Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Eğlenceli Bir Akşam | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Martin Tudor Küçük Tanrı
Mesaj Sayısı : 555 Kayıt tarihi : 03/01/11
| Konu: Eğlenceli Bir Akşam Perş. Mart 31, 2011 9:27 am | |
| Yine en az her zamanki kadar sıkıcı bir perşembe gününün akşamında kendini Hades oğlunun barına atmıştı. Nedenini bilmemesine rağmen burada, diğer tanrıların veya birkaç küçük melezin arasında kendini daha rahat hissediyordu. İki yüzden fazla yıl önce ilk içkisini içmişti ama bardağındaki viski hala onu ilk tadışındaki kadar mutlu etmeyi başarıyordu. Onun gibiler genellikle nektar içip ambrosia yiyerek günlerini geçirirlerdi ama Martin'in favorisi onu sarhoş etmeye yetmeseler bile, içkilerdi. Ne zamandır bu kadar dertliydi ve birkaç insan yapımı içecekten medet umuyordu, bilmiyordu. Belki sebep aşık olduğu kızdı, belki babası, belki farkında olmadığı ama bilinçaltına yerleşmiş bir başka sıkıntı. Derin bir nefes aldıktan sonra bardağındaki içkinin kalanını da kafasına dikti ve barmene yeni bir tane daha istediğini işaret etti. Saat erkendi ve gece daha yeni başlıyordu. Club Harris sessizliğiyle tanınan bir bar değildi, her geceyi olaylı geçirir, ses getirirdi. Belki de onun için herkes tarafından bu kadar fazla ilgi görüyordu. Burada hayat vardı. Hayat, Olimpos'taki o minik mahallede pek sık rastlanmayan bir şeydi. Sol eliyle çene hizasındaki siyah saçlarını karıştırdıktan sonra oturduğu bar taburesinden kalkıp tanıdık bir yüz bulma ümidiyle dans pistindekilere bakınmaya başladı. Bir süre sonra gözüne uzaktaki masaların birinde, gölgelerin arasına gizlenmiş olan Robert çarptı. O psikopat melezi zerre kadar sevmiyordu. Belki çok sevdiği Lucianna'sı Robert'a değer vermiyor olsa, o çocuğu kendi elleriyle babasının yanına, yani Tartarus'a gönderirdi. Heyhat, bir tanrıydı ve aşık olduğu kızın karşısında elleri kolları bağlıydı. Adalet, kesinlikle olmayan bir kavramdı. Bir süre daha çocuğu süzmeye devam ettikten sonra Robert'ın gözleri de onunkilerle buluştu. Zaten alışılmış dışı melez duyuları yüzünden, bu tarz şeyleri hep fark ederlerdi. Bu gıcık yarı-tanrıların yaşamasına izin vermek saçmalıktı. Tabii Lucy yaşamalıydı, onun dışındakilerin ise hiçbir önemi yoktu. Robert'ın oturduğu yere doğru yürümeye başladı. Bunu neden yaptığını bilmiyordu ama can sıkıntısı bazen tanrıları bile etkisi altına alabilirdi. Bir melezle kavga etmek veya Lucy'nin ona ne kadar kızacağını düşünmeden hareket etmek, zevkli olabilirdi. Martin dans pistini arkasında bırakarak çocuğa iyice yaklaştığında, masada yalnız oturmadığını fark etti. İlk önce yanındaki kızın yakında evleneceği yarı-tanrı Rose olduğunu sandı ama kızıl saçları görür görmez yanıldığını anladı. Bakışlarını tanımadığı kızdan ayırarak Hades oğluna çevirdi. Bugün göz halkalarında kırmızılıklar yoktu, demek ki normal bir günündeydi. Martin ilk başta ne yapacağını bilemez halde bekledikten sonra öz güven sahibi bir tanrı olduğunu hatırlayarak "Merhaba Robert! Bugün kırmızı değilsin." diyerek gülümsedi. Kendini zorlayarak gevşettiği yüz kasları Hades oğlunu pek etkilemiş görünmüyordu, Robert'ın suratında hala aynı cehennemden çıkma ifade vardı. Onu dert etmek gibi bir planı olmayan Martin, izin beklemeden yakınlardaki masaların birinin oradan sandalye çekerek ikilinin yanına oturdu. Şimdi karanlık bir yerde olmalarına rağmen kızı daha iyi bir şekilde görebiliyordu. Tanrı sezileri sayesinde onun bir melez olduğunu anlamıştı ama kızda görünenden daha fazlası var gibiydi. Martin kaşlarını kaldırarak önce kızıl saçlı kıza ve ardından da Robert'a bakarak "Arkadaşınla beni tanıştırmayacak mısın?" diye sordu. Robert'ın bakışlarındaki sert öfkeye rağmen kızın surat ifadesi oldukça dost canlısıydı. Martin o kızın geleceğinde yer alacağını özel güçleri sayesinde öğrendiğinde kısa bir şaşkınlık evresi geçirdi. Yanındakilerin bunu fark etmemiş olduğunu umarak kalabalığın arasında ilerleyerek masalara içecek servisi yapan garsonların birine seslendi. Buradaki konuşmanın ne kadar süreceğini bilmiyordu ama henüz eşiğinin çok altındaydı, bu da en az beş kadeh daha içki içebileceği anlamına geliyordu.
| |
| | | Robert Harris Hades'in Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 1602 Kayıt tarihi : 16/08/10
| Konu: Geri: Eğlenceli Bir Akşam Cuma Nis. 01, 2011 1:42 am | |
| Rose'un yokluğunda her zaman yaptığı gibi yine barında sesli ve sakin olmayan bir akşam geçiriyordu. Yakında evlenecek olmalarına rağmen Rose'un polislik eğitimi saçmalıkları yüzünden çok az görüşebiliyorlardı ve bu durum Robert'ı fazlasıyla çileden çıkarıyordu. Barda işlerin onsuz da sorunsuz bir şekilde ilerlediğini biliyordu, ortağı Kev, ara sıra bara uğrayıp hesap işlerini çekip çeviren Lucy, barmenleri Tristan ve güvenlik işlerinden sorumlu olan Kate, gayet iyi toparlıyorlardı. Belki de buraya gelmesinin sebebi, gideceği bir başka yerin olmamasıydı. Melez Kampı vardı gerçi, orada kendine ait bir kulübesi vardı ama kardeşleri yokken tek başına orada duramıyordu. Ayrıca kamptaki küçük melezler de onu fazlasıyla sinir ediyordu. Bir de ona pis bakış göndermek için hiçbir fırsatı kaçırmayan Bilgelik Tanrıçası vardı. Yok, kamp kesinlikle vakit geçirmesi için ideal bir yer değildi. Annesinin evi vardı, Robert ne zaman gitse orada coşkuyla karşılaşacağını ve odasını yıllar önce bıraktığı şekilde bulacağını biliyordu ama oraya da gidemezdi. Hades'in oğluydu ve pis canavarları çekmekte üstüne yoktu. Ne olursa olsun annesinin hayatını tehlikeye atamazdı. Zaten düğünlerinin olduğu gün Kate'ten annesine göz kulak olmasını özellikle isteyecekti. Alınacak önlemler sayesinde kutlamayı canavarsız bir şekilde atlatacaklarını umuyordu ama evdeki hesap her zaman çarşıya uymazdı. Robert'ın gidebileceği bir yer daha vardı; babasının Yeraltı Krallığı. Ölüler Diyarının kapıları Hades'in yaşayan en büyük melez oğluna her zaman sonuna kadar açıktı. Tabii aklı başında olan diğer herkes gibi Robert da babasıyla görüşmek için can atmıyordu. Melez olduğunu yeni öğrendiği dönemde birkaç ay Yeraltı Sarayı'nda kalmıştı ve orayı zerre kadar sevmemişti. Aslında etrafın dekoru ve ortamdaki hava ona hitap ediyordu ama babasının sert otoritesi altında ezilmek ona göre değildi. Hem şimdi Tanrıça Persephone de yeraltında değilken, Hades'in keçilerinin iyice tepesinde olacağı barizdi. O sarayda yaşayabilecek tek kardeşi, Hades'in sevgi pıtırcığı Stella'ydı. Stella... Onu aylardır görememişti. Yine tehlikeli bir maceraya atılıp ortadan kaybolduğuna dair söylentiler alıp başını gitmişti. İşin en kötüsü de, bu sefer en yakın arkadaşı Lucy'nin bile Stella'nın nerede olduğunu bilmemesiydi. Kardeşi en kısa zamanda bulunmazsa Robert gerçekten ama gerçekten çileden çıkacaktı. Derin bir nefes alıp daldığı düşüncelerden çıktıktan sonra karşısında oturmakta olan Ophelia'ya döndü ve "Sanırım ahmak bir tanrıyla muhabbet etmemiz gerekecek." dedi. Apollon'un ölümsüz oğlu Martin tam bir baş belasıydı. Bara iyi para kazandırmak dışında Robert'ı çileden çıkartmadığı bir hareketi yoktu. İşin kötüsü, Robert kendinden güçlü düşmanlardan nefret ederdi ve Geleceğin Tanrısı kesinlikle ondan daha güçlüydü. Bir de çok değer verdiği dostunun erkek arkadaşıydı. Yanlarına geldiğinde gülümseyerek "Merhaba Robert! Bugün kırmızı değilsin." diyen Martin'e sert bir şekilde bakmakla yetindi. Sanmıyordu ama belki bu tepki Martin'in onların yanından gitmesine yeterdi. Ne yazık ki yüzsüz Apollon oğlu yakınlardan bir bar taburesi çekerek onların masasına oturdu. Robert ona gitmesini söylemeye hazırlanırken Martin "Arkadaşınla beni tanıştırmayacak mısın?" diye sordu. Son yüz yılın en çapkın adamıyla Ophelia'yı tanıştırmayı kesinlikle istemiyordu ama burada onun isteklerinin pek de önemli olduğu söylenemezdi. Sıkıntıyla "Benim üvey kardeşim Ophelia. Persephone'nin kızı ve Hestia'nın rahibesidir." dedi. 'Rahibe' kelimesini özellikle vurgulamıştı. Belki Martin'in gözlerindeki o şaşkın parıltının sebebi bu kelimeydi. Robert sonra Ophelia'ya dönerek "Bu sinir bozucu arkadaş da Lucy'nin erkek arkadaşı, Martin." dedi. Bu sefer de suratına tatlı bir gülümseme yerleştirmiş olan Ophelia için 'erkek arkadaş' sözünü vurgulamak durumunda kalmıştı. Yapmayın ama, bu ikisinin karşılaşması gerçekten de çok saçma oldu, diye içinden geçirdi. | |
| | | Ophelia Martinez Hestia Rahibesi
Mesaj Sayısı : 310 Kayıt tarihi : 09/03/11
| Konu: Geri: Eğlenceli Bir Akşam Cuma Nis. 01, 2011 2:36 am | |
| Hestia Tapınağı'ndan çıktıktan sonra aklına yapabileceği hiçbir şey gelmeyince kendini üvey ağabeyi Robert'ın barına atmıştı. Yeni hayatına yavaş yavaş alışıyor ve daha da güzeli, bu macera dolu yaşamını sevmeye başlıyordu. Kısa zamanda pek çok arkadaş edinmiş, bazı ortamlarda kendini kanıtlamayı başarabilmişti. Kampa geldiği ilk günlerini annesi Persephone'nin kulübesinde geçirmiş fakat sonra kendini rahibeliğe adayıp Hestia kulübesine taşınmıştı. Kardeşleriyle birlikte kalmayı özlüyordu çünkü Hestia kulübesi aşırı derecede ıssızdı. Onun gibi bir rahibe daha kulübede kalıyordu ama pek görüşemiyorlardı. Melez olduğunu öğrenmeden önce kaldığı yatılı okula gitmek belki ona iyi gelebilirdi ama böyle bir ziyarete ve eski erkek arkadaşının onun için hayatından vazgeçtiği yere gitmeye hazır olmadığını biliyordu. Babasına ise dargındı. Ona hayatıyla ilgili gerçekleri söylememiş olan adam ile tekrar görüşmek istemiyordu. Ne yapacağını bilemez halde Club Harris'e gelmiş ve şans eseri Robert'ı burada bulmuştu. Birlikte sohbet etmeye başlamışlardı ve Robert'ın hiç de dışarıdan görüldüğü gibi biri olmadığını anlamıştı. Oldukça sert ve soğuk bir görünüşü vardı ama Ophelia'ya karşı çok nezaketli davranıyordu. Belki de bunun nedeni ikisinin üvey kardeş olmasıydı. Çünkü Ophelia Robert'ın bazı insanlara fazlasıyla sert davrandığına da şahit olmuştu. O insanlardan biri olmadığı için kendini şanslı saymalıydı. Onlar sohbet etmeye devam ederken Robert bir yerlere dalıp gitti. Ophelia onu düşüncelerinden uzaklaştırmak yerine beklemeyi tercih etti çünkü insanları bölmekten hoşlanmazdı. Bir süre sonra üvey ağabeyi ona ahmak bir tanrıyla muhabbet etmeleri gerekebileceğini söylediğinde şaşkınlıkla etrafına bakındı ve onlara doğru gelmekte olan siyah uzun saçlı adamı fark etti. Aslında ona adam demek yanlıştı çünkü en fazla yirmilerinin başında bir çocuk gibi gösteriyordu. Tabii bu Ophelia için oldukça büyük bir yaştı ama yine de o tanrının ondan çok büyük olduğunu kabul etmek istemiyordu. Hoş, bir tanrıysa muhtemelen yirmili yaşlarda göstermesine rağmen birkaç yüz yaşındaydı. Ophelia'nın öğrendiği kadarıyla tanrılar istedikleri şekilde görünebilirlerdi. Tanrı yanlarına gelip oturduktan sonra Robert'tan ikisini tanıştırmasını istediğinde, Ophelia'nın kalp atışları nedensiz yere biraz hızlanmıştı. Robert imalı bir şekilde ikisini tanıştırdıktan sonra tanrının isminin Martin olduğunu ve onun kampta tanıştığı Athena kızı Lucianna'nın erkek arkadaşı olduğunu öğrendi. Lucianna gerçekten de cesaretli bir kız olsa gerekti, her benim diyen kişi bir tanrıyla çıkma riskini göze alamazdı. Ophelia'nın zaten o taraklarda bezi olmazdı, sonuçta o kendini Tanrıça Hestia'ya adayıp avcılarınkine benzer bir sadakat yemini etmişti ve bu bir sevgili edinme hakkını da elinden alan bağlayıcı bir yemindi. Hestia modern yaşamla arası kötü olmayan bir tanrıça olduğundan, rahibelerine yeterince serbestlik tanıyordu. Ophelia istediği erkekle gönlünü eğlendirebileceğini biliyordu. Yapmaması gereken tek şey fazla ileri gitmekti. Zaten bilinçli hiçbir kız -melez dahi olsa- henüz lise çağındayken fazla ileri gitmeyi aklından bile geçirmezdi. Martin tanrı olduğu gerçeği göz ardı edilecek olursa oldukça yakışıklı bir adamdı. Tabii bunun Ophelia'yı ilgilendirmemesi gerekirdi çünkü Lucianna kampın en çok sözü geçen kişilerinden biriydi ve kimse onun nefretini kazanmak istemezdi. Heyecanlı olduğunu belli etmek istemeyen Ophelia suratına Robert'ın imalı bakışlarına rağmen bir gülümseme yerleştirdikten sonra tokalaşmak için elini Martin'e uzattı ve "Tanıştığımıza memnun oldum, Martin." dedi. Bugün dalgalı kızıl saçlarını açık bırakmış, üzerine siyah dar kotuyla krem rengi bir bluz giymişti. Suratında fazla göze batmayan, hafif bir makyaj vardı ve güzel göründüğünü düşünüyordu.
| |
| | | Martin Tudor Küçük Tanrı
Mesaj Sayısı : 555 Kayıt tarihi : 03/01/11
| Konu: Geri: Eğlenceli Bir Akşam Cuma Nis. 01, 2011 10:19 pm | |
| Hades oğlu Robert ikisini tanıştırdıktan sonra kızıl saçlı güzel kızın isminin Ophelia olduğunu öğrenmişti. Kızın yaşından emin değildi ama on sekizinin üstünde olduğu açıktı. Ophelia'nın zümrütü andıran yeşil gözlerinin ona ayrı bir hava kattığını düşünüyordu. Kız elini Martin'e doğru uzatıp "Tanıştığımıza memnun oldum, Martin." dediğinde, tokalaştılar ve Martin "Ben de memnun oldum." cevabını verdi. Yanlarında oturan Robert Martin'e durumdan oldukça rahatsız görünüyor gibi geldi. Sonuçta Martin ismi çıkmış bir zamparaydı ve Ophelia da onun üvey kardeşiydi. İstemese de çocuğa hak veriyordu. Garson Martin'in az önce istediği viskisini getirdiğinde Ophelia'nın kadehindeki kırmızı şarabın bitmiş olduğunu fark eden Martin, garsondan onu da tazelemesini istedi. Robert'ın horultu benzeri bir ses çıkardığını işiterek sırıttı. Nedense bara yeni gelmiş olmasına rağmen şimdiden çok eğleniyordu. Hestia rahibesi içkisi için ufak bir teşekkür mırıldandıktan sonra aralarında bir sessizlik oluştu. Bu durumu bozmak isteyerek "Demek Rose ile evleniyorsunuz? Lucy'den ilk duyduğumda bu habere çok şaşırdım. Cesaret gerektiren bir karar." dedi. Robert normal bir cevap vermek yerine başını olumlu anlamda sallamakla yetindi. Martin, Hades oğlundan daha sıcak bir tepki beklemenin yanlış olduğunu düşündü. Sonunda Ophelia'nın da içkisi tazelendikten sonra Martin viski bardağını havaya kaldırarak "Bu güzel geceye." dedi. Rahibe de gülümseyerek kadeh kaldırma seremonisine katıldı fakat Robert kollarını kavuşturmuş bir biçimde öfkeli bakışlar atarak oturmaya devam etti. Martin'in ölümlü bir Hades çocuğunu takmak gibi bir derdi yoktu. Robert Harris cehennemden çıkma bakışlarını istediği kadar Martin'in üzerinde tutabilirdi. İki yüz küsür yaşındaki bir tanrı, küçük bir melezin öfkesinden etkilenecek değildi. Barın sahnesine melez bir müzik grubu çıktığında ilk şarkıları bitene kadar üçü de grubu seyrettiler. Herkes sahnedeki başarıyı alkışlarken Martin Serena'nın sahneyi çok daha iyi idare edebildiğini düşünüyordu. Kaşlarını kaldırarak masada oturanlara döndü ve "Fena değildi." dedi. Sanat Tanrısı'nın oğlu olarak kendinden beklenenden çok daha olumlu bir yorum yapmış olduğunu düşünüyordu. Martin'in beklemediği bir şekilde Ophelia şarkının bitmesi üzerine kulüpte oluşmuş olan sessizliği doldurarak konuşmaya başladı. Birkaç dakika sonra ikili, konuştukları havadan sudan muhabbetlere rağmen epey eğlenmekteydiler. Martin Ölüler ve Bahar Tanrıçası'nın kızının hiç de üvey ağabeyine benzemediğini o zaman anladı. Kız oldukça arkadaş canlısı ve sıcaktı. Yanlarında oturan Robert'a rağmen Martin ile sohbet edebiliyordu. Martin nedense bu hareketten oldukça fazla hoşlanmıştı. Sahnedeki grup ikinci şarkılarını söylemeye başladığı sırada konuştukları konu Medusa'ydı. Kim ne derse desin o gorgon çok güzel heykeller yapıyordu ve Martin onun bahçe cüceleri mağazasını düzenli aralıklarla ziyaret edip, Olimpos'taki evinin bahçesine yeni güzellikler katıyordu. | |
| | | Robert Harris Hades'in Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 1602 Kayıt tarihi : 16/08/10
| Konu: Geri: Eğlenceli Bir Akşam Paz Nis. 03, 2011 1:23 am | |
| Martin isimli baş belası ve Ophelia, Robert orada yokmuşçasına muhabbete daldıkları vakit, sinirlen çatlayacağından emindi. Neredeyse Club Harris'i açtığı güne lanet edecek duruma gelmişti. Ophelia çok tatlı olduğu kadar güzel de bir kızdı ve bunun fazlasıyla farkındaydı. Henüz kampa yeni gelmiş olduğu için Robert ile pek yakın oldukları söylenemezdi ama Robert üvey kardeşine şimdiden ısınmıştı. Martin gibi bir baş belasıyla sohbeti ilerlettikleri için sinirlenmişti ve bunu bakışlarıyla kıza anlatmaya çalışıyordu ama Ophelia hiç oralı olmuyordu. Belki de işleri abartan Robert'tı. Sonuçta zararsız birtakım muhabbetlerin kimseye zararı olmazdı. Elindeki votkayı bir kere de kafasına diktikten sonra sahnedeki gruba odaklanarak aynı masada oturduğu iki kişiyi umursamamaya karar verdi. Zaten onlar çoktan başka alemlere dalıp gitmiş, başka konu kalmamış gibi Medusa'dan bahse dalmışlardı. Robert Medusa ile daha önce defalarca kez karşı karşıya gelmişti ve ondan nefret ediyordu. Tuzu kuru olan Martin ise Medusa'nın gerçek bir sanatçı olduğuna dair Hades oğlunu çileden çıkartan yorumlar yapıyordu. Robert'ın bildiği kadarıyla Ophelia daha önce o baktığını taşa çeviren gorgon ile hiç karşılaşmamıştı. Onun için Martin'in anlattıklarını merak ve heyecanla dinliyordu. Bu sohbet hiç de iyi bir yere gitmiyordu çünkü Robert, Martin'in kendinin aksine hiçbir kızla arkadaş olarak kalamayacağını biliyordu. Belki de kafasında kurduğu senaryolar çok fazla sinirini bozduğu içindi, bu masada daha fazla oturamayacağına karar verdi. Martin'i görmezden gelerek Ophelia'ya döndü ve "Benim gidip bardaki işlerle biraz ilgilenmem gerekiyor. Sohbetiniz bittiği zaman sen beni bulursun, seni kampa bırakırım." dedi. Martin'in daha cazip bir teklif yapmasına fırsat tanımadan veya Ophelia'nın bir onay cümlesi söylemesini beklemeden ikiliye arkasını dönerek barın yolunu tuttu. Oraya gittiğinde hızlı bir şekilde çalışan Tristan ve Yondaime ile karşılaştı. Yon onun çok iyi anlaştığı kankasıydı ama Tristan'ı her an o içki bardaklarından birinin içinde boğabilirdi çünkü çocuk kız kardeşi Selene'nin yeni erkek arkadaşıydı. Zaten Robert Hades oğlu olmasına rağmen, bu tarz istisnalar dışında insanlarla iyi anlaşırdı. Tristan'ın kötü bir çocuk olmadığını biliyordu ama Sel ile takıldığı sürece bunun hiçbir önemi yoktu. Bir süre Ophelia'nın durumu için ne yapabileceğini düşündükten sonra aklına muzip bir fikir geldi. Hemen cep telefonunu çıkarıp Lucy'nin numarasını tuşladı ve barın çıkışına doğru ilerleyerek kendine sessiz bir köşe buldu. Telefon üçüncü çalışının ardından açıldığında ise, Lucy'nin soran sesine "Ben Robert. Şimdi acilen Club Harris'e gelmelisin. Senin küçük tanrı burada." cevabını verdi. Daha fazla açıklama yapmasına gerek yoktu, sevgilisinin huyunu iyi bir şekilde bilen Lucy orada neler dönüyor olabileceğini mutlaka anlamıştı. Robert suratına yerleşen sinsi gülümsemeyle birlikte Yon ile Tristan'a yardım etmek için tekrar bara döndü. Elbette durduğu yerden Martin ve Ophelia'nın masasını net bir şekilde görme imkanına da sahipti çünkü az sonra burada yaşanacak olayların bir saniyesini bile kaçırmak istemiyordu. | |
| | | | Eğlenceli Bir Akşam | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|