Sabah hızla kulübemden çıkmıştım. Her zamanki gibi aceleciydim. Koşarak giderken yanımdan geçen Hanna'yı görmemiştim. Zaten o da beni son anda fark etmişti. Hanna biraz dalgın gözüküyordu. ''Sofiş, ne bu acele?'' dedi. Sesini duyunca aniden irkilsem de belli etmemeye çalıştım. ''Biraz antrenman yapacağım.'' diye söyleyerek geçiştirmeye çalışmıştım. Aslında amaçsızca dolaşmayı düşünüyordum. Hanna'nın yüzüne bir gülümseme yayıldı ardından: ''Kılıç antrenmanı mı?'' diye sordu. ''Hayır, ben Okçuluk Alanı'na gidiyorum.'' diye yanıt verdim. Hanna'nın hem şaşırmış hem de meraklanmış bir hali vardı. Şu an ne düşündüğünü çok merak ediyordum. Herhalde benim iyi ok kullandığımı sanıyordu. Fakat çok yanılıyordu. Düzgün bir şekilde antrenman bile yapmamıştım. Sonra aklıma birlikte çalışma fikri geldi. ''Sen de gelsene, beraber çalışırız.'' diye Hanna'ya yöneldim. Hanna hemencecik cevabını verdi: ''Harika olur Sofiş.'' Yüzüme yayılan gülümsenin ardından Okçuluk Alanı'na doğru yol almaya başladık. Ben de korkuyordum. Hanna'ya rezil olmak istemezdim. Sanırım o benim iyi ok kullandığımı sanıyordu ama hiç de öyle değildi. Aslında bugün Okçuluk Alanı'na gitmek aklımın ucundan bile geçmezdi. Ama şu an oraya doğru gidiyorduk. Okçuluk Alanı'na vardığımızda herkes bir şeylerle meşguldü. Çoğu kişi antrenman yapıyordu. Kendime ait ok ve yayım olmadığı için oradan ok ve yay aldım. Aslında biraz korkuyordum. Ok atmayı pek beceremezdim. Ama yinede denemem lazımdı. Hanna'nın da korka korka hareket ettiği belliydi. ''Hanna, istersen geri dönebiliriz.'' dedim. ''Yok hayır, Sofiş. Denemem lazım.'' dedi. Gülümsedim ve ardından: ''Merak etme. Senin kadar benim de denemem lazım.'' dedim. İkimiz de kıkırdıyorduk. Daha sonra sırayla hedef tahtasına atış yapmaya başladık. Fazla iyi olmasamda fena da sayılmazdım. Atışlarım tam isabet etmese bile hedef tahtasının herhangi bir yerinde kendine yer buluyordu. Hanna'da fena sayılmazdı.