Mark çiçeğimi görünce çok şaşırmıştı. Tabii buna çiçek denebilirse. Resmen ağaç olmuş, kök salmıştı. Zaten sarmaşıklar Mark’ın ayağına takılmış onun düşmesine sebep olmuş yanı sıra birazda ortalık dağılmıştı. Şu an için tek önemli olan bu çiçekten -pardon ağaç- nasıl kurtulacağımdı. Herhalde zamanla düzelirdi. Umarım. Mana’ya danışsam iyi olacaktı. Su getirmiştim. Aslında Mark için getirsemde birden çiçeğin orada buldum kendimi ve suyu çiçeğime döktüm. Bu saçma hareketime bende şaşırmıştım. Daha sonra Mark kulübemden çıktı ve kendi kulübesine doğru yola koyuldu. Tam gidiyordu ki Mark’ın bayılmak üzere olduğunu anladım. Çiçek onu yormuştu. Nedense çiçekten etkilenen ben değildim oydu. Herhalde onun asıl sahibi benim bu yüzden olsa gerek. Doğruca Mark’ın yanına gittim. Sonra kulübeden su getirdim ve içmesine yardımcı oldum. Yavaş yavaş ayılıyordu. ''Nerdeyim ben?'' dedi. ''Bizim kulübenin önündesin, bayıldın.'' dedim. Mark yavaşça doğruldu. Şimdi daha iyiyidi ve yürüyebilecek gibi duruyordu. İyi olduğundan iyice emin olduktan sonra yavaşça kalktı. Hala pek iyi görünmüyordu ama, ''Ben iyiyim.'' deyince bir şey diyemedim. ''Hoşçakal Mark. Yine beklerim.'' dedim. Mark’ta ''Hoşçakal, Sofie.'' dedi ve kulübesine doğru ilerledi.
- RP BİTMİŞTİR -