Maggie Gladhell Hermes'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 168 Kayıt tarihi : 04/05/11
| Konu: Naunet Salı Mayıs 10, 2011 11:10 pm | |
| Güneş bir kez daha sonlanıyordu gökyüzünde ki semasından, bulutların ardına gizlenerek geriye bıraktığı turuncu tonlarıyla büyüleyici bir izlenim bırakıyordu. Hafif bir rüzgar hakimdi Olimpos’ta, fısıltılar eşliğinde süren melodisini ağaçların hışırtısıyla birleştirerek doğada yankı şeklinde bir senfonî oluşturuyordu. Dallar arasına gizlenmiş kuşların cıvıltıları rüzgarın senfonisine eşlik ediyordu. Kulübesinden dışarı çıkmış kendisini tabiatın renkli bahçelerine kaptırmıştı, günün sonunu oturduğu kayalıktan izliyordu. Sessizliğin büyüsüne kaptırmıştı yine kendisini, eline aldığı defterine aklına gelen satırları yazıyordu, pek sık yaptığı söylenemezdi aslında. Sadece kendisiyle baş başa nadiren bir anlık zihnindeki düşünceleri yazıya döküyordu. Şu ana kadar hiç kimseye göstermemişti yılların eskittiği şiir defterini, kamptan önce de sadece baş başa kaldığı zaman eline aldığı kalem yoldaşı oluyordu. Hiç değişmeyecek şeyi Cho’ya sorsalar belki de eline aldığı defterinde ki düşünceleri olacaktı.
Duyduğu ses ile irkilmiş, ani bir refleksle arkasına dönüp sesin geldiği yöne doğru baktı. Elinde ki şiir defterini bir kenara bırakıp ormanın arasında sesin geldiği tarafa doğru ilerliyordu, diğer yandan endişeleniyordu fakat içini kaplayan merak duygusuna yenik düşmüştü. Sık çalıların arasından geçerken elbisesine takılan dallardan dolayı diğer taraftan sitem ediyordu. Büyük nehrin kenarına yanına geldiğinde tüyleri gecenin karanlığına bürünmüş okyanus gözleriyle nehirle bütünleşmiş pegasus karşısında ona bakıyordu. Tanrı Poseidon ve Medusa’nın birlikteliğinden ötürü bu yaratıkları sevdiği söylenemezdi aslında, fakat melez olmanın verdiği merakla yanına yaklaşıp gece kadar koyu olan tüylerine dokunmaya başlamıştı. Oldukça ağır başlı davranışı Cho’nun ilgisini çekmişti, ahırlarda ki pegasuslardan ona daha farklı geliyordu, iri okyanus mavisi gözleri siyah tüyleriyle uyum içerisindeydi. Kendi başına etrafta ormanın içinde olması özgürlüğüne bağlı olduğunun göstergesiydi Cho için. “Diğerlerinden oldukça farklısın değil mi? Öyle olduğunu da biliyorsun…” bir pegasusla konuştuğuna umursamıyordu, çünkü onu anladığına emindi. Cho’nun yanından ayrılmaması onun için sadakatliğin başlıca göstergesiydi. “Şimdi sana isim bulmak gerek, okyanus Tanrıça’sı anlamına gelen Naunet diyeceğim.” Önünde ki pegasusun gözlerine bir kez daha baktığında koyduğu isimin kesinlikle uyum sağladığına emindi. Kahverengi gözleri bir an gökyüzüne takılmıştı, akşam senalarının varlığı yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştı. Naunet’e dönerek “hadi gel, gidelim. Seni kampa götüreceğim gerçi orada ki pegasuslardan sana neden farklı dediğimi anlarsın.” İlkten kayalığın üzerine bıraktığı şiir defterini almak üzere geldiği yoldan yoldaşı ile geri dönmeye başlamıştı.
| |
|