Seferberlik. ~ 12. Denetleme.

O gün her zamankinden daha farklı bir ruh hali içerisindeydim. Gözlerimi kırpıştırdım, açtığımdaysa, derin bir nefes aldım ve hiç kalkmadığım kadar hızlı bir şekilde yerimden kalktıktan sonra kulübenin içinde bağırma safhasına geçecektim ki, panonun önünde duraksadım. Bugün temizlik günü olduğunun farkındaydım, hatta temizlik kıyafetlerimi bile hazırlamıştım fakat onlara sürpriz yapacağımı tamamen unutmuştum! Onlara bugün kahvaltıyı kendi ellerimle hazırlayacakıtm, bu onlar için iyi mi olurdu kötü mü olurdu bilemezdim ama yine de deneyecektim. Böylece bize temizlik için çok daha fazla malzeme çıkacaktı. Kardeşlerimi yormak istemiyorum ama şunun şurasında birbirimize gerçekten bağlı beş altı kardeştik, kulübemiz maalesef eskisi kadar canlı değildi şu günlerde, özellikle erkekler için eski kulübelerine geri dönenler veya Artemis'le beraber dağda bayırda avlanmayı seçenler aramızdan ayrıldıktan sonra en güzel temizliğimizi yapmaya çalışarak puanımızı kapmalıydık. Bütün kulübelerin şu anda canla başla temizlik yaptığının hepimiz bilincindeydik ama biz en iyilerin kulübesiydik, dolayısıyla en iyi olmalıydık. Panoya tekrar bakarak iç geçirdim, ardından saatimi kontrol ettim. Saatin daha erken olduğunu fark ederek rahatladım, sonuçta biz burada zamanla yarışıyorduk ve sürpriz yapacağım derken temizlikten olmayalım istiyordum. Hızlıca odama geri dönerek temizlik için giyeceğim kıyafetleri yatağımın üzerine koydum. Temizlik için kendime rahat bir şeyler seçmiştim, kısa kollu pembe bir tişört ve siyah bir tayt benim için idealdi. Saçlarımı da topuz yaptıktan sonra lavanta kokulu deodorantımı üzerime sıktım ve mutfağa doğru ilerlemeye başladım. Buzdolabını açtığımda on tane yumurta, domates, peynir, zeytin görünce ağzım açık kaldı. Yani bir köy kahvaltısı hazırlamak zorundaydım onlara bu koşulda. Başımı yana eğdim, rezil olmaktansa hiç yapmamayı düşündüm bir an için ama gerçekten çok heveslenmiştim, kendi hevesimi kursağımda bırakmamak adına, önce yumurtaları alarak tavaya doğru ilerlemeye başladım. On tane omlet, bize yeterdi herhalde. Yumurtayı kırdım ve onun pişmesini beklerken domatesleri kesmeye başladım. Şu ana kadar hiç bir avcı da uyanmamıştı, o an onların ne kadar ağır bir uykuya sahip olduğunu daha iyi kavramıştım. Domatesleri dilimleyip, onlara şekil vermeye çalışırken bir yandan da gözüm pişen yumurtalardaydı, az sonra onları alıp tabağa koymam gerekiyordu, yanmasını istemezdim. Domateslerle işim bitince de, zeytinleri tabağa dizdim. Tekrar yumurtalara baktım, onları alarak yerlerine iki tane yeni koydum. Başka hazırlanacak bir şey olmadığını düşünerek odama gittim. Aynada kendime baktım, uzun zamandır kendimle ilgilenmediğimi fark ettim. O an Yon'u düşündüm, bana nasıl bakıyordu? Normalde insanlar beni çirkin diye itip kakalarken kampta beni sevmişlerdi. Anlamıyordum, yatağıma uzandım. Tam başka alemlere dalmışken burnum kokular almaya başladı. İçeri gittim ve gördüğüm manzara karşısında bağırdım. "Kızlar yetişiin!" O anda içeriden ayak sesleri, fısıldaşmalar ve çığlıklar gelmeye başladı. Ben de yaktığım omletin tavasını kenarından tutarak musluğun altına attım. İçeriden akın akın gelen avcılar bana şaşkınlıkla bakıyordu, içlerinde gülenleri de görmüyorum sanmasınlardı. Ben bir süre korkuyla musluğa baktıktan sonra kahkahalarla gülmeye başladım. Delirmişim gibi bakıyorlardı bana, masaya tutundum; onlara göz kırptım. "Bugün temizlik günü yaa. Hepiniz biliyorsunuzdur şimdi." dedim kahkahalarımın arasında. "Ondan önce biraz rahatlayın istemiştim, çünkü az sonra çok sıkı çalıştıracağım sizi. Bu sefer birincilik, ne olur." dedim kıkırdayarak. Ardından masayı gösterdim. "Birkaç omlet kurtulmuştu, isterseniz oturup yiyelim sonra herkes kendi odasını temizleyecek." dedim masaya otururken.

Sat'in bağırışıyla korkulu rüyamdan uyanmıştım. Rüyamda annemi, yardım için çığlık atarken ve ağlarken görmüştüm. Bir-iki dakika kabusumun etkisinden kurtulmak için tekrar uyumayı denesem de koridordan gelen ayak sesleri ve fısıltılar, merakıma yenik düşüp odamdan çıkmama neden olmuştu. "Neler oluyor ?" diye mırıldanıp kızların yanına yürümeye başladım. Gördüğüm manzara karşısında elimde olmadan gülmüştüm; Sat omlet yapayım derken yakmış olsa gerekti ki, tavayı musluğun altına tutuyor ve telaşlı bir şekilde tavaya bakıyordu. Hiçbir avcıdan ses çıkmıyordu. İçimden saymaya başladım, "Bir, iki, üç..." Derken Sat gülmeye başladı. Bunu bekliyordum ve ben de kısık kısık gülmeye başladım. Sat bir süre sonra açıklama yapma ihtiyacı duydu ve "Bugün temizlik günü yaa. Hepiniz biliyorsunuzdur şimdi." dedi. Bir gülme molasından sonra sözlerine devam etti; "Ondan önce biraz rahatlayın istemiştim, çünkü az sonra çok sıkı çalıştıracağım sizi. Bu sefer birincilik, ne olur." dedi. Neşem yerine gelmişti, sabahki kabusumdan neredeyse hiç eser kalmamıştı. Sat "Birkaç omlet kurtulmuştu, isterseniz oturup yiyelim sonra herkes kendi odasını temizleyecek." dedikten sonra hepimiz masaya oturduk ve yemeye başladık. Ben "Umarım zehirlenmeyiz." dedim ve kızlar kıkırdamaya başladı. Sat karşıdan bir salatalık dilimi attı ve -maalesef harika bir okçu olduğundan- tam gözüme isabet etti. Salatalığı yüzümden aldım ve "Eee, sinir bozucu yeğenimiz uyanmadı mı ?" diye sordum. Herkes ona yaşından dolayı 'abi' diyordu ama ben bilmediğim bir nedenden dolayı hiddetle ona abi demeyi reddediyordum. Lena sorum üzerine başını iki yana salladı ve "Ben daha görmedim." dedi. Bir süre sonra kahvaltımızı bitirdikten sonra topluca kahvaltıyı topladık ve temizliğe başlamak üzere odalara dağıldık. Odama girdiğimde pek dağınık olmadığı fark etmiştim. Tamam, çok dağınık değildi ama her şeyin üstünü ağır bir toz tabakası kaplamıştı. Çok işimin olduğunu düşünerek derin bir 'of' çektim ve ilk olarak minik bir bezle eşyalarımın tozunu almaya başladım. Çok fazla eşyam olmadığından bu pek fazla sürmemişti ama şimdi sırada yerleri silip süpürmek vardı. Yerden halımı kaldırdım ve bir vileda yardımıyla yerleri sildim. Daha işin başında olmama rağmen şimdiden yorulmuştum. Halımı silkeledim ve biraz dinlenmeye ihtiyacım olduğunu düşünerek kendimi yatağıma attım.

Sabah saatimi kurduğumdan erken bir şekilde kalkmıştım. Yatağımdan çıktım. Yatağımı topladım ve üstümü değiştirip çıkardıklarımı düzenleyerek dolabıma koydum. Artık denetleme öncesi telaş yaşamamak için eskiye göre daha çok düzenli davranıyordum. Denetleme önceleri ise odamı temizlemek gibi işler kalıyordu. Rutin toparlamaları bitirdikten sonra aynamın önüne geçip saçlarımı taraladım. Tüm avcıların önüne saç baş dağılmış halde çıkmak istemezdim. Üstümü toparlayıp Artemis'in Hediyesi olan kolyemi taktıktan sonra mutfağa yöneldim. Yavaş yavaş yürürken Sat'in ''Kızlar!Yetişin. '' diye bağırınca koşarak mutfağa daldım. Mutfağa girdiğimde yanmış yemek kokuları ve hafif dumanlar arasında lavabonun önünde duran Sat'i gördüm. Elindeki tavayı musluğa tutuyordu. Kısa süre içerisinde tüm avcılar buraya toplanmıştı. Sat'de musluğu kapatarak bize döndü ve "Bugün temizlik günü yaa. Hepiniz biliyorsunuzdur şimdi. Ondan önce biraz rahatlayın istemiştim, çünkü az sonra çok sıkı çalıştıracağım sizi. Bu sefer birincilik, ne olur." dedi ara ara gülerek. Masayı göstererek ''Birkaç omlet kurtulmuştu, isterseniz oturup yiyelim sonra herkes kendi odasını temizleyecek." dedi ve masaya oturdu. Onun oturması üstüne ben de oturdum. Tüm avcılar masaya yerleşmişti. Aradan bir omlet seçip tabağıma almıştım. Kenarları hafif yanmış durumdaydı. Gene de yenilebilir durumdaydı. Lexis -her ne kadar herkes ona lex falan dese de ben ona lexis diye lakap bulmuştum ve bunu kullanıyordum.- "Umarım zehirlenmeyiz." dedi gülerek. Sat bu lafın üstüne eline bir salatalık aldı ve avcılığın da getirdiği isabet ettirme yeteneği ile salatalığı Lexis'in gözüne fırlattı. Lexis çok komik gözüküyordu. Onun bu haline sessiz bir biçimde güldüm. Lexis bana kızmış bir bakış fırlattı. Ben de ağzımı kapadım. Sessiz bir biçimde göründüğünden daha iyi olan omletimi yerken Lexis "Eee, sinir bozucu yeğenimiz uyanmadı mı ?" diye sordu. Lena ise başını sallayarak "Ben daha görmedim." dedi. O andan sonra herkes yemeklerine yedi. Tüm avcılar kahvaltı sofrasını topladık. Herkes odalarına doğru gitti. Ben geriden gitmeye karar vermiştim. Odama giderken Lena'yı gördüm. ''Selam'' dedim güler yüzle. O da gülümseyerek '' Selam '' dedi. ''Acaba abimiz neden kahvaltıya inmedi.'' dedim gülerek. ''Belki de Sat'in hazırladığını duyup inmemeye karar vermiştir.'' dedi ufak bir kahkahayla. ''Bence kalkamadı.'' dedim ben de. Tam da Lucas'ın kapısının önünden geçerken kapı açıldı ve içeriden Lucas darmadağın bir halde çıktı. ''Abi eğer odan da senin gibiyse işin çok zor.'' dedim gülerek. Lena da başıyla onayladı ve ''Aynen Happ.Sana da kolay gelsin'' dedi. ''Sana da kolay gelsin ama ben son denetlemeden beri pek dağıtmadım.'' dedim gülümseyerek ve odamdan içeri daldım. Kendi banyoma koşarak hemen bir paspas kaptım ve yerleri temizledim. Paspası yerine bıraktım ve bir bez de alarak odamdaki aynayı ve camları sildim. Artık mat görünümden kurtulmuşlardı. Bezi de banyoya götürdükten sonra banyomun fayanslarını parlatıp banyonun aynasını da temizledim. Genelde banyomu da temiz bıraktığım için işim pek uzun sürmemişti. Ben de artık temiz olan odamdan çıkıp ''YARDIMA İHTİYACI OLAN VAR MI!'' diye bağırdım.

''Kızlar!Yetişin. ''
Sat'in korku dolu çığlığıyla yataktan fırladım ve mutfağa doğru koşmaya başladım.Kulübeye bir yanık kokusu hakimdi ve Sat'in çığlıklarına göre yangın çıkmış falan olmalıydı.
Mutfağa girdiğimde Sat elinde yanık omlet tavasıyla üzgün bir şekilde yere bakıyordu.Sat'e bir zarar gelmemesinin rahatlığıyla güldüm ve ona sarıldım.Biraz suçluluk duyuyordu,ben de ona sarılarak ''Sorun değil,hem kurtulanları yiyebiiriz.'' dedim.Diğer avcılarda geldi ve hep birlikte masaya oturduk.Omletlerin tadı pek hoş değildi ama biricik kardeşimiz Sat'in hatrına yanık tavayı bile yerdik.
Yemeğimii yedikten sonra birkaç avcı mutfağı toplama görevini üstlendi;birkaçı da benim gibi odasını temizlemeye gitti.Odama girdiğimde sevinçten çığlık atacaktım.Odam hiç olmadığı kadar temizdi!halıyı süpürmek ve eşyaları toplamak yetecek gibiydi.Mutlulukla süpürgeyi almaya gittim ve temizlik odasına giderken Happ'le karşılaştım.Kapısının önünde biraz çene çaldık ve sonra ikimizde işimize bakmaya karar verdik.
Süpürgeyi alıp odama gittim ve halıyı güzelce süpürdüm.Evet,odam artık oldukça temizdi.Bir de şu eşyaları toplasam yeter de artardı bile....
Gitarımı pencerenin kenarına güzelce yerleştirdim.Basket topumuda bir leğenin içinde temizdelim ve pencerenin pervazına yerleştirdim.
Odam genel hatlarıyla toplanmıştı.Bir tek yatak kalmıştı.Yatağıma yeni,temiz nevresimi taktım ve güzelce topladım.Evet,her şey tamamdı.
Odam müthiş görünüyordu.İlk defa bu kadar az uğraşarak,bu kadar güzel bir iş çıkarmıştım.
Odaya hakim olan deterjan kokusunun gitmesi için camı açtım ve Sat'in yanına gittim.
''Selam Sat,işim bitti.Yapabileceğim başka ne var?''

Kardeşlerim omletlerini yemişlerdi. Lexi'nin de dediği gibi zehirlenmemişlerdi ve buna şükretmelilerdi. Aslında yanmayanların tadı gayet güzeldi, kişisel olarak ben bayılmıştım. (!) Bütün avcılar omletlerini yedikten sonra birkaçı kaçarak odalarına gitmişlerdi, birkaçı da mutfağı topluyordu ki mutfağın dağılmasında ben de büyük pay sahibi olduğum için, ben de mutfağı toplayanlar arasındaydım. Önce bütün tabakları itinayla alarak musluğun kenarına koydum, sakarlığımla işleri daha da mahvetmek istemezdim. Ardından birkaç avcı kardeşimin yardımıyla masaörtüsünü kaldırmıştık, buruşturduktan sonra örtüyü yıkanması üzere tuvalete götürerek kirliler bölümüne attım. Tabakları, çatalları ve bıçakları yine birkaç avcıyla beraber yıkamıştık, kırmadan bu işi de bitirdikten sonra bana yardım eden bütün avcılara teşekkür ederek onları odalarına yönlendirdim. O sırada ben de odama yönelmiştim. Aslında bütün gün kafamı yastığa vurup uyuyasım vardı fakat kulübemi uzun zamandır temizlik denetlemelerinde birinci yapamadığımdan içimde buna dair bir hırs oluşmuştu. Rüyalarıma bile girmeye başlayan bu denetlemelerdeki şansız talihimizi kırıp birinci olmalıydık. Gerçekten uzun bir zamandır üçüncü oluyorduk. Athena ve Apollon'un ardından anılmak, doğrusu biraz koyuyordu. İki kulübeyi de gerçekten seviyordum, Athena özendiğim bir tanrıçaydı, Apollon Kulübesinde ise benim için gerçekten değerli kişiler vardı ama bir ölümlüden farklı olsam bile hırs beni de etkiliyordu. Bunları düşündükten sonra odama girerek kapısını kilitledim. Sadece işime konsantre olursam emindim ki bir şeyler becerebilirdim. Dolabımın kapağını açtım, tıkış tıkış ve bumburuşuk elbiselere gözlerimi kısarak baktıktan sonra hepsini yere attım, dolap rafımda hiçbir şey kalmayınca gülümsedim ve yerdeki kıyafetlerimi kapının eşiğine doğru ayağımla sürümeye başladım. Önce kumaşları halletmek istiyordum, bu her zaman çok daha kolay oluyordu çünkü. Ayaklarımla sürüklediğim elbiselerin yanına ekleyeceğim çarşafların yanına gittim. Bir çekişte yerinden ettiğim çarşafları da fırlattıktan sonra yastık kılıfını da aynı şekilde kirlilerin arasına koydum ve kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtım, zor bela birkaç kilo elbiseyi alarak tuvalete doğru ilerlemeye başladım. O an işlerini bitirmiş birkaç avcı etrafıma üşüşünce panikledim, zaten taşımakta zorlandığım kıyafetleri yere düşürdüm. Gülmemek için kendini zor tutan kardeşlerime göz kırptım. "Mesela bu kıyafetleri alarak tuvaletteki kirlilere taşıyabilirsiniz, sonra da tuvaleti temizleyebilirsiniz kızlar." dedim Happy ve Lenny'e gülümseyerek. Odasını kapamış olan Lexi'nin iş yaptığını umut ettikten sonra odasında mırıldanan Andy'nin sesini duyarak rahatladım ve odama girdim. Girdikten sonra biraz dinlenmeyi seçerek pencereden dışarı bakmaya başladım. Dışarıda yine bir savaş havası vardı, temizlik denetlemeleri yaklaşınca genelde kulübeler kendi işlerini hallettikten sonra başka kulübelerin işlerini sabote ederlerdi ki, bu yine değişmeyecek gibiydi. Kulübemi korumak için yine elimden geleni yapmalıydım. Ofladıktan sonra halımı çitilemek üzere yere eğildim ki abimi bugün görmediğimi fark ettim. Odamdan bağırdım. "Hey abi, kulübede misin?" Bir süre ses gelmedi, ben de odamdan çıkmaya üşendim. Bir süre abimin kulübede olduğu umuduyla bekledikten sonra derin bir iç çektim ve halımı çitilemeye başladım. En sevdiğim iş buydu galiba, söylemesi bile hoş geliyordu bana. Çitilemek. Halımı baştan sona çitiledikten sonra koridordan gelen çığlık sesleri üzerine odamdan çıktım. Bu avcılar iki dakikalığına olsun rahat duramıyorlardı. Kapımın kilidini açtım, koridora çıktığımda herkesin elinde ayrı bir şey vardı ve birbirlerine hücum ediyorlardı. "Neler oluyor burada?!" diye bağırdım sertçe ve biraz merakla. Temizlikten başka her şeyin olduğu ortadaydı ama sakin olacaktım.

Tanrılar mahallesindeki küçük evimde,Hektor'un partisinden gelen seslerle uyandım.Sabahın altısında parti yapan bir çılgındı o!Bunu biraz komik bulmuştum,ama daha çok kızmıştım.Benim gibi güzel bir tanrıçanın güzellik uykusu kesilmemeliydi.
İstemeyerek yataktan kalktım ve siyah sabahlığımı üzerime geçirdim.Pencereden içeri sızan ışığa gözüm daldı bir süre.Sonra yüzümü yıkadım ve kıyafet dolabımı açtım.
Bir tanrıçaya her şey yakışırdı zaten.Ayrıca kulübe temizliğine uhteşem bir şekilde gitmem gerekmiyordu.Siyah taytımın üzerine gri bir tunik giydim.Olmuştu işte,sade ve rahat...
Kapıyı kilitlerken Lena'nın bana verdiği adrese baktım.İlk defa melez kampına gidecektim ve aslında heyecanlıydım.Melezlere yardım etmek beni mutlu ediyordu.
Hektor'un evinin önünden geçerken sağır olmamak için kulaklarımı tıkadım ve tehlike bölgesinden uzaklaştığımızda derin bir soluk alıp Empire State girişinin yolunu tuttum.

****

Melez kampını bulmak zor olmadı.Ben de mitolojik bir karakterdim ve iç güdülerimi dinleyek-ve adrese bakarak-kampı buldum.
Altın postun bulunduğu girişten geçtiğimde,Artemis kulübesini hemen fark ettim.İçlerinden en göz alıcı,en muhteşem oydu bence.Benim sayemde içi de,dışı gibi muhteşem olacaktı.
Kapıyı çaldım,açan olmadı.Ben de direk içeri daldım.Kulübe hafif yanık kokusu dışında temiz görünüyordu.Odalarını temizlemeye çalışan avcılar,koridorda koşuşturup duruyorlardı.
Lena'nın odasına girdim.Etraf pırıl pırıl ve düzenliydi;fakat Lena içeride değildi.
Daha sonra hayal kırıklığı ve kızgınlık karışımı bir çığlık duydum:
-Neler oluyor burada?!
Sese doğru ilerledim ve bir grup avcının 'vileda' savaşına tanık oldum.Sat yorgun gözüküyordu ve bu deli avcılar yine yapmıştı yapacağını.
Sat bağırdıktan sonra herkes bir ağızdan konuşmaya başladı.En katlanamadığım şey gürültüydü.Onlara biraz daha yaklaşıp ''Başarı istiyorsanız disiplin uygulayın avcılar!'' diye bağırdım.Hepsi bana şüpheyle baktı,Sat ve Lena hariç.Sat minnet,Lena sevinç dolu bakıyordu.
Her birine tek tek baktım.Onlar geleceğin kahramanlarıydı.Onlarla gurur duyordum;fakat aynı zamanda sinir de oldum.Kahramanlar şımarık olmazlardı.
''Pekala,eğlence bitti.Herkes işine!Hey,bu koku da nereden geliyor?!''
Yüzümü buruşturdum ve üzerinde 'Lucas' yazan kapıya yöneldim.Acaba kulübenin çöplük odasına 'Lucas' adını mı vermişlerdi?Arkamdaki avcılara baktım,gülmemek için kendilerini zor tutuyorlardı.Kapıyı açtığımda verdiğim ilk tepki ''Yüce Zeus aşkına!Titan savaşından beri böyle bir şey görmedim!'' oldu.Odanın içerisinde ağzından salya akıtarak uyuyan bir genç,ve çöpler vardı.Evet,çöp!Oda bunlardan ibaretti!Sinirle kapıyı çarptım ve Lucas adlı genci sarsarak uyandırdım.Şaşkın çocuk korkuyla bana bakıyordu.
''Bak,evlat.Ben asla kaybedenlerin yanında olmam,anladın mı?!Birinci biz olacağız!Şimdi ağzındaki salyayı sil ve kendine kocaman bir çöp torbası bul.Hadi bakalım! ''
Uyku sersemi Lucas şaşkın bir şekilde bana baktı.
Ona iyice yoğunlaştım;bakışlarına,gözlerine...Beyninin derinliklerine indim;bir an o olmuştum sanki...Ve o an anladım,her şey açıktı.Bu genç melez,kerdeşlerini kandırmıştı.
-Hey Lucas,bu kirliliğin sebebi nedir?
-Iı,şey...Ben hep dağınığımdır.
-Bence değilsin.Dün geceyle ilgili bir şeyler hatırlıyor musun?
-Evet,eve gelip yattım.Sıkıcı bir gündü.
-Haha.Herkesi kandırabilirsin;ama sırların tanrıçasını asla!Kardeşlerine de dün odanda verdiğin küçük partinden bahsetsene!
Avcılar şok içinde birbirlerine baktılar.Daha sonra bakışlarını bana çevirdiler ve şaşkınlık yerini hayranlığa bıraktı.Gülümseyerek devam ettim:
''Bu güzel kızlar kandırdığın için sana ekstra temizlik var!Bu odayla işin bitince,ki sanırım bitmesi zor olacak,ortak tuvaletleri temizleyeceksin!''
Lucas bana çok garip bakıyordu.Şaşkınlık,korku ve nefret karışımı.Sanırım benden pek hoşlanmamıştı!
Lucas işlerine başlayınca ''çöplük'' ten çıktık ve koridora geldik.
''Pekala kızlar,herkes işerine devam etsin.Ben de çamaşırlarla ilgileneyim.''
Lena'ya göz kırptım ve koridorun ortasındaki çamaşır yığınını elime aldım.
Bugün yorucu,garip ve eğlenceli geçecekti sanırım!

Abimiz odasını alt üst etmişti. Hades kızı küçük tanrıça arkadaşım Nina gelmeseydi ben zaten onları zapt edemeyecektim. Her şeye bir çekidüzen verdikten sonra kıyafetleri alarak tuvalete doğru ilerlemeye başladı. Başımla ona teşekkür ettikten sonra gülümsedim ve kendi odama girdim. Yatak beni bekliyordu, üzerine uzanmak ve gözlerimi bir hafta boyunca açmamak istiyordum. Kulübenin sorumluluklarını başkalarına yüklemek, yarışlara katılmamak. Derin bir iç çekişten sonra odamı temizlemeye başladım. Elimdeki bezle penceremi silerken bir an duraksadım. Onları fazla mı kasmıştım? İş yarışmaydı tamam ama ben kötü ve fazla disiplinli bir lider olmak istemiyordum. Onları fazla sıkmadan da birinciliğe gayet rahat ulaşabileceğimize inanıyordum. Daha önce denetlemelerde iki kere gerçekleştirdiğimiz bu güzel olayı daha kalabalık bir avcı grubuyla çok daha rahat bir şekilde gerçekleştirebilirdik. Eğer biraz daha düşünebilseydim, eminim güzel bir oyunla temizliği süsleyebilirdim. Sonra aklıma geldi nedendir ki ben bunlara bir çeşit eşya saklamaca oyunu yapmamıştım ki? Her yeri toplayıp düzenledikçe buldukları ufak hediyeler onları çok daha fazla gaza getirirdi. Tam o sırada pencerenin önünden geçmekte olan Mitchie'ye bağırdım. "Hey, Mitchie gelsene!" Ardından anlatmaya başladım. Gidip bana çeşitli şeker ve çeşitli çikolatalar almasını istedim. Bir süre ikna olmayınca toplam maliyetin iki katı drahmi vererek onu yolladım. Çabuk gelmesini de ekledikten sonra bunları hemencecik nasıl yerleştirebileceğimi düşündüm. Odamdan çıkarak koridorda gezinmeye başladım. "Herkesi beş dakika sonra salona bekliyorum!" Koridorda gezdikten sonra odama döndüm ve elinde poşetlerle koşarak gelen Mitchie'ye teşekkür ettim. Herkes odasını terk ederken dağınıklıpa şaşırdım. Bunlar kaç saattir ne yapıyorlardı? Sakinleşmeye karar verdim ve olabildiğince çabuk bir şekilde yaklaşık on iki odayı gezerek minik çikolataları sakladım. Salondan gelen sızlamaları duydum, hızlı adımlarla salona gittikten sonra avcılara baktım. "Şimdi geri dönün." dedim gülümseyerek. Hepsinin bana şaşkınlıkla baktığını gördükten sonra omuz silktim ve odama gittim. Yanıma gelerek bir şeker bulduğunu söyleyecek ilk avcıyı merakla bekliyordum ki bunun Chione olma olasılığı çok yüksekti, çünkü şu ana kadarki en düzgün temizliği o yapmıştı. Odama girdiğimde tozları almaya başladım, yüzümdeki salakça gülümsemeyle.

Odamdan banyodan birkaç temizlik eşyası almaya çıktığım sırada üstüme doğru gelen bir temizlik bezi gördüm. Kimin attığına baktığımda ise bunu Nica'nın attığını anladım. Hemen yanımda olan bir viledayı elime aldım. Nica o sırada lavaboya koşmuştu kovaya su doldurup suyu yukarı fırlattı. Temizlik gününde su savaşı başlatmıştık. Biz eğlenirken o sırada Sat'in sesi bizi kendimize getirdi.
-"Neler oluyor burada?!"
Şimdi avyayı yemiştik Sat bize çok kızacaktı. O sırada Lena'nın çok iyi anlaştığı Hades kızı küçük tanrıça olan Nina'yı gördüm. Herkes bir ağızdan konuşmaya başladı. Ben ise başımı öne eğdim ve ne denileceğini bekledim. Tam o sırada Nina konuşmaya başladı.
-''Başarı istiyorsanız disiplin uygulayın avcılar!''
Aslında haklıydı. Biraz daha gevşek davranırsak bu denetlemede iyi bir derece alamazdık. Nina konuşmaya devam etti
-''Pekala,eğlence bitti.Herkes işine!Hey,bu koku da nereden geliyor?!''
Büyük ihtimal Lucas'ın odasından gelen kokuyu almıştı. Güldüm. Bizim artık burnumuz alışmıştı ama ona garip gelmiş olmalıydı. İlk kokuyu aldığımızda biz de garip tepkiler vermiştik. Lucas'ın odasının kapısını açtı ve verdiği tepki
-'Yüce Zeus aşkına!Titan savaşından beri böyle bir şey görmedim!'' oldu
Güldüm. Oda cidden çok dağınıktı. Yatakta yamuk bir şekilde uyuyan Lucas ağzından salyalar akıtıyordu. Yerde birçok çöp vardı. Nina Lucas'ın yanına gitti ve Lucas'ı sarsarak uyandırdı. Sinirli bir sesle konuşuyordu.
-'Bak,evlat.Ben asla kaybedenlerin yanında olmam,anladın mı?!Birinci biz olacağız!Şimdi ağzındaki salyayı sil ve kendine kocaman bir çöp torbası bul.Hadi bakalım! ''
Nina hırslı biriysi onu sevmiştim. Bir şeyi hedef edindiğinde yapacağı belliydi. O sırada Lucas uyku sersemi bir şekilde yataktan kalktı. Nina konuşmaya başlamıştı.
-Hey Lucas,bu kirliliğin sebebi nedir?
Lucas Ninaya baktı şaşırmış gözüküyordu. Bu odanın hesabını nasıl vereceğini bilmiyordum. Odası çok dağınıktı. Benim de odam dağınıktı ama toplanabilecek durumda idi. Bu odaya ise tüm avcılar toplanıp temizlik yapsak gene de yetmezdi. Lucas uykulu bir sesle konuşmaya başladı.
-Iı,şey...Ben hep dağınığımdır.
Dağınık olabilirdi ama bu kadar çöpü yaratmak kolay bir iş değildi. Nina dikkatli bir şekilde Lucas'a bakıyordu. Sanki Lucas'ın bir sırrını yakalamış gibiydi. O sırada Nina konuşmaya başladı.
-Bence değilsin.Dün geceyle ilgili bir şeyler hatırlıyor musun?
-Evet,eve gelip yattım.Sıkıcı bir gündü.
Sanki yalan söylüyordu. Nina Lucas'a gözlerini kısarak baktı.
-Haha.Herkesi kandırabilirsin;ama sırların tanrıçasını asla!Kardeşlerine de dün odanda verdiğin küçük partinden bahsetsene!
Şok olmuştum. Biz kulübede normal bir gün geçtiğini düşünürken Lucas odasında parti veriyordu. Hem de denetlemeden önce. Lucas'a attığım sinirli bakışlarım Nina'ya bakmamla değişti.Bu özelliği hayran olunacak kadar güzeldi. Sonra Nina gülümsedi ve
''Bu güzel kızlar kandırdığın için sana ekstra temizlik var!Bu odayla işin bitince,ki sanırım bitmesi zor olacak,ortak tuvaletleri temizleyeceksin!'' dedi Lucas'a.
Hem bizim ortak tuvaleti temizleme derdimiz yok olmuştu hem de Lucas dersini alacaktı. Çok iyi olmuştu bu. Nina bize döndü ve gülümsedi
-"Pekala kızlar,herkes işerine devam etsin.Ben de çamaşırlarla ilgileneyim.''
Ben de döndüm ve odama gittim. Yerlere baktım ve pek temiz olmadığını gördüm. Hemen bir vileda kaptım ve parkeleri temizledim. İşim bitince viledayı kaldırdım ve o sırada Sat'in sesini duydum.
- "Herkesi beş dakika sonra salona bekliyorum!"
Tamam belki de biraz daha çabuk olmalıydım. Yatağımın çarşafları lekelenmişti. Belki de yattığım yerde yemek yememeliydim. Hızla yatağın çarşaflarını çıkardım ve yere attım. Şu anda toplayamazdım ama Sat'in çağrısı bittikten sonra düzeltirdim. Yatağın pikesini hızla yatağın üstüne fırlatarak salona gittim. Avcıları fazla bekletmemeliydim. Ama aşağıya indiğimde Sat orada yoktu. Biz de sızlanarak Sat'i bekledik. Sat geldiğinde ise bize
-"Şimdi geri dönün." dedi.
Şaşkınlıkla ona baktım ama herhalde odalarda bir şeyler yapmıştı. Odama çıktığımda daha dikkatli bakmalıydım. Odama çıktım ve yatağın üstündeki çarşaf öbeğini yere attım. Dolabıma yöneldim ve üst kısımda bulunan çarşaf takımlarından en sevdiğimi çıkardım. Hızla yastık kılıfına yastığımı geçirdim ve çarşafları da hallettim. Yatağımın temiz olduğu belli oluyordu. Tam o çarşafları elime almış Nina'nın yanına gitmeye hazırlanırken komidinin üstünde bulunan minik çikolataları gördüm. Ben odama çikolata koymamıştım ki. Bunu büyük ihtimal Sat yapmıştı. Hızla odamdan çıktım ve salona gittim. O sırada Chione'yi Sat'le konuşurken gördüm. Hızla konuşmaya daldım ve
-"Sat bu çikolatalar bizim mi?" diye sordum.
Sat başıyla onayladı. Sat'e tekrar döndüm ve
-"Sat benim işim bitti gibi biz Lena ile tüm kulübenin yerlerini cilalarız."
dedim gülümseyerek. Sat gülümsedi ve başıyla onayladı. Çalışkan avcılardık biz.
Hızla odama gittim ve yatağımın çarşaflarını Nina'nın yanına götürdüm. Oradan çıktığımda da Lena'yı yanıma alıp ortak tuvaletlere ilerledim. Lena ile beraber iki vileda aldık ve onu alıp yerleri cilalamaya başladık. Ama bu iş bitmek bilmiyordu. Çok yorulmuştum. Lena'ya döndüm ve
-"Lena artık Nina'dan yardım isteyelim." dedim

En yakın arkadaşlarımdan Nina'nın temizliğe yardım etmesi süper bir şeydi!Düşünsenize,bir tanrıça size yardım etmek için ayağınıza kadar geliyor!Ona gerçekten borçlanmıştım.
-"Pekala kızlar,herkes işerine devam etsin.Ben de çamaşırlarla ilgileneyim.''
Tüm avcılar koridorda yaşanan 'Lucas' şokunu atlatıp odalarını temizlemeye geri döndü.Her şey eskisine dönmüştü,süpürge çarpıştıran avcılar....Hatta Nica süpürgeyi bacaklarının arasına sıkıştırınca bir cadıya benzemişti.Kendi kendime güldüm ve ona el salladım.
Tam Sat'in odasına yardıma gidecekken Happ yanıma geldi ve koridori temizleyeceğimizi söyledi.
-Burayı temizleyebiliriz,hatta ayna gibi yapabiliriz;ama Lucas'ın odasında yatan 'çöp canavar' ın kokusunu nasıl gidereceğiz.
-Merak etme,Happ ablan bunu düşündü.Hermes kulübesinden kokulu deterjan çalmalarını rica ettim.Beni kırmadılar.
İkimiz de güldük ve ben elime deterjanı alıp:
''Öyleyse başlayalım Happ abla.'' dedim.
İkimizde bir elimize bezleri,diğer elimize ise 'kokulu' deterjanlarımızı aldık ve fayansları silmeye başladık.Okadar çok ovalamıştım ki,beyaz fayanstan kendimi görür olmuştum.Ve,berbat görünüyordum.
Kendimi incelemekten vazgeçtiğim sırada Happ'e dönerek ''Fayansların arası hala temiz değil,bize diş fırçası lazım'' dedim.
Happ ilk başta şaka yaptığımı sandı,fakat yüzümdeki ifadeyi görünce usulca banyoya gitti ve iki diş fırçasıyla döndü.
-Lena,bana borçlusun.
***
Diş fırçalarıyla araları ovalarken,fayans aralarının siyah olmadığını fark ettim.Bu çok komiğime gitmişti.Burası ne zaman görsem siyahtı;fakat şu an siyahlıklar kendini beyaz renge bırakıyordu.
Alnımın terini elimin temiz tarafıyla silmeye çalışırken Happ bana yorgun bakışlarla
''Lena artık Nina'dan yardım isteyelim."
''Bence de!Hadi! ''
Happ ile çömeldiğimiz yerden kalktık.Dizlerim gerçekten çok acıyordu.Bu kadar uzun süre çömelirsem dizlerim kireçlenirdi.'Dizleri kireçli bir avcı' komik olurdu....
Banyoya girdiğimizde tek gördüğümüz kocaman bir çamaşır yığınıydı.Yığının en üzerinde Sat'in düğünde giydiği elbise vardı,ve elbisenin üzerini kaplayan çilekli pasta lekesi tabi...
Merakla seslendim:
-Nina?
Çamaşır yığınının altından boğuk bir ses geldi:
-Kızlar,yardım edin.Burası berbat kokuyor...
Happ ile çamaşırları yana fırlatıp Nina'yı dışarı çıkardık.Nina biraz öksürdü ve bize şaşkınlıkla baktı.
''Anlamıyorum,sadece yıkamak istemiştim!''
Üçümüzde gülmeye başladık.Nina saçlarını düzeltti.Hala muhteşem görünüyordu.
O saçını toplarken,ben de asıl amacımıza getirdim muhabbeti:
-Nina,yani sen bir tanrıçasın.Süper güçlerin falan vardır.Çok yorgunuz ve yardıma ihtiyacımız var.Artık güçlere sıra gelmedi mi?
Nina boynundaki siyahlı kırmızılı tılsımla oynarken kuşkuyla bize baktı.
-Sanırım vakit geldi.Hazır olun kızlar,temizlik oldukça kısa sürecek!
Boynundaki gösterişli tılsımı avcunun içine aldı.Tılsımı ovuştururken şunları söyledi:
-Hades emrindeki karanlık ruhlar!Yeryüzüne çıkın ve prensesinize itaat edin!
Ben,yeraltından yanımıza kadar gelen ruhlara şaşkın bir şekilde bakarken;gürültüyü duyan avcılar banyoya doluşmuştu.

"Pekala kızlar,herkes işerine devam etsin.Ben de çamaşırlarla ilgileneyim.''
Macera benim için yeni başlıyordu...
***
Pis kokulu,buruşuk genç kız kıyafetlerini yüklendiğim gibi banyoya yöneldim.Kapıdan içeri girer girmez tüm kıyafetleri yere fırlatıp derin bir nefes aldım.
-Pekala,bu savaş demek!
Bütün bu kıyafetleri aynı anda makinenin içine atabilir miydim acaba?Denemekten zarar gelmez sanıyordum;yanılmışım.
Aradan ne kadar vakit geçti bilmiyorum;Lena'nın sesiyde ayıldım:
-Nina?
Hemen toparlanıp ona cevap verdim:
-Kızlar,yardım edin.Burası berbat kokuyor...
Lena ve yanındaki avcı,ki ısırarak şeker yeme seslerine bakılırsa bu Happ 'ti,beni çanavar çamaşırlardan kurtardılar.
Kafam karışmıştı,sadece onları yıkamak istemiştim...
Aynaya baktığımda,saçımın da çamaşır sepeti gibi olduğunu gördüm.Ben aynada kendime çeki düzen verirken Lena asıl gelme amacını anlatmaya koyuldu:
-Nina,yani sen bir tanrıçasın.Süper güçlerin falan vardır.Çok yorgunuz ve yardıma ihtiyacımız var.Artık güçlere sıra gelmedi mi?
O bunları söyledikten sonra,elim refleks olarak kolyeme gitti.Acaba gerçekten kullanmalı mıydım?
Lena ve Happ'e baktım.Alınlarından akan teri silerken umutsuzca şeker yiyorlardı.Evet,sanırım yapmalıydım.Geleceğin kahramanları için....
-Sanırım vakit geldi.Hazır olun kızlar,temizlik oldukça kısa sürecek!
Sonra bana babamın hediye ettiği değerli tılsımımı avcumun içine aldım ve büyüye başladım:
-Hades emrindeki karanlık ruhlar!Yeryüzüne çıkın ve prensesinize itaat edin!
Ruhlar banyo fayanslarını aşarak yanımıza geliyordu ve avcılar gürültüyü duyup yanımıza gelmişti.Evet,sanırım artık tüm kulübe burdaydı.En son yorgun Sat ve her yerinde cam-sil lekesi olan Lucas geldi.Artık tamamdık.
-Pekala.Kızlar,ve Lucas;biraz yardımın zararı olmaz değil mi?Bize yardım edecek ruhları çağırdım.
Avcılara gerekli açıklamayı yaptıktan sonra emrimdeki ruhlara döndüm.
-Ee?Görüşmeyeli nasılsınız?
Hepsi bir ağızdan konuşmaya başladı ve bende onları dinliyormuş gibi yaptım.
-Tamam o zaman;şimdi temizlik yapacağız.Thomas,Liby;siz Lucas'a yardım edin.Stacy,sen de Sat'e yardım et.Diğer ruhlar da toplu alanları temizlesin.Hey,Argon;sen bahçıvandın değil mi?Yani yaşarken...
-Evet,prenses.
-Güzel,öyleyse sen bahçeyle ilgilen...
Her şeyi hallettiğimi sanıyordum;fakat sonra yılışık İspanyol geldi ve elimi öptü:
-Merhaba,senyoritta!Size nasıl yardım edebilirim?
-Benden uzak durarak;ve temizleyerek.Lexi'ye yardım edebilirsin.
İspanyol Lexi'nin yanına gitti.
''Genç bayan,hizmetinizdeyim.Böyle bir güzelliğe her daim hizmet ederim ben...''
Lexi sinir olmuş bir ifadeyle bana baktı:
-Ona ok fırlatabilir miyim?
-O artık senin...
-Güzel...
***
Her şey tamam gibiydi.Ben ve Sabrina adlı ruh çamaşırları halletmiştik.Diğer ruhlarda işlerini bitimek üzereydi.
Çamaşırları halledince bahçeye çıkıp Argon'a baktım.Gerçekten işini müthiş yapmıştı.
Bahçede hiçbir yabani ot kalmamıştı ve çiçekler parıldıyordu sanki...
Bütün avcılar işlerini bitirince salonda toplandık.Sat sehpanın üzerine çıkmıştı,ben de onun yanında dikiliyordum.Sat'le birbirimize baktık.Artık sürprizi açıklamanın vakti gelmişti.
-Avcılar,bahçeye gidiyoruz!
Yorgunluktan gözleri şişmiş bir avcı bana bakarak sordu:
-Neden?Uyusak olmaz mı?
Hepsine bir bir baktım ve gülümsedim.
-Tarihin en büyük avcılar-ruhlar su savaşı'nı yapmak için!
Yorgunlukları bir anda geçmişti sanki;hem avcılar hem ruhlar mutlu ve heyecanlıydı.
Sat bana baktı ve gülümsedi,açıklama yapma sırası ondaydı.
-Hepinizin yataklarının üzerine bir su tabancası koydum.Beş dakikada bahçede olun!
Sat ve ben tabancalarımızı çoktan almıştık zaten.Bahçeye çıktığımızda gülümseyerek ''Ruhları hafife alma,zorlu savaş olacak.Bayağı ıslanacağız!'' dedim.

Bir tanrıça olan Nina'nın bize yardıma gelmesine gerçekten çok sevinmiştim. Çünkü sayımız arttıkça temizlenecek yer sayısı da artıyordu ve fazladan bir kişinin gerçekten bize çok yardımı olabilirdi. Bunları düşünürken dışarıdan bir ses duydum ve daha net duymak için odamda saklanmayı bırakıp kapıyı açtım ve sesin geldiği yöne doğru yürüdüm. "Hades emrindeki karanlık ruhlar! Yeryüzüne çıkın ve prensesinize itaat edin!" Hades kızı tanrıçanın bu sözüyle, yüzümde oluşan tebessüme engel olamadım. Koyu kırmızı, borda ve siyah dumanların arasından yavaşça beliren iskeletler beni hem biraz ürkütmüş, hem de etkilemişti. Ben dahil tüm avcıların yüzünde hayret ve hayranlık vardı. Nina da bunu fark etmişti, hepimizi süzdü ve bundan hoşnut olmuşçasına ruhlara emirler yağdırmaya devam etti. O ruhları emir yağdırıyor, onlar da Hades kızının her istediğini harfiyen yapıyorlardı. Biz, yani avcılar ise şaşkınlıktan öylece duruyorduk. Ruhlarla genelde savaşırdık onlara temizlik yaptırmazdık. Birkaç dakikalık bu bekleyişten sonra herkes yavaş yavaş yerlerine dönmeye başladı ve ruhlarla beraber temizlik yapmaya devam ettiler. İlk önce tekrar odama dönmeyi düşünsem de artık salona geçmeliydim. Saatlerdir odamdaydım ve dip köşe her yeri temizlemiştim. Ve daha fazla saklanamazdım. Ne de olsa benim de kulübemize ve Sat'e karşı sorumluluklarım vardı ve tembel biri olmama rağmen gayet hırslıydım. Yani artık üşengeçliği bırakıp gerçek temizliğe geçme vaktim gelmişti. İçimdeki tembel Lex'i derinliklere gömmeye çalışıp hırslı Lex'i su yüzüne çıkardım. Derin bir nefes aldım ve odamdaki viledayı ve su dolu kovayı salona götürdüm. Suyun biraz pislenmiş olduğunu fark ettim ve yenilemek için kovayla birlikte tuvalete gittim. Tuvalete doğru giderken Lucas'ın odası ve odasından yayılan pis koku duraksamama neden oldu. İçimi bir öfke bürüdü ve geldiğinden beri hiç sevmediğim ve bu duygumu saklama gereği duymadığım abimizi rahatsız etmeye karar verdim. Gerçi Nina onu çoktan rahatsız etmişti ama Lucas'ın tekrar odasına gidip saklandığına emindim. İlk önce kovadaki suyu yenilemeliydim, sonra da Lucas'ı rahatsız edecek bir şeyler bulurdum. Kovadaki pis suyu dökmüş, temiz suyla dolu kovayla salona doğru yürüyordum. Salona gelince kovayı yavaşça yere bıraktım ve koca kovayı taşımaktan yorulmuş olan belimi tuttum ve gözlerimi kapayarak acının dinmesini bekledim. Gözlerimi açtığımda birden yerimde zıpladım ve çığlık atmak üzereyken kendimi tuttum. Bir ruh tam önümde durmuş, çirkin yüzüyle bana bakıyordu. Refleks olarak elim broşuma gitti ama ruhların burada bize yardım etmek için olduğunu hatırlayınca biraz rahatladım ve çirkin hayalete bir tane bezi ıslatarak verdim. Elimle koltukları işaret ederek "Koltukların kenarlarını ve altlarını temizle." dedim. Ruh komutuma uyarak koltukların yanına gitti ve temizlemeye başladı. Elimde olmadan güldüm ve kendimden memnun olmuşçasına kollarımı kavuşturdum. Ruhlar bizi dinliyorlardı, herhalde Nina bizi de dinlemeleri için onlara komut vermişti. Emir vermek gerçekten çok hoştu. Yanımdaki ruha neler yapması gerektiğini söylüyordum ki aklıma bir fikir geldi. Madem ruhlar her istediğimizi yapıyorlardı, gizlice Lucky'nin odasına girip ona dayak atabilirlerdi. "Hayır Lexi, eğer Lucas'ı dövdürürsen Artemis sana pek iyi davranmayacaktır." diye düşündüm. Dövmek yerine sadece rahatsız edebilirlerdi. Hınzırca gülümsedim ve yavaş adımlarla Lucas'ın odasının önüne geldim. O sırada oradan geçen iki yeraltı ruhunu durdurup "Odaya girin ve büyük ihtimalle uyuyor olan sarışın çocuğun yanına yatın." dedim. Ruhlar odaya girdiler ve onlar girdikten sonra kapıyı kapattım. Birkaç saniye sonra gelen çığlık sesi elimde olmadan kahkaha atmama neden oldu. Kahkahamı duyan Lena ve Happy yanıma geldi ve ne olduğunu sordular. Ne yaptığımı kısaca anlattım "Birazdan görürsünüz." dedim ve gülerek Lucas'ın korkmuş bir şekilde odasından çıkmasını izledim. Çıktığı anda kızlarla birlikte kahkahayı kopardık. Gülmeme devam ederek "Ne oldu Lucky, hayalet görmüş gibisin?" dedim ve kıkırdadım. Lucas gözlerini kıstı ve sinirle bana baktı. Aynı şekilde ona karşılık verdim ve tam kavga etmek üzereydik ki Sat koşarak bize geldi ve bizi ayırdı ve "Yapmayın ama, çocukça davranıyorsunuz." dedi. Başımı salladım ve gülümseyerek temizlik yerim olan salona geri döndüm. Komutlar verdiğim ruh, işlerin çoğunu halletmiş gibiydi ama yinede salonu elden geçirdim ve her şey tamamlandı. Beğenmiş bir şekilde salona bakarken Sat geldi ve su savaşı yapacağımız söyledi. Ruhlar avcılara karşı. Yorgundum ama su savaşı kulağa çok eğlenceli geliyordu. Gülümsedim ve su tabancamı almak üzere odama doğru yürümeye başladım.

Lucas'ın kapısından sızan koku çok kötüydü. Bu kokuyu nasıl gidereceğimizi hiç bilmiyordum ama çok kötü kokuyordu.
-"Burayı temizleyebiliriz,hatta ayna gibi yapabiliriz;ama Lucas'ın odasında yatan 'çöp canavar' ın kokusunu nasıl gidereceğiz?" dedim Lena'ya.
Lena bu sorunu çoktan çözmüş gibi gülümsedi. Onun bu ufak sorunu rahatlıkla çözeceğini akıl etmeliydim.
-Merak etme,Happ ablan bunu düşündü.Hermes kulübesinden kokulu deterjan çalmalarını rica ettim.Beni kırmadılar.
Güldük. Lena eline deterjan aldı ve
-"Öyleyse başlayalım Happ Abla." dedi.
Ellerimize bezleri ve kokulu deterjanları aldık. Yerleri ovalamaya başladık. Fayanslar bembeyaz olmuştu. Parıldıyorlardı. Fayanslardan neredeyse kendi yansımamı görecektim. Çok temiz olmuşlardı ama fayans araları simsiyah bir halde beyaz fayanslarla tezat oluşturuyordu. Lena da benle aynı şeyi düşünürmüş gibiydi. Gözü fayanslara takılı kaldı. Herhalde dalmıştı. Onu bu dünyaya geri döndürmek için ona seslenmeyi düşündüm ama o anda Lena kafasını çevirdi ve
- ''Fayansların arası hala temiz değil,bize diş fırçası lazım''dedi.
Diş fırçası mı? Lena ne saçmalıyordu?Hem bizim temizlik için diş fırçamız yoktu ki? Yüzüne baktım hiçte şaka yapıyormuş gibi durmuyordu. Ben de banyoya gittim ve benim olan iki diş fırçasını kaptım. Zaten üç tane diş fırçam vardı. Bu kötü olmuştu. Şimdi alışverişe çıkmam da gerekecekti. Ama madem bu iş Lena'dan çıktı o zaman alışverişe çıktığımda yanıma gelmeliydi. Lenanın yanına döndüm ona diş fırçalarından birini uzatırken
-"Lena,bana borçlusun." dedim.
Yere çömeldim ve fayans aralarını temizlemeye başladım. Bu iş fayansları parlatmaktan daha zordu ve çok emek istiyordu. Çok yorulmuştum. Fayans araları beyazlamıştı ama bu yorgunluk beni esir etmişti. Lena'ya döndüm artık bize Nina'nın yardımı lazımdı bu iş çok yorucuydu.
-''Lena artık Nina'dan yardım isteyelim." dedim.
Beni onayladı ve çömeldiğiz yerden kalktık. Artık ruhların da yardımına ihtiyacımız vardı. Banyoya girdiğimizde tek gördüğümüz üst üste yığılmış bir ton çamaşır öbeğiydi. Peki ya Nina neredeydi?O kadar çok çamaşır vardı ki çamaşır öbeklerinin arasında kaybolmuş olabilirdi. Lena merakla Nina'ya seslendi. Aradan boğuk bir ses duyduk. Bu Nina olmalıydı.
-Kızlar,yardım edin.Burası berbat kokuyor...
Lena ile beraber çamaşır öbeklerini ayırmaya çalıştık. Kısa bir uğraştan sonra Nina'yı çamaşır öbeklerinden kurtarabilmiştik.
-''Anlamıyorum,sadece yıkamak istemiştim!'' diye durumdan yakındı Nina
Üçümüz de güldük. Nina saçlarını düzeltti. Aslında benim saçlarımın haline bakılırsa onunkiler bozulmamıştı bile. Lena asıl konumuza döndü.
-Nina,yani sen bir tanrıçasın.Süper güçlerin falan vardır.Çok yorgunuz ve yardıma ihtiyacımız var.Artık güçlere sıra gelmedi mi?
Lena bunları söylerken Nina da elini boynundaki tılsıma düşünceli bir şekilde götürdü sonradan gülümsedi.
-Sanırım vakit geldi.Hazır olun kızlar,temizlik oldukça kısa sürecek.Hades emrindeki karanlık ruhlar!Yeryüzüne çıkın ve prensesinize itaat edin!
Bir gürültü koptu ve yeraltından bazı ruhlar banyoya doluştu. Tabi o sırada tüm kulübe de buraya gelmişti. Nina tüm ruhlara görevler verdi ve Lena ile ben de banyodan ayrıldık.
Lenaya döndüm ve
-"Kalan işimizi Nina ruhlara dağıttı zaten ama bence bıraktığımız ufak alanları temizleyelim." dedim.
O da bu fikri onayladı biz de diş fırçalarını yeniden elimize aldık ve tam beyazlatamadığımız fayans aralarını parlattık. Yerler eskisinden çok daha temizdi. Rahat bir nefes aldığım sırada Lucas'ın çığlığını ve Lexis'in kahkahalarını duydum. Belki de yanlış duymuştum. Bundan emin olmanın tek yolu sormaktı.
-"Lena sen de çığlık ve kahkahayı duydun mu?" dedim.
Başıyla onayladı. Biz de Lucas'ın odasının önüne gittik. Lexise ne olduğunu sorduk. O da bize anlattı. Anlaşılan Lucas kötü bir şakaya maruz kalmıştı. Ama bunu hak etmişti kendi odasının temizliğini bile doğru düzgün yapmamıştı. Tam o sırada Lucas odadan çıktı. Hayalet görmüş gibiydi. Aslında teknik olarak görmüştü de. Alexis konuşmaya başladı.
-"Ne oldu Lucky, hayalet görmüş gibisin?"
Lucas Lexise gözlerini kısarak baktı ama gerginliği Sat ayırdı. Bizi bahçeye çağırmıştı. Lena ile beraber aşağıya indik. Nina su savaşı yapacağımızı açıkladı. Çok eğlenceli olacaktı. Ruhlar ile su savaşı...
-Hepinizin yataklarının üzerine bir su tabancası koydum.Beş dakikada bahçede olun!
Yukarı çıktım ve kendi su tabancamı aldım. İkizimi bugün hiç görmemiştim. Herhalde odasını toplamaya dalmıştı. Ama su savaşına katılırdı. Su tabancamla beraber bahçeye çıktım ve Sat'in yanına gidip diğer avcıları bekledim.

Gözlerimi açtığımda odamın içinden bazı tıkırtılar geliyordu.Yavaşça gözlerimi araladım ve neler olduğuna bakmak için toparlanmaya çalıştım.Gözlerimi açtığımda bir ruhun odamda gezindiğini gördüm.Kendimi tutamayarak çığlık atmaya başladım."Senin ne işin var burda?!" diye bağırdım ve yatağımın kenarındaki oku alıp ona doğrulttum.Ruh bana döndü ve "Bizi Nina çağırdı." dedi.O bir ruh olsa da ona karşı rezil olmuştum.
Çekinerek yatağımdan çıktım ve yüzümü yıkamak için lavaboya gittim.Koridorda ilerlerken kızların seslerini duyuyordum.Yüzümü yıkadıktan sonra kendime gelmiştim.Ayıldıktan sonra aklıma ilk gelen bugünün temizlik günü olduğunu hatırladım.Ve ben henüz odamı toplamamıştım.Hızla kimseye görünmeden odama döndüğümde odanın pırıl pırıl olduğunu farkettim.Büyük bir rahatlamayla ruha dönüp "Teşekkür ederim." dedim ve salona koştum.Herkes salona toplanmıştı.Salona girdiğğimde herkesin bana sinirle baktığını farkettim.Sevimli gözükmeye çalışarak "Günaydın!" dedim ve boş bir koltuğa oturdum.
Sat sehpanın üzerine çıktı Nina da onun yanına geçti.Ardından Nina konuşmaya başladı "Avcılar,bahçeye gidiyoruz!" dedi.Ben hiç bir iş yapmamama rağmen yorgun bir şekilde "Neden?Uyusak olmaz mı?" dedim.Nina bana bakıp gözlerini devirdikten sonra devam etti "Tarihin en büyük avcılar-ruhlar su savaşı'nı yapmak için!".Bunu duyduğumda tüm uykum kaçmıştı.Çok ilginç bir şey olacağa benziyordu.Sat "Hepinizin yataklarının üzerine bir su tabancası koydum.Beş dakikada bahçede olun!" dediğinde heyecanla yerimden kalktım ve hazırlanmak için odama koştum.Aceleyle dolabımdan bir tişört ve pantolon çıkarıp giymeye başladım.Pijamalarımı katlayıp çekmeceye koyduktan sonra su tabancamı alıp bahçeye çıktım.
Sat ve Nina hazır bir şekilde diğerlerini bekliyorlardı.Ben de yanlarına gittim ve sabırsızlıkla diğerlerinin gelmesini bekledim.

Değerlendirmede.