Sabah Arkadaşlarımla kamp meydanında geziniyorduk. Bugün kendimize tatil yapacaktık. Öğlene doğru plaja gidecektik ve denizin keyfini çıkaracaktık. Ondan sonra süper şakalar hazırlamıştık. Her kulübe için ayrı ayrı şakalar. Meydanda gezinip kızlar hakkında sohbet ediyorduk. Bir süre sonra Long Island’a doğru giderken arkadan David’in peşimizden koştuğunu ördüm. Durduk. David çok sevinmişe benziyordu. “Size anlatacaklarım var.” Dedi. Heyecanla onu dinledik. Bize “Kheiron’un hazırlandığını gördüm. Galiba kamptan çıkacak. Nereye gittiğini bilmiyorum ama bugün akşama doğru geri döneceğini söyledi. O yokken çilek partisi yapmaya ne dersiniz?” Hepimiz bu haber karşısında çok sevinmiştik. Ama gerçekten de kampın çileklerinin tadı bir başka oluyordu. Hepimiz hevesle büyük eve doğru koştuk. Kheiron kendini tekerlekli sandalyesine sokuyordu. Yanına gidip “Ne oldu Kheiron. Dışarıya mı çıkacaksın? Umarım kötü bir şey yoktur.” Dedim. Kheiron gülümseyip “Önemli işlerim var. Sizinle bir alakası yok.” Dedi. Ona “Önemli olmadığı kesin.” dedim ve Kheiron’u koklarmış gibi yaptım. Güldük. Sonra Kheiron kapıya doğru yöneldi. Kheiron’un çıktığından emin olduktan sonra ne olur ne olmaz diye Bay D.’yi kontrol etmeye gittik. Bay D sallanan sandalyesinde uyukluyordu. Büyük Ev’den sessizce uzaklaştıktan sonra koşa koşa tarlalara gittik. Tarlaların yakınlarında kimse yoktu. Oh be. Artık çilekler bizimdi. Kendimizi Çileklerin içine attık ve koparıp yemeye başladık. Epey bi yedikten sonra kendimizi sırt üstü toprağa attık. Az sonra dayanamayıp tekrar yemeye başladık. Bir süre sonra arkamdan bir ses duydum. Arkamızı aynı anda döndük. Karşımızda Bay D. dikiliyordu. Bize gülümseyip “Şu haylaz çilek hırsızlarının bir cezaya ihtiyacı var.” dedi ve önde o arkada biz Büyük Eve doğru yürümeye koyulduk.
Cezamız bir hafta boyunca dudağımızın yanındaki çilek lekeleri geçmeyerek millete maskara olmaktı.