Nikki'ye çok pis bir şaka yapmayı planlıyordum. Eduard kabul etmemiş gibi yapacak sonra da şaka olduğunu söyleyecektim. Nihahaha! Bunu söyledikten sonra yüzünün alacağı ifadeyi görmek için sabırsızlanıyordum!
Hephaistos kulübesinden çıktıktan sonra -ıyyk, bir daha oraya adımımı atmam, ama belki adamakıllı konuşan biri olursa katlanabilirim- Ares kulübesine bilerek geç gittim ki Nikki Eduard'ı ikna etmeye çalıştığımı ama kabul ettiremediğimi sansın. Biraz bekledikten sonra Ares kulübesine gitmek için yola koyuldum. Kulübenin yakınlarına geldiğimde adımlarımı dikkatli atmaya başladım -Ares kulübesi tuzaklarından birine yakalanmak istemiyordum. Sağ salim kapıya vardığımda yüzüme allak bullak bir ifade yerleştirip kapıyı çaldım.
Nikki beni öyle görünce olduğu yerde çakılıp kaldı.
"Ne oldu?" diye sordu.
"Kabul etmedi mi yoksa?" Hala acıların çocuğu(
) gibi acıklı bir pozda başımı evet anlamında salladım. Herhalde benim bu oyunculuk performansımı göreseler oscarı bana verirlerdi.
Hala allak bullak bir halde hıçkırdım.
"Onu ikna etmeye uğraştım, beni senin gönderdiğini söyledim. Ama bana inanmadı. Onu hipnotize derdim aslında ama bunu yapmak istemedim."Bunları söylerken daha beter hıçkırdım ama kendimi gülmemek için o kadar zorluyordum ki herhalde kaburga kemiklerimden en az iki tanesi çatlamıştır.
Nikki bana su getirmeye gitti. Giderken az daha gülmekten içim dışıma çıkacaktı ki bunu kesin Nikki de duyardı. Ama tam gülecekken kafamı yandıki yastığa eğdim. Ayyh, acaba daha ne kadar devam ettirebilirdim?!