Bütün gece dönüp durdum.Her şey çok mantıksızdı.Tüm bu olanlar...Avcı olmam,sonra aslında Amphitrite kızı olduğumu ve bir ikizim olduğunu öğrenmiştim...Tüm bunlar ne zaman bitecekti?Artık her şeyin rutin bir hal almasını istiyordum;ama olmuyordu.Her gün yeni bir gerçeğe,olaya uyanıyordum.Gözlerimi kapadım ve kendimi uyumaya zorladım.İçimden yarının güzel bir gün olmasını diledim.Sorunsuz,kafa karışıklığı yaratmayan,normal bir gün...
Tabii,her zaman ki gibi;dilediğimin tam tersi oldu.
***
-Hadi uyan!Bugün ava gideceğimizi unutmadı herhalde!
Happ yarı uykulu sesiyle beni uyandırdı.İşin doğrusu,avı tamamen unutmuştum.
-Tabii ki unutmadım!Ben bir avcıyım!
İstemeden sıcak yatağımdan çıktım ve odamın küçük banyosuna yöneldim.Yüzüme soğuk su çarparak uykumu açtım.Aynada kendime odaklanırken Happ içeri daldı.
-Avlayacağın yaratıklara güzel gözükmene gerek yok!Av kıyafetlerin yatağın üzerinde.Çabuk olmazsan Sat ikimizi de öldürür!
Başımı onaylarcasına salladım ve banyodan çıktım.
İncelediğim güzelliğim değildi.Yaşadıklarımı incelemeye çalışıyordum.Kendime bakıp tüm bu olanların gerçekliğine olan inancımı arttırmaya çalışıyordum.Ama tabi diğerleri bunu anlamıyordu.Onlar daha eskiydi ve tüm bu 'Tanrı olayları' na kolay adapte olmuşlardı.
Yatağımın üzerinde klasik avcı kıyafetleri duruyordu.Gümüş çizmeler,siyah şort ve siyah tişört.Şortumu ve tişörtümü üstüme geçirip aynanın karşısında kendime baktım.Gerçek bir avcıydım işte,tıpkı diğerleri gibi...
Gümüş çizmeleride ayağıma geçirdim.Ok çantamı sırtıma taktım ve tam çıkacakken içimden bir ses bir şey unuttuğumu söyledi.Hemen kapıdan geri dönüp odamı gözlerimle taradım.Ve neyi unuttuğumu anladım.Artemis'in bana hediye ettiği sihirli toka.Bekaretimin simgesi,beni koruyan ve bana avcı olduğumu hatırlatan;nam-ı diğer ''Gümüş Kalkan''...
Perçemlerimi gümüş tokamlar arkada topladım ve uzun koyu renk saçlarımı saldım.Evet,artık hazırdım.
Kulübemizin salonuna gittiğimde sadece Happ'in orda olduğunu gördüm.
-Sat ve Lexi nerede?
-Ashley 'sevgilisiyle' plaja gitmiş.Onu almaya gittiler.
Sevgili kelimesini o kadar tiksinerek söylemişti ki,elimden olmadan kıkırdadım.
-Öyleyse biz de gidelim.
-Olmaz,bizi çağırmadılar.
-Tamam,sen burada kal.
Happ benim ne kadar asi bir kişiliğim olduğu hakkında bir şeyler geveleyerek arkamdan geliyordu.Bu kızı seviyorum!
Plaja gittiğime pişman olmuştum!Burası hiç olmadığı kadar kalabalıktı.Zar zor Sat ve Lexi'yi görmüştüm.İskelede Ash'in ''sevgilisinden'' ayrılıp ava gelmesini bekliyorlardı.Ash'in pek acelesi yoktu.Bu durum komiğime gitmişti.
-Hey,mutlu!Gidip avcıları çağırsana!
Mutlu demem Happ'in her zaman komiğine giderdi.Bana gülümsedi.
-Sen neden gelmeyeceksin?
-Kalabalık ortamları pek sevmem,bilirsin.
Anladığını göstermek için bana göz kırptı ve iskeleye çıktı.Onun yanında üç avcıyla geri dönmesini beklerken ben de etrafımı inceledim.
Plajda Green Day'in ''Holiday'' adlı şarkısı çalıyordu.Bu tam plaja göre bir şarkıydı.Çünkü plaj dendiğinde akla ilk gelen şeylerden biri tatildi zaten...
Şarkının güzel melodisini mırıldanmayı kestiğim zaman melezleri incelemeye başladım.Hepsini tanıyordum,biri hariç.Kim olduğuna pek kafa yormadım.Zaten daha önemli işlerim vardı.
Melezleri incelemek çok eğlenceli değildi,ben de müziğe geri döndüm.Şimdi Linkin Park'ın ''New Divide'' adlı şarkısı çalıyordu.Şarkıları kim seçiyorsa,çok zevkli biri olmalıydı.
Ben şarkını sözlerini kısık sesle okurken,iskeleden bir çığlık sesi geldi.Şarkını büyüsünden kurtulup koşarak iskeleye çıktım.Tüm melezler 'bir şey' in etrafına toplanmıştı.Olayı çözmek için birkaç kişiyi iteledim ve ne olduğunu görünce şaşkınlıktan ağzım açık kaldı.'Tanımadığım melez' boğulmak üzereydi.Birileri onu sudan çıkarmıştı;ama kimse ne yapacağını bilemiyordu.Her melez savaşmayı bilir,ama ilkyardımı bilmiyordu anlaşılan...
-Ben ilkyardım biliyorum,lütfen açılın!
Herkes açıldı ve ben de melezin yanına oturup diyaframına basınç uygularak ciğerlerindeki suyu çıkarmaya çalıştım.
Ciğerlerini temizlemeyi başardımda melez gözlerini açtı ve bana salak bir gülümsemeyle baktı.Şaşırmıştım ve bir şey demem gerekiyordu.Adını bile bilmiyordum.Ben de üzerindeki tişörte baktım ve kurulabilecek en aptal cümleyi kurdum.
-İyi misin yumurta kafa?
Çocuk hiç alınmamıştı.Sanki gözlerime kilitlenmişti.Ben de ona bakıyordum.Çok yoğun şeyler hissetmeye başlamıştım.
Biz birbirimize anlamsızca bakarken Happ bilerek öksürdü.Ama bu beni engellemedi.Sanırım artık ben de salak gibi gülümsüyordum.
Yeşil gözleri o kadar duygu dolu bakıyordu ki...Şu an sadece onun bakışları gerçekti.Sanki bana değer veriyordu ve incinmemden korkuyordu.Sanırım ben de ona öyle bakıyordum.Gözlerini benden ayrımadan konuştu:
-Merhaba avcı kız.
Yumurta kafadan çok daha iyi bir ad bulmuştu.İskelede öylece uzanmış duruyordu.Çaresiz görünüyordu,ama bakışlarıyla bana tutunuyordu sanki.Titreyerek konuştum:
-Adım Lena.
-Benimki de Heres.
Başka diyecek bir şey yoktu sanırım.Kalbim deli gibi çarpıyordu;ama yapacağımız hiçbir şey yoktu.Ben bir avcıydım.O da benden çok daha iyi kızları sevebilecek kadar muhteşem biriydi.
Gözlerimi başka yöne çevirdim ve çömeldiğim yerden kalktım.Tam ben uzaklaşırken sevgi ve umut dolu bir sesle konuştu:
-Seninle yeniden görüşmek için her şeyi yaparım Lena.
O an koşarak ona sarılmak istedim.Ne!Neler oluyordu bana,ben bir avcıydım ve öyle davranmalıydım.Hatta şu an Heres'in okla vurulmuş olması gerekiyordu.Ama o an diyebildiğim tek şey ''Yapacak daha önemli işlerin olacağına eminim.'' oldu.
***
Happ,Lexi,Ash ve ben plajdan çıktık ve ormana yöneldik.Happ ve Lexi bana aşırı kızgın şekilde bakıyorlardı.Sat ve Ash ise bana bakıp sırıtıyorlardı.Happ kendini tutamadı.
-Lena!Sana inanamıyorum.
-Neden?Bir şey olmadı.Boğulmasına izin mi verseydim?
O anda hepsi bir ağızdan konuşmaya başladı.En son dayanamadım ve yüksek sesle konuştum.
-Kızlar,lütfen!Bu konuyu kapatın!Sadece avlanmak ve avcı olmanın ne kadar güzel bir şey olduğunu kendime kanıtlamak istiyorum!
Anlayışla başlarını salladılar.
Güneş doğana kadar avlandık.