Kamptan kaçmıştım.
Resmen yapmıştım bunu, can sıkıntısından kamptan kaçmıştım. Çok sorumsuzcaydı felan ama ben zaten sorumsuz biri olduğum için bu olayı kafama takmamaya çalışıyordum. Pegasusum Lie ile birlikte Los Angelas'a gelmiştim. Burası Tanrılarım... mükemmel bir yerdi. Kampa gelmeden önce New Jersey'de yaşıyordum ve orası her zaman New York'un gölgesinde kalmıştır. Tamam, güzeldi ve şirindi ama LA veya New York gibi mi? Asla!
-
Los Angelas sokaklarında başıma geleceklerden habersiz, sakince yürüyordum. Lie ile biraz önce ayrılmıştık ve ben biraz gezmek, alışveriş yapmak istiyordum! Bugün benim günüm olacaktı, gezip tozacaktım ve eğlenecektim! Yani en azından planım öyleydi. Sokakta yürürken bir yanımdan geçen bir kız gözüme çarptı. Kızı sanki... evet hatırlıyordum, kamptan biriydi! Kız fazla uzaklaşmadan arkamı döndüm ve kolundan tutup onu çevirdim, ''Ne -neler oluyor? Kolumu bırak!'' diye çınladı ama ben tıpkı ağırbaşlı bir bitkikafa gibi konuştum, ''Sen kamptan biri misin? Melez Kampı?'' Kolunu bıraktım, kızın suratı yumuşadı ve ses tonu düzelip cevap verdi,''Evet, Afrodit kızı Hope. Anladığım kadarıyla sen de kamptansın. Adın ve ebeveynin...'' suratıma baktı ve yanıtladım, ''Adım Leslie, Demeter kızı. Bak ne diyeceğim, madem ikimiz de aynı türdeniz -melez demek istedim- sokakta böyle duracağımıza biraz gezelim?'' Gerçekten yolun ortasında öylece fısıldaşarak duruyorduk ve insanlar bize bakıyorlardı. Rezil bir durum olduğunu Hope de anlamış olacak ki, ''Evet derim. Biraz geelim bakalım,'' yürümeye başlamıştık ''Kamptan kaçtın galiba?'' dedi. ''Hayır! Elbette ki hayır! Ya da bak ne diyeceğim, kimi kandırıyorum, of evet kamptan kaçtım. Sen de burada olduğuna da göre sen de kaçmışın!'' dedim. Hope kıkırdadı ve aynen öyle manasında başını salladı. Bir yandan yürüyor bir yandan konuşuyorduk ki Hope ''Baksana, şurası neresi öyle, Kabuklu'nun Su Yatakları Mağazası mı?'' dedi.