Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Pazarlık

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Maggie Gladhell
Hermes'in Çocuğu
Hermes'in Çocuğu
Maggie Gladhell


Mesaj Sayısı : 168
Kayıt tarihi : 04/05/11

Pazarlık Empty
MesajKonu: Pazarlık   Pazarlık Icon_minitimeÇarş. Haz. 01, 2011 7:48 am

    “Merak etme iyi olacak.” Babasının annesi için söylediği son sözdü. Genç adamı sevdiği söylenemezdi kızın, hayatını adeta bir cehenneme çevirmişti. Güzelliği sönene dek genç kadına ettiği işkence genç kızın düşlerinde bir kabus gibi beliriyordu. Tanrıların dünyasına adım attığında karşısında ki tüm hayallerin gerçek olabileceğini öğrenmişti o gün. Annesinin kaderini yazan Moira’dan ve onu benliğinden koparan ölüme lanet etmişti. Belki haksız yere belki de doğru olduğuna inandığındandı, lakin kampa geldiği gün itibari ile var olan kaderini değiştireceğine söz vermişti kendisine.

    Beline kadar uzanan siyah saçlarını toplayıp çantasını seri bir şekilde ıvır zıvırla doldurmaya başlamıştı. Ne yapması gerektiğini biliyordu genç kız, yer altına gidip Tanrı Thanatos’u bulacaktı. Ölümün sadece kendisine ayrılan yer altında olduğunu biliyordu, elde ettiği ruhlar belki de onun tek hazinesiydi. Kimisi aceleyle kimisi ise kendi isteğiyle ulaşmıştı sonsuzluğa, yapacağı şey ikinci seçenekti. Ruhunu satacaktı! Ölüm ile anlaşma yolunun tek ruhlardan geldiğini biliyordu, başka yaşayan bir varlığı öldüremezdi ama kendi ruhu? Kendi ruhunu feda edebileceğinin farkındaydı. Her ne kadar kimi zamanlar sadece çaresizlerin verdiğini düşünse de artık zihninde yer alan kavram tam hilafıydı. Naunet’e binerek yer altı sarayına gitmek üzere yola koyuldu. Gece sessizliğini koruyordu, gökyüzünü aydınlatan yıldızlar adeta rehberi oluyordu genç kızın. Yer altı sarayının girişine ulaştığında tereddütsüzce içeri girdi, ilerleyen tüneller gittikçe boğucu bir hal alıyordu. Günahkarların çığlıkları acı bir feryatla dar koridorları yankılandırıyordu. Lakin kendisinden emindi genç kız, geri dönmeyecekti. İlerleyen tüneller gittikçe loş bir hal alıyordu, az ileride gördüğü siluetle benliğini kaplayan bir korku oluşmuştu bedeninde. Oldukça ürkütücü görünümlü bir adam duruyordu, alev alev yanan gözlerini Cho’ya dikmiş kendinden emin bir tavırla ona doğru bakıyordu. Kendinden emin bir ses tonu ile huzurunda ki Tanrıya kibirli bir eda ile “Tanrı Thanatos, ben Artemis avcısı Chione, buraya sizinle anlaşma yapmaya geldim…” Tanrı’nın dudaklarında çarpık bir gülümseme oluşmuştu, anlaşmanın ne olduğunu biliyordu elbet. Kolay kolay istediğini yerine getirmeyen biriydi lakin yapılan anlaşmaların da gerçekleştiğini biliyordu. Genç kız ses tonunda ki kararlılığı koruyarak küçümseyici bir ifade ile, “lakin gücünüz buna yeter mi bilmiyorum. Sizden istediğim yaklaşık dört yıl önce benden aldığınızı geri vermeniz.” Tanrı’nın vereceği cevabı merakla beklemeye başladı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Thanatos
Tanrı
Tanrı
Thanatos


Mesaj Sayısı : 22
Kayıt tarihi : 30/05/11

Pazarlık Empty
MesajKonu: Geri: Pazarlık   Pazarlık Icon_minitimeÇarş. Haz. 01, 2011 8:39 am

Hypnos, canım kardeşim benim. Uykuyla ölümün kardeş olması çok normal, aslında ikisi de uyku dışarıdan bakan insanlar için. Uykuya yarı ölüm derken ölüme sonsuz uyku diye boşuna dememiş insanlar. İkimizin kardeş olduğunu çok net bir şekilde biliyorlar onlar da, her şeyi bildikleri gibi. Nefret ediyorum insanlardan ve huylarından, tabi ölme ve öldürme huyları hariç. Gerçekten eğlenceli varlıklar oluyorlar bu huyları aktifleştiği zaman, gözleri dönüyor ve her şeyi unutuyorlar. Kan akıtmaktan çekinmiyorlar, umutsuzluğa gömülüyorlar. Ve çoğu da buraya geliyor usulca, yaptıklarının cezasını tekrar tekrar ölerek çekiyorlar. Onları tekrar tekrar öldürmek gibi sıkıcı görünen bir işim var benim yerin dibinde. Sıkıldığımı söylemem için daha milyarlarca yılım var bana göre, orası ayrı.

Sadece isteyerek mütevazi sarayım ve çevresindeki-ki bu bütün Cehennem'i kapsıyordu- günahkarları tekrar tekrar öldürüyor ve her seferinde Tanrısal bir haz alıyordum. Burada hepsinin ruhları bana aitti ve onlara verdiğim geçici bedenlerden o ruhları çekip çekip almak, onlara ruhlarının özgür kalışının oluşturduğu o huzurun ardından tekrar hapsedilmeyi ve acı çekmeyi tattırmak kadar eğlenceli bir iş yoktu benim için. Bazı insanlar beni "Azrail" olarak tanırdı, bazıları "Shinigami" olarak, bazıları "Şeytan" derdi, bazılarıysa "Zebani". Kimse bana, hayır, Olimpos'a inanmıyordu artık. Onlara bir şey diyemezdim elbette, sonuçta benim için çok kısa bir zaman sonra gerçeği kendi gözleriyle göreceklerdi. Daha doğrusu gözleriyle gördükleri şeyler çoğunlukla harlanmış demir kazıklar olacaktı, çok yakından göreceklerdi.

Ne kadar gürültülü olursa olsun alışmış olduğumdan, acı çekenlerin çığlıklarının arasında yakınlarımda çırpan bir çift kanadı rahatça duyabiliyordum. Ve bir yer altı hayvanının yanmış deriden kanatları yerine, yerin daha da üstünün kokusu sinmiş tüy kanatlardı bunlar. Gelenin ziyaretçi olduğuna emindim, kim olduğu ise beni meraklandırmaktan çok heyecanlandırmıştı. Sarayın tapınak tarzı girişinin orta kısmındaydım ve dışarıya yürüme isteğim bir anda yok olmuştu. Yılların saniyeler gibi geldiği benliğim, kısa bir süre sonra karşısındaki duyguları kavramış ve gelenin kesinlikle beni eğlendireceğini haber vermişti. Gözlerim, istemsizce karşımdakinin ilk yakaladığım organı olan gözlere kilitlenmiş ve zihnim o gözlerin çekeceği acıya dalmıştı. Bir süre durakladıktan sonra güzel görünümlü kız soğuk bir ses tonuyla; “Tanrı Thanatos, ben Artemis avcısı Chione, buraya sizinle anlaşma yapmaya geldim…lakin gücünüz buna yeter mi bilmiyorum. Sizden istediğim yaklaşık dört yıl önce benden aldığınızı geri vermeniz.” demiş ve beni bir anda Azrail konumuna getirmişti. Cebimdeki sigarayı hızlı bir hareketle ateş kullanmadan yaktıktan sonra ağzıma koymuş ve tüttürdüğüm ilk dumanla konuşmaya başlamıştım; "Bir Tanrı'yla konuştuğun için sözlerine dikkat etmelisin, güç delisi biri değilim. Sinirimi bozan tek şey beni küçük düşürmeye çalışman...", ağzımdan saldığım yeni bir duman kütlesi ile devam etmiştim, "Ayrıca küçük hanım, anneni sana geri vermemi istemen tamamen saçmalık. Ben sana anneni verirsem herkes gelip bir yakınını ister. Ve herkes bir yakınını alıp götürürse hem üstte, hem burada düzen bozulur. Ah, neden lafı uzatıyorum ben; burada acı çeken bir kişinin bile eksilmesine izin vermem!"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Maggie Gladhell
Hermes'in Çocuğu
Hermes'in Çocuğu
Maggie Gladhell


Mesaj Sayısı : 168
Kayıt tarihi : 04/05/11

Pazarlık Empty
MesajKonu: Geri: Pazarlık   Pazarlık Icon_minitimeÇarş. Haz. 01, 2011 9:30 am

    Neden Tanrılar sanki hep uğraştırırdılar ki? İnatçılıkları kesinlikle sinir bozucuydu, acaba bir Moira ile mi anlaşmalıydı? Saçmalık… Zaten Moiraların efsanelerinin gerçekleşmesiyle oluşmaz mıydı bu olaylar. Bir zincirin parçası gibi her zaman birbirini sürüklemişti. Ölüm yalnızca Moira’nın hayat ipliğinin sona verdiği ruhlara hükmediyordu. Lakin yaşamlarının sona eren insanların bedenlerini kapsayan ruhların da onun elinde olduğu açık bir gerçekti. Biraz talihli biri olsaydı belki de tüm yaşadıkları başına gelmezdi. “Bir Tanrı'yla konuştuğun için sözlerine dikkat etmelisin…”Ölümün sözleri onun için pek bir şey ifade ettiği söylenemezdi. Hadi ama o Kairos’un kızıydı, her zaman elinde bir fırsatı vardı. Şanslı olduğu söylenemezdi fakat hiç tükenmeyen fırsat kapıları her daim onun için açıktı. Bu kez de aynısının olacağını biliyordu. Fakat karşısında duran Tanrının inatçılığı sinirine dokunmuştu. Ahkem renkli dudaklarını büküp, gözlerini karşısında ki Tanrıya dikmiş bakıyordu. Alaycı bir ifade ile ölümün huzurunda “kusura bakmayın” diyerek adeta prenseslerin selam verişi gibi eğilmişti. Yaptığı davranış ölümü kızdırdığı söylene bilinirdi, fakat genç kız eğlenmişti. Elinde ki fırsatlardan ötürü her zaman kendisini büyük görmüştü, üvey babası ona kibrin kızı deyerek hitap etmişti. Genç adamı sevmese de söylediği söz konusunda haklı olduğu söylene bilinirdi, belki Cho hakkında söylediği tek doğru sözdü. “Ah, neden lafı uzatıyorum ben; burada acı çeken bir kişinin bile eksilmesine izin vermem!” Ne yani ruhlara sahip diye onlara istediğini mi yapacaktı? Tanrılar her ne kadar kibirli olmadığını söyleseler de bu konu da kesinlikle yanılıyorlardı. Güçlerinin verdiği büyüklükle istediklerini yapabileceklerini düşünüyorlardı. “Pekala o halde baştan alayım Tanrım!” son sözünü vurgulayarak söylemişti, ölüm gözlerini dikmiş sert bakışlarıyla kıza doğru bakıyordu. Genç kızın korktuğu söylenemezdi, en kötüsü ne olabilirdi ki? Öldürmek mi? Huzurundan mı kovmak? Belki de onu lanetlerdi kim bilir? Her ne yaparsa yapsın o Kairos’un kızıydı bir fırsatını bulup içinde ki durumdan kurtulurdu. “Eminim Tanrı Hades’ten ötürü böyle diyorsunuz? Ah ne diye uğraşıyorum ki? Belki Tanrı Hades’e söylemiş olsaydım çoktan bir ruh verebilmişti?” Kestane rengi gözleriyle bir müddet çevresini süzdükten sonra “Sahi ölüler yeri Tanrı Hades’in di değil mi?... Tanrım! diyerek mırıldanmaya başlamıştı. Sözlerinin belki Thanatos’u kızdırmıştı, lakin umursamamıştı. Sadece karşısında ki Tanrı’ya mini bir hatırlatma yapmıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Thanatos
Tanrı
Tanrı
Thanatos


Mesaj Sayısı : 22
Kayıt tarihi : 30/05/11

Pazarlık Empty
MesajKonu: Geri: Pazarlık   Pazarlık Icon_minitimePerş. Haz. 02, 2011 3:34 am

Kelimelerimi duygusuz ve rahat bir şekilde sarfederken gözlerimdeki ölüm isteğiyle resmen kızın göz bebeğini delip geçiyordum. Benim için kesinlikle yapılması kolay bir şeydi, sonuçta benim yorgun görünen gözlerim şimdiye kadar bir çok kişiyi öldürmüş ve bir çoğunu da öldürmeye mecbur bırakmıştı. Buna rağmen hâlâ özünde dinçti ve öldürme isteğini kaybedecekmiş gibi gözükmüyordu. İnsanlar var oldukça ben uğraşmasam bile ölümler olacaktı ve ben sonsuz bir kan şarabıyla beslenmeye devam edecektim. Evet, belki bir ölümlünün doğurduğu Dionysos Şarabın Tanrısı olabilirdi. Ama burada acının melodisi eşliğinde kanı kafatasından yapılma süslü bir bardaktan içmek isteyen birinin gözünü doyurabilecek yetenek onda bile yoktu.

Kız, gözlerime bakarken kelimelerimi dinliyor ve her haliyle düşüncelerini belli ediyordu. Korkusuzdu ve asil bir yapısı vardı, her zaman en güzeli olmuştu böyleleri. Ölümden, Ölüm'ün Tanrısından korkmayan birini öldürmek zevksiz bir şeydi tabi ki. Ama öldürmelerini sağlamak paha biçilemezdi, özellikle öldürmelerini sağladığın kişi kendileriyse. İki cümlemin arasıda ettiği kısa özründe en ufak bir utanma veya bir özür anlamı taşımıyordu dudakları, sadece söylemek, dalga geçmek için oynatmıştı onları çünkü. Sözlerimi bitirdikten kısa bir süre sonra konuşmak için biraz nefes almış ve ağzından akıtacağı zehirlerin haberini bana vermişti bile. Tabi o zehirlerin yaralayacağı şey ben değildim, bir Tanrı'yla saygısızca konuşmak Tanrı istemese de laneti çağırırdı. Şayet ben, Thanatos; ona oyunumu hazırlamıştım bile. “Eminim Tanrı Hades’ten ötürü böyle diyorsunuz? Ah ne diye uğraşıyorum ki? Belki Tanrı Hades’e söylemiş olsaydım çoktan bir ruh verebilmişti?” sözleri saygısızlıktan çok gaza getirmek amacıyla söylenmiş sözlerdi. Yine de istediği kişi, annesi onun için çok değerli olmalıydı. Kız, ölümden korkusu olmamasına rağmen sonrasını düşünmüyordu bile...

Gözlerini kırptığında, aynen benim gelmiş olduğum gibi Ceza Tarlaları'nın neredeyse tamamını gören bir yere gelecekti. Yer altında olmasına rağmen saçlarını dağıtan rüzgar onu şaşırtabilirdi, ama onun bulunduğu yerde şaşırması veya korkması gereken daha önemli şeyler vardı... Çığlıklar saraya geldiklerinden daha net ve daha acılı geliyordu buraya, ruhların hepsi ayrı bir yerde en acılı şekilde tekrar tekrar öldürülüyorlar ve tekrar diriliyorlardı, esen rüzgârın yön değiştirdiği zamanlarda bu kısmen yüksek noktaya yanmış insan derisi kokuları taşınıyor ve ağzımdaki sigaranın alevini daha da coşturuyordu. Kızın yüzüne bile bakmadan, beni deli gibi heyecanlandıran manzaraya rağmen sakin bir ses tonuyla; "İşte, anneni bulursan alır ve gidersin. Bir daha uzun süre yanınıza uğramayacağıma da söz veririm. Anneni bulamazsan sonsuza kadar bu sarayda kalırsın... İstediğin kadar zamanın var." demiştim. Ne yapacağını tahmin etmek bana bile zor geliyordu. Sadece eğleneceğime inanıyordum, eğlenecektim de.


Out: Anneni aramaya kalkarsan ne kadar ararsan ara bulamayacaksın, ve bu süre boyunca her baktığında Thanatos'u aynı yerde sigara içerken göreceksin. Kurgu gevreği...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Pazarlık
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Yeraltı Dünyası :: Kolay Ölüm-
Buraya geçin: