Merhaba ben Annie Odair 15 yaşında bir yetimim, koyu kahverengi gözlerim kızıl ve dalgalı saçlarım, ortalama bir boyum ve erkekleri baştan çıkaran bir güzelliğim var. Ben daha 3 aylık bir bebekken yetimhanenin kapısının önüne bırakılmışım. Kimse benim nereden geldiğimi, ailemden bir iz veya en ufak bir bilgi kırıntısı bilmiyor. Tek bilinen iki şey var biri ben bırakılınca üstünde adımın yazdığı kâğıt ve kolumdaki adımın yazdığı dövme tabi ki bunlarda bir işe yaramıyordu. Bugün yine saat 6.30’da kalktım 7.00’deki yatak denetlemesine kadar yatağımı topladım, üstümü giyindim, saçlarımı tarayıp minik minik örgüler yaptım, dişlerimi fırçaladım ve Müdüremiz Bayan Mcneil’in teftişe gelmesini beklerken tek arkadaşım olan Ciny ile konuşmaya başladım. Cindy yüz hatları keskin, vücut yapısı düzgün, elmacık kemikleri belirginleşmiş, kömür siyahı gözleri ve saçlarıyla ortalığa adeta güzellik saçan bir kızdı ve tüm erkekler onunla bir kere yüz yüze gelmek için birbirini eziyordu. Biz ikimizde bunun çok iğrenç ve gıcık bir şey olduğunu düşünürdük erkekleri fazla hatta hiç sevmezdik, bize bir sülük gibi yapışıyorlardı neyse ki kıvrak zekâmız ve güzelliğimiz sayesinde onları ekiyorduk ve bunu yaparken eğleniyorduk. Bir ara yemekhanede bir erkeğe yemek savaşı karşılığında onu öpeceğimizi söylemiştik. Yemekhaneyi yerle bir edene kadar tüm yemekleri havada uçuşturmaya başladı. Tabi bizde onu öpmedik ve bunu yapmayınca çocuk bizi Bayan Mcneil’e söylemişti bizde olayı tamamen Bayan Mcneil’e anlatınca sinirli bir ifade takındı ama çocuk odadan çıkınca “Aferin kızlar doğru yolda ilerliyorsunuz ama bir daha güzelliğinizi yetimhaneyi dağıttırmak için değil daha yararlı şeyler için örneğin ödevlerinizi yaptırmak için olabilir. ” dedi ve bizi yataklarımıza yollamıştı bu yüzden onu çok severdim beni hep savunurdu. Öyle dalmıştım ve teftiş sırasının bana geldiğini fark etmemiştim en son Bayan Mcneil beni dürtünce kendime geldim. Karşımda durmuş bana hafifçe sırıtıyordu ama yüzünde ciddi bir ifade acaba bu ikisini aynı anda nasıl yapıyordu. Her neyse buna fazla kafa yormaya niyetim yoktu. “Annie bakalım yatağını nasıl toplamışsın. Hmm her zamanki gibi mükemmel” dedi ve başımı okşadı bende ona bakıp güldüm “Sağ olun Bayan Mcneil” dedim. Günün ilerleyen vakitlerinde derslerimizi işledik arkadaşım Ciny ile derslerimiz aynıydı bu yüzden hep aynı sınıf ve aynı sırada otururduk. Ben DEHB ve disleksisi olan anormal bir çocuktum bu iki hastalık yüzünden ne yazılanları anlıyor nede dersin ne zaman bittiğini biliyordum. En sonunda ders bitimine 20 dakika kalmıştı ama Müdüremiz Bayan Mcneil geldi ve yanında bir erkek çocuk vardı. 12 yaşlarında, düz, sarı ve asker kesimi saçları, idmanla şekillendirilmiş belirgin ve düzgün kaslı, yemyeşil gözleri olan tatlı bir çocuğa benziyordu. Bunları düşünürken içinden bir ses ORADAN UZAKLAŞ bu gülünecek gibi ama bu sesi önceden duymuş gibiydim. Sanki hayatım boyunca içimde olan ama hiç görmediğim birine ait bir sesdi. Onun ardından tüylerim diken diken oldu, yen, gelen çocuk bana baktı tıslamaya karışık bir sesle “Bende seni arıyordum velet” dedi ve vücudu değişmeye başladı. Hala aynı yüzü vardı ama vücudu aslan vücuduna, ucunda dikenleri kamçı gibi bir kuyruğu ve 2,5 metreye ulaşana kadar değişmeye devam etti. O an ne yapmam gerektiğini bilmiyordu ama kuyruğundan iki sivri diken attığında ani bir refleksle sıranın altına kaydım. Sıranın altından çıktığımda herkes bağırıyor, etrafta birbirlerine çarparak kaçmaya çalışıyordu. Son anda canavarın üstüme atlamak üzere olduğunu anladım ve yana kaçtım tüm dikkatimi onun üstünde toplamaya çalıştım. Tekrar üstüme atlamak üzereyken canavarla aramıza Bayan Mcneil girdi. Elinde 1,5 metre uzunluğunda iki tarafı da keskin bir kılıç vardı. “Arkamda dur Annie” dedi ve beni arkasına çekti. “Ama Bayan Mcneil siz ne yapıyorsunuz” dedim. Şaşkınlığımı üstümden atamamıştım. Canavar Bayan Mcneil’in üstüne atladı ama Bayan Mcneil ondan daha çevikti kenara çekildi kılıcını canavara savurdu ama kılıç sadece ayağının üst kısmını sıyırdı canavarda kuyruğuyla ona o kadar şiddetli vurdu ki duvarı kırıp okulun dışına uçtu ama Bayan Mcneil’e hiç bir şey olmamış birazcık sarsılmışa benziyordu. Ayağa kalktı biraz sendeledi ve sonunda kendine geldi. Canavar tekrar üstüne atladı ve bu sefer kuyruğundan bir düzine iğnede fırlattı sadece biri baldırını sıyırdı ama Bayan Mcneil yere serildi sanki vücuduna içten saldırılıyordu. O an iğnenin zehirli olduğunu anladım daha fazla dayanamadı ve yere devrildi ve son nefeslerini almaya başladı. Sonra canavar bana döndü ve hırlamaya başladı sonra bana doğru koşmaya başladı. O an keşke Bayan Mcneil’in silahı gibi bir silahım olsa diye düşündüm ve kolumdaki dövmenin elime baskı yaptığını, elimin ağırlaştığını omzumda bir şeyin olduğunu fark ettim. Elime baktığımda bir yay ve omzumda bir ok kılıfı içinde de bir düzine ok olduğunu fark ettim. Yine içimden gelen şekilde hareket ettim ve oku aldım düzgün bir şekilde yaya geçirdim omuzlarımı gevşettim okla birlikte omzumu geriye doğru çektim ve oku son hızla bıraktım. Ok dümdüz bir şekilde canavarın kafasına doğru gitti. Canavar son anda kuyruğundaki iğnelerden biriyle oku vurdu ve okumu parçaladı. Aramızda tam 5 metre vardı ve canavar birden yana devrildi o zaman aynı noktaya isabet etmiş 2 düzine ok gördüm ve okların gelebileceği yerleri taradım ve ormandan 30 tane 12-16 yaşları arasında kızın çıktığını gördüm. En önlerinde 13 yaşlarında bir kız vardı ve gözlerinin içi ay gibi parlıyordu sonra arkasındaki kızlara dönüp baktı [color=green]“Hadi çadırları kurun ve Mcneil'in töreni için bir kefen getirin”[color] dedi ve canavara baktı ama orada canavar değil bir düzene oktan başka bir şey yoktu. Sonra bana döndüm [color=green]“Gel Annie bana soracağın şeyler olmalı”[color] dedi ve 10 saniyede kurulan çadıra girdi evet 10 saniyede bir çadır kurmuşlardı gerçi bu gün olanlardan sonra buna şaşıracağımı sanmıyordum ama çok şaşırmıştım. Çadıra girince kahve kokusunun içeri sardığı, dışarıdaki havaya göre sıcak bir havanın olduğunu ve yumuşacık yastıkları gördüm. [color=cyan]“Bunları nereden buldunuz 10 saniyede” [color]diye şaşkınlıkla sordum. Yanımda duran 13 yaşındaki kız [color=green]“Sana şöyle kısaca izah edeyim. Ben Tanrıça Artemis’im. Hani eskiden dünyaya hüküm süren Tanrı ve Tanrıçalardan biri ve onların hepsi gerçek. Sende bir Yarı tanrısın. O canavar bir Mantikor’du. Müdüreniz Bayan Mcneil’de Melez Kampında yaşayan eski bir melezdi seni korumaya çalışıyordu. Şimdi ise biz seni güvende olacağın Melez Kampına göndereceğim”[color] dedi ve şefkatle gözlerimin içine baktı, O gözlerin içinde 13 yaşındaki bir kızın değil binlerce yıl yaşamış bir kızın gözleri vardı ve o an ne olduğunu anlamadan kendimden geçtim. Gözlerimi tekrar açtığımda tahta bir evde bir yatakta yatıyordum karşımda tekerlekli sandalyede oturan bir adam vardı. Saçları uzamış sakalları rastgele kesilmişti. Birden yataktan fırlayarak “Ben neredeyim” diye bağırdım ve o anda iki tane kaslı çocuk beni kollarımdan tuttu. Karşımdaki yaşlı adam bana baktı “Merak etme Melez Kampında ve güven desin” dedi ve göz kapaklarıma hücum eden ağırlığa karşı gelemeyip uzandım.