+ Dionysos'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 106 Kayıt tarihi : 14/12/10
| Konu: geçmişi unuttum mu? C.tesi Nis. 23, 2011 4:47 am | |
| Kamp meydanı genelde kalabalık olduğu söylenen bir yermiş. Doğru. Feodora'da bulduğu bir ağacın dibinde yalnız kalmayı başarabilmişti ancak. Tabii onu rahat bırakmayan sinir bozucu bir arkadaşı saymazsak. Tristian. Ağacın dibinde oturmuş Montaigne'in Denemeler kitabını okumaya uğraşırken pek sevgili arkadaşı düşük çenesiyle ona bir şeyler anlatma çabasındaydı. Feodora yanındaki çocuğa dönüp bulunduğu yerdeki denemenin ilk cümlesini yüksek sesle okudu. "Yalnız yaşamanın bir tek amacı vardır sanıyorum; o da daha başıboş, daha rahat yaşamak." Sözlerindeki her kelimeyi vurgulamıştı. Sonra isteksiz bir gülümseme yerleştirdi yüzüne ve Tristian'a bakıp "Yani, adam doğru söylüyor. Ben rahat yaşamak istiyorum. Bu yüzden gitmelisin Trist." Sonra yüzündeki yapmacık gülümsemeyi yok etti ve kitaba geri döndü.
İki dakika geçmemişti ki yeniden o çocuk vardı yanında. Feodora'nın kitabını elinden aldı ve ters bir şekilde yere bıraktı. "Pekala sohbet et benimle tatlım. Sıkıldım. Beni yarattın ve benimle ilgilenmiyorsun." Feodora onu yaratmadığını söylemek için çocuğa döndüğünde yine boşluğa bakıyordu. Tristian onun aklının bir parçası değildi. O da buradaki melezlerden biriydi! Öyle olmalıydı. Daha önce hiçbir hayali arkadaşı bu kadar uzun süreli onun yanında kalmamıştı. Bir ya da iki saatti yaşamları. Feodora'nın aklındaki yaşamları. Onu dinleyecek yakışıklı bir arkadaş yaratmak istememişti; ama olmuştu işte. Derin bir iç çekti ve çocuğa bakıp bezgin bir tavırla gülümsedi.
"Senin gibi bir baş belasına sahip oldum. Yakışıklı bir baş belası. Kulübeme gittim. Şarap Tanrısı'nın kızı olmak beni pek şaşırtmadı aslında. Belki de içkiye olan aşkım bu yüzdendir. Hatta eminim. Bir pegasusum oldu. Biliyorsun zaten. İsmini sen koydun. Ayrıca sekiz abiyi geride bırakıp yedi yeni kardeş edindim." Geride bırakmak çok mu fazlaydı? Onları bir daha göremeyecek miydi? Peki Feodora bunu istiyor muydu? Pek emin değildi. O hayata geri dönmek yapacağı en aptalca şey olurdu. Tristian da bunu biliyor gibiydi. Ah, elbette biliyordu! O Feodora'nın aklıydı zaten. "Geçmişini unuttuğunu mu sanıyorsun Feodora?" diye fısıldadı Tristian. Yaslandığı ağaçtan çocuğa bakıp saçma cümlesini onaylamadığını belli eden bir inilti koyverdi Feodora. "İstediysem unutmuşum demektir Trist. Pekala bu kadar yeter. Git artık." Sesi biraz yüksek çıkmıştı. Yanından geçen iki melez ona bakıp gülüştüler. Ama Tristian'a bakma zahmetine bile girmemişlerdi. Halbuki o mavi gözler ve harika vücuduyla oldukça dikkat çekiciydi Feodora'ya göre. Bu kampta kimse normal değildi. Herkes farklıydı, kamp da öyleydi belki ama insanlar -ah pardon, melezler normallikten uzak gibiydi. Bu kampa alışmak göründüğü kadar kolay olmayacaktı.
Gülen melezleri önemsemeden tekrar postalamak için yanındaki çocuğa döndü ve bir hiç. Yine yoktu. Montaigne'in kitabını eline aldı ve okumaya başlamadan önce "Aman ne güzel gün." diye söylendi kendi kendine.
| |
|