Bu günü okçuluk alanında geçirmeye ve okçuluk konusunda becerilerimi geliştirmeye karar vermiştim. Kılıç kullanmada ne kadar iyiysem okçulukta o kadar kötüydüm. Elime bir ok yay takımı aldım. Hedef tahtasının karşısına geçtim. Oku yaya yerleştirdim. Hedef çok uzakta değildi. Yayı çok germedim. Rüzgar doğuya doğru hızlı esiyordu. Bu yüzden atışı biraz batıya doğru yapacaktım. Atışı yaptım. Kırmızı yuvarlağın 3 4 cm üstüne denk geldi. Fena bir atış değildi. Bir Apollon çocuğu yanıma geldi ve '' Vay canına. Güzel atış. Şiddetli bir rüzgar ve ona rağmen düzgün bir atış yapabildin '' dedi. Sesinde biraz kendini beğenmişlik vardı. '' Kaç aydır buradasın ? '' diye sordu. '' Sadece 4 gündür.'' diye karşılık verdim. Çocuk çok şaşırdı. '' Kardeşlerimden biri falan olsan illaki tanırdım seni. Buna rağmen çok ustaca ok ve yay kullanıyorsun'' dedi. İyi mi ? Romada böyle bir atışa ceza alırdım herhalde diye düşündüm. Romadaki apollon çocukları ok atma konusunda inanılmaz yeteneklilerdi. Ama bu artılarını güneş enerjisini o kadar iyi kullanamama eksisi örtüyordu. Göz ucuyla çocuğa baktım. Şaşkın şaşkın bana bakıyordu. '' Ben Hephaistos'un oğluyum'' diyince iyice şaşırdı. Bir sürü soru sormaya başladı. Nasıl bu kadar iyi yay kullanıyormuşum ? Hephaistos çocukları bu kadar iyi yay kullanamaz tarzı şeyler söyledi. Kalkıpta Romalıyım diyecek halim yoktu. '' Ufaklıktan beri Milli atıcıyım.'' diye karşılık verdim. Güzel uydurmuştum. Buna inanmıştı. Söylene söylene yanımdan uzaklaştı. Ucuz atlatmıştım. Biraz daha çalıştıktan sonra Silah yapım atölyesinin yolunu tuttum.