Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
| | Lotus | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Hope Temple Afrodit'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 571 Kayıt tarihi : 20/04/11
| Konu: Lotus Cuma Mayıs 13, 2011 3:10 am | |
| Gece gece tıklama sesleriyle uyandım. Camıma biri bir şey atıyordu. Saatime baktım, 2'ydi. "Uff!" diye sızlandım ve yatağım kalkıp camımı açtım. Dave bana gülümsüyordu. "Dave?" Şaşırmıştım. Dave? Gecenin bu saatinde ayakta mıydı? Onu geçtim burada ne arıyordu? Yine de onu gördüğüme sevinmiştim çünkü tam iki gündür görüşemiyorduk. "Şiit! Sessiz ol. Seni kaçırmaya geldim!" diye fısıldadı. Tek kaşımı kaldırdım ve "Ne?" diye sordum. "Ben, düşündüm de, kamp dışında bir yerlere gidebiliriz, biraz gezer sonra geri döneriz" Gülümsedim. "Bunun için doğru zaman olduğuna emin misin?" "Evet, kimse ayakta değil. Hadi hazırlan, çantanı yanına al. Bekliyorum!" Kafamı salladım ve camı kapattım. Bir anda heyecan basmıştı. Hemen üstüme en rahat kıyafetlerimi giydim ve hazırda tuttuğum çantamı yanıma aldım. Bu çantada gerekli olan her şey vardı. Pusulamı, küpemi ve yıldızlarımı da hazırladıktan sonra yavaşça kulübemden çıktım. Dave'in yanına koştum ve sarıldım. "Seni özlemiştim" dedim. "Ben de" dedi gülümseyerek. "Pegasusları alacak mıyız?" diye sordum. "Gerek yok, sadece gezeceğiz" dedi. Tamam anlamında başımı salladım, elini tuttum ve kampın çıkışına doğru ilerlemeye başladık.
| |
| | | David Killer Hypnos'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 534 Kayıt tarihi : 05/02/11
| Konu: Geri: Lotus C.tesi Mayıs 14, 2011 6:35 am | |
| Gece gece uyandım. Saat daha ikiydi. İlginçtir ama hiç uykum yoktu. Aklıma Ho geldi. Kulübesindeki odasının camına taş atmaya başladım. "Dave?" diye şaşkınca sordu. Ho'yu gördüğüme sevinmiştim çünkü tam iki gündür görüşemiyorduk. "Şiit! Sessiz ol. Seni kaçırmaya geldim!" diye fısıldadım. Tek kaşını kaldırdı ve "Ne?" diye sordu. "Ben, düşündüm de, kamp dışında bir yerlere gidebiliriz, biraz gezer sonra geri döneriz" Gülümsedi. O gülümseyince ben ölüyordum. Nefes alışım düzensizleşiyordu. Gülünce o kadar güzel oluyordu ki deli oluyordum. Her seferinde yeniden aşık oluyordum. "Bunun için doğru zaman olduğuna emin misin?" "Evet, kimse ayakta değil. Hadi hazırlan, çantanı yanına al. Bekliyorum!" Kafasını salladı ve camı kapattı. Yanıma koşarak geldi ve bana sarıldı. "Seni özlemiştim" dedi. "Ben de" dedim gülümseyerek. "Pegasusları alacak mıyız?" diye sordu. "Gerek yok, sadece gezeceğiz" dedim. Tamam anlamında başını salladı, elini tuttum ve kampın çıkışına doğru ilerlemeye başladık. Bizi kamptan çıkarken sadece Peleus gördü. Hemen yokuşu indik ve şehrin merkezine doğru ilerlemeye başladık. Aslında aklımda hiç yoktu; ama geze geze ta Vegas'a kadar gelmiştik. Yanımda Ho olunca yorgunluk hissetmiyordum; ama o yorulmuşa benziyordu. Hemen bir otel gördüm ve içine doğru yürüdük. Neredeyse düşecekti. Sıkıca tuttum ve otele girdik. Hiç ismine bile bakamamıştım. Hemen bir oda kiraladım ve Ho'yu yukarıya çıkardım. Ho'yu geniş yatağa uzandırdıktan sonra ben de kanepede kıvrıldım.. | |
| | | Hope Temple Afrodit'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 571 Kayıt tarihi : 20/04/11
| Konu: Geri: Lotus C.tesi Mayıs 14, 2011 11:14 am | |
| Nereye gittiğimize önem vermiyorduk, sadece geziyorduk. Hava aydınlandı, tekrar karardı ve biz Vegas'taydık. Çok güzel bir gündü, sadece ben ve o. Yine de saatlerce gezmemizin verdiği yorgunluk beni öldürüyordu, artık ayakta duramıyordum. Yürümeye çalışırken yarı uyukluyordum. Dave beni sıkı sıkı tutmuştu, o yanımdayken güvende olduğumu biliyordum. Nereye girdiğimize dikkat etmedim, kendimi sıcacık bir yatakta buldum ve hemen derin bir uykuya daldım. Rüyam oldukça ilginç ve korkutucuydu. Melezlerin gördüğü tipik rüyalardan, tanrıların olduğu, görevlerin verildiği rüyalardan biri değildi. Kocaman bir lunaparktaydım, insanların kahkahaları ve çığlıkları birbirine karışmıştı. Çok kalabalıktı ve ışıklar gözümü alıyordu. Sürekli birilerine çarparak Dave'i arıyordum. Bağırıyordum, sesimi kimseye duyuramıyordum. Birden gözlerimi açtım ve yumuşak yatakta doğruldum. İlk önce nerede olduğumu anlayamadım. Etrafıma bakındım, güzel bir sehpa, üzerinde de şaraplar vardı. Tül perdeler ve aynı renkte deri koltuklar... Oda çok ama çok güzeldi. Koltukların üzerinde mışıl mışıl uyuyan Dave'i görünce her şeyi hatırladım ve gülümsedim. Odada bir saat aradım ama bulamadım. Dave'i uyandırsam mı diye düşündüm ama o kadar güzel uyuyordu ki kıyamadım. Ben de duşa girdim ve kendime gelmeye çalıştım. Bütün yorgunluğu üstümden atmıştım. Duştan çıktığımda Dave uyanmıştı. "Günaydın" dedim neşeyle. "Günaydın" diye karşılık verdi uykulu uykulu. Güldüm, "İstersen biraz daha uyu, kendine gelememişsin daha" dedim. "Hayır, seninle zaman geçirmek varken neden uyumak isteyim?" diye sordu. Gülümsemekle yetindim. | |
| | | David Killer Hypnos'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 534 Kayıt tarihi : 05/02/11
| Konu: Geri: Lotus Ptsi Mayıs 16, 2011 4:51 am | |
| Bize bir kart vermişlerdi. Bu kartın limiti yoktu. Odayı tutmak için de para ödememiştik. ''Zaten ödendi.'' demişlerdi. Otelde hiç saatin olmayışı dikkatimi çekmişti. Bir kadın bize sürekli çiçek şeklinde şekerveriyordu. Çiçekler o kadar lezzetliydi ki her geldiğinde yiyordum. ''Bunlar acaba kilo yapar mı?'' diye sordu Ho; ama yemekten kendini alamıyordu. Tabii ben de kendimi ona bakmaktan.. Biraz gezdik. Kartın limitinin olmayışı çok iyiydi; çünkü her şey yiyebiliyorduk. Sergilenen araba için çekilişe katıldıktan sonra bir şarkı çaldı. Bu ben ve Ho'nun şarkısı 'Crazier'dı. Ho'yu dansa davet ettim. Ho'ya ilk defa bu kadar yakın olmuştum. Ayak adımlarımız pek uyumlu değildi; çünkü ben bilmiyordum. Ho ile gözgöze gelince kalbim sıkıştı ve ayakta duramadım. Hemen gittim ve sandalyeye oturdum. Ho da hemen yanımda belirdi. | |
| | | Hope Temple Afrodit'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 571 Kayıt tarihi : 20/04/11
| Konu: Geri: Lotus Ptsi Mayıs 16, 2011 6:20 am | |
| Kaldığımız otel, hiçbir eğlence yerini aratmayacak kadar mükemmel bir yerdi. Hiçbir şeye para vermiyor, o mükemmel çiçek şeklindeki şekerlerden yiyorduk. Buradan ayrılmayı hiç ama hiç istemiyordum. Kumarhanede, Dave'le şarkımız çalmaya başlamıştı. Bu şarkının sözlerini de, bana hatırlattıklarını da seviyordum. Dave beni dansa kaldırmak da geç kalmadı. Ona sarıldım ve kendimi hiç hissetmediğim kadar güvende ve mutlu hissettim. Belki ayak adımlarımızı uyduramıyordum ama umurumda değildi. Sadece o masmavi gözlerin içinde kaybolmak, yüzümde kocaman salakça bir gülümsemenin yayılmasına neden oluyordu. Bu anı hiçbir zaman unutamayacaktım. - Spoiler:
- Crazier - I've never gone with the wind Just let it flow Let it take me where it wants to go Till you open the door There's so much more I've never seen it before
I was trying to fly But I couldn't find wings Then you came along And you changed everything
You lift my feet off the ground Spin me around You make me crazier, crazier Feels like I'm falling and I I'm lost in your eyes You make me crazier, Crazier, crazier
Watched from a distance as you Made life your own Every sky was your own kind of blue And I wanted to know How that would feel And you made it so real
You showed me something that I couldn't see Opened my eyes and you made me believe
You lift my feet off the ground Spin me around You make me crazier, crazier Feels like I'm falling and I I'm lost in your eyes You make me crazier, Crazier, crazier, oh
Baby, you showed me what living is for I don't want to hide anymore
You lift my feet off the ground You spin me around You make me crazier, crazier Feels like I'm falling and I I'm lost in your eyes You make me crazier, Crazier, crazier Crazier, crazier
Zaman kavramını tamamen yitirmiştim. Saatin kaç olduğunu, ne zamandır burada olduğumuzu bilmiyordum. Umursamıyordum da. Oteldeki bütün oyunları David'le oynadık. Bazıların da hakkımla yendim, bazıların da yenmeme izin verdi. Eğlenceli ve yorucu bir günün ardından - daha doğrusu bir gün geçtiğini zannediyordum - tekrar odaya gittik. "Bu sefer koltukta ben yatacağım" dedim. "Hayır, sen yatağa geç ve uyu, çok yoruldun. Uyumak istiyorsun..." dedi. Elimde olmadan yatağa uzanıp uyuya kaldım... | |
| | | David Killer Hypnos'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 534 Kayıt tarihi : 05/02/11
| Konu: Geri: Lotus Çarş. Mayıs 18, 2011 4:52 am | |
| Hope uyumaya başladıktan sonra aklıma bir fikir geldi. Onun rüyasına girmek.. Bunu ikinci kez yapacaktım. Rüya'yı taktım ve Ho'nun rüyasını izlemeye koyuldum. Rüyasında ben ve Ho kırlarda geziyorduk. Tıpkı filmlerdeki gibi bir kırdı. Elele tutuşmuştuk. Bir süre sonra ikimiz de yorulduk ve oturduk. Sohbet etmeye başladık; ama Ho huzursuzdu. Rüya değişti. Bu sefer bugüne kadar gördüğüm en güzel kadın rüyaya yaklaşıyordu. -Ho'dan sonra..- Sarı saçları beline kadar uzanıyor, küçük yeşil gözleri-tıpkı Ho'nunkiler gibi- adeta parlıyordu. Daha sonra bunun Afrodit olduğunu anladım. Ho'ya bir şeyler mırıldanıyordu; ama ben anlayamıyordum. Herhalde benim anlamamı istemiyordu ve rüyada olduğumu biliyordu. Birden kendimi otelde buldum ve Ho nefes nefeseydi. Terlemişti. Hemen bir bardak su uzattım ve içmeye başladı.. | |
| | | Hope Temple Afrodit'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 571 Kayıt tarihi : 20/04/11
| Konu: Geri: Lotus Çarş. Mayıs 18, 2011 8:40 am | |
| Annem, rüyama girmişti yine. Bu sefer beni uyarıyordu. Sanki farkında olmadan olmadan kötü bir şey yapmıştım, o da bana sevecenlikle "Yapma" diyordu. İlk önce aklımı başımı toplamaya çalıştım. Annem birşeyler söylüyordu ama hiçbirini anlamıyordum. Gözlerimi yumdum ve başımı salladım, "Anne, neden? Neyi yapmayım?" dedim. Yine bir şeyler söyledi. Sonra kaybolup gitti. Yatakta hızla doğruldum ve nefes almaya çalıştım. Terlemiştim, üstelik titriyordum. David'in verdiği suyu içtim ve kendime gelmeye çalıştım. Başımı ellerimin arasına aldım ve sakinleşene kadar öyle bekledim. Rüyamı düşünüyordum, bu arada David tek kelime etmeden bekliyordu. Birden annemin tüm söylemeye çalıştıkları beynimin içinde yankılandı. "Lotus çiçeklerini yeme, zamanın farkına var. Oradan hemen çık!" Birden başımı kaldırdım ve David'e sordum. "Biz ne zamandır buradayız?" "1 gün oldu daha" diye cevap verdi. Ellerimin titremesi geçince düşünmeye başladım. Annem beni uyarıyordu. "Lotus çiçeklerini yemeyeceğiz, zamanın farkına varacağız ve hemen buradan çıkacağız" diye mırıldandım. David bunları duyacak kadar yakındı. "Ne? Ama o şekerler çok güzel!" Hemen eşyalarımızı toparladım ve "Buradan çıkıyoruz aşkım, hadi!" dedim. Kumarhaneden çıkana kadar bize bir çok çiçek teklif ettiler, hepsini geri çevirdim. David'in yemesini de engelledim. Kapıya geldiğimiz de "Çıkmak istiyoruz" dedim güvenliğe. Afalladı, bana bakakaldı. Sonra toparlanıp "Neden? Otelimizden memnun kalmadınız mı?" diye sordu. "Çok memnun kaldık ama şimdi gitmemiz gerekiyor, bize kapıyı açar mısınız?" dedim büyükonuş kullanarak. Adam başını salladı ve kapıyı açtı. Tam biz çıkacakken arkadan bayan garson elimi tuttu ve "Bu kadar çabuk ayrılmayın lütfen!" dedi gülümseyerek. "Kolumu bırak!" diye bağırdım ve küpemi kılıca dönüştürdüm. Ben hamlemi yapamadan garson canavara dönüştü... | |
| | | David Killer Hypnos'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 534 Kayıt tarihi : 05/02/11
| Konu: Geri: Lotus Çarş. Mayıs 18, 2011 7:29 pm | |
| Garsonun aniden canavara dönüşmesi bizi çok şaşırttı. Ho hemen kılıcını çekti. Ben de Klepton'un taş formunu elime aldım ve 2071. Elimde bir buçuk metrelik ilahi bronzdan bir kılıç belirdi. Hemen garsona savurdum; ama o da çok çevikti. Ho'nun önüne geçtim. Ona zarar gelmesini asla istemezdim. Garsonun hamlesini kılıcımla savurduktan sonra hemen bir karşı atağa kalktım. Kılıcımla omzunu kesmiştim. İlginç renkli bir kan akıyordu. Acıyla kıvranırken ben de Ho'yu alıp dışarı çıktım. Islık çalmama gerek kalmadan Düldül yetişti. Tam havalanırken Garson da Düldül'ün sırtına atladı. Ho'nun en u ca gitmesini söyledikten sonra havada bir denge savaşı başladı. Dengem iyi değildir; ama bugün bana çok yardımı olacaktı. Olmak zorundaydı. Yoksa hem ben hem de Ho ölebilirdik. Kılıcımı taş formuna çevirdikten sonra tekrar sıktım. 1071. Bu sefer elimde iki buçuk metrelik bir mızrak belirdi. Mızrağın ucunu canavara savurdum. Tam istediğim şey olmuştu. Kılıcıyla karşılamıştı. Boş anından yararlanıp mızrağın sapıyla göğsüne vurdum. Dengesini kaybetti ve metrelerce yüksekten yere düştü. Ben de Düldül'ü devralıp kampa doğru inişe geçtim. Kampta tarihe baktığımda ise şok oldum. 17 gündür yoktuk.. | |
| | | | Lotus | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|