Sıradan bir günde yine kulübede çakan şimşeklerle uyandım. Gözlerimi açıp saate baktığımda henüz erkendi. En azından bizim kadar fazla uyuyan Zeus çocukları için oldukça erken bir saatti. Fakat bir tıkırtı duyup huzursuzlandım. Bu saatte kulübede hiç ses çıkmaması gerekiyordu. Sanki birisi hızlıca bir şeyler hazırlıyor gibiydi. Kalktım ve uykulu gözlerle etrafa bakındım. Odamdan yavaşça çıktım. Silahım yoktu fakat yine de tedbirli olacaktım. Gerçi kampa bir canavarın gelip Zeus kulübesine girme ihtimali ne kadar düşük olsa da hiçbir zaman tedbiri elden bırakmazdım. Kapının yanındayken ayak seslerinin buraya doğru geldiğini gördüm ve hemen tekrar kapıdan içeri girdim. Komik durumdaydım ve anahtar deliğinden dışarıyı gözetliyordum. Ağabeyim Leo giyinmiş, dışarı çıkıyordu. Bir dakika, bu işte bir gariplik vardı. Ağabeyim Leo, uykucu ağabeyim Leo, bu saatte uyanmış ve dışarı mı çıkıyordu? Ah, işte bu imkansıza yakın bir olasılıktı. Muhtemelen önemli bir şeyler olmuştu ve o bana söylemeden çıkıp gidiyordu. "Eh, bu sefer gözetlenmeyi hak ettin ağabey. Umarım büyük bir işe kalkışmıyorsundur."