Kulübenin koltukları çok rahattı. Bir an uyuyasım geldi. Fakat Eliesha'nın yanıma oturmasıyla kendime geldim. "Kulübeniz güzelmiş," diyerek söze başladım. "Kimse yok mu?" Diye bir soru yönelttim. Bana kardeşlerinin görev için dışarı çıktığını söyledi. Kampta tanıştığım sıcak kalpli melezlerden biriydi. Benim sakinliğime karşılık çok sıcak daranıyordu. Anlamadan yüzümde bir gülümseme belirdi. Gülümsemelerim hiç farkına varamadan olurdu. Saf bir kalple karşılaşınca gülümsememek içten değildi. O sırada bana kek getireceğini söyleyip mutfağa doğru gitti. Kapıda kokladığım koku hala etkisini sürdürüyordu. "Umarım kekler fazla yanmamıştır," diye düşünerek koltuğun kenarına koyduğum sopamı elime aldım. Zor anlarımda çabucak elimde beliren Surakatz. Elimde kaybolmasını izlerken Eliesha'nın kekleri önümdeki bir sephaya koyduğunu gördüm. Teşekkür ederek kekten bir dilim aldım. Biraz yanıklı olması keki daha lezzetli yapmıştı. "Çok güzel olmuş, ellerine sağlık," diyerek keki yemeğe devam ettim. Yüzünde memnun bir gülümseme belirledi. Hayatımda yediğim en güzel keklerden biriydi. "Sopanla yaptığın şey garipti. Altı üstü yere düşerdik sadece. Niye gerek duydun buna?" Bu soru da garipti. Yüzümde garip bir gülümseme belirdi. "Surakatz. Sopam ne zaman ihtiyaç duysam elimde belirir. Basit görünen bir şey, aynı zamanda çok tehlikeli olabilir. Bu yüzden seni durdurdum." Bu cevabın onu tatmin edeceğini düşünüyordum. Ortamın neşesini bozmamak için Surakatz'ı elime çağırdım ve incelemesi için Eliesha'ya verdim.