Hava ılıktı. Ne çok soğuk ne de çok sıcak. Ahırlara gitmeye karar verdim. Kulübemden çıkmadan önce yanıma bir poşet de küp şeker aldım. Kapıyı kapatarak kulübemden çıktım. Benim bir pegasusum yoktu. Daha hiçbir pegasusu sahiplenememiştim ama onlara bakmak bile beni mutlu ediyordu. Bunları düşünürken ahırlara vardığımı fark ettim. Bazı pegasuslar çok küçüktüler ve bazılarının ise sahipleri vardı. O pegasusları geçerek başıboş, daha onları sahiplenen olmamış pegasusların yanına gittim. Yanlarından geçerken başlarını okşayıp onlara küp şeker veriyordum. Bir pegasusa uzun süre bakmıştım. Onun yanına gittiğimde ise pek uyumlu olmadığımızı, o pegasusun beni pek de sevmediğini anladım. Sevmediğini diyordum çünkü bana hiç de iyi bakışlar atmıyordu. Ben de o pegasusu boş vererek diğerlerine bakmaya devam ettim. Çoğunun başını okşayıp onlara şeker veriyordum. Yanıma aldığım şekerler azalmaya başlamıştı. Yaklaşık 10 tane falan şekerim kalmıştı. Daha az detay düşünmeliydim yoksa kulübeme geri dönüp şeker almam gerekebilirdi. O yüzden biraz daha tüm ahırlara bakarak karar vermeye çalıştım. Arada şeker verdiğim pegasuslar da oluyordu ama artık tüm pegasuslara şeker vermiyordum. O ahırın önüne geldiğimde elimde sadece 3 tane şeker kalmıştı. Sahibi olacağım pegasusu ilk gördüğümde ona şeker verdim ve gıpgri, yumuşacık tüylerini okşadım. Çok şirin bir pegasustu. Güneşin az olduğu, gölgelik yerlerde göze batacak şekilde durmuyordu. Büyük ihtimal bulutlu havalarda gökyüzünde süzülürken gözükmezdi. Bu pegasusa bir şeker daha verdim. Onun bir adı olmalıydı evet bir adı olmalıydı. Düşündüm ve pegasusun başını okşarken "toz...Toz bulutu evet toz bulutu. Senin adın Toz Bulutu olsun mu küçük dostum?" dedim gülümseyerek. Bu pegasus bana ısınmış gibiydi. Toz Bulutu benim pegasusum olmalıydı. Elimde kalan son şekeri de ona verdim ve sırtına atladım. Kulağına eğildim ve "Toz bulutu bir tur atmaya ne dersin hem birbirimize alışmış oluruz." dedim gülerek. Pegasusum ise kişnedi koştu ve kanatlarını açıp havalandı. Bu his harikaydı. Yüzüme hafif bir rüzgar çarpıyordu ama yaşadığım mutluluk bunu bana hissettirmiyordu. İçim kıpır kıpırdı. Pegasusum daha da yükseklere çıkınca ben çok daha mutlu oluyordum. Gülümsedim ve pegasusumun kulağına eğilip "Teşekkürler toz bulutu. Artık inebilirsin. Seni daha fazla yormak istemem." dedim. Sanki dediklerimi her zaman anlıyordu. Bu durum beni mutlu etmişti . Toz bulutum kendi ahırına indiğinde ben de onun sırtından indim. Toz bulutuna son bir kez daha baktım. Onu en yakın zamanda görmeye gelecektim. Yumuşak tüylerini gitmeden önce bir kez daha okşadım. Toz bulutuna öpücük atıp oradan uzaklaştım. Benim de artık bir pegasusum vardı. Gri renginde bana tamamen uyumm sağlayan, beni anlayabilecek kapasitede bir pegasus....