Geceye düşen zehri temizlemek ister gibi sildi camındaki buğuyu genç kız. Ellerindeki izler raşitizmin ona verdiği eğri büğrülükten kalma amansız hatırlatıcılardı. Yavaşça aldı dudaklarının arasındaki dal parçasını tek dokunuşuyla. İncecik ağacın yanında durmuş, kendisiyle birlikte eve girmeyen kardeşine bakıyordu. Yağmur saçlarının arasından süzüldükçe ıslanan genç adam, başını hafifçe döndürüp kardeşine baktı. Gökyüzü isyan ettikçe geceye, her biri kendi saltanatını istedikçe, daha da gürlüyor, damlalar irileşiyordu. Ne acınasıydı inat. Kardeşine aldırmadan olduğu yerde bırakıp, hayatını dışarıdaki kaostan ayıran perdeyi çekti ve sıcak yatağına soktu üşüyen bileklerini.
‘’ Ne olacak şimdi? ‘’ Zamansız gelip giden Günyüzü rüyalarından birini görür gibi oldu. Uçsuz bucaksız bir gökyüzü. O koku… Yine aynı huzurlu koku. Cennete yakın gibi hissettiren. İçindeki gücün kaynağını yokladı bir anlığına. Nereden geldiğini bilmediği inançlarını, arzularını ve hezeyanlarını bir yana bırakıp, uykuya odaklandı. ‘’ Evet uyuyacağım ve bu gece bilmediğim varlıkların çağrılarından uzakta geçecek.’’ Adını deliye çıkarak çağrılar beyninin içinde, rüyalarında, kanında temiz izler bırakarak gezen kandaydı sanki. ‘’ İyi geceler.’’ Kardeşinin evin dışında olmasına rağmen duymaktan öte hissedeceğini düşündüğü iyi dileklerinin ardından yumdu gözlerini.
‘’ Gel.’’
Gözlerini açmak istedikçe, kapaklarına kilitlenen ince kirpiklerine lanet okuyordu. ‘’ Hayır.’’ İsyan. Nereye kadar konuşacaktı daha bilmediği, görmediği varlıklarla? Nereye kadar özünü inkar edecekti. Haberdar olduğu yarı masum hikayeler arasında en olası olanı, kafayı yediği ya da diğer dünyalarla bir bağı olduğuydu. Hafifçe doğrulmaya çalıştığı her anda bir kez daha geri itiliyor gibi hissederek direndi. ‘’ Yeter! ‘’ Bağırtısının çarptığı yumuşak bedenlerden biri, alnındaki saçları geriye ittirdi. Gözlerindeki ışıltının başka türlü parlıyor olması, yüzündeki un ufak edici bakışın ardında, engin bir anlayışın yatıyor olması Joel’i şaşırtmıştı. Uzattığı eline dokunan parmaklarla birlikte, bilmediği bir bütünün parçası gibi hissedişine anlam vermeyerek baktı yaratığın bedenine. Yarı insan yarı keçi bir yaratığın karşısında dikiliyor olması, normal zamanda onu şaşırtabilir, köşe bucak kaçmasına sebep olabilirdi; ancak rüyalarda kimse kimseyi dinlemiyordu. Hayret dolu bir inilti dudaklarından dökülürken tek soru sorabildi.
‘’ Kimsin? ‘’
Anlayış dolu gözler, bir üst rütbeden aldığı emri iletti önce saygıyla. Koluna dokunmak için uzattığı elindeki tüylere dikilen gözler, bir anlığına tehlike gibi algıladığı dokunuşla geri çekildi. Hemen ardından bunun bir rüya olduğunu hatırlayarak ve bunu garip bularak sorguladı. ‘’ Kimsin sen? ‘’ Aynı soruyu ikinci kez daha etkili olacakmış gibi sorduğunda, bir süre alamadığı cevapla birlikte ümitleri kaybolmaya yüz tutmuştu. Gülümseyen yüz bir keçininkini andırdığından, minik boynuzlarının titrediğini görür gibi oldu Joel. ‘’ Sakin ol. Sana zarar vermek için burada değilim.’’ Kıyım için rüyayı seçse bile korkmayacağını belli etmek istercesine tek kolunun üzerinde doğruldu yatağında genç kız. ‘’ Teknik olarak, veremezsin.’’ Yeniden aynı gülüşün süslediği kalın deri mutlu denecek yüz hatlarına bürüdü kendini. ‘’ Ait olduğun yere götürmeye geldim. Hepsi bu.’’
Aitlik söz konusu olduğunda, öksüz ve yetim bir çocuk olarak büyümenin verdiği iç çekişle, kalktığı kolunu çekip yeniden yatağa gömüldü Joel. ‘’ Aitlik… Ben hiçbir yere ait değilim.’’ Bilgeler gibi derinden, bilmediği bir yerden kaynağını aldığı enerjiyle konuşan yaratık yeniden söyledi cümlelerini. Joel, ruhunun titrediğini hissediyordu bedeninin içinde. Çeperine çarptıkça hızlanan ve büyüyen paniğine yenik düşmemek için, sürekli rüyada olduğunu hatırlatıyordu kendisine. ‘’ Sen bir melezsin Joel. Senin gibi olanların yanında olmaya ihtiyacın var.’’ Daha çok kimsesiz kimliklerin arasında kendine edineceği yerin ne olduğunu bilemeyerek iç çekti. ‘’ Daha fazla karmaşaya ihtiyacım var mı? ‘’ Aynı gülümseme. Bu deli eden, anlayış dolu, bir anneninki kadar masum ve hoşgörülü, bir babanınki kadar güçlü gülümseme. Düşündüklerini duymuş gibi fısıldadı yarı insan yarı keçi. ‘' Ben yalnızca haberciyim. Elçiyim.’’ Daha fazlası vardı. Şimdiki hayatından daha fazlası. Daha ızdırap dolu bir sürecin en başı belki, belki dönüm noktası…
‘’ Kardeşim.’’ Sözleri yarıda kesildi. ‘’ Merak etme, o da bizimle gelecek.’’ Rüyalarda mutlu sonlar, uyandığında devam etmesini dileyeceği uzun gecelere delaletti. Gülümsemesi yüzüne yayıldığında, mutlu bir kızdan çok, günahsız bir azizeye benziyordu. ‘’ Pekala. Ne kadar kötü olabilir.’’ Toz olup havaya karışan yaratığın sonrasında, uyanma zamanının yaklaştığını düşünerek gerindi. Gözleri kapalı, hala ne kadar ilginç bir rüya olduğunu düşündüğü anda, yağmurun durmuş olduğunu fark etti. ‘’ Hala gece.’’ Kardeşinin yatağına baktığında, bozulmamış örtülerle karşılaştığında kaşlarını çattı. Garipsediği manzaranın ardından, aramaya çıktı. Attığı her adımda endişesi artıyor, hastalanmış daha kötüsü yaralanmış olabileceğini düşünüyordu. Bağırdıkça bağırdı. Islak toprağın üzerinde gezen ayakları kire boğulmuştu. Odaya çaresiz geri döndüğünde, yatağın üzerine attı kendini ağlayarak. Kim bilir hangi düşünceyle girdiği isteri nöbetlerinden biri, komşularından birinin onu evlerine getirmesiyle son bulacaktı. Sarsılan omuzları aldığı kokuyla durdu. Kaşları çatıldı. Kısılmış kirpiklerin arasından gördüğü toynakları fark ettiğinde, sırtı sertçe duvara yapışacak şekilde yatakta kendisini geriye attı.
‘’ Sen! ‘’
‘’ Onun da bizimle geleceğini sana söylemiştim.’’
Her şey böyle başladı.