Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Gururlu Süpürme. ~ 13. Denetleme | |
|
+5Jill Violet Temple Nina Sayers Kathie Mitchiel Davies Lena H. Bryce Satellite Morgan 9 posters | Yazar | Mesaj |
---|
Satellite Morgan Artemis Avcısı/Kulübe Lideri/Melez Danışmanı/Araba Yarışları Koordinatörü/Okçuluk Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 3387 Kayıt tarihi : 24/08/10
| Konu: Gururlu Süpürme. ~ 13. Denetleme Cuma Mayıs 13, 2011 7:25 am | |
| Gözüme dolan güneşin ışıkları, yatağımda kıvranmama sebep olmuştu. Uyanmak istemememe rağmen bunu yapmak zorundaydım, bugünün temizlik günü olduğunu gayet iyi biliyordum. Ve bu sefer, her zamankinden çok daha güçlüydük, havamız ve egomuz her zamankinden çok daha yüksekti ve kardeşlerime olan güvenim her zamankinden çok daha iyiydi. Bir hevesle kalktım, yastığımdan başımı kaldırdığım andan itibaren yüzüme yayılan gülümseme paha biçilemezdi. Geçen temizlikte birinci olmuştuk ve bunun için kardeşlerime minnet borçluydum. Gerçekten çok uzun bir aradan sonra gelen bu zafer hepimizi gaza getirmişti. Toplamda üç kere temizlikte birinci olmuştuk ki, birincisi kamptaki ilk zamanlarımdaydı ve hiç kardeşim olmadığı dönemlerdendi. Tek başıma bütün bir kulübeyi süpürmüştüm çünkü eskiden haftada bir yapılan denetlemelerde, geldiğim ilk hafta bulaşık cezası almıştım. O an aklıma geldi eski günler, gülümsemem daha da arttı ve bugüne döndüm. Şu anda kampın en gözde kulübelerindendik, erkek arkadaşlarından ayrılan kızların çoğunun katılmak istediği avcılığa tanrıçalardan bile talep geliyordu. Alexis gibi özel insanlardan tutup, Atalante gibi tanrıçalara kadar bütün kızların gözdesi olan kulübemiz maalesef herkesi kabul etmiyordu. Kulübemiz sıcaktı ve kalabalıktı. Her üyesi benim gözümde kum dolarlarından kat kat daha değerliydiler ve onlar benim hiç sahip olamadığım öz kardeşlerim gibiydiler. Bunları düşünerekten yerimden kalktım, çıplak ayaklarımı mermer zemine bastım ve üzerimdeki pijamayla birlikte salona doğru ilerlemeye başladım. Onları uyandırmaya kıyamıyordum fakat bunu yapmam gerekiyordu, birden içime dolan enerjiyle bağırdım. "Kızlar salonaa!" dedim ve ben de salona doğru ilerlemeye başladım. Bugün de Nina'nın gelip biz avcılara yardım etmesini istiyordum, geçen temizlikte onun ve ruhların yardımı, kazanmamıza yardım etmişti. İçimden en güçlü şekilde dua ettikten sonra derin bir nefes aldım ve pijamalarımla beraber salondaki kanepenin üzerinde beklemeye başladım. Kızlar yavaş yavaş doluşurken ben de odaları gezerek kontrol etmek istemiştim. Ayağa kalktım ve başta kendi odam olmak üzere bütün odalardaki dağınıklığı gördüm, ağzım açık kalmıştı. Abimin odasına bakmamıştım bile, en ürktüğüm oda o odaydı çünkü. Hemen sıkı yönetimi elime alacaktım. Salona gittiğimde uykulu ama gülümseyen gözlerle bana bakan avcılara bakış fırlattım. Onlara bağıramazdım ki, onlar benim değerlilerimdiler. Onlara baktım ve sadece gülümsedim. "Kızlar, geçen sefer olmaz deneni yaptınız ve Athena'yı, Apollon'u geride bırakarak birinci oldunuz. Sizlere güvenim sonsuz olmakla beraber bu işi tekrar başarabileceğimize eminim. Salondan falan başlarsak süper olur. Belki, temizlikten sonra bir parti falan yaparız, ne dersiniz?" diye sordum göz kırparak ve onların önerilerini dinlemeye başladım çünkü bu temizlikte onlara güveniyordum. Etrafa baktım, bu temizliği eğlenceli hale nasıl getirebileceğimi düşünüyordum. Geçen seferki gibi ödüller koymak için gayet geç kalmıştım ama kardeşlerim gerçekten çok şey hak ediyorlardı. Bir süre duraksadım ve sehpanın ortasına çıkarak bağırdım. "Kızlar, herkes odasına gidip temizliğini yapsın. Eminim ki bize yardımcı olacaktırlar." dedim gökyüzüne bakarak ve ilahi güçleri kast ederek. Ardından buzdolabını açtım ve karşımda duran çileklere baktım. Avcılar yavaş yavaş odalarına dağılırken hepsi elimdeki çileklere bakıyordu. Bana imalı imalı bakışlar atan Lexi'ye göz kırptım ve o da salondan çıktıktan sonra barın üstüne koyduğum çileklere bakmaya başladım. Bunları ezip kardeşlerime çilek suyu yapmayı düşünüyordum ama nasıl yapacağımı da bilmiyordum. Tabağı ters çevirerek tencerenin içine döktüm ve kaşıkla ezmeye başladım. İçinden çıkan sular, beni güldürüyordu fakat on beş kişiye çilek suyu hazırlayabilecek kadar fazla su çıkmıyordu içinden. Sonunda buzdolabındaki bütün çilekleri aldım ve kaşıkla ezmeye başladım. İşlem bitince tencereye baktım, çıkan kadar on beş bardağa dolduracaktım artık. Tencereden on beş bardağa boşalttım ama maalesef her bardakta minicik çilek suyu vardı. Rezil olacaktım ama o kadar uğraştığım çilek suyunu çöpe atamayacağım için odaları teker teker gezerek kardeşlerime muhteşem (!) çilek sularını dağıtmaya başladım.
| |
| | | Lena H. Bryce Artemis Avcısı/Sanat ve Zanaat Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 3383 Kayıt tarihi : 23/01/11
| Konu: Geri: Gururlu Süpürme. ~ 13. Denetleme C.tesi Mayıs 14, 2011 1:48 am | |
| "Kızlar salonaa!" Sat'in melodik sesi ve gözüme dolan güneş ışıklarıyla uyanmaya zorlandım.Yatağımda doğrulup odamı inceledim;geçen temizlikten beri biraz dağılmıştı.Ama sorun yok;hepsini yapabileceğimi biliyorum.Hem Nina da gelirdi belki... Yüzümü yıkayıp üzerime temizlik yaparken giydiğim eşofmanlarımı geçirdim ve kulübenin salonuna yollandım. İçeride Lucas hariç tüm avcılar bulunuyordu.Tam Lexi'nin tanına oturmak üzereydim ki St yanıma gelip çekingen bir tavırla sordu: -Lena,Lucas nerede? Bunu bana sorması doğaldı;çünkü ben her ne kadar bu durumdan rahatsız olsam da;odalarımız yan yanaydı. -Bilmiyorum,büyük olasılıkla uyuyordur.Onu çağırmamı ister misin? -Çok iyi olur,saol Lenny. Ben de koşarak Lucas'ın odasına gittim.Onu ne zaman görsem,aklıma yanında ruhlarla uyandığındaki surat ifadesi geliyordu.Sessizce kıkırdayarak odanın kapısını açtım. Yaşadığım şok gerçekten çok büyüktü.Lucas uyanıktı!Üstelik odası da geçen temizliğe göre hayli iyi durumdaydı.Ve asıl bomba olay şuydu;Lucas saçlarını da taramıştı! Şaşkınlıkla sordum: -Lucas? -Meraba.Lena. Garip bir şey vardı.Bu Lucas'ın sesi değildi.Konuşan kişi sanki ruhsuz gibiydi,sesi çok monotondu ve bakışları donuktu. -Lucas,beni korkutmaya başladın,iyi misin? -Ben.Lucas.Değilim. Olamaz!Bir bu eksikti yani! -Pekii...Sen kimsin? -Senyoritta,beni nasıl tanımazsın! Oh,hayır!İspanyol!Lexi'nin onu öldürdüğünü sanıyordum.Aslında teknik olarak bu imkansız,o zaten ölü. -Aa?İspanyol.Burada ne işin var?Yani Lucas'ın bedeninde? -Lucas mı! Sözde 'Lucas' koşarak odasındaki boy aynasına gitti.(Odasında boy aynası olduğunu yeni fark ediyordum.Genelde aynanın bulunduğu yerde çamaşır yığını olurdu.) -Olamaz!Senyoritta,diğer güzel matmazellere 'haberh' vermeliyiz. İspanyol aksanı berbattı.Ama haklı olduğu konu 'diğer güzel matmazeller' di. -İspanyol,hemen Sat'in yanına gidelim! Tam onu kolundan çekip salona götürecekken aklıma bir şey geldi.Sinsi bir şekilde sırıtarak ona döndüm. -Ama madem böyle bir karışıklık oldu,biraz yararlanalım değil mi? İspanyol beni yanlış anlamıştı sanrım,kollarını uzatıp ''Pekala genç bayan,güzelliğinize teslim oluyorum.'' dedi. -İspanyol,seninle başka bir romantizm yaşayacağız.Birlikte benim odamı temizleyeceğiz! -Of,tamam!Tahmin etmeliydim!Ben şapşal bir düküm! Hemen Lucas'ın odasının yanındaki odaya geçtik;yani benim odama... -Pekala,sen tozları al,yerleri süpür,nevresimleri değiştir ve çamaşırları yıka.Ben de masamı temizleyeyim. Bu adil (!) paylaşımdan sonra masama gittim ve Amphitrite heykelciğimin tozunu aldım. Arkama dönüp İspanyol'un neler yaptıpına baktım. -Aman tanrım!Yüce Zeus aşkına!Bunu nasıl yaptın? Benim kocaman açılmış gözlerime bakıp havalı bir şekilde konuşmaya başladı: -Tatlım,yaşarken kazandığım tecrübeler var... Odam beş dakika içinde muhteşem olmuştu!Alexandra fayanslarıma bakınca kendi yüzünü görecekti! -Pekala İspanyol,teşekkürler.Ve...Gitme vakti. İkimiz koşarak salona,Sat'in yanına gittik.Sat çilekleri kaşıkla eziyordu.Bizi görünce alnında biriken teri koluyla silerek sordu: -Lena,Lucas;iyi misiniz?Neden gelmeniz bu kadar uzun sürdü? -Sat,ufak bir sorunumuz var.Aslında oldukça büyük bir sorun! *** Sat'e olanları anlattıktan sonra ikimizde çözüm yolu düşünmeye başlamıştık. -Of ya!Nasıl oldu ki bu?Üstelik daha şu çilek sularını sıkmamıştım! -O sorun değil.İspanyooooll! İspanyol uyuduğu yerden doğruldu. -Evet,senyoritta. -Şu çileklerden çilek suyu yap!15 kişilik olsun! -Elbette,matmazel. Sat dediklerimi duyunca hafifçe kıkırdadı.Onu güldürmek hoşuma gitmişti;ama ne yapacağımızı hala bilmiyorduk.Umutsuzca ona baktım.Sat de çaresizdi. İki avcı karar kılmıştık;'ona' ihtiyacımız vardı.Yani Nina'ya... *** İspanyol çilek sularını hazırladığında tüm avcıları salona çağırdık ve bir duyuru yaptık.15 avcı çile sularını yudumlarken Sat konuşmaya başladı. -Kızlar,lütfen panik olmayın;ama kardeşimiz Lucas kayboldu. Bütün avcılar gülmeye başladı,haklıydılar da.Lucas salonda dikiliyordu,üstelik onlara çilek suyu yapmışlardı. Sat onları inandırmaya çalışıyordu;ama olmadı.Salona bir gürültü hakimdi.En son dayanamadım ve sehpanın üzerine çıktım. -Kızlar! Bu kadar yüksek bir sesim olduğunu bilmiyordum.Birden herkes sustu ve dinlemeye başladı.Ben de devam ettim. -Kamptaki en iyi lidere güvenmiyorsanız,Lucas'a güvenin!Sizce Lucas bize çilek suyu yapar mı?Ya da odasını toplar mı?Size basit bir ipucu,şu an salondaki kişinin saçları taranmış! Avcılar şok içinde bana baktı,inanıyor gibiydiler.İspanyol konuşunca,emin oldular. -Güzel Senyorittalar,kardeşinize inanın!Hey,selam Matmazel Lexi! Lexi kızarmasını izlerken konuşmaya devam ettim. -Lucas avcılar kulübesindeki tek erkek.Birkaç avcı onu kabullenemiyor olabilir.Ama o,bizden biri.Ve şimdi başı dertte. Sat bana teşekkür edercesine baktı ve konuşmayı devraldı. -Eğer ruhlar yer değiştirdiyse,Nina'nın kolyesine bir şey olmuş olabilir.Dahası Nina'ya bir şey olmuş olabilir!Onları anlamak için Nina'yı çağırmalıyız. Bana baktı,onaylarcasına başımı salladım. Salondaki en yüksek sehpaya çıktım ve bağırarak ''Duygu bağım,tanrıçam,Nina!Çağrıma kulak ver ve en ihtiyacım olduğu anda yanımda ol! '' dedim. Nina şu anda çoktan giyinmiş olmalıydı;hatta az sonra kapı çalardı. | |
| | | Kathie Mitchiel Davies Artemis Avcısı/Parti Organizatörü
Mesaj Sayısı : 443 Kayıt tarihi : 20/12/10
| Konu: Geri: Gururlu Süpürme. ~ 13. Denetleme Ptsi Mayıs 30, 2011 9:17 am | |
| Sat'ın bağırmasıyla yatağımdan doğruldum.Bugünün temizlik günü olduğunu bildiğim için kalkmak istemesem de kalkıp banyoya gittim.Kızları bekletmemek için aceleyle elimi yüzümü yıkadım ve odama döndüm. Odam her zamankinden daha dağınıktı.Kirli çamaşırlar dolabın kenarında birikmişti.Masamın üstünde ise dergiler ve yemek çöpleri birbirine karışmıştı.Biri gelip bu manzarayı görmeden odadan çıkmazsam başıma kötü şeyler gelebilirdi.
Hızlı bir şekilde eşofmanlarımı dolatan çıkardıktan sonra üstüme giydim.Ve sessizce odamdan çıkıp salona ilerledim. Sat,Lena ve diğer kızlar yerlerine oturmuşlardı.Lucas da tenceredeki çilekleri eziyordu.Lucas'ın saçını taramış olduğunu farkedince çok şaşırdım.Sanki her zamanki dağınık, tembel abim yerine titiz ve düzenli biri gelmişti.Bu değişimin sebebini anlayamasam da sorgulamadan ben de yerime oturdum. Lucas bize hazırladığı çilek sularını dağıtırken Sat konuşmaya başladı."Kızlar,lütfen panik olmayın ama kardeşimiz Lucas kayboldu."Hepimiz Sat'ın söylediklerini çok saçma bulduğumuz için gülmeye başladık.Lucas yanı başımızda duruyordu,Sat ise onun kaybolduğunu söylüyordu.Herkes konuşmaya başladığında Lena sehpaya çıkıp bağırdı "Kızlar!Kamptaki en iyi lidere güvenmiyorsanız,Lucas'a güvenin!Sizce Lucas bize çilek suyu yapar mı?Ya da odasını toplar mı?Size basit bir ipucu,şu an salondaki kişinin saçları taranmış!".Aslında haklı sayılırdı.Bugün Lucas'ta büyük bir değişim olduğunun farkındaydım ama buna inanması zordu.Eğer Lucas kayıpsa yanımızda duran işi kimdi ? O anda Lucas "Güzel Senyorittalar,kardeşinize inanın!Hey,selam Matmazel Lexi!" dedi.Bu İspanyoldu.Ben daha olayın şokunu atlatamadan Lena konuşmasına devam etti "Lucas avcılar kulübesindeki tek erkek.Birkaç avcı onu kabullenemiyor olabilir.Ama o,bizden biri.Ve şimdi başı dertte."Ardından Sat "Eğer ruhlar yer değiştirdiyse,Nina'nın kolyesine bir şey olmuş olabilir.Dahası Nina'ya bir şey olmuş olabilir!Onları anlamak için Nina'yı çağırmalıyız." dedi.Nina'yı çağırmak işimizi kolaylaştıracağı için onlara katılıyordum.Lena herkesin onayını aldıktan sonra sehpanın üstüne çıkarak Nina'ya seslendi ''Duygu bağım,tanrıçam,Nina!Çağrıma kulak ver ve en ihtiyacım olduğu anda yanımda ol! ''. Ardından hepimiz Nina'nın gelmesini beklemeye başladık. | |
| | | Nina Sayers Küçük Tanrıça
Mesaj Sayısı : 510 Kayıt tarihi : 10/04/11
| Konu: Geri: Gururlu Süpürme. ~ 13. Denetleme Perş. Haz. 02, 2011 1:44 am | |
| -Nina,annen hakkında tek kelime daha duymak istemiyorum. Kırmızı şarabından usulca yudumladı ve temkinli bakışlarını tekrar bana;kızına çevirdi.Ben bu kadar merak içindeyken,onun oldukça 'sakin' olması beni delirtiyordu.Bir tanrıça olmama rağmen annemin nasıl biri olduğunu bilmiyordum.Bir tanrıça mı,yoksa su perisi mi?Ya da herhangi bir mitolojik canlı?Her ne olursa olsun;annemi bilmeye hakkım vardı.Bu yüzden Hades'e çok kızıyordum.Neden bana söylemiyordu ki! Annem bir sırdı,ve benim de sırları öğrenebilme yeteneğim var.Her şeyi,istediğim her şeyi biliyorum.Tanrılar savaşını ilk ben öğrendim,kronos'un dirilme çabaları...Dünya'nın sonunu bile!-Zeus sır tutma konusunda pek iyi değil de!-Fakat bu basit sırrı bilmiyordum.Babamın gözlerine baktığımda gördüğüm şey annem değil,sadece duygusuz bir kahverengi tonuydu.Yine de denemekten yılmamalıydım.Gece uzundu,defalarca deneyebilirdim. Bakışlarımı,dalgınlıkla baktığım yerden Hades'e çevirdim.Ona baktım,henüz gözlerine yoğunlaşamadan dikkatimi bir yaş damlası çekti.Evet,ağlıyordu;Hades ağlıyordu!Hemen ardından ikinci bir yaş göz kapağını okşayarak yanaklarına doğru süzüldü. Annem için ağlıyordu.Bunu bilmek için sır tanrıçası olmaya gerek yoktu.Yeraltı tanrısı ve nefret dolu olsa da,Hades'in de bir kalbi vardı.Ve annemi sevmişti.O ağlarken,gözlerine dalıp sırlarını öğrenmeye çalışacak kadar soğukkanlı bir tip değildim.Sanırım,bu özelliğim anneme çekmiş. Ona bakarken benimde yüzümden bir yaş süzüldü.Hades duygu dolu gözlerini bana çevirdi ve eliyle beni yanına çağırdı.Daha fazla ağlamamak için kendimi tuttum ve onun yanına gittim.Eliyle,elimi kavradı.Ve gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı. -Anneni merak etmeni anlıyorum.Ve en yakın zamanda bunu sana söyleyeceğim.Nina,bunu henüz ben bile kendime itiraf edemiyorum.'O' aklıma geldikçe hüzne boğuluyorum. Ağlamasını kesmeden,elini şarabına götürüp tek dikişte kadehi bitirdi.Ve konuşmasını çok güzel bitirdi. -Sabah olmak üzere,seni sevdiğimi unutma canım. Tam ben de onu sevdiğimi söyleyecekken,saatin alarmı çalmaya başladı. *** Yüzümdeki saçma gülümsemeyle yatakta doğruldum.İçimden Morpheus'a teşekkür ettim.Onun sayesinde uykuda babamla görüşebiliyordum. Yüzüme soğuk su çarptım.Ruh iletişimi baya yorucuydu,ama buna değmişti.Annemin kim olduğunu öğrenememiştim;ama en azından babamın sevgisinden emin olmuştum.Aslında,hayatımda ilk defa biri bana 'seni seviyorum' demişti.Bunu duymak her canlı mutlu ediyor sanırım. Üstümü giyinip bir şeyler atıştırdıktan sonra;tuvalimi,yağlı boyalarımı ve fırçamı alıp bahçeye açılan geniş balkona gittim.Kapıyı açar açmaz içeri mis gibi çiçek kokuları doldu.Bu güzel kokuyu içime çektim ve küçük teybe yöneldim.Resim yapaken klasik müzik dinlemek hoşuma giderdi.'Jean Conte' nin kasedini taktım ve tuvalimin başına döndüm. İnsan suretleri çizmeyi severdim.Tanıdığım pek fazla kişi olmadığından,yüz şeklini hayal gücüme bırakırdım.Yine,her zamanki gibi gözlerimi kapadım,ve aklıma ilk gelen kişinin yüzünü çizmeye başladım.Nefes bile almıyordum,kenimi çok kaptırmıştım.Art arda fırça darbeleri yapıyor,renkleri birbirine karıştırıyordum.Ve,en sonunda...Bitti... Başımı kaldırıp eserimin son halime baktım,ve şaşkınlıktan paletimi yere düşürdüm.Tuvaldeki yüz...Bana çok benziyordu!En az 'onun' kadar benziyordu...Annem kadar!Şaşkınlıkla incelemeye devam ettim.Saçları sarıydı ve teni benden bir ton kadar daha açıktı;fakat gözleri benimkinin kopyası gibiydi.İri ve yeşil bir çift göz...Düşünmeye devam ettim.Hades tamamen esmerdi,demek ki annemle saç ya da ten rengimizin uyması gerekmiyordu.Ve ben gerçekten annemi bulmuş gibi hissediyordum. Ben kendi kendime düşüncelere dalmışken,birden Lena'nın sesi tüm odada yankılandı sanki: -Duygu bağım,tanrıçam,Nina!Çağrıma kulak ver ve en ihtiyacım olduğu anda yanımda ol! Hemen kolyemi tuttum ve melez kampında olmayı diledim.Lena ile duygubağımız olduğu için kolyem aracılığıyla melez kampına rahatlıkla gidebiliyordum.Fakat bunu sakıncaları vardı.Bir çatının üzerine,kılıç talimi alanına,ya da ok tahtasının üzerine ışınlanabilirdim.Kolyemin üzerinde bulunan 'kan ruhu taşı' sayesinde yolculuklar güvenli oluyordu.Bu taş,kolyenin tüm işlevlerindeki güvenliği salıyordu.Ruh çağırmada,ruh iletişiminde...Kolyenin en önemli parçalarından biriydi bu taş.Tek güvencem...Fakat sanırım pek güvenmemeliymişim. Gözlerimi açtığımda havada asılı kalmıştım!Hemen altımda Artemis kulübesi vardı.Ufak bir çığlık atıp elimi kolyemden çektim.Kolyemi bıraktığım anda hızla kulübenin bacasına düştüm. *** Uyandığımda Lucas,Lena ve Sat başıma toplanmış;bana kolonya koklatıp yüzümdeki isleri siliyorlardı.Happy kıkırdayarak ''Neyse ki şömineyi yakmamıştık!'' dedi.Ona öldürücü bir bakış attım ve Lena'ya döndüm. -Neler oluyor? Sat ve Lena birbirlerine baktılar.Şu an acınacak haldeydim ve sanırım onlar da bunu fark etmişlerdi. -Iı,yok bir şey.Sen biraz dinlen de... Tam onlar saçma sapan şeyler gevelerken,Lucas: -Senyoritta,kolyenizin bir parçası eksik. Hemen kanepeden kalktım ve deli gibi bağırmaya başladım: -Neler oluyor!İspanyol,Lucas nerede!Kolyeme ne oldu!Biri bana her şeyi anlatsın! Lexi ve Sat beni sakinleştirmek için kollarımdan tuttular ve kanepeye tekrar oturttular.Sat bana tüm olanları anlattı.Ruhların değişmesini,İspanyol'un gelişini...Şaşkınlıkla dinlerken sorunu anlayıvermiştim.Ayağa fırladım ve bağırarak ''Kan ruhu taşı'' dedim. İspanyol neden söz ettiğimi biliyordu;fakat diğerleri bir açıklama bekliyordu.Ne yazik ki buna vakit yoktu. -Pekala,kolyemin önemli bir taşı kayıp.Ve bir plan yapmalıyız.Öncelikle size kuralları anlatmalıyım. Tedirgin avcıların gözlerine baktım ve konuşmama devam ettim: -Ruhlar yer değiştirdikten 48 saat sonra,bedenlerine geri dönmezlerse;ebediyen hapis kalırlar! Herkes bir ağızdan konuşmaya başlamıştı,kardeşleri için gerçekten endişeleniyorlardı.Onları elimle susturdum ve devam ettim: -Kan ruhu taşı bulunmazsa,hiç bir şekilde yer değişimi olmaz. Şimdiyse avcılar beni suçlamaya başlamışlardı.Onlara benim suçum olmadığını söylemeye çalıştım;fakat daha da kızdılar.En son bağırarak onları susturdum. -Kolyem dün sağlamdı.Öyleyse dün gece,yeraltında düşürmüş olmalıyım.Gidip taşı alırım,ve her şey çözülür! Arklarda oturan bir avcı sinirle sordu: -Peki bizim temizliğimiz ne olacak?Çok vakit kaybettik! -Ruhları çağırabiliriz,sanırım... Aslında bu iyi bir fikir değildi.Daha doğrusu güvenli değildi.Ama başka çarem yoktu.Lena avcıları yumuşatmaya çalıştı: -Merak etmeyin kızlar.Benim odam bitti,ben de yardım ederim.Hem ruhlar da yardım eder.Hem temizliği bitiririz,hem de Lucas geri döner. Ona minnet dolu bir bakış attım ve ruhları yeryüzüne davet ettim. İspanyol'a fısıldayarak ''Hadi!Ruhlar sorun çıkarmadan gidelim buradan!'' dedim. Lena'ya el salladım ve kulübenin kapısını çarparak İspanyol'la yeraltı yolculuğumuza başladık. | |
| | | Jill Violet Temple Artemis Avcısı
Mesaj Sayısı : 121 Kayıt tarihi : 26/05/11
| Konu: Geri: Gururlu Süpürme. ~ 13. Denetleme C.tesi Haz. 04, 2011 4:03 am | |
| Kulübede temizlik vardı ve bu hiç yapmadığım bir işti. Yetimhanede ne zaman temizlik olsa benim yerime yapabilecek enayiler bulurdum. Ama burada öyle bir şey yoktu, odamı temizlemek zorundaydım. Sat'ın "Kızlar salonaaa!" diye seslenmesiyle uyandım. Temizlik konuşmasını dinledikten sonra ayaklarımı tekrar odama sürükledim, zaten odamda bir şey yoktu ki, sadece koliler vardı. Daha hiçbir şeyimi yerleştirememiştim. Giysilerimi, gerilim kitaplarımı, oyuncak ayılarımı, aksesuarlarımı. Derin bir nefes aldım ve elimdeki toz beziyle büyük gardıroba yöneldim. Köşe bucak silmeye başladım, ilk defa bu kadar temizlik yapıyordum ve daha gardırobun yarısına gelmeden yorulmuştum. Yine de hiç durmadan devam ettim. Gardırop bittiğinde giysilerimin olduğu koliyi açtım ve yazlık – kışlık diye ayırarak teker teker yerleştirdim. Kendimle gurur duyuyordum. Tamam, belki bazılarını katlamadan direk depmiş olabilirdim, ama bitmişti. Koca yatağın üzerine 3 tane oyuncak ayımı dizdim ve hiç ayrılamadığım yastığımı başköşeye yerleştirdim. Şimdi biraz daha evimde hissediyordum. Küçük kitaplığın yanına geldim ve onu da güzelce silmeye başladım. Sonra koliden kitaplarımın hepsini çıkardım ve hepsini dizdim. Okunacaklar üste, okunanlar alta. Geldim masama, ders çalışacak değildim elbette bundan sonra, ama değerli bilgisayarımı koyacağım bir yer olmalıydı. Koliden onu da çıkardım ve yerleştirdim. Koca masada küçücük kalmıştı. Her şeyi not ettiğim defterimi, kalemliğimi, masa lambamı da koyduktan sonra kendimi daha da mutlu hissettim. Liderim bana aşağıdan bağırmaya başladı “Jill, kargodan bir şeyler gelmiş sana!” Yüzümdeki gülümseme daha da arttı. Ses ve oyun sistemlerim gelmiş olmalıydı. Hemen aşağıya inip kargo çalışanlarını karşıladım, onlar da garip yaratıklardı. Odama çıkarıp her şeyi yerli yerine koyduktan sonra, oturdum onları güzelce kurdum. Televizyonum, DVD oynatıcım, ses sistemim ve Playstation’ım. Sonra koliden oyun, müzik ve film CD’lerini çıkartıp kitaplığımdaki en alt rafa yerleştirdim. Ortalardaki kabloları da ark taraflara saklayınca, odamın tam da istediğim gibi olduğunu düşünüp gülümsedim. Maalesef biraz daha temizlik yapmam gerektiğinin farkındaydım. Yerleri sildim, süpürdüm. Biraz beceriksizce olmuştu, ama iyi görünüyordu. Camlarımı da sildim, tabii o hiçbir işe yaramadı. Sonunda aşağı indim ve “Yardıma ihtiyacı olan?” diye seslendim.
| |
| | | Satellite Morgan Artemis Avcısı/Kulübe Lideri/Melez Danışmanı/Araba Yarışları Koordinatörü/Okçuluk Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 3387 Kayıt tarihi : 24/08/10
| Konu: Geri: Gururlu Süpürme. ~ 13. Denetleme C.tesi Haz. 04, 2011 8:40 pm | |
| O güne kadar geçirdiğim en garip temizlikti bu. Abimiz Lucas, kaybolmuştu ve onun yerine tuhaf aksanlı bir adam gelmişti, hem de onun yakışıklı bedenine. Şu an gerçekten acayip hisler içerisindeydim. Benim abim asla temiz olmamıştı, saçları taranmamıştı ama karşımda onun bedeninin böylesine temiz olduğunu görmek tuhaf geliyordu bana. İyi ki Tanrıça Nina vardı, kaç temizliktir onun sayesinde zor durumlardan kurtuluyorduk. Bize yardım eden bir ilahi gücün bulunması gayet sevindiriciydi. Ben de bana en yakın olan Tanrıça Judytte'yi çağırabilirdim belki, ama temizlik sonunda etrafa güzel kokular yayması için. Yoksa onun ilahi gücü çok güçlü bir şey değildi, dışarıdan bakınca. Derin bir nefes aldım ve İspanyol diye çağırılan adamın sıktığı çilek suyundan bir yudum içtim. Adam, gerçekten yetenekli olmalıydı, içtikçe içesim geliyordu, güzel sıkmıştı çilekleri. Ayrıca Lena'nın odasını da temizlemişti, bu durumda bir sorun yoktu. Herkes yavaş yavaş odasına dağılırken, ruhlar da belirmeye başlıyordu. Geçen seferden olan tecrübem sayesinde ruhları odalara yönlendiriyordum. Tabi içimde bir korku olduğunu inkar etmiyordum. Onları kızdırmamak için gayet kibar davranmaya çalışıyordum, hatta mutfaktan onlara da servis yapıyordum. Bana uysal gibi görünen bir ruhu da kendi odama yönlendirdim. Onun arkasından gitmeye hazırlanırken birden kapı çaldı. Şaşırmıştım, belki bize yardım etmeye gelen biridir diyerekten kapıyı açtığımda iki yaratıkla karşılaştım ve bağırdım. Acayip gözleriyle ilginç beden dokularının uyumu, bana oldukça korkunç gelmişti yapabileceğim bir şey yoktu. Sonra bana kargo görevlisi olduklarını söylediler, utandım. Kargonun da Jill'e ait olduğunu söyleyince onlar, Jill'e bağırdım. Ardından o eşyalarını almaya geldi, ben de odama gittim. Odamdan içeri girdiğimde ruh pencereleri siliyordu. Gülümsedim. Ben de temizlikte en sevdiğim işi yapmaya başladım, halı çitileme. Adı bile gayet güzel geliyordu bana. Elimde bir bez olabildiğince etkili ve hızlı silmeye çalışıyordum. Bir süre sonra içeriden Jill'in sesi gelmeye başladı. "Yardıma ihtiyacı olan var mı?" diye soruyordu. Ruhtan hafifçe izin istedikten sonra Jill'in yanına gittim. "Bence tuvaletleri silebilirsin." dedim kıkırdayarak. Sonuna da ekledim. "İki tane ruhla beraber elbette." Teker teker odalardan çıkan ruhları Jill'e havale ettikten sonra odama döndüm. Ruhun pencereleri bitirdiğini, ayrıca benim en büyük hobime de el attığını görünce, ben de etraftaki tozları almaya başladım. Tozları yavaş yavaş alıyordum, bir nevi tozlarla oynuyordum. Onları üflüyor ve bundan keyif duyuyordum. Gülümseyerek arkamı döndüğümde ruhla karşılaşında korktum, korkudan gözlerim büyüdü ve öksürmeye başladım. Hemen işimin başına geri dönerek çarşafları çıkardım. Ruh da bana yardım ediyordu, çarşafları dışarıya taşıdı. O sırada ben de kapıyı silmeye başladım. En rahat ve en acayip geçen temizliğimdi bu. Tam kapıyı silerken aklıma abim geldi. Onun nerede olduğunu merak ediyordum, doğrusu bir parçam yokmuş gibi hissetmeye başlamıştım, huzursuzlanmıştım. Kapının çalmasını veya içeriye gürültüyle Nina'nın veya onun dalmasını bekliyordum, istiyordum.
| |
| | | Lena H. Bryce Artemis Avcısı/Sanat ve Zanaat Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 3383 Kayıt tarihi : 23/01/11
| Konu: Geri: Gururlu Süpürme. ~ 13. Denetleme C.tesi Haz. 04, 2011 10:05 pm | |
| -Duygu bağım,tanrıçam,Nina!Çağrıma kulak ver ve en ihtiyacım olduğu anda yanımda ol! Herkes bir süre sessizce bekledi.Herkes salona dikkatlice bakıyordu.Sanırım havalı bir ışınlanma bekliyorlardı;ama tanıdığım Nina,onu çağırdığım zaman ciddileşir ve en kısa sürede buraya gelmeye çalışırdı.Bu yüzden ben kapının çalışınmasını bekliyordum. Fakat en sonunda hiçbirimizin beklemediği bir giriş yaşadık;Nina kulübemize bacadan girdi!Bunu nasıl olduğunu bilmiyordum;fakat buna kafa yormaya vakit yoktu.Nina baygındı ve normal şekilde ışınlanamadığına göre kesin bir sorun vardı. Sat,İspanyol ve ben Nina'yı kanepenin üzerine taşıdık.Ben yüzündeki isleri ıslak havluyla temizlerken,Sat ve İspanyol ona kolonya koklatıp ayıltmaya çalışıyorlardı. On dakika kadar sonra Nina yavaşça gözlerini açtı.Çok yorgundu,sanki ışınlanma tüm enerjisini emmişti.Sat ve ben birbirimize endişeli bir şekilde bakarken Happy,ortama hiç uymayan bir şaka yaptı. -Neyse ki şömineyi yakmamıştık! Nina gözlerini kısarak Happy'e baktı.Sanırım onu şömineye fırlatmak istiyordu.Bu pek hoş olmazdı tabi... Nina,siniri geçtikten sonra iri yeşil gözlerini merakla bana çevirdi ve sordu: -Neler oluyor? Sat ile birbirimize baktık.Nina hiç iyi görünmüyordu ve ona olanları biraz sonra anlatmak daha iyi olurdu.Bir tanrıça olsa da,şu an oldukça güçsüz görünüyordu. -Iı,yok bir şey.Sen biraz dinlen de... Sat ona önemli bir şey olmadığı gibi saçma sapan şeyler gevelerken;ben de arkadan ''evet!'' ya da ''kesinlikle!'' gibi onaylama cümleleri kuruyordum. Aslında bu bir testti.Nina'nın bize yardım edip edemeyeceğini anlamak için.Sır tanrıçası isterse sorunumuzu öğrenebilirdi.Fakat o bunu deneyemedi.Bu onun çok yorgun olduğunun bir başka kanıtıydı.Biraz daha uyuması gerekliydi;fakat İspanyol her şeyi mahvetti. -Senyoritta,kolyenizin bir parçası eksik. Nina telaşla koltuktan kalktı.Evet,sanırım artık delirmişti.Sehpaların arasından geçiyor,deli gibi bağırıyordu. -Neler oluyor!İspanyol,Lucas nerede!Kolyeme ne oldu!Biri bana her şeyi anlatsın! Sat ve ben İspanyol'a tehditkar bir bakış attık ve olanları anlatmaya koyulduk.Başka çaremiz kalmamıştı.Sat ona Lucas'ın sabah gelmediğini ve beni,onu çağırmam için görevlendirdiğini anlattı.Ben de hikayenin benim başıma gelen kısmını anlattım.Lucas'ın farklı görünümünü,odasını,odamı temizlemesini,çilek sularını... Nina bizi şaşkınlıkla dinliyordu.Fakat bir süre sonra bu şaşkınlık kaygıya dönüştü.Sanırım sorunu anlamıştı,ve pek hoş bir çözüm yolu yoktu...Bize bakarak çok kısık sesle 'kan ruhu taşı' dedi.Biz ona anlamsızca bakarken o,hemen ayağa kalktı ve duyuru yapması gerektiğini söyledi.Bütün kulübe,onu dinliyordu. -Pekala,kolyemin önemli bir taşı kayıp.Ve bir plan yapmalıyız.Öncelikle size kuralları anlatmalıyım. Hepimiz tedirgindik;fakat bunu belli etmemeye çalışıyorduk.Ses çıkarmadan onu dinlemeye devam ettik. -Ruhlar yer değiştirdikten 48 saat sonra,bedenlerine geri dönmezlerse;ebediyen hapis kalırlar! Şaşkınlıktan elimi kocaman açılmış ağzıma götürdüm.Bu berbat bir şeydi.Lucas'ı çok sevdiğim söylenemezdi;fakat o benim ağabeyimdi ve onu sonuna kadar korumalıydım.Sanırım böyle düşünen tek kişi ben değildim;çünkü kulübede herkes bir ağızdan konuşmaya başlamıştı.Nina onları susturdu ve devam etti. -Kan ruhu taşı bulunmazsa,hiç bir şekilde yer değişimi olmaz. Artık herkes susmuştu;ve Nina'ya bakıyorlardı.Bu bakışı tam çözememiştim;fakat birkaç dakika bakıştıktan sonra bir avcı ''Taş sendeydi,ve sen onu kaybettin!'' diye bağırıca anlamıştım.Suçlayıcı bakışlar... Sat,ben,Lexi ve İspanyol onları susturmaya çalıştık.Zor da olsa,bunu başarabildik.Tabii birkaç avcı sinirlenip salondaki vazoyu yere fırlatmıştı. Nina endişeyle konuşmasına devam etti. -Kolyem dün sağlamdı.Öyleyse dün gece,yeraltında düşürmüş olmalıyım.Gidip taşı alırım,ve her şey çözülür! Arklarada oturan bir avcı sinirle sordu: -Peki bizim temizliğimiz ne olacak?Çok vakit kaybettik! -Ruhları çağırabiliriz,sanırım... Nina bunu hiç kedine güvenerek söylememişti.Bir şeyler döndüğü ortadaydı.Yine de bir şey demedim ve Nina'nın ruhları çağırmasını bekledim. Ruhlar parkelerden çıkarak yavaş yavaş bize doğru ilerliyordu.Bu arada Nina çoktan gitmişti. *** Sat ruhları kibarca yanımıza yollarken,herkes odalarına geri döndü.Benim odam tertemizdi.Fakat boş durmamalıydım.Nereyi temizleyeceğimi düşünürken,bu kararı Sat'e bırakmaya karar verdim. -Hey Sat!Odam temiz,şimdi nereyi temizleyeyim? -Hmm...Aslında mutfak çok dağıldı.Her yerde çilek kabukları var.Oraya el atarsan sevinirim,birkaç ruh ile tabii ki... Başımı onaylarcasına salladım ve birkaç ruhla mutfağa gittim.Başta her şey iyi gidiyordu.Çilek lekelerini silmiştik,tezgahı parlatmıştık...En son her şey bittiğinde kocaman çöp torbasını elime aldım ve kulübenin dışarısındaki büyük çöp bidonuna yöneldim.Burnumu tıkayıp torbayı bidonun içine fırlattım ve koşmaya başladım.Apollon kulübesi bana gülüyordu. Sinirle söylenirken,daha büyük bir proble olduğunu gördüm.Bahçıvan olan ruh,bahçeyi talan ediyordu!Güllerimizi kesiyor çimleri yoluyordu!Koşarak mutfağa gittim.Az önce tertemiz olan mutfakta şimdi tüm ruhlar toplanmış,yemek savaşı yapıyorlardı!Happy onları durdurmaya çalıştı;fakat pek başarılı olamadı,hatta kafasına elmalı turta atıldı! Ruhları durdurmaya çalışıyorduk;fakat olmuyordu!İçimde Nina'nın hemen gelmesini umdum.Kan ruhu taşı ile birlikte tabi ki... | |
| | | Kathie Mitchiel Davies Artemis Avcısı/Parti Organizatörü
Mesaj Sayısı : 443 Kayıt tarihi : 20/12/10
| Konu: Geri: Gururlu Süpürme. ~ 13. Denetleme Salı Haz. 07, 2011 11:31 am | |
| Nina gittikten sonra hepimiz temizliğe koyulduk.Ben yanıma bir tane ruhu da alarak odama koştum.Aslında bu oda için on ruh gelse de fayda etmezdi.İşimiz zor gibi gözüküyordu ve bir an önce burayı toparlamalıydık.Ruha "Şey...Sen Masanın üstündekileri toplayabilirsin." dedim ve ben de yatağımı düzeltmeye başladım.Ben daha yatağımı düzeltemeden ruh " Başka ne yapabilirim? " dedi.Ruhları çok hafife aldığımı farkettim ve şaşkınlığımı üzerimden atarak "Kirli çamaşırları banyoya götür istersen." dedim ve yatağımı düzeltmeye devam ettim.Ruh bu kadar hızlı bir şekilde çalışıyorsa benim oturmamda bir sakınca yoktu(!).Ruh banyodan geldiğinde ona "Önce halıyı sil,sonra toz alırsın, ardından da kıyafet dolabımı düzenleyebilirsin." dedim.Ben ise elime bir dergi alıp koltuğuma yayıldım.Kısa bir süre sonra odam pırıl pırıl olmuştu.Ruha yardımcı olduğu için teşekkür ederek odamdan çıktım.Jill tuvaleti,Lena mutfağı temizliyordu.Diğer kızlar da kendi odalarıyla ilgileniyorlardı.
Bana iş kalmadığını düşünerek televizyonun karşısına geçecekken mutfaktan sesler geldiğini duydum.Hızla koltuktan kalkarak mutfağa koştum.Gördüğüm manzara karşısında deliye döndüm.Bütün işler neredeyse bitmişken mutfak berbat görünüyordu.Ve bu sefer bunun sorumlusu biz değil ruhlardı.Happ bir yandan onları durdurmaya çalışıyor bir yandan da kafasındaki turtayı temizlemeye çalışıyordu.Happ ayırmada başarılı olamayınca devreye Lena girdi.Ruhların arasına geçerek onları durdurmaya çalıştı.Ama o da başarılı olamadı.Sonunda pes edip yanıma geldiğinde ruhlar savaşa devam ediyordu.Lena umutsuzca başını sallayıp "Nina çabuk gelse iyi olur." dedi.Ben de havada uçusan yiyeceklerden kaçarken "Bence de bunlarla daha fazla başa çıkamayız." dedim. | |
| | | Nina Sayers Küçük Tanrıça
Mesaj Sayısı : 510 Kayıt tarihi : 10/04/11
| Konu: Geri: Gururlu Süpürme. ~ 13. Denetleme Çarş. Haz. 08, 2011 12:55 am | |
| -Senyoritta,oraya nasıl gideceğiz ki?Yani yer altına. İspanyol kafası karışmış bir şekilde bana bakıyordu.Haksız da sayılmazdı.Yer altının girişi Los Angeles'taydı;fakat biz New York'taydık.Oraya ulaşmamız saatler sürerdi;ama artık bizim için saniyeler bile önemliydi.Birden aklıma Hades'le iletişim kurmanın yolu geldi. -İspanyol,küçük gitarını bana ver. İspanyol şaşırmışa benziyordu.Sanki gitar oun bir parçasıymış gibi sarıldı ve itiraz etmeye başladı. -Ama,prenses!Olmaz,bu gitar İspanyol kültürünü yansıtır. Artık benim de sabrım taşmıştı.Benim yüzümden iki ruh,birbirlerinin bedenlerinde hapis kalabilirlerdi;ama ben burada yarım akıllı bir ruhu gitarını vermesi için ikna etmeye çalışıyordum. Aslında İspanyol'un,gitarı kendi iradesiyle vermesini tercih ederdim.Ne yazık ki öyle olmadı. Gitarı aldıktan sonra ormanda güvenli bir yer buldum;tabii bunlar olurken İspanyol da beni kuyruğum gibi takip ediyordu.En sonunda 'balta değmemiş' diyebileceğimiz bir yere geldim. -Pekala İspanyol,şu saçma gitarı al ve Morpheus'a dua et. İspanyol şok üstüne şok yaşıyordu.Az önce ondan gitarı alan ben değil miydim?Şimdi niye böyle yapmıştım ki?Yine de sesini çıkarmadan gitarı çalarak Morpheus'a dua etti.Ve iki dakika kadar sonra,gitar toza dönüştü.Morpheus adağını almıştı.Bu sayede sabah olmasına rağmen,uyuyarak Hades'le iletişim kurabilirdim.İspanyol planı anlamış gibi başını salladı ve ''İyi uykular,prenses.'' dedi.Gözlerimi yumdum;uykuya dalmam pek uzun sürmedi. Gözlerimi,Yer Altı Dünyası'nda açtım.Karşımda duran sevimli(!) Cerberus'a kocaman bir köpek bisküvisi verdim ve saraya doğru ilerlemeye başladım. *** -Ah,Hades!Sen ve senin şu küçük hediyelerin!Aşkımızı tazelmeye yetiyor canım! Persephone,Hades'i baştan çıkarmaya çalışıyordu;fakat artık eskisi kadar başarılı değildi.Hades tahtında oturmuş,likörünü içerken,Persephone'ye yan gözle bile bakmıyordu.Daha fazla saklanmayarak,babamın yanına gittim.Beni görünce bakışları bir anda değişti.Aynı anda hem çok mutlu olmuş;hem de hüzne boğulmuş gibiydi.Beceriksizce ona sarıldım ve ''Selam baba.'' dedim.Bu adamı her gördüğümde ağlayasım geliyordu.Kendimi gülmeye zorlayarak asıl konuya girdim. -Baba,kolyemi önemli bir parçası eksik.Ve onu burada düşürdüğüme eminim.Kan ruhu taşı... Hades birden elektrik şoku yemiş gibi gözlerini kocaman açtı.Bu hem iyi hem de kötüydü.İyi olan kısmı,taştan haberi vardı;kötü olansa,aslında bunu henüz ben de bilmiyordum.Gözlerine yoğunlaştım ve taşın sırrını öğrenmeye çalıştım.Şimdi taşa ne olduğu görecektim. Olamaz!Olanlar hiç hoş değildi!Persephone cadısının kastettiği 'küçük hediye' kan ruhu taşından bir kolyeydi.Üstelik bunu ona babam vermemişti,yerden bu taşı bulup hediye olarak anlamak istemişti.Nasıl yapacağımı bilmiyordum;ama bir şekilde o kolyeyi almalıydım. -Tanrıça Persephone,kolyenize kampta ihtiyaç var.Bana vermenizi arz ediyorum. Bu kadına saygılı davranmak zorunda olmak sinir bozucuydu;ama kolyeyi almanın başka yolu yoktu.Persephone bu saygıdan zevk duyuyor gibiydi.Gülümsedi ve ''Ah,zavallı Nina!Bu kolyeyi asla sana vermem!'' dedi.İspanyol'a uyguladığım yöntemi uygulamaktan başka çarem kalmamıştı. Biz salonda savaşırken,en son Hades tahtından kalktı ve yanımıza geldi.Elinde hala keyifle yudumladığı likörü vardı. -Persephone,kolye Nina'nın.Sana onu ben hediye etmedim,dün burada düşürmüş. -Hayır,asla vermeyeceğim!Hiç kimse bu kolyeyi benden... O anda Hades,değerli likör bardağını yere fırlattı ve kolyeyi tek söküşte aldı.Gözlerinden ateş fışkırıyordu.Sonra ciddiyetle bana döndü. -Bu kolyede,sorularının cevabını bulacaksın. Usulca likör bardağını yerden aldı ve tahtına geri döndü.Bu sefer onu ben mutlu etmeliydim. -Seni seviyorum. *** Uyandığımda üstüme konan sivri sineğin işini bitirdi ve İspanyol'a döndüm. -Ne kadar zamanımız var? -Altmış dakika. -Kıpırda o zaman! Koşarak ormandan çıktık.İspanyol beni on metre kadar geriden izliyordu.En sonunda kulübeye vardık.İkimizde nefes nefeseydik. -Ne kadar kaldı? -Kırk dakika. -Güzel! İçeri girdiğimde durum pek hoş değildi.Ruhlar her yeri talan etmişti,avcılar perişan olmuştu.Hemen taşı kolyeme yerleştirdim ve ruhların düzelmesi için bir büyü mırıldandım.Ruhlar düzelmişti,ama dağıttıklarını avcılara toplatacak değildim. -Evet,Cerberus'un köpek bisküvisi olmak istemeyen;dağıttığını toplasın! Birden tüm ruhlar dağıttıkları mekana,fişek hızında gittiler.Zaten on dakikaya her yer pırıl pırıl olurdu.Ben de ruhların işini hallettikten sonra avcıların yanına,salona gittim. -Tamam,şimdi şu Lucas olayını halledelim. Gözlerim kapadım.Bir elimle kolyemi,bir elimle İspanyol'un elini tuttum ve büyüyü mırıldanmaya başladım.Gözlerimi açtığımda Lucas saçlarını kimin taradığı soruyordu.Mutlulukla ona sarıldım ve oturduğum koltuğa geri döndüm.Lucas yanıma gelip teşekkür etti ve odasına gidip uyuyacağını söyledi.O zaman geri döndüğünde iyice ikna olmuştum.Artık şu 'sorumun cevabına' odaklanabilirdim.Koltukta merakla kolyemi inceliyordum.Benim düşünceli tavrımı fark eden Sat,yanıma geldi. -Nina,neyin var? -Hades taşın soruma cevap olacağını söylemişti.Ama bu taşta hiçbir şer yok!Sıradan bir kan ruhu taşı! -Belki de kanla çalışıyordur. Sat'in söylediği size mantıksız gelebilir;ama Hades'in yaptığı neredeyse tüm eşyalar kanla çalışırdı. -Öyle olsa bile kanı nereden bulacağız? Ben bunu dedikten hemen sonra,Happ koşarak yanımıza geldi. -Olamaz,cam sehpaların kenarları cidden tehlikeliymiş.Baksana parmağım kanadı! *** Birden taş parıldama başladı.Bu ışık neredeyse kör edici bir hal almaya başladığında,taşın üzerinde bir yazı belirdi ve ışık söndü. 'Phoebe kızı Nina'... | |
| | | Lara Croft Artemis Avcısı
Mesaj Sayısı : 865 Kayıt tarihi : 23/02/11
| Konu: Geri: Gururlu Süpürme. ~ 13. Denetleme Çarş. Haz. 08, 2011 2:18 am | |
| Temizlik günüydü. Zaten pek erken kalktığım da söylenemezdi. Alel acele yatağımdan kalkıp yüzümü yıkadım. Tam odamın haline göz atmaya başladığımda Sat bizi aşağıya çağırmıştı. Odamın dağınıklığını görmezden gelerek aşağıya indim. Belki Nina gelirdi ve bize yardım ederdi. Avcıların yanına gittiğimde büyük bir şoka uğradım. Kardeşimiz Lucas benden binlerce kat daha topluydu. Bize çilek suları hazırlamıştı ve saçları uzun zamandan sonra taranmıştı. Bunları düşünürken Sat'in [color=purple}"Lucas kayıp!"[/color] açıklaması beni uyku sersemliğinin de getirdiği durumla iyice dalgınlaştırdı. Lucas nasıl kayıp olabilirdi ki? Gözümüzün önündeydi. Ama sanki bir gariplik vardı. O sırada Lena sehpaya çıktı ve Lucas'ın ruhunun ispanyolunki ile yer değiştirdiğini söyledi. Aslında mümkündü, Lucas bugün saçma bir ispanyol aksanı ile konuşuyordu. Sonra Lena salonda bulunan daha yüksek bir sehpaya çıktı ve -"Duygu bağım,tanrıçam,Nina!Çağrıma kulak ver ve en ihtiyacım olduğu anda yanımda ol! " dedi. Kısa bir süre bekledikten sonra Nina kulübemizin bacasından aşağıya düştü. Güldüm sanki noel baba gelmiş gibi bir durumdu. Ne yaptığımı ben de anlayamadığım sırada -"Neyse ki şömineyi yakmamıştık!" dedim ama Nina'nın bana attığı bakışlar çekilmeme neden oldu. -"Ben odamı toplamaya gidiyorum." diyerek salondan ayrıldım. Odam fazlasıyla dağınıktı o yüzden hemen toplamaya başlamalıydım. Hemen banyoya gidip bir kovaya su doldurdum ve vileda alıp odama döndüm. Yerleri silmeye başladım. İşim bittiğinde en azından yerler temizdi ama kova içindeki su için aynı şeyi söyleyemezdim. Tekrar banyoya döndüm ve bu defa camları silmek için bir bez aldım. Odamın camlarından artık dışarısı gözükmeyecek haldeydi. Camları da temizlediğimde zamanım kısalmaya başlamıştı. Bezi banyoya götürdüm ve odama geri döndüm. Yere fırlattığım giysileri tek tek topladım ve dolabıma astım. Yatağım hala darmadağınıktı. Yatak çarşaflarını çıkardım ve yeni bir şeyler örttüm. Geriye kalanları çamaşırhaneye bıraktım. Odama geri döndüğümde gayet temizdi. Rahat bir nefes aldığım sırada mutfaktan gelen gürültüyü duyduğum an odamın kapısını kapatarak koşarak aşağıya indim. Ruhlar delirmiş gibiydi. Mutfağı dağıtıyorlardı. Hemen gördüğüm oklavayı kaptım ve ruhları engellemeye çalıştım. O sırada bir ruh turta fırlattı. Kahküllerime ve gözüme gelmişti. Bir yandan ruhları engellemeye çalışırken bir yandan da turtayı suratımdan atmaya çalışıyordum. Lena da yardımıma gelmişti. Eline bir süpürge aldıve ruhları uzaklaştırmaya çalıştı ama pek etkili olmamıştı. O sırada içeri Ash de girdi. Eline bir tava kaptı ve ruhlara savurdu. Ama ruhlardan pek kurtulduğumuz söylenemezdi, Nina kısa zamanda dönse iyi olurdu. -"Nina çabuk gelse iyi olur." dedi. Ruhlar bize yiyecekler fırlatıyordu. -"Bence de bunlarla daha fazla başa çıkamayız." dedi Ash umutsuz bir sesle... Uzun süredir ruhları engellemeye çalışıyorduk, yorgun düşmüştüm. Artık Nina gelse iyi olurdu. O sırada içeri Nina girdi ve -"Evet,Cerberus'un köpek bisküvisi olmak istemeyen;dağıttığını toplasın!" dedi. Ruhlar hızla etrafı toplamaya başladı. Çöktüğüm yerden yavaça kalktım ama sanırım sehpanın cam kenarlarında çatlaklar oluşmuştu. Elimi kesmiştim. Sat ve Nina'nın yanına gittim ve -"-Olamaz,cam sehpaların kenarları cidden tehlikeliymiş.Baksana parmağım kanadı!" dedim. Sat ve Nina benim kanayan elime bakmaya başlamıştı... | |
| | | Chelsea Cocteau-Evans Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 324 Kayıt tarihi : 20/03/11
| Konu: Geri: Gururlu Süpürme. ~ 13. Denetleme Perş. Haz. 09, 2011 4:45 am | |
| Yorucu bir temizlikten sonra herkes kendini bir yerlere atmıştı. Lucas odasına çekilmişti. Biz ise yorgunlukla koltuklara çökmüştük. Sanırım aralarındaki en enerjik kişi bendim. "Açıktınız mı kardeşlerim?" diye sordum. Hepsi iştahla baktılar. "O zaman mutfaktan uzak durun! Size bir sürprizim olacak." dedim ve koşarak mutfağa gittim. Kapıyı kapattım. İçeride bir ruh öylece bekliyordu. Beni görünce bir çeşit saygı duruşunda bulundu. Nina'nın içeride olduğunu net bir şekilde hatırlıyor olmalı. "Çırak! Hazır mısın başlamaya?" diye sordum. Hayır demesine imkân yoktu. "Acaba ne hazırlasak?" diye sordum. "Kusura bakma, senin bir an ruh olduğunu unuttum." dedim. "Evet, vişneli pasta! Bunu yapacağım. Yardım eder misin Antony?" diye sordum. Evet, manasında kafa salladı. İlk önce pasta için çok özel bir şey getirmeliydim. Koşarak mutfaktan çıktım. Bir an tüm bakışları üzerimde hissettim. Bugün zorluklarla düzenlediğim odama yani odamıza girdim. Beyaz dolaba doğru ilerledim. Dolabın kapağını açıp eğildim. Hasır kutuyu çıkarttım. İşte benim ganimetlerim, canlarım şaraplarım. Meyve şarabı getirdiğime emindim. En alta saklanmış vişne şarabını kutudan çıkardım. Diğerlerini nazikçe eski yerine yerleştirdim. Ceketime saklayarak mutfağa gittim. Her şey hazırdı. Önlük giyip işe başladım. İlk önce keki yapacaktım. O dışında pişene kadar diğer işleri halledecektim. "Antony un, şeker, süt, yumurta, kabartma tozu verebilir misin?" dedim. O söylediklerimi ararken ben de karıştırmak için kap ve çırpıcıyı arıyordum. Ölçü için bir bardak çıkarıp ise koyuldum. İşe öyle bir kaptırmıştım ki kendimi neredeyse bir çırpıcı kadar hızlı çırpıyordum. Antony benim kirlettiğim yerleri temizliyor, ben de bulduğum tüm kakaoyu boşaltmıştım. İçine de çok az vişne şarabı döktüm. Keki şirin fırına koydum. "Antony otuz beş dakika sonra bana keki hatırlatır mısın?" dedim. Kremayı hazırlamaya başlayabilirdim. Bir yandan şarkı söylüyor bir yandan da kremayı hazırlıyordum. Kremayı ikiye ayırdım. Bir kâsedeki kremaya şarap koyuyordum. Tam o anda pencere hızla açıldı. "Hay bin kunduz!" şişenin hepsi kremaya dökülmüştü. Vaktim azdı, yenisini yapamazdım. "Aman be!" dedim sinirle birbirine karıştırdım. Tadına baktığımda sinirlenmemin boşuna olduğunu fark ettim. Mükemmel bir tat ortaya çıkmıştı. Kokusu da enfesti. "Keek! " diye bağırdım. Antony koşarak fırını kapattı. Son anda kurtarmıştık. Her şey hazırdı artık. Geriye süsleme kalmıştı. On beş dakika boyunca süsleme ile uğraştım. En son üzerine çikolata ile "Teşekkürler Nina!" yazdım. Sanırım hazırdı. Elimde pasta ile salona girdim. Hepsi bir anda bana doğru bakmaya başladı. Lucas'a seslendikten sonra pastayı ortaya koydum. Aç kurt sürüsü gibi pastaya saldırıyorduk. "Chels bu müthiş olmuş!" , "Aman Tanrılarım, enfes bu!" diyorlardı. Herkesin suratıa kocaman gülümsemeler yayılıyordu. Sanırım şarap etkisini göstermeye başlamıştı. Hepsi gülmeye başlamıştı, ayağa kalkmaya çalışınca düşüyorlardı. "Hahaha, Chels ne kattın sen bunun içine?" diye sorular başlamıştı. Kulübedeki kahkahalar yükseldikçe yükseliyordu. | |
| | | Myra Küçük Tanrıça
Mesaj Sayısı : 235 Kayıt tarihi : 26/03/11
| Konu: Geri: Gururlu Süpürme. ~ 13. Denetleme Perş. Haz. 09, 2011 8:24 pm | |
| Küçük Tanrılar Mahallesi'nde geziniyordum yine. Ortalığa hoş kokular yayarak burayı yaşanılabilesi olan bir yer haline getiriyordum. Bu küçük tanrılar, gerçekten fazla kokutuyorlardı etrafı. Babam Poseidon'a ve annem İris'e teşekkürler ediyordum beni böyle bir işlevle doğurdukları için, yoksa ben hayatta burada yaşayamazdım. En düzenli evden bile bir hinlik çıkıyordu. Dışarı yayılan yemek kokularını bile gideriyordum bazen, diğerlerinin canı çekmesin diye. Fazla düşünceliydim biliyordum fakat öyle olmak zorundaydım. Bana bir görev verilmişti, yaşama amacım verilmişti. Ben de buna uygun davranmak zorundaydım. Yoksa tanrılar beni öldürebilirlerdi, çünkü bana ölümsüzlüğü verenler de onlardı. Bu aptal düşünceleri kafamdan attım ve dinlenmek üzere bulutların üzerine oturdum. Burası gerçekten beni rahatlatıyordu. Biraz nefes aldıktan sonra birden kulağıma sesler gelmeye başladı. "Judy, kulübeme gelir misin? Ben Sat, ne olur duy sesimi ve bana yardıma koş." Aramızdaki duygu bağı sayesinde onu duyabiliyordum, bu gerçekten güzeldi. Bir melez olmasına rağmen bana bir çok iyiliği dokunmuştu, şansımıza da duygu bağımız oluşmuştu. Ona yardım etmek görevimdi. Bir el hareketiyle Artemis Kulübesi'ne vardığımda her tarafın şarap koktuğunu görmüştüm. Hemen oradan sırıtmamaya çalışan avcıya baktım. "Dionysos kızı değil mi?" dedim gülümseyerek. Kız başıyla onaylayınca biliyordum gibisinden gülümsedim ve bir el hareketimle her tarafı lavanta kokuttum. Kızlar bana şaşkın şaşkın bakarken ben bütün kulübeyi gezip, her odaya lavanta kokusu sıkıyordum. İşim bitince gülümsedim. "Biraz daha özenli olmanız gerekecek. Hem temizliğiniz de çok güzelmiş. Haydi bu da benden bir iyilik." dedim ve onlara özel bir parfüm bıraktım. Bu parfüm bir fısıyla bütün odaya güzel kokular yayıyordu. Ardından hepsinin teşekkürünü kabul ederek kulübelerinden çıktım, kampı biraz turlamak istemiştim.
Temizlik Bitmiştir.
| |
| | | Alexandra Bethany Daniels Afrodit'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1854 Kayıt tarihi : 05/09/10
| Konu: Geri: Gururlu Süpürme. ~ 13. Denetleme Perş. Haz. 09, 2011 8:41 pm | |
| | |
| | | | Gururlu Süpürme. ~ 13. Denetleme | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|