Günün her salisesi sessiz olan ve en çok uyuyan melezlerin bulunduğu bir kulübenin kapısını yumruklayan kişiye söve söve kalktım. Ya deliydi, ya da fazla cesur. Diyelim ki buranın Uyku Tanrısı Hypnos'un çocuklarının kaldığı kulübe olduğunu bilmiyor, görgü kurallarından da mı haberi yok?
Sinirle kapıyı açtığımda, karşımda henüz tanışmadığım bir melez duruyordu. Derin bir nefes alarak "Bak, kulübenin en sakin kişilerinden birini uyandırdığın için şanslısın. Ya hemen beni uyandırmana neden olan mantıklı nedenini söylersin, ya da seni öyle bir hipnotize ederim ki ömrünün sonuna kadar kendini bir tavuk zannedersin." dedim. Korkmuş görünen çaylak "Apollon kulübesinden Julia diye bir kızın doğum günü partisi var, herkesi davet etmemi söylediler." dedi ve koşarak uzaklaştı. Bu muydu yani? Beni rüyamın en güzel yerinde uyandırmasının sebebi bir parti miydi!? Ben bir Afrodit kızı değildim ki! Gidip onlara duyursa ya!
Kapıyı çarparak içeri girdim. Tüm uykum kaçmıştı ve herkesin uyuduğu bu kulübede en ufak hareketim yankı yapıyordu. Sıkılmaktan başka yapabileceğim hiçbir şey yoktu yani. Aslında vardı! Partiye gidebilirdim, ne de olsa uykumu bölmüşlerdi ve bana katlanmaları şarttı. Sırıtarak "Eh, gitmezsem çok ayıp olur." diye mırıldandım ve hızla hazırlanıp çıktım.
Kamp marketine uğrayıp hediyemi aldıktan sonra Apollon kulübesine gittim. Doğrusunu söylemek gerekirse, o çaylak beni iyi ki uyandırmıştı. Gerçekten çok güzel bir partiydi. Henüz çok kalabalık olmasa da, burası yakında tıklım tıklım olacaktı, adım gibi emindim. Müzik, süsleme, her şey mükemmeldi. Müzik seçimlerineyse söyleyecek söz bulamıyordum. Eh, millet iyi partinin püf noktalarını biliyordu!
Hediyemi henüz küçük olan hediye tepesine bıraktıktan sonra tanıdığım birkaç kişiyle sohbete giriştim. Rüyalar aleminde öğrenmediğim dedikodu kalmamıştı, bakalım gerçek alemde neler oluyordu?