Sabah dokuz falan olmalıydı. Çalar saatim kulaklarımı yırtacak kadar tiz bir sesle ben güzelim uykumdan etmişti. Yorganı üzerimden attığım gibi bugün maceraya hazır hissettiğimi anladım. Seth’i kaldırıp onunla beraber gitsek mi diye düşündüm. Genel bir yargıya varınca tek başıma olmak hep daha ilgi çekici geliyordu bana. Hemen giyindim. Her zamanki klasik mekana yani pegasus ahırlarına doğru yola koyuldum. Güneş çok parlak olmamasına rağmen ortada bunaltıcı bir sıcaklık kol geziyordu. İnce bir şeyler giydiğime sevinmiştim. Daha ağırlara varmadan ter havuzunda yüzüyordum. Koşsam anında orada olurdum fakat o zamanda on misli terlerdim. Sonunda at pisliği kokan büyük tahta binaya ulaşmıştım. Sırayla pegasuslar dizilmişti. Hepsinin özel kabini olması onları kral gibi yaşamalarını sağlıyordu. Keşke bende bir pegasus olsaydım diye düşündüm bir an. Sonra hemen bu fikrimden neden vazgeçtim? Sonunda Fırtına’yı bulmuştum. Başını hafifçe okşadım. Limon sarısı gözleri ,‘’Yemekten haber ver?’’ diyorlardı. Onun ne istediğini anlamam için Poseidon Çocuğu olmam gerekmiyordu. Hemen ona birkaç tane kesme şeker verdim. Bunları kütür kütür yedi. Fırtına’yı ahırdan dışarı çıkardım. Sırtına atladım ve o havalandı. Beraber havalandık… Nereye gideceğimi bilmiyordum. Rüzgâr saçlarımı dağıtıyor, yüzümü yalıyordu. Bu sıcak havada bu serinlik bir defa elde edilirdi. Fırtına uçmaya devam ederken yere inmem gerektiğini hissettim. Fırtına’yı yere indirdim. Sırtından yere atladım. İnsanlar bizimle ilgilenmiyorlardı bile. Herhalde onu bir motosiklet olarak görüyorlardı. Fırtına’yı dışarıda bırakıp kapısında ‘’Lotus Kumarhane’si’’ yazan ve ortasında bir lotus çiçeği amblemi olan bir binanın içine girdim. Şok olmuştum. Burası mükemmeldi. Neredeyse her şey vardı. Bir kadın yanıma gelip elindeki tepside farklı renkte şekerler olan (lotus çiçeği şeklinde) grip şeyleri gözüme sokarak sordu ,‘’Lotus Çiçeği ister misiniz?’’ kadına istemediğimi söyledim. Israr ediyordu. Fakat eninde sonunda almamayı başardım. Kendime bir oyun bulup oynamaya başladım. Gerçekten çok zevkliydi. Ama ben bir Hermes Çocuğuyum, çabuk sıkılırım. Bundan da caydım ve konuşacak birilerini aramaya koyuldum. Fakat şok olmuştum. Konuştuğum herkes bu günün farklı bir tarih olduğunu söylüyordu. Hemen kendimi dışarı attım. Saate baktığımda altı olmuştu. Hemen fırtınayı buldum ve kampın yolunu tuttum.