Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Matthias Matters

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Helios
Titan
Titan
Helios


Mesaj Sayısı : 19
Kayıt tarihi : 26/04/11

Matthias Matters Empty
MesajKonu: Matthias Matters   Matthias Matters Icon_minitimeÇarş. Nis. 27, 2011 11:26 am

Yine yepyeni bir şafak vakti...
Evrenin binbir rengiyle parlayan gizemli bakışlarını sıkılgan bir ifadeyle dikti önünde bir sonsuzluk gibi uzanan karanlık yıldız deryasına. 'Uyanman lazım güneşin efendisi...' diye fısıldadı melodi gibi bir ses kulaklarına. Çok iyi tanıdığı bir ses, kız kardeşi Eos'un, şafağın sesiydi bu. Güneşin efendisi... Yüce hükümranı Kronos başa geldiği zamandan beri onun görevi buydu. Her sabah, güneş patlamalarının ardından meydana gelmiş olan dört tane alevli atın çektiği güneş arabasına atlıyor, ilkel insanların yaşadığı dünyayı baştan aşağı geziyordu. Bu sabahın da diğerlerinden bir farkı olmayacaktı. Küçük çaplı bir hava akıntısına neden olacak şekilde sessizce iç geçirdi ve bembeyaz bulutlardan yapılma tahtından kalkarak arabaya yönelip altın renkli koltuklara bütün ihtişamıyla kuruldu. Bununla birlikte pembemsi altın renginde saf bir ışık, incecik ve zarif bir hale şeklinde yayılmaya başladı bedeninden ve bütün arabadan. 'Sürün,' diye fısıldadı rüzgarın uğultusuna uydurduğu alçak tonlu bir fısıltıyla. 'Sürün, atlarım. Yapılacak çok iş var. Efendiniz Helios adına, ışığımın tüm karanlıkları örtmesi adına sürün.' Sözünü bir emir olarak algılayan atlar ışık hızıyla öne atılırken, o da alevlerden yapılma kırbacını eline aldı ve Mu kıtasının doğusundan yolu arşınlamaya başladı. Mu oldukça güzel bir uygarlıktı, hatta rahatça söyleyebilirdi ki, Phoebe'nin haklarındaki kehaneti ne olursa olsun, dünya üzerinde varlığını sürdürmeye değecek tek uygarlık onlarınkiydi. Orada yaşadıklarını hatırlayınca, dudaklarının üzerinde beliren oyuncu bir tebessümle birlikte kıtayı arkasında bıraktı. Şimdi fantezilerle meşgul etmemeliydi aklını, her ne kadar bu fanteziler mükemmel olsa da.

Bir sonraki durağı büyüklüğüyle ve her tarafı kaplayan buzullarıyla ışıl ışıl bir eğlence mekanını andıran Asya kıtasıydı. Görünüm açısından güzel olmasına çok güzeldi burası, ama ufak tefek hayvanlar haricinde burada hiçbir canlı yaşamazdı. Mu'nun üzerinden geçerken parlak, canlı bir altın sarısı renginde olan hale, sanki gördüklerinden etkilenen benliğinin cılız bir yansımasıymış gibi, donuk ve puslu bir sarı rengine dönüşmüştü. Bir an önce geçip gitmek isterken oyalandığı tek yer, insanların kendisini farklı bir inancın ilahı gibi gördüğü, ama gelişmiş bir medeniyete sahip olmalarına rağmen Mu'ya kıyasla biraz daha sıkıcı bulduğu Mısır'dı. Uçsuz bucaksız çölün üzerinden geçerken yüzü saf bir altın rengiyle pırıl pırıl parladı. Sanki kuru çöl rüzgarlarının yüzüne doğru savurduğu ve titan olduğu için onu rahatsız etmeyen sıcaklık, tam aksine onun çehresinde bambaşka bir anlam kazanıyor, parlaklığını ve güzelliğini artırıyordu. Mısır'daki insanların onu baş tanrı olarak görmesinin de bir etkisi olduğunu düşünüyordu; bu ülkenin üzerinden geçerken Helios'tan çok, Mısır'ın güneş tanrısı Ra olduğunu hissedebiliyordu. Doğu uygarlığını önemsemeye değmez bulan Kronos, onun ruh halindeki bu günlük, kısa süreli değişimlerden nefret ediyordu. Ra olarak arkadaş edindiği Mephysto'ya kaydı aklı. Asıl kökeninin Yunan olduğunu, ondan çok daha eski bir tanrı olduğunu bildiği halde, ona diğer Mısır tanrıları kadar mesafeli davranmayan tek kişi de oydu. Onunla en yakın zamanda bir kez daha görüşmeyi aklının bir köşesine yazdıktan sonra yoluna devam etti.

Bundan sonrası, yolculuğun en kolay kısmıydı. En azından, kadim dostu Okeanos'un üzerinden, güzeller güzeli, yemyeşil Atlantis'i geçip antik kıta Amerika'ya doğru ilerlerken ve altındaki engin okyanusu gök kuşağının renkleriyle pırıl pırıl yaparken, gününün bundan daha güzel olamayacağını düşünüyordu. Bir şeylerin ters gittiğinin ilk sinyalini, Amerika'nın batı ucuna doğru geldiğinde, yolculuğunu tamamlamasına çok az bir süre kalmışken gördü. Her tarafı kaplayan alevlerden yükselen koyu renkli duman yüzünü kaplayıp her şeyi görmesini engelliyordu. 'Neler oldu burada?' diye düşündü dehşet içinde. Onu ve arabayı saran hale tamamen sönmüştü. İlerde, kıtanın bittiği yerde, büyük dalgalar halinde köpüren okyanusu gördü. Bu kadar kısa bir mesafede ne kadar şey değişebilirdi ki? Görevini tamamlayıp bir an önce bununla ilgilenme arzusuyla kırbacını havada bir kez daha tüm gücüyle şaklattı. Etrafa yayılan alevler yolunu bir parça da olsa aydınlatabilmişti. Alıştığı yerlerdeki hızlı değişim onu korkutmuştu. Saldırıya uğramış oldukları belliydi ve önemsediği şeylerin ne kadarının tehlikede olduğunu görmeden rahat edemeyecekti. Özellikle de... Gökyüzü krallığının sınırlarında dizginleri sertçe çekerek durdurdu atları ve hemen arabadan aşağı atladı. Krallığında gördüğü şeyler neredeyse aklını başından alacaktı. 'Selene!' diye bağırdı olanca gücüyle, görev sırası gelen kız kardeşini arayarak olduğu yerde döndü. Panik ve savaşma iç güdüsü, soluğunun kesik kesik çıkmasına neden oluyordu ve bu, bir titan için alışılmadık bir şeydi. 'Eos! Neredesiniz?' Tam o sırada bir şey dikkatini çekmişti. Hayır... Evren kızılın ve turuncunun vahşi bir rengine bürünmüş, adeta tutuşmuş bir vaziyetteyken, o da evrendeki sığınağının bu süper novayla parçalanmasından arda kalanlara bakıyordu. Sınırsız mantığı bir an için son verdi çalışmasına. O görevdeyken... kardeşlerine ne olmuştu peki?

Çok aşağılardan gelen bir ses, 'Yakında onlarla tekrar buluşacaksın.' Sesin kaynağını bulmak için deli gibi arkasına döndüğünde, yüz binlerce kilometre altındaki devasa silüeti gördü. Kim olduğundan emin değildi, ama yakın zamanda gördüğü biri olmadığını biliyordu. Varlığını adlandıramadığı silüet, hoşnutsuzlukla dudaklarını buruşturdu. 'Senin devrin sona erdi, Güneş Titanı. Kronos yenildi. Bir daha geri dönmeyecek.' Elini açtı ve avucunda parlak, kızıl ve altın renklerinde bir top belirdi. Onun parlaklığı artarken sanki Helios'un ışıltısını içine hapsediyormuş gibi, bulunduğu yer birden sönükleşmişti. Neler olabileceğini düşündüğü anda beyni bunu hemen inkar etti. 'Güneş benim gücüm... Benim kontrolüm altında...' diye mırıldandı kendi kendine. Başka bir açıklama olamazdı, saçmaydı. Elindeki parlak alev ışıl ışıl, altından bir oka dönüşürken aşağıdaki silüet başını hayır anlamında iki yana salladı. 'Artık değil. Ben, güneş tanrısı Apollon, tanrıların tanrısı Zeus'un oğlu, güneşin tek hükümdarıyım.' Üzerine gelen oktan kurtulmak için yana kaydığında eline vuran bir ışın demeti, anında kıvrılıp bükülerek uzun, altın zincirine dönüştü. Zinciri savurarak ikinci okun üzerine gelmesine engel oldu. Öfkesi en az güneş patlamaları gibi anlık ve yıkıcıydı. Kimse, ne tarz bir ucube olursa olsun, buraya gelip ona meydan okuyamazdı. Apollon muydu artık her kimse, bunun hesabını verecekti. Öfkeyle bağırarak zinciri bir kez daha savurdu. Ama dikkatini dağıtan bir şey vardı. Üzerine gelen okları savuşturabiliyordu, ama saldırıları eskisi kadar güçlü değildi sanki. Normalde zincirin değdiği anda çarptığı varlığı ikiye ayırması gerekiyordu. Şimdi ise hiçbir etki bırakmadan, sekip geri dönüyordu zincir.

Son hız yer yüzüne inerken, hırçın bir meteoru andırıyordu. O hırsla bir an için nereye geldiğini fark etmemişti. Ayağının altındaki toprağın deprem oluyormuş gibi sarsıldığını fark etti. 'Bildiğin şekliyle dünya sona eriyor, güneş titanı. Sizin çağınız sona eriyor. Artık devir tanrıların devri.' Sözlerinin arkasına tıkıştırdığı manayı anlayınca ona döndü. Yakından baktığında çehresinin bile gerçekten de ondan küçük durduğunu görebiliyordu. Muazzam yüz hatlarını gölgeleyen küstahlığına bakarken, bağırmaktan alıkoyamadı kendisini. 'Onları öldürmene gerek yok! Kavgayı insanlara yansıtmak anlamsız!' Tabii ki insanların hepsini önemsediği yoktu, ama denizdeki savaşın seyri bu şekilde devam ederse, dünya üzerindeki en medeni uygarlık sonsuza dek yer yüzünden silinebilirdi. Varlığının en güzel armağanına, Mu'da tanıdığı Matea'ya ve küçük meleklerine kaydı aklı. Buna izin veremezdi. Okyanusun kıyısına kadar koştu ve tüm gücüyle bağırdı sertçe esen rüzgara, yüzünü yalayan dalgalara doğru. 'Okeanos, kes şunu!' Cevap olarak toprak biraz daha sertçe sallandı ve adanın bir kısmı daha çökerek sulara gömüldü. Bu sarsıntıyla birlikte birden dengesini kaybetti ve hemen hemen aynı anda, sağ kolunun biraz altında keskin bir acı hissetti. 'Bir işe yaramaz.' dedi Apollon biraz daha öne çıkarak. Yayı sağ elinden gevşekçe sallanıyordu, çünkü Helios'un dikkati dağınıkken sonunda istediğine ulaşmış, onu yaralamıştı. 'Okeanos yenildi ve hiçbir tanrı senden emir almaz. Cezan için kendini hazırla, güneş titanı.' Helios'un ayağının dibinde toprak ikiye yarılmaya başlamıştı. Ayakta durmaya çalışıyordu, ama gücü adam akıllı zayıflamıştı. 'Bunu ödeyeceksin!' diye son bir kez seslenmeye çalıştı Apollon'a doğru, nefreti ince bir zehir gibi sızmıştı sözcüklerine. 'Bir gün geri döneceğim, güneş tanrısı bozuntusu ve bunu ödeyeceksin!' Apollon'un üzerinden güneş yine yükselmeye başlamıştı. Onu gururlu bir yüzle izleyen genç tanrıya bakarken, o anda doğan güneşin üzerine yemin etti Helios. Ne olursa olsun, onu nereye gönderiyor olurlarsa olsunlar, bir gün geri dönecekti ve kendisinden çalınanların, özellikle de Matea'nın ve kızının hesabını tek tek soracaktı. Şimdi içine gömüldüğü karanlığın Apollon'u boğduğunu görmek için geri dönecekti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Athena
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Athena


Mesaj Sayısı : 5210
Kayıt tarihi : 16/08/10

Matthias Matters Empty
MesajKonu: Geri: Matthias Matters   Matthias Matters Icon_minitimePerş. Nis. 28, 2011 2:04 am

Rp puanı: 100, tebrikler.


/Admin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://olimpos.my-rpg.com
 
Matthias Matters
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» -Percy Matters-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Karakter :: Karakter Oluşturma :: Rp Puanı Belirleme-
Buraya geçin: