Satellite Morgan.

Günlerdir açılması konuşulan dövüş sanatları dersliğinin bugün açılacağını duymuştum. İlk mezunun kesinlikle Marcus olacağından emindim, çünkü bu konu hakkında en çok konuşan dersin eğitmeni olan Zack'ten sonra oydu. Ama ben de ilk beş mezun içinde yer almak isterdim ve tabi ki de dersliğe açıldığı ilk gün gitmek. Bunun için hazırlanmaya başlamıştım. Üzerime her zamanki turuncu melez kampı t-shirtümü geçirmiş, altıma rahat olması amacıyla açık turuncu bir kapri giymiştim ve dersliğe doğru yol alıyordum. Açıkçası dövüş sanatları konusunda en ufak bir fikrim yoktu, ilk kez orada görecektim ve öğrenecektim ne olduğunu. Dersliğe geldiğimde tahmin ettiğimden daha fazla öğrencinin beklediğini gördüm ve ben de beklemeye başladım. Zack'i merak ediyordum, umarım hevesi boşa çıkmazdı çünkü gerçekten çok heveslenmişti.

Yoğunluktan biraz olsunkurtulmak için dışarı çıktığımda satelletie'yi sıra beklerken gördüm. Gülümseyip yanına doğru yürümeye başlamıştımki oda beni gördü. Yanına yaklaşınca Satelletie ''N'aber Zack? Eğitim almak için geldim'' dedi. Satelletie'nin dediklerini duyunca gülümsemem dahada gerildi ve konuşmaya başladım. ''İyiyim Satelletie. Bu çok güzel birhaber. Hadi çabucak eğitimine başlayalım'' dedim ve onu dojo'ya doğru çekiştirmeye başladım. Bir yandan Satelletia'yi çekiştirirken bir yandanda ona bakıp sordum ''Hangi dövüş sanatını öğrenmek istiyorsun?''

Bir süre düşündükten sonra aklımdan geçirdim. Sanırım broşüre baktığımdan sonra tek aklımda kalan sporu söyledim. "Komando sambosu?" dedim biraz düşündükten sonra. Ardından Zack'e baktım, hazırlanıyor gibiydi gerçekten heyecanlanmıştım çünkü ne yapacağımı bilmiyordum, daha önce herkesin gittiği dandik karete kurslarına bile gitmemişken adını tam olarak bilmediğim bir sporu öğrenmenin zor olacağını düşünüyordum, düşündükçe diken diken olan tüylerimin tekrar inmesini sağlayacak şey ise derse bir an önce başlamamızdı, bunun farkındaydım. Turuncu t-shirtümü çekiştirmeye başlamıştım, ayaklarım titriyordu.

Sat'ın heyecanı yüzünden ve hareketlerinden belli oluyordu. O na bakıp gülümsedim ve ''Bu kadar heyecanlı olma. Eğer beni dikkatli bir şekilde dinlersen hiç bişey olmaz'' dedim göz kırparak. Sat bana cevap olarak gülümsesede heyacan'ı dinmemişti. Sat'ın heyecanına bir kez daha gülüp dojo'nun komando sambosu için ayrılan bölümüne doğru yürüdüm. ''Komando sambosu bir sürü sanatın birleşimi ile ordu için yaratılan bir sanattır. Sambo'nun kelime anlamı öldürme sanatıdır. Komando sambosunda ise rakibi etkisiz hale getirmek için güreş tekniklerinin önde olduğu teknikler kullanılır.'' diye açıklamaya başladım. Sambo bölümüne geldikten sonra çalışma mankenlerinden bir tane alıp Sat'ın önünde durdum. ''Şimdi sat,sana en temel boğma hareketlerinden birini göstereceğim iyi izle.'' dedim ve mankenin şah damarı ile omurilik soğanı arasındaki tüm damarları ve sinirleri sıkmaya başladım. Normal bir insan bu baskıya en fazla yirmi saniye dayanabilirdi. Yirmi saniyenin sonunda ölürdü. Mankeni yeteri kadar sıktıktan sonra Sat'a döndüm ve ''Sıra sende'' dedim.

Kanı pek sevmezdim doğrusu, şiddetten ve dayaktan da haz almazdım fakat bu dersliğe gelmişsem bir şeyler öğrenmek adına gelmiştim ve ben de bu dersliğin gerekliliğini yerine getirerekten iyi bir melez olmaya doğru adımlar atıyordum fakat yine de bir insanı öldürme fikri bana pek cazip gelmiyordu. Canavarı öldürmede bu taktikler işe yarayabilirdi ama canavarın üzerine şah damarı veya omurilik soğanını bulabileceğimi düşünmüyordum, ya da onların üzerine cesurca bastırabileceğimi. Yine de dersi geçmek amacıyla mankenin üzerinde deneyecektim. Bu bile iğrendiriyordu beni ama hayatta farklı şeyler öğrenmek her zaman için hoşuma gitmişti. Mankenin damarlarını incelemeye başladım, tek iyi dersim olan biyolojiden kalma bilgilerimle tam noktayı bulduğumu hissederek içimden saymaya başladım. "Bir, iki, üç..." Yirmi saniye boyunca oraya bastırmak bana bir azap gibi gelmişti. Gerçeğinde nasıl yapacağımı bilmiyordum, Zack'e döndüm. Olmuş olmasını umut ederek gülümsedim.