''Bay Knight,bu soruyu siz cevaplamak istermisiniz ? '' diye bir kadın sesi ile düşüncelerinden sıyrıldı.Yumruğunu sıktı ve sırasından kalkarak tahtaya yürüdü.Uyuşmuş bacakları yüzünden seyrek adımlar atıyordu,zaten oraya hızlı gitmek gibi bir isteği olduğu söylenemezdi.Tahtaya ulaştığında Bayan Jones ''bize bu Geofizical'' soruyu yanıtlarmısınız ? '' diye sordu.Sıktığı yumruğunu daha sertleştirdi,Bayan Jones`in bunu özellikle yaptığını,DEHB`si yüzünden derse odaklanmadığını bildiği için bunu ona karşı kullandığını biliyordu.Tahtaya bakınca harfler birden yer değiştirdi ve çorbaya döndü,sanki harfleri içtiğiniz şu çorbalardanHGe birine bakıyordu.''Aslında... Şey... ııı... '' dedi ne diyeceğini bilemediğinden.Bir bahane arıyor fakat aklına hiç bir şey gelmiyordu.'' Anlaşıldı Bay Knight,sizinle dersten sonra görüşmek istiyorum '' dedi,Arthur yumruğunu artık delice sıkıyordu,elinde bir taş olsa toza dönecek derecede.
Ders sonunun geldiğini ifade eden zil çaldığında Arthur bu ay kaçıncı kez öğretmen ile okuldan sonra görüştüğünü hesaplamakla meşguldu.Aslında bunu o kadar da dert etmezdi,babası böyle durumları duyunca hep ''Senin gibi bir savaşçı için bu çok normal '' derdi.Arthur bunun nerden çıktığını bilmiyordu fakat bunun aralarında bir şaka olduğunu düşünüyordu.Herkes sınıftan çıktıktan sonra Bayan Jones kapıya gitti ve anahtarı çevirip cebine koydu,sonra bütün pencereleri kapatıp perdeleri çekti.Ardından Arthur`un yanına gelerek masasının üzerine oturdu.''Ah,Arthur,bu anın gelmesini ne kadar uzun süredir bekliyordum bilemezsin '' dedi ve derin bir nefes alıp konuşmasına devam etti; ''Ben hemen işini bitirelim dedim ama Hades bir süre beklememiz gerektiğini söyledi. '',bu kadın ne diyordu böyle,Hades kimdi ve Arthur`un işini neden bitirmek istiyordu.''Sakın bunu kişisel olarak algılama,ama Melinoe bir ölümlü ile birlikte olmakla hata yaptı.Ve ne yaparsın ki Hades böyle bir melezin yaşamasını istemiyor '' dedi,bunu söylerken giderek Arthur`a yaklaşmıştı.Sanırım şizofren gibi bir hastalığı vardı bu kadının,Arthur onun Yunan Mitolojisinden alıntılar yaptığını fark etmişti.Sonra Arthur`un hiç beklemediği bir şey oldu,bir anda pencere açıldı ve Bayan Jones zıplayarak pencereden atlayıverdi.Arthur korkmuş aynı zamanda da şaşırmıştı.Hızla kapıya yöneldi,fakat kapı kapalıydı ve anahtar Bayan Jones`in yanındaydı.Kapıyı tekmelerken arkasından boğuk ve korkunç bir ses duydu; '' Bir yere mi gidiyordun Melinoe melezi ? ''.Arthur isteksizce arkasını döndü ve onu gördü,pencerenin pervazında ince uzun kafalı,yeşilimsi teni ve yarasa misali kanatlarıyla tuhaf bir yaratık duruyordu.Arthur kapıyı daha hızlı tekmelemeye başladı,o anda canavar saldırıya geçti,Arthur ellerini gözüne siper etti ve büyük bir acıya hazırlandı,fakat tek hissettiği bir ciyaklamaydı.Korku içinde arkasını dönünce yaratık ile dövüşen üç şeffafımsı ve solgun adam gördü.Arthur ne olduğunu anlamamıştı,öylece donakalmıştı kapının önünde.O anda şeffafımsı adamlardan biri ona döndü ve ''kaçın efendim '' dedi,sonra elini kapıya uzattı,kapıdan bir ''klik'' sesi duyuldu.Arthur hızla kapıyı açtı ve kendini dışarı attı.
İki dakika sonra Arthur okulun büyük kapılarından koşarak çıkmış bahçede dış kapıya doğru hızlıca yürüyordu.Az önce olanları zihninden geçirdi ve bunların bir hayal olduğu kanısına vardı.Peki bu bir hayal ise neden hala kaçıyordu,tam o anda birden beton yoldan içeri çekilmeye başladı,son gördüğü şey şeffaf adamların ki gibi şeffaf olan eliydi.
Duyulan ciyaklama ile sıçrayarak uyandı.Bir mağaradaydı,yukarıda sarkıtlar vardı.Fakat etraf çok antika bir şekilde döşenmişti,buranın mağara olmasının dışında adeta George Washington`ın müze haline getirilmiş eviydi burası.Yerinde doğruldu ve yavaşça ilerlemeye başladı,köşeden bir ciyaklama sesi daha geldi.Korku eşliğinde attığı adımların sonunda bornoz giymiş bir kadın ve kadının elini doğrulttuğu acı çekiyor gibi görünen bir başka şefaff adama şahit oldu.Arthur bir kaç saniye bu manzaraya bakakaldı,ardından tam hızla uzaklaşacakken kadın ona ani bir şekilde döndü.''Arthur,demek uyandın '' dedi ve parmağını şıklattı,şeffaf adam bir anda silikleşti ve kayboldu.''Sende kimsin ? '' diye bağırdı Arthur kadına doğru,kadın bir iç çekti ve mırıltıyla ona kadar saydı,ardından Arthur`un yanına gelip bir metre kadar uzaklaştı.''Annenim Arthur '' dedi,ve bunu o kadar utana sıkıla söylemişti ki sanki biri ona bunu zorla söyletiyordu.Arthur dehşete düşmüştü,annesini hep bir araba kazasında öldüğünü düşünmüştü.Kadın eli ile bir koltuğu gösterdi ve onun karşısında ki koltuğa oturdu.Arthur zorla koltuğa oturdu ve olacakları beklemeye başladı.Kadın bir süre sonra sessizliği bozdu;''Bak,biliyorum ki ölümlerin ''Yunan Mitolojisi dediği şeyleri okulunda öğrenmişsindir.Aslında orada ki bütün tanrılar gerçek,bunu kavraman yarı ölümlü olduğundan zor olabilir belki ama zamanım yok.Senin annen benim,ben Melinoe yani Hayaletlerin Tanrıçasıyım.Sana saldıran Furia`yı Hades gönderdi,ona ihanet ettiğimi düşünüyor,benim bir çocuğum olmasından nedense rahatsız oluyor fakat bu önemli değil.Seni melez kampına gönderiyorum,orada güvende olacaksın,yani öyle umuyorum '',kadın sözlerini bitirir bitirmez Arthur`a bakmaya başladı,belli ki ondan bir cevap bekliyordu.Fakat Arthur şok geçiriyordum,gerçekten bu olabilir miydi,Yunan Tanrıları gerçek olabilir miydi.Arthur sonunda ''pe...pe...peki gerçekten Ölülerin....Ölülerin Tanrısı peşimde mi ? '' dedi kekeleyerek.Melinoe iç çekerek başını salladı,sonra sürekli tuttuğu şarap kadehinden bir yudum aldı.Arthur tam Melez Kampı`nın neresi olacağını soracaktı ki birden önlerinde bir gölge belirdi,sonra gölge şekillenmeye başladı.Melinoe hızla parmağını şıklattı,Arthur tekrar içeri çekildi.
Gözlerini açtığında sonbahar sebebiyle yapraksız olan ağaçları gördü.Kendini kötü hissediyordu,bunu bir rüya olarak yorumlamak istiyordu ama yapamıyordu bunu.Muhtemelen şu tanrıça annesi onu güvende olacağı ''Melez Kampı'' denilen yere göndermişti.Ah,her şey o kadar karışıktı ki.Yavaşça ayağa kalktı ve üstünde ki kurumuş yaprakları silkeledi.Sonra bir geçidin önünde durduğunu gördü,geçidin üstünde ''Melez Kampı'' yazıyordu.''Harika'' diye geçirdi Arthur içinden,sonra sakin adımlarla kurumuş yaprakların çatırdama seslerinin eşliğinde geçitten girdi.