Yine kamp'ta antrenmanlarımı bitirip boş boş dolaşırken,el işi alanını gördüm ve neden girdiğimi bilmesemde el işi alanına girdim. El işi alanına girdikten sonra etrafa biraz bakındım. Bİrkaç tanıdığa selam verdikten sonra boş çalışma alanlarından birine oturdum ve ne yapacağımı düşünmeye başladım. En son sanat ve zanaat dersliğinde bir aslan heykeli yapmıştım. Bu yüzden daha ayrıntılı ve daha zor bir heykel yapmaya ihtiyacım vardı. Büyük bir taş alıp önüme koydum ve kullanacağım araç gereçleri kapıp sandalyeme oturdum. Ne yapacağıma karar vermiştim bile. Bir hidra yapacaktım. Daha doğrusu yapmaya çalışacaktım. Keskiyi elime almadan önce mp3 ümü çıkardım ve kulaklıkları kulağıma takıp,mp3' ü açtım. Müzik listesinde hızlıca yukarı çıkıp en çok sevdiğim şarkılardan birini açtım. Metallica'nın the unforgiven şarkısı eşliğinde keskiyle birlikte taştan büyük büyük parçalar koparmaya başladım. istediğim büyüklüğe getirdikten sonra isminihiç bir zaman öğrenemediğim aletle oyuklar açmaya başladım. Ta ki beş tane uzun boyuna benzer taşlar kalıncaya kadar... Sonrada gümüş vealtın uclu kalemleri çıkardım ve ince çalışmayı yapmaya başladım. İyice ilerledikten sonra yapmaya çalıştığım heykele baktım ve gizlice etrafımda kimse var mı yok mu diye baktım. Kimse yoktu... Taşı hafifçe ittirip yere düşürdüm ve kırılışını izledim. Hiç kimsenin bu heykelin halini görmesini istemiyordum. Yavaşça sandalyeden kalktım ve aynı yavaşlıkla sanki bir şey olmamış gibi el işi alanından dışarı çıktım. Sanırım ben en iyi yaptığım şeye yani dövüşmeye devam etmeliydim.