Orada olmaması gerektiğinin farkındaydı. Ama Phoebe bile bazen içinden geçen şeyleri dinlemek zorundaydı. Las Vegas gibi, yalanın, gizemin, sırların ve karanlığın bol olduğu bir şehirde bulunmak aslında o kadar kötü bir şey değildi. Buraya onun gücünün kaynağı bile denebilirdi. Çevresinde onca parlayan bina, ölümlü canlılardan çok daha iyi de ayrıntılı gören gözlerini rahatsız ederken, insan bedenine hala alışmaya çalışıyordu. Kaldırımda, oldukça rahat bir şekilde yürürken çevredeki, muhtemelen sarhoş olan erkeklerin bakışları içten içe onda gülme isteğine yol açsa da, son anda kendisini kontrol ediyordu. Büründüğü genç kız vücudunun güzel olduğunu biliyordu. Adımlarını hızlandırarak, tüm bu mekanların arasında, gizemin en çok hissedildiği yere yönlendirdi kendini. Lotus Kumarhane'sine. Şu anda diğer Titanlar ile birlikte olması gerektiğini, böyle başıboş dolaşmaması gerektiğinin farkındaydı. Ama bazen bunları yapıyor, kendine engel olamıyordu. Tüm ihtişamı ile karşısında duran, ölümlüleri içine hapseden bu mekana girerken de aynı şey geçerliydi. Sessizce ilerleyip, ona ikram edilen şeyleri kabul ederken onları gizlice bulduğu çöplere atmayı ihmal etmedi. İnsanların arasından süzülürken, bir anda gözlerine bir çocuk takıldı. Evet. Onun melez olduğunu hissetmişti. Lotus Kumarhanesinin büyüsüne kapıldığı belliydi ama bünyesi hala kendine gelmek için son savaşlarını veriyordu. Yavaşladı ama bu sefer ona doğru yaklaşmaya başladı. Melezin onu gördüğünü ve şimdi onu aradığını biliyordu. Hızlı bir şekilde, onu arayan bedenin arkasında gidip orada durduğunda, yüzünde alaycı bir gülümseme oluştu bir an için. "Merhaba." Çocuk birden arkasını dönünce yeniden gülümsedi. Görevlilerin bazen onlara doğru çevirdiği bakışlarını sanki görmüyormuş gibi yaparken, dikkatini çeken bu melezle tanışmak için sabırsızlanıyordu.