let's sneak out a little bit. Cuma Haz. 24, 2011 9:33 pm | |
|
Mercedes en son, avazı çıktığı kadar bağırarak önüne bakmadan koşuyor, koşuyor ve uzun bacaklarının onu götürebildiği yere kadar götürmesi için nefes bile almayı unutmuş, koşmaya devam ediyordu. Ve birden sert bir küt! sesiyle bir duvara tosladı. Eyvah, diye düşünüyordu. Şimdi sonun geldi işte Mercedes. Hayır! dedi kendi kendine. Gerekirse yine ısırırım, tekmelerim, tırnaklarım. Ama çarptığı şeyin bir duvar olmadığını anladığı zaman kafasını yavaşça yukarı kaldırdı. Çarptığı taş değil, kastı. Ne komik bir ironiydi bu böyle. Korkudan gözlerini kırpıştırdı. Mercedes'in duvarı arkasından gelen canavarı gördüğünde olanları anlamış olacak ki, Mercedes'i arkasına itti ve nefretle canavara baktı. O iyi biri olmalıydı o halde? Canavar böğürmekte sakınca görmemişti. '' Uzaklaş buradan. bu iş seni ilgilendirmez ana kuzusu. Senin gibi vücudu savaşmaya uygun olmayan melezler her şeye burnunu sokmamalı '' Kurtarıcı duvarı hiçte korkmuşa benzemiyordu, aksine kaşlarını daha da meydan okurcasına kaldırmıştı. Onun konuşmak üzere olduğunu anladı Mercedes. Derinden gelen, etkileyici bir sesi vardı. '' Şu işe bakki bir işe burnumu sokmadan edemiyorum. Ben Prometheus'un öz oğlu, Apollon'un torunu, Artemis'in manevi oğlu. Lucas Matthew Price. Seni yenecek kişinin adını bil istedim. '' Ve sonra ona yumruk attı. Mercedes canavarın yere serilmesinden duyduğu zavki gizleyemedi ve dudaklarından bir hayranlık nidası döküldü. Canavar yere serilmiş, kurtarıcısı da günü kurtarmıştı. Mercedes rahatlamıştı, hemde oldukça. Kurtarıcısı ona döndü ve; '' İyi misin? '' diye sordu yumuşak bir ses tonuyla. Mercedes'in dudakları titredi. Yaşadığı şokun etkisinden hala tam olarak kurtulamamıştı. Lanet olası canavar. Ama sonra damarlarında akan asil kanın etkisiyle başını dimdik yukarı kaldırdı ve kırışmış eteklerini düzeltti. Omuzlarını dikleştirdi ve karşısındakinin gözlerinin içine baktı. Konuşurken, karşısındakini kaale alırsa onun gözlerinin taa içine bakardı. '' Sanırım,ya..yani evet, teşekkür ederim kurtarıcı. '' Sesinin titremesine engel olamamıştı. '' Teşekkür ederim. Be-ben.. ne diyeceğimi bilemiyorum. Yani hayatımda ii-ilk defa söyleyecek birşey bulamıyorum. '' | |
| | | Lucas Matthew Price Artemis'in Manevi Oğlu
Mesaj Sayısı : 178 Kayıt tarihi : 26/03/11
| Konu: Geri: Let's sneak out a little bit. C.tesi Haz. 25, 2011 1:58 am | |
| Lucas'ın sorusu üzerine karşısındaki kız kendine gelmeye başladı. Kendini gerçekten çok iyi kontrol edebiliyordu. Lucas sessizce kızın kendini kontrol altına alışını izlerken. Babası Prometheus'tan aldığı özellikleri kullanarak kızın asil bir soydan geldiğini anladı. Sonuçta insanları yaratan Prometheus'tu ve Lucas'da babasından bir kaç özellik almıştı. Bu kız her ne kadar yarı tanrıça olsada diğer yarısıda insandı ve bu yarısına odaklandığında Lucas her türlü özelliğini farkedebiliyordu. Hatta odaklandığında karşısındakini kontrol bile edebiliyordu. Kız kendini tamamen topladıktan sonra omuzlarını dikleştirdi ve Lucas'ın birisi gümüş birisi altın rengindeki gözlerine baktı. İlk başta kızın bunu görüp şaşıracağını sandı ama belliki kız daha şok'u üzerinden atamamıştı. Lucas'ın gözlerine bakarak konuşmaya başladı ve '' Sanırım,ya..yani evet, teşekkür ederim kurtarıcı. '' dedi sesinin titremesine engel olamadan. Daha sonra sesinin titremesinden utanmışçasına '' Teşekkür ederim. Be-ben.. ne diyeceğimi bilemiyorum. Yani hayatımda ii-ilk defa söyleyecek birşey bulamıyorum. '' dedi ve Lucas'ın gözlerine baktı bir daha ve sonunda gözlerinin farklı renklerde olduğunu gördü. Kız bunu görünce dahada şaşırarak ne diyeceğini iyice unuttu. Lucas kızın yüz ifadesindeki değişikliği görünce '' Bir şey demene gerek yok. Güzel bir kızsın sonuçta. Bu yaşadığın şey de güzelliğin laneti. Bu arada ben Lucas. Senin adın ne? '' | |
| | | Mercedes Loreille Amphitrite'nin Çocuğu
Mesaj Sayısı : 42 Kayıt tarihi : 24/06/11
| Konu: Geri: Let's sneak out a little bit. C.tesi Haz. 25, 2011 6:10 am | |
|
Hala onun gözlerinin içine bakıyordu. Birden bir gözünün gümüş, diğerinin de altın renginde olduğunu farketti. Bu nasıl bir ikilemdi böyle? Kurtarıcının çok enteresan biri olmaya başladığı aşikardı. Hala birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlardı. Onun derinden gelen, erkeksi sesini duydu Merc. '' Bir şey demene gerek yok. Güzel bir kızsın sonuçta. Bu yaşadığın şey de güzelliğin laneti. Bu arada ben Lucas. Senin adın ne? '' Güzelliğin laneti? Ah evet, bunu daha önce de duymuştu. Demek onu güzel buluyordu? Bu güzellik tanrılar tarafından bahşedilmiş bir hediye miydi, yoksa muhtemel bir lanet mi? Bu sorunun cevabını önündeki günler verecekti. Gözlerini kırpıştırdı ve kurtarıcıya, Lucas'a kirpiklerinin altından baktı. Onu baştan aşağı süzmeyi bitirdiğinde, nasıl biri olduğuna dair aşağı yukarı herşeyi oturtmuştu kafasında. O etkileyici gümüş ve altın gözleri ile baştan çıkarıyor, sonrada keyfini sürüp onları bırakıp gidiyor olmalıydı. Erkekler. Hepsinin kafası elinde sonunda yanlızca bir işe çalışırdı. Hayatı boyunca çapkınlardan uzakta tutulmuş olan Mercedes, aslında bir çapkının bir saldırgandan çok daha tehlikeli olabileceğini aklından geçirdi. Aklını başına toplamıştı. Tamam, onu kurtarmış olabilirdi ama bir çapkının son oyuncağı olmaya hiç niyeti yoktu, ne olursa olsun o hala bir Lady'di, karşısındaki bunu bilmese de. Başını dikleştirdi ve şiirsel sesiyle konuşmaya başladı. '' Mercedes ben. '' Uzun zamandır kendini yanlızca Mercedes olarak tanıtmaya alışmaya çalışıyordu, o kadar uzun zaman Lady Mercedes olarak yaşamıştı ki. Ve şimdi, Lucas onu korkunç bir tehlikeden kurtarmıştı. Ona karşı samimi davranmasında bir sakınca yoktu. Yani sanırım. Dudaklarına sıcak bir gülümseme yayıldı. '' Merhaba. Sen hep yardıma muhtaç kızları kurtarmak için buralarda mı dolaşırsın? '' Ona kibarca elini uzattı. | |
| | | | Let's sneak out a little bit. | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|