Pegasus Ağırlarına girip etrafa bakınmaya başladım. Kanatlı atları duyunca vakit kaybetmeden buraya gelmeye karar verdim. İçeride bir sürü pegasus vardı. Hepsi farklı renklerdeydi ve çok şirin görünüyorlardı. Biraz daha gezindikten sonra kahverengi kanatları, beyaz, kahverengi benekleri, sapsarı yelesi olan bir pegasus gördüm. Biraz korkarak burnunu okşayıp "Merhaba kızım."dedim. Burnundan tuhaf bir ses çıkarıp kendini dikleştirdi. Şimdi benden daha uzundu. Hemde 4 ayak üstündeyken! Kanatlarını açıp kapadı. Nedense bu pegasusa ısınmıştım. Hazırlıklı geldiğim için cebimden küp şekerleri çıkarıp pegasusa uzattım. Elimden şekerleri yerken, şekerleri düşürmemek için zor dayandım. Diliyle avucumu gıdıklıyordu. Hepsini bitirdiğinde "Tamam ufaklık... Yada pek ufaklık sayılmazsın sen. Imm, aslında rengine falan bakacak olursak... Kakao yada Choc (çikolatanın ingilizce kısaltması) uygun senin için."dedim. Bir süre daha düşündükten sonra "Kesinlikle Choc en iyisi"dedim. Başını eğdi, onu sevebilecek kadar uzundum şimdi. Daha pegasus binmeyi bilmezken bir pegasusum olmuştu. Ne hoş...