Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Sır Perdesi Aralanıyor | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Clara Thompson Artemis Avcısı/Melez Danışmanı/Doğa Bilimleri Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 4592 Kayıt tarihi : 12/10/10
| Konu: Sır Perdesi Aralanıyor Çarş. Mayıs 11, 2011 8:40 am | |
| Yorgunlukla kendimi yatağıma attım. Saatin kaç olduğunu bile bilmiyordum, pek umrumda da değildi. Başımı yastığa koyduğum gibi uyuyacağımı sanıyordum ama olmadı. Tersine birkaç kere yatakta döndükten sonra vazgeçtim. Neden özellikle yorgun olduğum zamanlar hiç uyuyamazdım ki? Zaten bu gün yeterince şey yaşamıştım, her şey üst üste binmişti, bir de uykusuzluk! Felaketti. Homurdanarak kalktım ve yorgunluktan giyemediğim pijamalarımı dolabımdan aldım. Yorgunluktan kafam doğru düzgün çalışmıyordu, bir süre pijamalarım elimde öylece durdum. Sonra yavaşça üstümü çıkardım ve aynı yavaşlıkta pijamalarımı geçirdim. Bu babamın bana en son yolladığı şeydi, bana Kahire'deki kumaşları hatırlatan bir kumaştan yapılmış, zümrüt yeşili, parlak bir pijama takımı. Oldukça bollardı, ama böyle çok daha rahat ediyordum. Mitchie'nin ıvır zıvırlarıyla dolu dolap çekmecesini açtım ve içinden bir lastik toka çıkardım. Duvara yaslanmış duran uzun, ince aynanın karşısında geçtim ve kendime uzun uzun bakarak saçımı topladım. O kadar da çirkin değilim, diye düşündüm kendi kendime. En azından gözlerim güzel. Anneme çekmiştim gözlerim konusunda, mavilerdi. Arada sırada yeşil oldukları da oluyordu. Saçlarım kahverengiydi, bu geni de hiç tanımadığım babamdan almış olmalıydım. İç çektim. Bunu düşünmeyecektim. En azından bugün. Yarın istediğim zaman sinirimi ondan bundan çıkarabilirdim. Dudaklarımı büzerek yatağıma oturdum. Gözümde bir damla uyku yoktu şimdi. Mitchie babasını ziyarete gitmişti ve bugün orada kalacaktı, bu yüzden odada yanlızdım. Sıkıntılı bir şekilde bakışlarımı tavana diktim. Sonra da duvarları inceledim. Çıt çıkmıyordu. Sıkıntıdan aklımı yitireceğimi sanırken birisi kapımı tıklattı. ''Girin!'' sesim tahmin ettiğimden daha tersleyici çıkmıştı. Öylece oturmaktan hiç hoşlanmazdım. Hiperaktivite dedikleri böyle bir şey olsa gerekti. Kapı gıcırdayarak açıldığında karşımda hiç tahmin etmeyeceğim birini gördüm. ''Cintia!'' dedim. Sanki acelesi varmış gibi girmişti içeri. Camdan dışarı baktım. Hava kararmıştı. ''Senin yatağında olman gerekmiyor mu?'' diye sordum. Havanın kararmasından geç bir saat olduğu izlenimini yakalamıştım. Cintia omuz silkti. Ona hiçbir zaman lafımı dinletememiştim zaten, Romalı olduğu için kendini bir şey sandığını düşünüyordum istemesem bile. Orada da kulübe lideriymiş, buraya gelip emir vermeye kalkışmıyor en azından, diye düşündüm. Neden geldiğini merak etmiştim. Kardeşçe bir konuşma için gelmediği belliydi. | |
| | | Cintia B. von Dorff Nemesis'in Çocuğu/Kulübe Lideri
Mesaj Sayısı : 664 Kayıt tarihi : 15/04/11
| Konu: Geri: Sır Perdesi Aralanıyor Perş. Haz. 09, 2011 10:23 am | |
| Gün boyunca oradan oraya koşmuş, kafasını dağıtmaya çalışmıştı Cintia. Manyak gibi melez kampını turladıktan sonra, ancak akşam girmeye cesareti olmuştu kulübeye. Kulübeden içeri yavaşça girip hızla odasına koşmuştu. Kimseyle karşılaşmaması onun için daha iyi olurdu. Odasına girip saatlerce dün gece gördüğü rüyayı düşünmeye başladı. Rüyasında annesi Ceres'i görmüştü. Tabii bildiğimiz rüyalardan değildi bu, annesinin onunla iletişime geçme yoluydu. Yunan Kampı'na geldiğinden beri annesi ona birşeyler anlatmaya çalışıyordu. Her gece birkaç kelimelik rüyalar görüyor, ama bunlara bir anlam veremiyordu. Sinirle başını kaşıdı ve işin içinden nasıl çıkacağını düşünmeye başladı. Cintia düşünürken birden karşısındaki küçük kağıt ve kalemi gördü. Hemen eline aldı ve her bir kelime için bir kağıt kopardı. Kelimeleri teker teker yazmaya başladı. İlk kelime; "Yunan Kampı." "Tamam, şu an Yunan Kampı'ndayım. Ama bu neden önemli ki?" Kağıdı bir kenara bıraktı ve başka bir kağıt alarak diğer kelimeyi yazdı; "Öz kardeş." Cintia düşünmeye başladı. Bazen hayal meyal görüntüler beliriyordu kafasında; kendisi iki veya üç yaşında, çiçeklerle oynuyor, babası ise kucağında bir bebek tutuyordu. Herşey bu kadar bulanıkken, bebeğin yüzü tüm ayrıntılarıyla kafasındaydı Cintia'nın. Saçları daha tam çıkmamıştı ama buğday-kahve arası olacağı kesindi. Pembe yanakları ve yanaklarının üstünde, minik zümrüt gözleri... Buna şaşırmadan edemiyordu. Kağıtlara tekrar baktı ve okudu "Şimdilik, Yunan Kampı ve öz kardeş." dedi. Sonraki kelimeyi yazdı; "Lider." Kendisi Ceres kulübesinin lideriydi ama bu neyi ifade ederdi? Bunu düşünürken birden yerinden fırladı Cintia. Herşey birleşmiş ve anlamlı hale gelmişti artık. Şimdiye kadar nasıl farkedemediğini bilmiyordu. Kendi kendine "Aptal Cintia, aptal aptal..." diye mırıldanırken yatağından fırladığı gibi odasından çıktı ve elindeki kağıtlarla birlikte Maria'nın odasına koştu. Direk girecekti ki sakin olmayı deneyip kapıyı çalmaya karar verdi. Maria'nın ''Girin!'' dediğini duyduktan sonra elinden geldiğince normal bir biçimde içeri girmeye çalıştı Cintia. Gelişi Maria'yı şaşırtmış olacaktı ki Maria'nın ''Cintia!"' deyişi ona daha çok "Burada ne işin var?" gibi gelmişti. Maria ''Senin yatağında olman gerekmiyor mu?'' diye sorunca Cintia omuz silkti ve konuşmasını kafasında canlandırmaya çalıştı. Ama ilk önce bir şeyden emin olmalıydı. "Bu saatte rahatsız ediyorum, üzgünüm ama sana bir soru soracağım. Soyadın ne?" Maria şaşırmış görünüyordu. 'Ne yani, bunu mu sormaya geldin?' dercesine bir bakış attıktan sonra "Soyadım von Dorff, ne oldu ki?" dedi şaşırmış bir ses tonuyla. Cintia aldığı cevap üzerine gözlerini kapadı ve derin bir nefes aldı. Tahminlerinde yanılmamıştı. Neden ilk geldiği gün bu soruyu sormamıştı ki sanki? Yavaşça Maria'ya yaklaştı ve "Öz kardeşim..." dedi kısık bir sesle. Yıllardır içinde var olan boşluğun kapandığını hissediyordu. Kardeşinin gözlerine baktı, "Evet, aynı zümrüt gözler..." dedi. Maria'nın şaşkınlıktan bir karış açılmış gözlerine doğru bakarken açıklama yapma gereği hissetti ve Maria'nın neler olduğu sormasına fırsat bırakmadan söyledi; "Benim tam adım Cintia Barbara, Cintia Barbara von Dorff. B-biz, sadece anne tarafından değil, baba tarafından da k-kardeşiz Maria!" dedi ve dediklerini kendisi de ilk defa duymuşçasına heyecanlandı. Ve öz kardeşinin tepkisini incelemeye başladı. | |
| | | Clara Thompson Artemis Avcısı/Melez Danışmanı/Doğa Bilimleri Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 4592 Kayıt tarihi : 12/10/10
| Konu: Geri: Sır Perdesi Aralanıyor Perş. Haz. 09, 2011 11:58 pm | |
| Cintia sözüme rağmen içeri girip yanıma oturdu. "Bu saatte rahatsız ediyorum, üzgünüm ama sana bir soru soracağım. Soyadın ne?'' Kırpıklerimi kırpıştırdım. Bunu neden soruyordu ki? Neredeyse Fackrell diyecektim. Neredeyse... Ama bugün yaşadıklarımı hatırlayarak iç geçirdim. Elimde tuttuğumu şimdi farkettiğim kağıdı okumak için yumruğumu gevşettim. Üvey babaannem son anda bunu elime sıkıştırmıştı. Soyadım... Babamın kim olduğunu söylemesi Ceres tarafından yasaklanmıştı, o da en azından bana soyadımı gösterebilmişti. Kağıttaki yazıya sadece bir saniye odaklandım. Sonra Cintia görmeden yine yumruğumu sıktım. "Soyadım von Dorff, ne oldu ki?" dedim sesimi normal tutmaya çalışarak. Daha çok şaşkın çıkmıştı. Ama şu anda ağlamak üzereydim. Sakin ol Maria, ağlamayacaksın, dedim içimden. Gözlerime hücum eden gözyaşlarımı savuşturdum. Cintia'nın tepkisini yeni farkediyordum. Şok olmuş gibiydi. Derin bir nefes aldı ve biraz yaklaştı. "Öz kardeşim..." diye fısıldadı yavaşça. Ne demek istiyordu o? Tamam, kardeştik ama... Gözlerimi kocaman açtım. Eğer bu kadar gerçekçi bir sesle söylemeseydi bunu, bir şaka sanmak kolaydı ama... Nefesim boğazımda tıkandı. Cintia daha çok kendi kendine konuşuyordu. "Evet, aynı zümrüt gözler..." İster istemez elim gözlerime gitti. Sonra o farketmeden elimi hemen aşağı indirdim. Cintia zar zor nefes alıyor gibiydi. Büyük bir heyecanla konuşmaya başladı. "Benim tam adım Cintia Barbara, Cintia Barbara von Dorff. B-biz, sadece anne tarafından değil, baba tarafından da k-kardeşiz Maria!" Gerçek soyadımı daha bugün öğrenmiş biri olarak bütün bu bilgiler fazla gelmişti. Bu kadar çok gerçek bütün yaşamımı altüst etmişti. Normalde patlamazdım ama daha fazla dayanamıyordum. Ayağı kalktım ve Cintia'dan biraz uzaklaştım. Duvara dayandım. Gözlerimi kapadım ve derin nefesler aldım. "Özür dilerim Cintia. Yalnızca... Benim için çok zor anla. Daha yeni babamın gerçek babam olmadığını öğrendim ve şimdi de bu..." O anda aklıma bir şey geldi. Babam... Eğer Cintia gerçekten kardeşimse babamı tanıyordu. Babamın kim olduğunu öğrenebilirdim. Gözlerimi açtım. Tam Cintia'nın yanına gidecektim ki, odamın ortasında sarımsı bir ışığın büyüdüğünü gördüm. Bir süre sonra öyle göz kamaştırıyordu ki, gözlerimi kapatmak zorunda kaldım. Neler oluyordu böyle? Tam da babamı öğrenecekken... O sırada Cintia'nın hayret nidasını duydum. Bir şey olmuştu... Ama neydi bu? | |
| | | | Sır Perdesi Aralanıyor | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|