Sabah kulübedekilerin sesleri ile uyandım. Hey ne oluyor diyecektim fakat Leon ile planımızın olduğunu hatırladım. Hemen lavaboya koştum elimi yüzümü yıkadım. Saçlarım dağılmıştı ve biraz yağlanmıştı. Hemen kendimi duşa attım. Güzelce temizlendim planımız için. Kano Gölü'ne gidecektik. Dolabıma gidip kıyafet seçmeye başladım. Lacivert, kaslarımı ortaya çıkaran bir t-shirt buldum ve aldım hemen. Rüzgara karşı kürek çekecektik. Baklavalarım ortaya çıkabilirdi. Kendimi şımartmak benim de hakkımdı. Altıma ne giyeceğime karar veremedim. Kot mu giysem, şort mu, kapri mi. Elim kaprilerin olduğu yöne uzandı. Peki hangi renk? Ne zamandır giymediğim koyu kırmızı kaprimi aldım. Elim kendiliğinden ona gitti. Neyse deyip aldım ve hemen giyindim. Zamanım azalıyordu. Son bir kez aynada kendime baktım. Yakışıklıydım hani. Hemen Demeter Kulübesi'ne doğru koştum. Saçlarım çok da olmasa uzun olduğu için rüzgarda, yeni duş aldığım için sallanıyordu. Demeter Kulübesi'ne vardığımda Leon daha çıkmamıştı. Kızlar bekletir diye düşündüm ve beklemeye başladım. Çok geçmeden Leon çıktı fakat nefes nefeseydi. "Hey Fenix!" diye seslendi. "Neredesin kaç saattir bekliyorum?" sordum kızgın bir şekilde. Suratı asıldı birden. "Hey şaka şaka daha yeni geldim." dedim ve Leon derince iç çekti. "Eee gidelim mi artık?" dedim ve elini tuttum Leon'un. Etrafta çok kişi yoktu fakat hepsi bize bakıyordu. Birbirimize yakışıyorduk. Heyecanlı bir şekilde "Tamam gidelim hadi." dedi ve kanomuza doğru ilerledik. En büyük kanoyu hazırlamıştım. Leon için sürprizlerim vardı. Kanoya yaklaştığımızda "Hadi gözlerini kapat bakalım dedim." ve iki elimde gözlerini kapadım Leon'un. Kanoyu güllerle süslemiştim. Bir de gitar vardı. Gitarın arkasına zulaladığım iki kadeh ve bir şişe şarap da vardı tabii. Bu gece bizimdi. Her şey mükemmel olmalıydı.