Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Ökse Otu

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Pearl Chérie Dior
Amphitrite'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Amphitrite'nin Çocuğu/Kulübe Lideri
Pearl Chérie Dior


Mesaj Sayısı : 315
Kayıt tarihi : 27/04/11

Ökse Otu Empty
MesajKonu: Ökse Otu   Ökse Otu Icon_minitimeCuma Mayıs 13, 2011 7:08 am

Kampta kalışımın üçüncü günüydü. Gerçekten kulübem birbiriyle çok iyi anlaşan insanlarla doluydu; ama onların içine hemen karışmakta zorluklar çekiyordum. Ben, çok iyi uyum sağlayan biri değildim. Şu ana kadar onlarca değiştirdiğim okulda yaşadığım şeyler de bunun en güzel göstergesiydi.

Kulübedeki yatağımda cenin pozisyonunda oturmuştum ve uzun süredir öyle kalıyordum. İnsanlarla daha doğrusu melezlerle konuşmak içimden gelmiyordu. Sadece kafamı dinlemek ve düşüncelerimle baş başa kalmak istiyordum. Derin bir nefes aldım ve yatağımın yanında bulunan cama başımı yasladım. Nefesim camda buğu bırakırken camdan dışarıyı inceliyordum. Melezlerin çoğu birbirleriyle kaynaşmış gibiydi. Mavi gözlerimden yeniden bir damla yaş aktı; ama kendimi toparlamam uzun sürmedi. Sürekli ağlamamalıydım. Zaten mıymıntı kızlardan nefret ederdim. Şimdi öyle mi olmuştum yani? Hayır, hızlıca okyanusların mavisi gözlerimden akan yaşları sildim ve yatağından kalktım.

Dolaşmalıydım, biraz uzaklaşmalı, kafamı dağıtmalıydım. Ömrümün sonuna kadar bu yatakta oturamazdım; ya da yatamazdım. Saçlarını bir muz tokayla topladıktan sonra dışarıya çıktım. Havanın ferah kokusu içime işlerken önümden gülerek geçen melezleri gördüm. Uzaklaşmak yerinde yerimde sağlam ir şekilde durdum. Artık yeter! Biraz kafamı toparlamalıydım.
Nereye gittiğimi bilmeden sadece kampı tanımak için dolaşmaya başlamıştım. Garip ve boş adımlarla yürümeye devam ettim. Ahırların oraya yürüdükçe melezlerin gülmelerinin yerini atların kişnemelerinin aldığını fark etmiştim. Meraklı gözlerle ahırda olan atları görmek için ahıra girdim. Girmemle neredeyse çığlık çığlığa bağıracak bir hale gelmem bir oldu. Bunlar sıradan atlar değildi. Kanatları olan sıradan atlardan çok daha güzel pegasuslar vardı.

Onları görünce onların hepsine dokunmak istedim birden. O kadar güzellerdi ki, asil duruşlarının ardında yatan içtenlik ve özgürlük hissi beni tarik etmişti. Ahırın içinde yürümeye başladım. Her bir pagasusu inceliyordum. Güzelliklerini, tüylerini, kanatlarını… Kimisi hırçınlaşıp bana dişlerini gösteriyor; kimisi de asil duruşlarını bozmadan saygıyla eğiliyorlardı.

Birden gözüme arkalarda kalmış bir pegasus çarptı. Gümüşümsü mavimsi kürküyle ışıldıyordu. Ona bakmak için Parmak uçları üzerinde doğrulmama gerekmişti; ama başarmıştım. Harika görünüyordu. Karanlığın içinde saklanmış bir ışık gibi parıldıyordu. Pencerenin küçüklüne dayanamayıp kapısını açtım. Çekingenliğin pegasusu görünce adeta ortadan kaybolmuştu. Yavaş ve titrek adımlarla pegasusa yaklaştım. Tüyleri gümüşi bir maviydi ve parıldıyorlardı. Mavi gözlerimin iri iri açıldığını ark edebiliyordum. Yelesi metalik maviydi ve oldukça uzundu. Sanki şimdiye kadar hiç kesilmemiş gibiydi. Atların saçları kesilir miydi ki? Ne kadar az şey bildiğimi düşününce gözlerimi devirdim; ama pegasusun ışıltısıyla yeniden ona baktım.

Asil duruşu ve zarif zarif yürümesi onu sıradanlıktan uzaklaştırıyordu. Fazlasıyla asildi. Bir an için aynaya bakıyormuş gibi hissetmiştim. Pegasusun önüne geçtim ve gözlerine kendi gözlerimi diktim. İki gözünün ortasında garip bir çiçek deseni vardı. Bunun bir doğum lekesi mi yoksa bazı pegasuslarda var olup olamayacağı hakkında en ufak fikrim yoktu. Elimi yavaşça kaldırdım ve çiçek desenini üzerine değdirdim. Gözlerim, pegasusun gözlerinde şimşek gibi çakarken aramızda bir şeylerin olduğunu hissetmiştim. Diğer elimi de kaldırdım ve pegasususn kafasını kollarımı arasına alarak ona sıkı sıkı sarıldım. Normalde asla yapmayacağım bir hareketti; ama son zamanlarda başıma gelen şeyleri düşünürsek, olasılığı hiç de az değildi. Geri çekildim ve dudaklarımdan sadece iki kelime döküldü.

“Ökse Otu…” Pegasus, sanki ona verilen ismi duymuşçasına kafasını saygıyla eğdi. Elimi onun parlak gümüşimsi mavi tüylerinde gezdirirken kendimi uzun zaman sonra gerçekten iyi hissediyordum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ökse Otu
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Melez Kampı :: Pegasus Ahırları-
Buraya geçin: