Claire Angel Deeply

Girmediği sadecce 2 tane derslik kalmıştı: Silah-Zırh ve Büyü. Bunlardan birini seçip girecekti şimdi. Silah ve Zırhı seçti ve içeri girdi. İçerde kimse yoktu. Bir yere oturup beklemeye başladı. Eeğitmneini bekliyordu. Burdaki eğitmenler olarak Ed'le Ena'yı biliyordu. Ena'yı çok iyi tanıyordu. Onla çıkmadığı macera yapmadığı bir şey kalmamıştı. Ed'i de tanırdı. Nede olsa sevgilisinin abisiydi. Tanımaması imkansızdı. Ena'da seviglisinin kardeşiydi. Eğitmeni olarak kimin geleceği onun için farketmezdi. Fakat yine de Ena'yı tercih ederdi. Hep kız kıza daha rahat olunduğu görüşünü savurunurdu. Burdada kız kıza olmak istiyordu.

Kapı yavaşça açıldı. Karşısında görüdüğü kız eğitmeni Ena'yıd. Sevinçle gülümseyerek oturduğu yerden kalktı. Ena'ya sarılarak " Selam Ena " dedi. Ena'da onu gördüğünemutlu olmuştu. O da ona sarılarak " Selam Clay. Hoşgeldin. " dedi.

Sabhın ilk saatleriydi. Genellikle bu saatlerde ders almaya kimse gelmezdi ama ben yine de silah ve zırh yapımı sınıfına doğru gidiyordum. Orada kendimi daha rahat hissediyordum. Hem kim bilir belkiş bir öğrenci gelir. Yolda rastladığım iki üç arkadaşa günaydın dedikten sonra dersliklere vardım. Hemen kendi sınıfıma gittim. İçeriye girince Clay'ı gördüm. Buna şaşırmıştım çünkü hiç beklemiyordum. Clay ayağa kalktı ve sarılarak " Selam Ena " dedi. Şaşkınlığımın yerine mutluluk aldı. Bende ona sarılarak " Selam Clay. Hoşgeldin. " dedim. Sonrada "Hangi rüzgar attı seni?" diye ekledim. Clay güldü ve "Tembellik sıktı. Ders alayım dedim." dedi. Bende gülüdm ve "Hmm, silah mı yapmak istersin, zırh mı yapmak istersin?" diye sordum.

"Hmm, silah mı yapmak istersin, kılıç mı yapmak istersin?"

Bu soru üzerine biraz düşündü. Ne yapmak istiyordu? Kılıcı zaten vardı. Ares oğluyla yaptıkları içinde gayet güzeldi. Fakat daha önce hiç zırh yapmamıştı ve nasıl yapıldığınıda çok merak ediyordu. Sanırım aradığı yanıtı bulmuştu. Yanıtını bulmasının heyecanıyla " Zırh " diye atıldı. Ena'nın şaşkınlıkla baktığını görüncede kendine çeki düzen verdi. " Zırh yapmak istiyorum. " diye düzeltti. Ena " Tamam sakin ol. " dedi. Ne yapsın heyecanına yenik düşmüştü, kendini tutamamıştı. Ena içeriye malzemeleri getirmeye gitti. Ena'yı beklerken etraftaki zırhlara bakıyordu. Bunlardan mı birtane yapacaktı? Bunlar mükkemmeldi. Açıkçası kendine o kadar güvenmiyordu. Bunlardan birinin kendisinin olacağını düşündükçe elleri, ayakları terliyordu. O sırada bu düşüncelerden ayrılmasını sağlayan eğitmeni geldi. " Haydi bakalım işe koyulalım. " dedi o sevecen sesiyle.

Clay zırh yapmayı seçmişti ama bunu seçerken bayağı heyecanlanmıştı. Ona sakin olmasını söyledim. Bu kadar heyecan yapacak bir şey yoktu ortada. Derse başlamak için içeriden malzzemeleri getirmeye başladım. İlahi bronz, kap, aletler. Clay'ı yanıma çağırdım ve birlikte akışkan bir madde olan ilahi bronzu kaba dökmeye başladık. Clay ilahi bronzu akışkan halde görünce diğer her melez gibi şaşırdı. Genellikle herkez bunu bilmiyordu. İlahi bronzu kaba dökerken Clay'a anlatmaya başladım. "Clay ilk önce ilahi bronzu ateşte katılaştıracağız." dedim. Clay başını salladı. Galiba onun için gittikçe ders ilginçleşiyordu.

İlahi bronzun akışkan halde olduğunu bilmiyordu. Buna o kadar çok şaşırmıştı ki eiğtmeninden şaşkınlığını gizleyememişti. Eğitmeni bu durumu anlayarak "Clay ilk önce ilahi bronzu ateşte katılaştıracağız." dedi. Tamam anlamında başını salladı Clay. İlahi bronzu birlikte ateşe koydular. Şimdi tek yapacakları iş katılaşmasını beklemekti. Beklemekten sıkılıp biraz dedikodu yapmaya başladılar. Dedikoduyu yarıda kesmek imkansız oluncca Ena'nın " Eyvah ilahi bronz. " demesiyle ikiside kendine geldi. İlahi bronzu ateşte bırakıp deeedikoduya dalmışlardı. Bunun için ikiside kendine çok kızdı ama Clay kendine daha da çok kızmıştı. O eitmenini lafa tutarak bütün işi mahvetmişti. Neyse ki ilahi bronz o kadarda fazla katışalaşmamıştı.

" Neyse ki yanmamış. " Eğitmeninin bunu demesiyle birlikte bir " Oh " çekti ve ekledi " Şİmdiki aşamamız ne? "

İlahi bronzu ocağa koyduktan sonra Clay'la sohbet etmeye başladık. Daha doğrusu dedikodu yapmaya başladık. Birçok kişi hakkında konuşuyorduk ki ilahi bronzu unuttuğumuzu fark ettim. Hemen onu ateşten aldım. Çok şükür ki yanmamıştı. Clay'a söyleyince o da rahatladı ve diğer aşamayı sordu. "Şimdi ilahi bronzun soğumasını bekleyeceğiz. Ondan sonrada şekil vereceğiz." dedim. Clay başını salladı. İlahi bronzu bir yere koydum ve ona şekil vereceğimiz aletleri Clay'a göstermeye başladım.