Kaçış sırasında nereye gideceğini ve nasıl gideceğini bilmek çok önemlidir. Yanlış bir yöne sapmak hayatına mal olabilir. Plansız bir kaçış; senin ölümün demektir. Ben şu anda ölüme doğru koşuyordum. Etrafımdaki hiçbir şeyi göremiyordum. Hızlı bir şekilde ilerliyor, yanımdan geçen şeyleri net olarak göremiyordum bile. Resmen kör uçuşu yapıyordum. Koştum, koştum ve koştum.... En sonunda durdum ve etrafıma bakınmam gerektiğine karar verdim. Gördüklerim hiç bir güzel yana sahip olan şeyler değildi. Burada çeşitli zebaniler, yaratıklar ve daha niceleri insanlara işkence yapmakla meşgullerdi. Gerek çift taraflı testere olsun gerek kızgın alev yağı... Her yandan çığlıklar, bağırışlar yükseliyordu. Derin bir nefes almama almadan üstüme atılan bir ateş topunun etkisiyle yana fırladım. Omzumu sıyırmıştı. Yara almamıştım fakat dengem bozulmuştu. Eon'u şu anda mızrak olarak kullanmam benim yararıma olmayacak gibiydi. Enerjimi Eon'la paylaşarak onu yeniden şekillendirdim. İki tarafı da kısaldı ve on santimetrelik bir hançere dönüştü. Daha sonra Eon bölünerek aynı hançerden bir adet daha oluşturdu. Diğerini de sağ elim aldım. Sıra bana alev topunu atan canavara gelmişti. Bu bir devdi. Aslında çok büyük sayılmazdı yani dört metre boyundaydı en fazla... Şimdi beni ilgilendiren boyu değildi. Ensesinin arkasına saplayacağım uygun bir hız ve serlik arıyordum. Bu çok kolay olmayacaktı aynı zamanda o kadar zor olacağı da söylenemezdi. Devin pis ve karanlık yüzüne baktım. Bana dişlerini gösterdi. Hayatım boyunca bundan daha iğren bir şey görebileceğimi zannetmiyordum. Dev hırladı ve arka taraftaki kasadan yanan bir taş daha aldı ve bana attı. Hemen yana kaydım. Dev ıskalamış olmanın verdiği hınçla beni alev bombardımanına tuttu. Hepsinden sıyrıldım ve devin dikkati dağılınca arkasına geçip ensesine sağlam bir darbe indirdim. Dev kara bir toz bulutu olarak ortadan kayboldu ve ben aşağı düştüm. Kimseye fark edilmeden yoluma devam ettim...