Eski günler denildiğinde akla ilk gelen, kahkahalar ile geçen yatak maceraları ya da şömine başında kucaklaşarak geçen sevecen anılar gelebilir. Eski fotoğraflar, siyah beyaz kareler vesaire. Eski günler denildiğinde Mercedes Loreille’in aklına yalnızca birkaç şey gelirdi. Mercedes manevi şeylere fazla değer bir kız olmamıştı hiçbir zaman, olmayı da düşündüğü söylenemezdi. Ama bu hayatta değer verdiği ve canı pahasına korumaya yeminli olduğu birkaç insan vardı. Eskiden annesi vardı. Annesi, bütün ihtişamıyla göz kamaştıran eski Kraliçe, Araminta Loreille; birçokları tarafından anıldığı adıyla dünyanın en güzel kadını. Ailesi, annesi için çoğu şeyden önce gelirdi. Çocuklarına bir şey yapmaya kalkışanın gerçekten canına okurdu, Tanrı biliyor ya. Zaten o müdahale edemeden önce babası Theodore muhtemelen onları cehennemin dibine yollar, cesetlerini de ayaklarının dibine atardı. Dudakları kıvrıldı. Bu babasından aldığı bir hareketti. Kaybettiği ailesi dışında Mercedes’in gerçek anlamda güvendiği birkaç dostu vardı. Eski günler denildiğinde Mercedes’in aklına gelen şeylerin içinde Araminta da vardı ve bir ay önce onu bulmaya karar vererek, tüm sabahını krallığın danışmanlarını baştan çıkarıp Araminta'nın gününü nerede geçireceğini öğrenerek geçirmişti. Annesinin gerçek annesi olmadığını öğrendiğinden beri yaşadıklarını düşününce, dudakları refleksel olarak kıvrıldı. Kaç yıl olmuştu son görüştüklerinden beri? İki-üç? Öyle uzun zaman olmuştu ki, artık planını yapmış ve onu bulmak için hazır halde köşede pusu kurmuş bekler hale gelmeye karar vermişti. O korkunç kazadan sonra herkes onun öldüğünü sanmıştı, doğal olarak Araminta da. İlk zamanlarda onu aradığını duymuştu, ama ölümden çok zor kurtulmuştu ve dünyanın onun öldüğünü sanması aslında işine de geliyordu. Sonra adını, saçlarını ve geçmişini değiştirerek, bu melez kampı adı verilen yere gelmişti. Annesi ona buraya gelmesini fısıldamıştı. Annesi, yani gerçek annesi olan tanrıça. Hangisi daha garipti, Mercedes bunu muhtemelen hiçbir zaman sınıflandıramayacağını düşündü. Bir kraliçenin kızı olan bir prenses mi, yoksa bir tanrıçanın kızı olan bir melez mi. Ama diğer yandan Araminta'yı çok özlemişti. Kendi klübesine girdi ve etrafına bakındı. Dostça olsun, düşmanca olsun herhangi bir tepkiye ya da onu düşman olarak görebilecek herhangi birinin provakasyonuna karşı tetikteydi. Çenesini yukarı kaldırıp etrafı süzdü, bir prenses olduğunu asla unutmamalıydı.