Bu gece nöbet vardı. Her gece kampın sınırlarını koruyan ağacın önünde rastgele seçilmiş üç melez nöbet tutuyordu. Bu gece de ben, Amphitrite oğlu Tyler ve Ares kızı Nicole görevliydik. Ben erken gelmiştim ama Tyler ve Nicole hala gelmemişti. Dur bir saniye...
Hızla kılıcımı çekip arkaya dödüm ama gelen bir canavar değil Nicole'dü. "Hey, ne yapıyorsun?" diye bağırdı kılıcımı çekince.
"Kızım, asıl sen ne yapıyorsun. Öyle sessiz sessiz gelinir mi? Bir canavar olduğunu sandım!" Gerçekten de öyle sanmıştım. Aslında melez kampı umrumda değildi ama oynadığım rol gereği... Ve hiç şüphe yok ki rolümü çok iyi oynuyordum.
"Tyler nerede acaba?" dedim kendi kendime konuşuyormuş gibi. Şapşal Apphitrite çocuğu. Muhtemelen günü şaşırmıştı.
"Hey! Biri adımı mı söyledi?" diye bir ses geldi birden. Bu kişinin Tyler olduğuna şüphe yoktu. Demek günü şaşırmamıştı.
"Nerdeydin sen?" diye sordum. "Biraz daha geç kalsan günü şaşırdığını düşünecektim. Aslında düşünmeye başlamıştım ama..."
Fakat Tyler beni dinlemiyordu. Dikkatini çevreyi iyice dinlemeye vermişti.
"Ne oldu Tyler?" diye sordum. Ama cevabı dinlemedim. Çünkü az önce kulağıma canavar gülmesi gibi bir ses gelmişti. "Kılıçlarınızı çıkarın!"